Merhaba degerli arkadaşlarım, epey bir zamandan beri vakit buldukça paylaşımlarınızı ve tecrübeli arkadaşların önerilerini dikkatle takip ediyorum.Gerçekten birçok başlık altında binlerce paylaşım ve soru var, üşenmeden hepsini okumaya çalışıyorum ama itiraf etmeliyimki bazen çok sıkılıyorum.
Öncelikle şunu belirteyim biz sanırım millet olarak herşeyi abartmayı seviyoruz, tanışma bölümünde 2007 yılında şuan kullanmakta olduğum Başoğlu marka çift dingil karavanımı aldığım zamanki heyecanımı, endişemi, sevincimi, bilgisizliğimi sizlerle paylaşmıştım, halen duruyor o yazım bende tekrar okudum ve kendi kendime gülümsedim, iyikide üşenmeyip yazmışım, sizlerlede paylaşmışım.
Tabi aradan geçen bu 5 yıllık sürede kendi kendime hatalar yaptım, iyi işler yaptım ve tecrübeler kazandım, önceleri forumları dikkatlice okuyup karavanda ne lazım olur, ne lazım olmaz diyerek buradaki her paylaşımdan pay çıkartmaya zorladım biraz kendimi, tavsiye ve tecrübedir deyip ona göre hareket etmeye çalıştım karavan için o kadar çok şey aldımki şaşırırsınız,çünkü çok paylaşım ve herkesin kendine göre tavsiyesi vardı, sonra bir silkindim"bir dakika ya ben ne yapıyorum dedim", karavan bu, farklı bir tercih olmalı, sıradanlaşmamalı, derme çatma bir hale gelmemeli.
Evet, gerçektende karavancılık apayrı bir tercih, karavancılık ayrı bir kültür, dikkat edin yazılanlara, yazanlara, karavancılık yapmış arkadaşların tarzına, üslubuna bunu göreceksiniz bir ayrıcalık var gerçekten, zaten olmasıda gerekir diye düşünüyorum.
Peki hal böyleyken neden biz bu karavancılık olayını çok daha değişik, karmaşık hale getiriyoruz, karavanda televizyon anteni nasıl olmalı, karavanda buz makinası neyle çalışır, nasıl enerji saglanır, güneş panelimi kullansak, akümü kullansak, akü jelmi olmalı kurumu olmalı, bulaşık makinası invertörle çalışırmı, çalışmazmı, karavana tente orjinalmi olmalı sonradanmı yaptırmalı, su ısıtıcısı kaç litre olursa daha çok işimize yarar, klimayı nereye monte edelim nasıl bir klima daha çok sogutur bu ve bunlar gibi o kadar çok (Bana göre) gereksiz endişe, istek ve soru varki akıllara zarar.Madem biz bu kadar ayrıntı, bu kadar teferruat, bu kadar konfor, bu kadar malzeme istiyordukta neden karavanı tercih ettik, alalım bir yazlık dolduralım içini tıka basa, klimayıda açıp oturalım.
Söylediğim gibi bu hataları bende yaptım, televizyon, anten, çamaşır makinası derken her gittiğimiz yerde gecekonducular gibi bir hale geldik,onu tak bunu sök, oraya onu koy, karavanın içini boşalt derken inanın iki burnumdan geliyordu, yani karavandan zerre zevk alamaz hale geldim, halbuki ben 15 yıl çadır kampçılığından sonra karavancı olduğumdan ilk zamanlar karavan bana Çankaya köşkü gibi gelmişti ama ben onu kendi ellerimle işkence merkezi haline getirmiştim ki son zamanlarda çadırda bile kendime yeter hale gelmişken nasıl olmuştuda içinde banyosu, tuvaleti, lavobosu, yatağı, mutfağı, masası sandalyesi olan karavan bana yetmemişti ve işkencehane olmuştu.
Eminim bu hatayı yapan tek kişi ben degilim, karavanda sadelik ve teferruatsızlık öncelikli olmalıydı, işte bunun için evvela fazlalıklardan kurtuldum, ilk kurtulduğum alet ise televizyondu, küçük oğlum 10 yaşında bu yüzden ona her gittiğimiz yerde çizgi filim kanalı bulmak için o anteni karavanın etrafında belki 30 sefer tavaf ettirmişimdir işte o yüzden 5 yıldır karavancı olmamıza rağmen küçük oğlum olta sallamasını ben karavanı boşalttıktan sonra öğrenebildi, kızım benim ona sunduğun son derece teknokaravandan dışarı çıkmayı internet olayına son verdikten sonra başardı.
Karavan bana göre gezmeyi ve dogayı seven insanları bu amaçlarını gerçekleştirmekte onlara her fırsatta imkan tanıyan ve hazır olan, temel ihtiyaçlarını karşılayan "PRATİK VE ÇABUK HAZIRLANAN, HAREKET EDEBİLEN BİR YUVADIR, BARINAKTIR", bunu bu şekilde kabul etmek lazımdır aksi takdirde zevk olmaktan çıkıp, teferruat ve işkence aletine dönüşmektedir.Karavanda en önemli husus teknik konulardır, basit gördüğünüz çekme karavan bile aslında o kadar büyük tehlike barındırıyorki içinde insan yaşamadan ögrenmeli, yaşayarak öğrenmek çok pahalıya malolabilir, size bu yaz döneminde yaşadığım iki olaydan bahsetmek istiyorum.
Temmuz ayında balıkesir'den, simav kaplıcalarının olduğu eynal'a gittim, 1 hafta kaldık orada sonra tekrar balıkesir'e dönmek için toplandık ve yola çıktık.Aslında 140 kilometrelik yakın bir mesafe ben daha yola çıkarken farkettimki lastik basıncının bir tanesi düşüktü yolda benzinlikte basarım dedim, nasıl olsa karavanım çift dingil diğer teker onun yükünü alır diye düşündüm, yola devam ettim, bu arada eşimle sohbete dalmışızki şehir dışına çıkmıştım farkında olmadan.O tarafları bileniniz vardır mutlaka, 50 kilometre arayla 2 benzinlik var simav'dan balıkesir'e kadar, ara bir yol çünkü.Her neyse temmuz sıcağı, saat 14 civarı biz sohbet ederken öyle bir patlama sesi olduki Allah'tan rampa çıkıyordum ve süratim düşüktü arka taraftan bir toz, duman çıktı hemen sağa çektim, ikaz lambalarını yaktım ve arabadam fırladım karavanın yanına geldim, bu arada eşimde geldi yanıma baktıkki bizim hava basmadığımız teker duruyor havası normal olan teker gümlemiş, çünkü havası az olan tekerin yükünüde o almış üzerine ama ancak 15 kilometre taşıyabilmişti, çok aşırı bir sıcaklık vardı, lastik paramparça olmuş, telleri görünüyordu, eger süratim birazcık fazla olsaydı çok kötü sonuçlarla karşılaşabilirdik, hemen oradan geri döndük bir lastikçi bulduk, çıkma bir lastik taktırıp havalarıda kontrol ettirdik ve yola devam ettik, sag salim balıkesir'e geldik, karavanı park ettik aracı ayırıp eve geldik.
Aradan çok uzun bir zaman geçmemişti, Denizli'ye baglı honaz ilçesinin yaglı güreş şenlikleri vardı oraya gitmek için yola çıktım ama bu sefer yalnızım, lastikleri kontrol ettim son yaşadığım olaydan sonra baktım normal herşey, karavanı bağladım, elektrik bağlantısını yaptım, lambaları kontrol ettim, karavanın etrafında şöyle bir dolaştım, gözüme çarpan aksaklık bulamadım ve yola çıktım, yaklaşık 450 kilometrelik bir yolculuktu, evden çıkarken biraz oyalandım, birazda karavanı bağlarken oyalandım yaklaşık 2 saatlik bir gecikmem oldu, karanlığa kalmadan gideyim derdindeyim.Akhisar üzerinden Gölmarmara'ya döndüm yola devam ediyorum, gölmarmarayı geçtim Salihli'ye yaklaşık 10 kilometrelik bir yolum kaldı baktım karanlığa kalacağım saate 70 kilometreyle gidiyorum hadi biraz hızlanayım dedim, süratimi 90-100 gibi ayarladım öyle devam ediyorum, yaz dönemi ve akşam üzeri olmasına rağmen yolda trafik akışı çok azdı, salihliye doğru son rampadan inerken dikiz aynamdan karavanı gördüm arkada, karavan bir saga yatıyor bir sola yatıyor ama öyle böyle bir sallanma degil, resmen tek ayak üzerine kalkıyor, iniyor, devrildi devrilecek, hemen frene dokundum hızlıca sonra tekrar gaza yüklendim, bir daha tekrarladım bu ara gözüm hep aynada karavanın yatma hareketi yavaşladı benim hızımda düştü bu arada, sağa yanaştım indim aşağıya, karavanın yanına gittim sol arka teker yerinde yoktu, biraz durdum öylece, kafamı toparlıyayım kendime geleyim diye, bir süre sonra tekrar inceledim, tekerlek yerinde yoktu ama kanpanası duruyordu, ne olduda bu teker yerinden fırladı anlam veremiyordum, sonra aklıma geldi bu teker 15 gün önce gümleyen tekerin yerine taktırdığım tekerdi ve büyük bir ihtimalle bijonlar yeterince sıkılmamıştı, çünkü tekerlek bijonlar yerinden çıktığı için fırlamıştı, yaklaşık 2 kilometre yürüyerek tekeri aradım ama bulamadım, demekki o süratle karavandan ayrıldıktan sonra epey bir yol gitmişti, tekrar karavanın yanına geldim saat 19 civarı olmuştu, hızlı giderek kazandığım zamandan çok daha fazlasını harcamıştım, Salihliye 2 kilometre mesafedeydim, sanayiye doğru yavaş yavaş gittim açık bir lastikçi buldum 60 liraya çıkma bir jant ve lastik aldım taktırdım, bu sefer bijonların sıkılmasına bizzat refaket ettim, lastik takıldıktan sonra yola devam ettim, başka bir sorunla karşılaşmadan yolculuğu bitirdim.
Çekme karavan ne olacak canım, zaten ne varki dememek lazım, gerçekten çekme karavan motokaravandan daha büyük bir risk teşkil ediyor, çünkü o sizden ayrı seyahat ediyor, yolda başına gelen bir olumsuzluğu size hissettiremiyor işte bu yüzden sürekli kontrol ve ilği istiyor, her ne kadar ülkemizde çekme karavanla seyahat etmek çok yaygın olmasada, mesafe kısada olsa uzunda olsa olacak olan olay bir anda oluveriyor.
Özellikle çekme karavan sahiplerinin 1. öncelikli olarak lastik basıncına ve lastiklerin kaç yıllık lastik olduğuna, taşıdığı yüke uygun olup olmadığına çok dikkat etmesi gerekiyor, dediğim gibi çekme karavanla genel olarak çok ve uzun seyahat eden pek yok, bu yüzdende lastiklerin diş derinliği fazla ama üretim yılı belki 10-15 yıllık, lastik tüm özelliklerini kaybetmiş oluyor.Birde özellikle yerli karavan sahipleri seyahat esnasında karavanında freni var deyip güvenmesinler, yani acil bir durumda karavanınızı durduracak olan yine sizin aracın frenleri, ona göre düşünüp ona göre fren mesafesini ayarlayın bence, yoksa durmanız çok zor olur.
Konuyu biraz dagıttım ve uzattım kusura bakmayın ama bir karavancı olarak düşüncelerimi ve yaşadıklarımı paylaşmak istedim, kazasız belasız nice seyehatlere diliyorum.
Öncelikle şunu belirteyim biz sanırım millet olarak herşeyi abartmayı seviyoruz, tanışma bölümünde 2007 yılında şuan kullanmakta olduğum Başoğlu marka çift dingil karavanımı aldığım zamanki heyecanımı, endişemi, sevincimi, bilgisizliğimi sizlerle paylaşmıştım, halen duruyor o yazım bende tekrar okudum ve kendi kendime gülümsedim, iyikide üşenmeyip yazmışım, sizlerlede paylaşmışım.
Tabi aradan geçen bu 5 yıllık sürede kendi kendime hatalar yaptım, iyi işler yaptım ve tecrübeler kazandım, önceleri forumları dikkatlice okuyup karavanda ne lazım olur, ne lazım olmaz diyerek buradaki her paylaşımdan pay çıkartmaya zorladım biraz kendimi, tavsiye ve tecrübedir deyip ona göre hareket etmeye çalıştım karavan için o kadar çok şey aldımki şaşırırsınız,çünkü çok paylaşım ve herkesin kendine göre tavsiyesi vardı, sonra bir silkindim"bir dakika ya ben ne yapıyorum dedim", karavan bu, farklı bir tercih olmalı, sıradanlaşmamalı, derme çatma bir hale gelmemeli.
Evet, gerçektende karavancılık apayrı bir tercih, karavancılık ayrı bir kültür, dikkat edin yazılanlara, yazanlara, karavancılık yapmış arkadaşların tarzına, üslubuna bunu göreceksiniz bir ayrıcalık var gerçekten, zaten olmasıda gerekir diye düşünüyorum.
Peki hal böyleyken neden biz bu karavancılık olayını çok daha değişik, karmaşık hale getiriyoruz, karavanda televizyon anteni nasıl olmalı, karavanda buz makinası neyle çalışır, nasıl enerji saglanır, güneş panelimi kullansak, akümü kullansak, akü jelmi olmalı kurumu olmalı, bulaşık makinası invertörle çalışırmı, çalışmazmı, karavana tente orjinalmi olmalı sonradanmı yaptırmalı, su ısıtıcısı kaç litre olursa daha çok işimize yarar, klimayı nereye monte edelim nasıl bir klima daha çok sogutur bu ve bunlar gibi o kadar çok (Bana göre) gereksiz endişe, istek ve soru varki akıllara zarar.Madem biz bu kadar ayrıntı, bu kadar teferruat, bu kadar konfor, bu kadar malzeme istiyordukta neden karavanı tercih ettik, alalım bir yazlık dolduralım içini tıka basa, klimayıda açıp oturalım.
Söylediğim gibi bu hataları bende yaptım, televizyon, anten, çamaşır makinası derken her gittiğimiz yerde gecekonducular gibi bir hale geldik,onu tak bunu sök, oraya onu koy, karavanın içini boşalt derken inanın iki burnumdan geliyordu, yani karavandan zerre zevk alamaz hale geldim, halbuki ben 15 yıl çadır kampçılığından sonra karavancı olduğumdan ilk zamanlar karavan bana Çankaya köşkü gibi gelmişti ama ben onu kendi ellerimle işkence merkezi haline getirmiştim ki son zamanlarda çadırda bile kendime yeter hale gelmişken nasıl olmuştuda içinde banyosu, tuvaleti, lavobosu, yatağı, mutfağı, masası sandalyesi olan karavan bana yetmemişti ve işkencehane olmuştu.
Eminim bu hatayı yapan tek kişi ben degilim, karavanda sadelik ve teferruatsızlık öncelikli olmalıydı, işte bunun için evvela fazlalıklardan kurtuldum, ilk kurtulduğum alet ise televizyondu, küçük oğlum 10 yaşında bu yüzden ona her gittiğimiz yerde çizgi filim kanalı bulmak için o anteni karavanın etrafında belki 30 sefer tavaf ettirmişimdir işte o yüzden 5 yıldır karavancı olmamıza rağmen küçük oğlum olta sallamasını ben karavanı boşalttıktan sonra öğrenebildi, kızım benim ona sunduğun son derece teknokaravandan dışarı çıkmayı internet olayına son verdikten sonra başardı.
Karavan bana göre gezmeyi ve dogayı seven insanları bu amaçlarını gerçekleştirmekte onlara her fırsatta imkan tanıyan ve hazır olan, temel ihtiyaçlarını karşılayan "PRATİK VE ÇABUK HAZIRLANAN, HAREKET EDEBİLEN BİR YUVADIR, BARINAKTIR", bunu bu şekilde kabul etmek lazımdır aksi takdirde zevk olmaktan çıkıp, teferruat ve işkence aletine dönüşmektedir.Karavanda en önemli husus teknik konulardır, basit gördüğünüz çekme karavan bile aslında o kadar büyük tehlike barındırıyorki içinde insan yaşamadan ögrenmeli, yaşayarak öğrenmek çok pahalıya malolabilir, size bu yaz döneminde yaşadığım iki olaydan bahsetmek istiyorum.
Temmuz ayında balıkesir'den, simav kaplıcalarının olduğu eynal'a gittim, 1 hafta kaldık orada sonra tekrar balıkesir'e dönmek için toplandık ve yola çıktık.Aslında 140 kilometrelik yakın bir mesafe ben daha yola çıkarken farkettimki lastik basıncının bir tanesi düşüktü yolda benzinlikte basarım dedim, nasıl olsa karavanım çift dingil diğer teker onun yükünü alır diye düşündüm, yola devam ettim, bu arada eşimle sohbete dalmışızki şehir dışına çıkmıştım farkında olmadan.O tarafları bileniniz vardır mutlaka, 50 kilometre arayla 2 benzinlik var simav'dan balıkesir'e kadar, ara bir yol çünkü.Her neyse temmuz sıcağı, saat 14 civarı biz sohbet ederken öyle bir patlama sesi olduki Allah'tan rampa çıkıyordum ve süratim düşüktü arka taraftan bir toz, duman çıktı hemen sağa çektim, ikaz lambalarını yaktım ve arabadam fırladım karavanın yanına geldim, bu arada eşimde geldi yanıma baktıkki bizim hava basmadığımız teker duruyor havası normal olan teker gümlemiş, çünkü havası az olan tekerin yükünüde o almış üzerine ama ancak 15 kilometre taşıyabilmişti, çok aşırı bir sıcaklık vardı, lastik paramparça olmuş, telleri görünüyordu, eger süratim birazcık fazla olsaydı çok kötü sonuçlarla karşılaşabilirdik, hemen oradan geri döndük bir lastikçi bulduk, çıkma bir lastik taktırıp havalarıda kontrol ettirdik ve yola devam ettik, sag salim balıkesir'e geldik, karavanı park ettik aracı ayırıp eve geldik.
Aradan çok uzun bir zaman geçmemişti, Denizli'ye baglı honaz ilçesinin yaglı güreş şenlikleri vardı oraya gitmek için yola çıktım ama bu sefer yalnızım, lastikleri kontrol ettim son yaşadığım olaydan sonra baktım normal herşey, karavanı bağladım, elektrik bağlantısını yaptım, lambaları kontrol ettim, karavanın etrafında şöyle bir dolaştım, gözüme çarpan aksaklık bulamadım ve yola çıktım, yaklaşık 450 kilometrelik bir yolculuktu, evden çıkarken biraz oyalandım, birazda karavanı bağlarken oyalandım yaklaşık 2 saatlik bir gecikmem oldu, karanlığa kalmadan gideyim derdindeyim.Akhisar üzerinden Gölmarmara'ya döndüm yola devam ediyorum, gölmarmarayı geçtim Salihli'ye yaklaşık 10 kilometrelik bir yolum kaldı baktım karanlığa kalacağım saate 70 kilometreyle gidiyorum hadi biraz hızlanayım dedim, süratimi 90-100 gibi ayarladım öyle devam ediyorum, yaz dönemi ve akşam üzeri olmasına rağmen yolda trafik akışı çok azdı, salihliye doğru son rampadan inerken dikiz aynamdan karavanı gördüm arkada, karavan bir saga yatıyor bir sola yatıyor ama öyle böyle bir sallanma degil, resmen tek ayak üzerine kalkıyor, iniyor, devrildi devrilecek, hemen frene dokundum hızlıca sonra tekrar gaza yüklendim, bir daha tekrarladım bu ara gözüm hep aynada karavanın yatma hareketi yavaşladı benim hızımda düştü bu arada, sağa yanaştım indim aşağıya, karavanın yanına gittim sol arka teker yerinde yoktu, biraz durdum öylece, kafamı toparlıyayım kendime geleyim diye, bir süre sonra tekrar inceledim, tekerlek yerinde yoktu ama kanpanası duruyordu, ne olduda bu teker yerinden fırladı anlam veremiyordum, sonra aklıma geldi bu teker 15 gün önce gümleyen tekerin yerine taktırdığım tekerdi ve büyük bir ihtimalle bijonlar yeterince sıkılmamıştı, çünkü tekerlek bijonlar yerinden çıktığı için fırlamıştı, yaklaşık 2 kilometre yürüyerek tekeri aradım ama bulamadım, demekki o süratle karavandan ayrıldıktan sonra epey bir yol gitmişti, tekrar karavanın yanına geldim saat 19 civarı olmuştu, hızlı giderek kazandığım zamandan çok daha fazlasını harcamıştım, Salihliye 2 kilometre mesafedeydim, sanayiye doğru yavaş yavaş gittim açık bir lastikçi buldum 60 liraya çıkma bir jant ve lastik aldım taktırdım, bu sefer bijonların sıkılmasına bizzat refaket ettim, lastik takıldıktan sonra yola devam ettim, başka bir sorunla karşılaşmadan yolculuğu bitirdim.
Çekme karavan ne olacak canım, zaten ne varki dememek lazım, gerçekten çekme karavan motokaravandan daha büyük bir risk teşkil ediyor, çünkü o sizden ayrı seyahat ediyor, yolda başına gelen bir olumsuzluğu size hissettiremiyor işte bu yüzden sürekli kontrol ve ilği istiyor, her ne kadar ülkemizde çekme karavanla seyahat etmek çok yaygın olmasada, mesafe kısada olsa uzunda olsa olacak olan olay bir anda oluveriyor.
Özellikle çekme karavan sahiplerinin 1. öncelikli olarak lastik basıncına ve lastiklerin kaç yıllık lastik olduğuna, taşıdığı yüke uygun olup olmadığına çok dikkat etmesi gerekiyor, dediğim gibi çekme karavanla genel olarak çok ve uzun seyahat eden pek yok, bu yüzdende lastiklerin diş derinliği fazla ama üretim yılı belki 10-15 yıllık, lastik tüm özelliklerini kaybetmiş oluyor.Birde özellikle yerli karavan sahipleri seyahat esnasında karavanında freni var deyip güvenmesinler, yani acil bir durumda karavanınızı durduracak olan yine sizin aracın frenleri, ona göre düşünüp ona göre fren mesafesini ayarlayın bence, yoksa durmanız çok zor olur.
Konuyu biraz dagıttım ve uzattım kusura bakmayın ama bir karavancı olarak düşüncelerimi ve yaşadıklarımı paylaşmak istedim, kazasız belasız nice seyehatlere diliyorum.