Ynt: 7/24 Açık Landrover'cılar
YAŞANMIŞ BİR LANDROVER ÖYKÜSÜ
Harp Okulunda motor ve ulaştırma dersleri hiç ilgimi çekmezdi. Tek hedefim geçer not almaktı. Mezun olduktan sonra ,Piyade Okulunda da aynıydı motor derslerinde direksiyon eğitimi de veriyorlardı. İsteyenler trafikten gelen heyet tarafından basit bir sınavdan sonra ehliyet alıyorlardı. O tarihte (1973)ehliyet bugünkü gibi hüviyet kadar yaygın bir belge değildi. Herkes de olmayan önemli, prestijli bir belgeydi.Ben ona da müracaat etmediğim için almadım.
1974 yılında Kıbrıs harekatı için Mersin Taşucu’ nda çıkarma gemisine araçlarımızı yüklerken bölüğe yeni tayinler geldi bunlardan biri de vekalet ettiğim bölüğe bölük komutanı olarak bir yüzbaşı atanmıştı. Bir yandan bölüğün savaş sorumluluğundan kurtulduğum için sevinirken diğer taraftan bölük komutanı olarak sahip olduğum ayrıcalıklardan olacaktım bunlardan biri de Bl.K. aracı idi.
Deniz piyade birliklerinin kıyı başını tutmaya çalıştığı çıkarma bölgesine geldiğimizde üzerimize yağmur gibi,top,havan,makinalı tüfek mermileri yağıyordu.12 saatten fazla süren altı dümdüz çıkarma gemisindeki yolculuk esnasında denizcilerden başka gemi tutmayan yüzbaşı ile ben vardım. Gemi sulu kapak attı ve araçları yarım metre suda yürüttükten sonra kıyıya çıkarmak gerekiyordu. Yüzbaşıyla şoförleri zorla yerlerine oturtup başına su döküp tokatlayıp kıyıya çıkartmaya çalışıyorduk. Cephane araçlarına veya tankere bir havan mermisi yada top mermisi isabet etmesi hepimizin sonu demekti. Erler arabaları kullanamıyorlardı veya suya sürmeye korkuyorlardı. O zaman araba kullanmasını öğrenmediğime lanet ettim. O sırada bizden önce çıkan deniz istihkam astsubaylarından biri bizim araçları tek tek kıyıya çıkardı.hatırlamıyorum ama adamın elini öpmediysem kesin boynuna sarılmışımdır.Şimdi bulsam yüz defa elini öperim.
Savaş biraz durulunca yani ateşkes imzalanınca ilk işim araba kullanmasını öğrenmek oldu.Birinci ve ikinci harekat esnasında ihtiyaç duyulan traktör-kamyon-otobüs gibi elimize geçen her vasıtayı kullandım.Halen o şartlarda nasıl kaza yapıp personele zarar vermediğime şaşarım.
İkinci harekatta bitip stabil duruma geçtiğimizde Benim jeep bölük komutanın olduğundan bir yere gideceğim zaman bölüğün ikinci dünya harbinden kalma Dodge ları veya silah taşıyan araçlarından biri ile gidiyordum. Bir yerde attan inip eşeğe binme durumu.
Mevzilerin hem gerisindeki evleri karargah gibi kullanmaya başlamıştık. Bir gün o bölgedeki Kıbrıslı Türkler den biri benim kullandığım evin sahibi fotoğraflarını istediğini karşılığında ne istersem verebileceğini söylediler. Bende karşı tarafdan bilgi getirirse verebileceğimi söyledim.Geçekten adam bilgi getirdi bende parça parça fotoğraflarını verdim.Aldığım bilgilerden Rumların nöbet tutmadığını hava karardıktan sonra herkesin tüydüğünü,bizden çok korktuklarını falan filan.Zaten Rum askerleri hep bana üniforma giydirilmiş siviller gibi geliyordu.Bize sadece Yunan komando birlikleri direnebiliyordu.
O tarihlerde Onur’un yaşında olup,doğal olarak imzamdakinin tersine “ YAVAŞ OLUP BASILMAKTANSA YAVUZ OL ASIL” felsefesini benimsemiştim.Güvendiğim birkaç personelle gidip Rumlardan bir jeep almak fikri çok mantıklı gelmeye başlamıştı.Düşünüp plan yaptıkca gayet normal geliyordu. güvendiğim takım çavuşuna konuyu açtım derhal hallederiz komutanım dedi. Gözü kara ve ağzı sıkı 5 erbaş ve erle birlikte bir plan yaptık.