Akyaka-fethiye_datça Gezisi 7-15.eylül.2016

  • Konuyu Başlatan: Konuyu başlatan vata Tarih:
  • Başlangıç tarihi Yazılan Cevaplar:
  • Cevaplar 52
  • Okunma Sayısı: Görüntüleme 13,580
Fethiye;limanın da bulunduğu şehir merkezi,Ölüdeniz ile Belcekız plajlarını içeren turistik merkez ve Fethiye ve Belcekız plajları arasında kalan Ovacık-Hisarönü-Kayaköy bölgesi olmak üzere üç kısma ayrılır.Biz de ikinci gün gezimize şehir merkezi ile başladık.Eski adı Işık ülkesi anlamına gelen Telmessos olan Fethiye Likya medeniyetinin kehanet merkezi imiş.Telmessos’lu kahinler kehanette bulunacakları zaman kayaların üstüne çıkar Akdeniz’in mavi sularından ilham alırlarmış. Zamanının en gelişmiş uygarlıklarından biri olan Likya uygarlığının kalbi konumundaki Fethiye,daha sonra Roma güdümüne girmiş olup şehrin her yerinde Likya ve Roma dönemine ait kalıntılara rastlanır. Akdeniz kıyısında kurulduğundan günümüze kadar yerleşimin kesintisiz sürdürüldüğü tek merkez olan Fethiye veya antik çağdaki ismiyle Telmossos kentinin geçmişinin milattan önce üç binlere kadar gittiği var sayılmaktadır.


20160910_155549_zpsg2tltfbd.jpg


Fethiye'nin tepeden görünümü

Antik dönemden itibaren karşılaşılan pek çok deprem ve yeni yerleşim anlayışı antik dönem yapılarının zaman içerisinde kaybolmasına neden olmuştur.Kentin güneyindeki kayalıklara oyulmuş mezarlar ile şehrin çeşitli noktalarında yer alan lahit mezarlar antik çağdan bugüne ulaşan en eski kalıntılardır.Muğla'dan Malatya'ya,Ordu'dan Antalya'ya dek ülkemizin pek çok ilinde bulunan kaya mezarları,statüsü yüksek kişiler için oyulmaya ve işlenmeye uygun kayalarda yapılmışlardır.Likyalılar, ölenlerin tanrıların katına yükseldiğine inandıkları için mezarlarını yüksek yamaçlara yapmışlar başka bir deyişle ölülerini Olimpos’a yaklaştırmayı tercih etmişlerdir.Fethiye'deki kaya mezarlarının en ünlüsü ve görkemlisi, hiç şüphesiz sol sütununun orta kısmında M.Ö.4. yüzyıl alfabesiyle "herpamias oğlu amintas" yazılı şehrin yöneticisi Kral Amintas Mezarı olup, limanın 1,5 kilometre kadar uzağındaki 135.Sokak'ta bulunmaktadır. Yüz yirmi basamakla çıkılabilen mezarın görüntüsü bir İyon tapınağını andırmaktadır.Mezar yerine giriş ücreti 5 TL. olup mezarın içini maalesef dayanılmaz idrar kokusu nedeniyle gezemedim.:(


IMG_2688_zpsesrzye0d.jpg



20160910_160534_zpsniwwk4qo.jpg


20160910_160523_zps78nk4qfm.jpg


Kaya Mezarları


IMG_2689_zpsmgmtblyc.jpg


20160910_161228_zps49lxpeaw.jpg


Kral Amintas Mezarı
 

Etiketler
Şehir merkezinde,Fethiye Kaymakamlığı binasının yanında duran Likya uygarlığına ait ve M.Ö.4. yüzyıla tarihlenen 2400 yıllık ve türünün bilinen en büyük örneği olan lahit mezar,ilk yapıldığı yerde günümüze kadar tahribata uğramadan korunabilmiştir.Semerdam(=üçgen çatı) biçimli lahitler Likyalıların denizci bir kavim olduğunu göstermektedir.Lahitin kapağını ters çevirip, malzemesini de taş yerine ahşap olarak değiştirince kapağın aslında bir gemiyi simgelediği ortaya çıkar.
İki katlı olan ve içinde yatanın kimliği tespit edilemeyen lahitin üzerindeki bir kadın ve bir erkeğe ait kabartmalar ile kapağın her iki yanında savaş ve ziyafet sahnelerini içeren kabartmalar bunun bir savaşçı ya da bir yöneticiye ait olabileceğini düşündürmektedir.Likyalıların lahit mezarları kireç-kalker taşından yaptıklarını saptayan araştırmacılar,naaşın defin işleminden sonra kalker taşındaki bakterilerin vücudun et kısmını kısa süre içerisinde tıpkı toprağa gömülmüş gibi yok ettiğini bulmuşlardır.


IMG_2694_zpscadsj1us.jpg


IMG_2692_zpscp9iru12.jpg


IMG_2691_zpssnjvjxmq.jpg

Kaymakamlık binasının yanında yer alan 2400 yıllık lahit mezar


20160910_160421_zpsyg6jdlt7.jpg


Kral mezarlarının bulunduğu bölgede Kaya Caddesi üzerindeki lahit mezar
 

Bundan sonra şehir merkezine inince karşımıza antik tiyatronun önünde yer alan,2005 yılında yapılmış ve yaklaşık on metre yüksekliğinde bir anıt çıktı.Bu anıt,eskiden Meğri olarak adlandırılan bu ilçenin isminin Fethiye olarak değişmesinin nedeni olan Tayyareci Fethi Bey'e aittir. 1907 yılında Bahriye Mektebi'ni çarkçı teğmen olarak bitiren Fethi Bey, 1911 yılında gönderildiği İngiltere Bristol uçak fabrikasında aldığı havacılık eğitiminden yurda dönünce yüzbaşılığa yükselir.Havacılık tarihimizde ilk kol uçuşu ve ilk gece uçuşunu yapması,ilk savaş pilotlarımızdan biri olması, düşman hatları üzerine uçaktan bomba atma fikrini ilk ortaya koyan kişi olması gibi birçok başarısı bulunan Fethi Bey yaptığı gösteri uçuşları ile de kısa sürede halkın gönlünde yer edinir. Balkan Savaşı,Osmanlı için büyük bir hezimetle biter ve gerek asker gerekse toprak bakımından büyük kayıpların olması ülkeyi derinden sarsar.Hem millete moral vermek hem de uluslararası planda büyük bir prestij kaybı yaşayan Osmanlı’nın imajını güçlendirmek için dönemin Harbiye Nazırı Enver Paşa’nın verdiği kararla İstanbul ile Kahire arasında bir uçuş planlanır. Bu yolculuk için seçilen uçaklar Muavenet-i Milliye isimli Bleriot marka uçak ile, Prens Celalettin isimli Depardussin marka uçaktır.Uçuşa tüm pilotlarımız gönüllü olur.Sonuçta Muavenet-i Milliye’ye pilot olarak Fethi Bey,yardımcısı olarak Sadık Bey ile Prens Celalettin’e pilot olarak Nuri Bey,yardımcısı olarak da İsmail Hakkı Bey seçilirler.Konya,Ulukışla,Adana,Şam ve Kudüs üzerinden Kahire'ye yapılacak bu uçuş 8.Şubat.1914'te başlar.Uçuşun sonlarına doğru 27.Şubat.1914'te Şam'ın Taberiye İlçesi yakınlarında uçakları düşen Fethi ve Sadık Bey,sonraki gün düşen diğer uçaktaki Nuri Bey,Türk havacılık tarihinin ilk şehitleri olurlar.Mezarları Şam'daki Selahaddin Eyyubi Türbesi haziresindedir.Fethi Bey'in hedefine varamadan kazada şehit düşmesi ülke çapında büyük üzüntüye yol açar ve bu nedenle Muğla'nın Meğri Kasabası'nın adı değiştirilir ve Fethiye adı verilir.


20160911_144609_zpsmv8l6vgh.jpg


Şehit Tayyareci Yüzbaşı Fethi Bey Anıtı ve hemen arkasında yer alan bakımsız haldeki Telmessos Tiyatrosu
 

Şehir merkezindeki bu gezi sonrası önce yedi kilometre ilerimizdeki Hisarönü'ne ulaşıp sonra da çam ağaçlarının arasında beş kilometre daha ilerleyip Kayaköy'e vardık.Bu köy,Kaya Çukuru olarak adlandırılan bölgede,Likya uygarlığına ait Karmilassos kentinin kalıntıları üzerinde muhtemelen MS.14.yüzyılda Anadolu rumlarının Levissi(=Lebessos) adıyla kurduğu,günümüzde terk ve talan edilmiş bir hayalet köydür. Anadolu rumları tarımı iyi bildiklerinden evlerini çevredeki kayalık,taşlık alanlara kurarlar ve tarım arazisine asla yerleşmezlermiş.Kayaköy de bu anlayışa uygun olarak yamaçta kurulmuştur.Alt katları ahır ya da kiler olarak kullanılan,genellikle tek ya da iki katlı her biri elli metre kare civarında olan Kayaköy evlerinin en belirgin özelliği birbirlerinin ışık ve manzarasını kapatmamalarıdır.Yaklaşık altmış santimetre kalınlığındaki taş duvardan yapılmış olan bu evlerin,büyük çoğunluğu tek veya ikişer odalı olup,girişlerinde kullanım suyu olarak kullanmak amacıyla yağmur sularının toplanabildiği yeraltı sarnıçları yapılmıştır.Evlerde ayrıca foseptik sistemine bağlı tuvalet de mevcutmuş.


IMG_2681_zpshmsnphr2.jpg


IMG_2682_zpscyvi52mi.jpg

Kayaköy Evleri


Kayaköy'den günümüze tarihi kalıntı olarak 19.yüzyılın ikinci yarısı ile 20. yüzyılın ilk çeyreğinde yapılmış 350-400 civarında ev,bu evler arasına serpiştirilmiş dokuz şapel,iki büyük kilise,iki okul ve gümrük binası gelmiştir.Köyün tam ortasında bulunan Aziz Taksiyarhis'e ithaf edilmiş ve dışı pembe sıva ile kaplanmış olan Yukarı Kilise,17.yüzyılda yapılmış olup restorasyon nedeniyle kapalıydı.


IMG_2684_zpsamrmay1w.jpg


IMG_2683_zps1cehyfky.jpg


Aziz Taksiyarhis(=Yukarı Kilise) Kilisesi


Panagia Pirgiotissa(=Aşağı Kilise) Kilisesi ise 1960 yılına kadar cami olarak kullanıldığı için günümüze daha iyi korunarak ulaşmıştır. Fresklerinin görülmeye değer olduğu belirtilen bu kilise de kapalıydı.


20160918_201134_zpsnhpuzniq.jpg


Panagia Pirgiotissa(=Aşağı Kilise) Kilisesi


1922 yılı başlarında,kayıtlara göre altı bin kişinin yaşadığı tahmin edilen Kayaköy'de çocuklar için ilkokul zorunlu olup yine kayıtlara göre 250 kız ve 450 civarı erkek öğrenci ayrı okullarda rumca eğitim alıyorlarmış. Rumlar,Kayaköy'de marangoz,bakırcı,kalaycı,demirci gibi el sanatları ve ticaretle geçimlerini sağlamış olup ayrıca mevsimlik olarak başka Türk köylerine de çalışmaya gidiyorlarmış.İstiklal Savaşı’ndan sonra mübadele döneminde köyün sakinleri Yunanistan’a göçerken buraya Selanik ve Batı Trakya’dan göçenler yerleştirilmiş.Köyün yeni sakinleri,yamaçtaki içme suyu olmayan evleri beğenmeyince ya köyün önündeki düzlüğe yerleşmişler ya da Manisa'ya taşınmışlardır.Yunanistan'a göç edenlerin küçük bir kısmı Rodos ve Girit'e yerleşirken çoğunluk Atina civarında iskan edilmiş ve burada Nea Levissi adını verdikleri ve kültürlerini taşıdıkları yeni yerleşim yerini kurmuşlardır.

Günümüzde,Kayaköy'ün önündeki düzlükte yaklaşık 2000 kişilik bir yerleşik nüfus bulunuyormuş.Kayaköy ise biraz geç olmakla beraber koruma altına alınmıştır.Hatta köylülerden öğrendiğime göre büyük bir otel yapılması karşılığında Kayaköy'ün tamamını restore edecek bir proje imzalanmış.Dilerim bu hayalet köy tekrar canlanır.
 

Bundan sonra altı kilometrelik,dar,virajlı ve asfalt bir yolu takip ederek zeytin ve çam ağaçlarının çevrelediği Gemile Koyu'na ulaştık.Bu koyda bulunan plaj,taşlık ancak korunaklı ve suyun derin olması nedeniyle tercih edilmektedir.Koya giriş için 15TL. ücret ödemek gerekmektedir. Koyun hemen karşısında ise tur teknelerinin mutlaka ziyaret ettiği ve eski adı Aya Nikola olan Gemiler Adası bulunmaktadır.Bu adaya tekneler ya da benim yaptığım gibi deniz bisikleti ile de gidebilirsiniz.Bir kilometre uzunluğa sahip Gemiler Adası'nda MS.5-11.yüzyıllar arasına tarihlenen dört kilisenin kalıntıları bulunmaktadır.12 havariden biri olan Aziz Nikola'ya adanmış ve tepenin hemen altında yer alan büyük kilisenin(=2 nolu kilise) freskleri iyi durumdadır.


20160910_152014_zpsust1e40k.jpg


20160910_151851_zpsmfxrztvq.jpg


Gemile koyu ve hemen karşısında yer alan Gemiler(=Aziz Nikola) Adası


Bundan sonra 3 kilometre kadar geriye dönerek Afkule levhasından ormanın içine saptık.Ormanda yaklaşık iki kilometre kadar süren ilerleyişin sonunda birden yol bitti.Etrafta hiçbir yönlendirici levha da olmayınca geri döndük.Oysa sonradan öğrendiğime göre,aracımızı bu noktada bırakıp 15-20 dakika sürecek bir yürüyüşle Ayios Elefterios adlı bir keşiş tarafından denizden 400 metre yükseklikte ve 10 metrelik bir alanda kayaya oyularak yapıldığı ve ömür boyu çile çektiği rivayet olunan Afkule adlı kiliseye ulaşmak mümkünmüş.Bir dahaki sefere diyelim.
 



11.Eylül.Pazar sabahı Fethiye'deki son günümüzdü.Kahvaltı sonrası önce on beş kilometre ileride bulunan Hisarönü'ne geldik.Hesaplı yemek ve eğlence mekanları sunması nedeniyle geceleri çok kalabalık olan bu mahalle,sabahleyin oldukça sessizdi.Biz de araçtan inmeden burada bir tur döndükten sonra dört kilometre daha ilerleyip Belcekız Koyu'na ulaştık.Koyun kuzeybatısında yer alan yaklaşık 1000 hektarlık alan,1978 yılında milli park statüsüne alınmış ve adı da Ölüdeniz Tabiat Parkı olmuştur.İçinde Kumburnu Plajı ile Ölüdeniz'i barındıran ve her gün 08-20 arasında açık olan birinci derece doğal sit alanı bu parka giriş ücreti olarak 25TL. ödedik.

Bir çok turistik yerin olduğu gibi burasının da bir öyküsü bulunmaktadır. Yaşlı bir kaptanın oğlu gemiye su almak için çıktığı koyda Belcekız adında güzel bir kız görür ve iki genç o anda birbirlerine aşık olurlar.O günden sonra geminin o bölgeden her geçişinde genç denizci,yolunu gözleyen Belcekız'ın yanına mutlaka uğrar ve hasret giderirler.Bir gün gemi sert bir fırtınaya yakalanınca genç denizci babasına yakında korunaklı bir koy olduğunu söyleyerek dümeni o yöne doğru çevirir.Baba ise delikanlının sevgilisini görmek için gemiyi parçalamayı göze aldığı düşüncesiyle oğlu ile tartışmaya başlar.Giderek şiddetlenen tartışma esnasında geminin kayalara çarpacağı hissine kapılan baba,bir kürek darbesiyle oğlunu denize atarak dümene yapışır.Fakat gemisinin burnu sakin bir koya girmek üzeredir.Genç denizci hayatını kaybeder ve yolunu beklediği sevgilisinin öldüğü haberini alan Belcekız da bu duruma dayanamayarak kayalıklardan atlayıp intihar eder.İşte o günden sonra kızın öldüğü yere Belcekız,genç denizcinin öldüğü yere de Ölüdeniz adı verilmiştir.


20160911_125750_zpseqfbxwfw.jpg


Kumburnu Plajı ve daha ileride teknelerin kalktığı ve yamaç paraşütçülerinin indiği halka ücretsiz olarak açık olan Belcekız Plajı



20160911_105813_zpsb5bviwcd.jpg


Ölü Deniz


Ölüdeniz,deniz kulağı veya lagün olarak tanımlanan doğal bir oluşumdur. Biraz daha açarsak,denizin karaya doğru girmiş olan bölümünün kara tarafından doğal nedenlerle kapatılması sonucunda denizin kara içinde kalmış bölümü olarak tarif edilebilir, Ölüdeniz,durgun bir göl görünümlü olup Belcekız sahili dalgalarla boğuşurken burada suda küçük çırpıntılar dışında hareket görülmez.İşte turkuaz renkli suları,sığ,berrak ve dalgasız denizi nedeniyle 2006 yılında yapılan bir araştırmada katılımcıların %82' sinin oyu ile Ölüdeniz,dünyanın en iyi plajı seçilmiştir.Denizin durgun görünümü,insanın aklına nasıl oluyor da böyle temiz kalabiliyor sorusunu getirmektedir.Bu sorunun cevabı bu denizin farklı mekanizmalar ile kendisini sürekli yenilemesinde yatmaktadır.Bunlardan ilki,mevcut kaynak suyu çıkışlarının denizin dip tarafında içeriden açık denize doğru bir akıntı oluşturmasıdır.Kaynak sularının tuz yoğunluğu ile denizin tuz yoğunluğu farklı olduğu için,açık deniz ile lagün denizi arasında içeriye ve dışarıya sürekli bir devir daim oluşur.Diğer mekanizma ise gel-git etkisi ve buna bağlı olarak bir kaç günde bir Ölüdeniz'in yarım metre kadar yükselmesi ve alçalmasının getirdiği büyük miktarda deniz suyunun lagüne giriş çıkış yapmasıdır.Böylelikle Ölüdeniz,her sabah resimlerdeki o etkileyici güzelliğine tekrar kavuşmaktadır.Tabii buna bir de plajı kullanan ve işletenlerin çevre temizliği konusunda eskiye oranla daha dikkatli davranıyor olmalarını da eklemek gerekir.
 

Ölüdeniz Tabiat Parkı'nın doğu yakasını kapatan 1975 metre yükseklikteki Babadağ, yamaç paraşütü için dünyanın en iyi uçuş noktalarından birisi olarak kabul edilmektedir.Babadağ'dan bir uzman eşliğinde atlayarak yamaç paraşütü yapmak için önce sahildeki uçuş bankolarına başvurmak gerekiyor.Benim bu konudaki hayallerim birinci dakikada yıkıldı.yamaç paraşütü yapmak için on yaşından büyük olmak yeterli ancak 100 kg.dan daha hafif olmak gerekiyormuş.:( :sob:



20160911_130006_zpsrhirsdgh.jpg


Başı dumanlı Babadağ


Sahilden bineceğiniz araçlarla yaklaşık 45 dakikada 25 kilometrelik yolu kat edip Babadağ'ın 1700 metre yüksekliğindeki atlama pistine ulaşılıyor. Yeterli rüzgar olmazsa 1900 metredeki diğer pistten gerçekleştirilen atlayış yaklaşık yarım saat kadar sürüyor ve gökte süzüle süzüle Belcekız Plajı'na iniliyor.Bu uçuş için organizasyonu yapan firmaya yaklaşık 250TL. ödeniyor.Tabii böyle bir uçuş kayda almadan olmayacağı için pilota da çekimler için 100TL. gibi bir para vermeniz gerekiyor.


fethiye_zpsflfonjlv.jpg


Yamaç paraşütü yapamayınca gezeceğiz.com sitesinden alıntı yaptığım fotoğrafta Ölüdeniz,Kumburnu Plajı ve Belcekız Plajı
 

Öğlene doğru Ölü Deniz'den ayrılıp Fethiye Merkezi'ne döndük.Öğle yemeğimizi çarşının içindeki 41 sokakta bulunan Nefis Pide'de aldık.Kıymalı-yumurtalı pideler gerçekten nefisti ve üç pide+ayran için 48 TL. ödedim.


20160911_140410_zpscr3rqh6f.jpg

Nefis Pide

Yemek sonrası caddeye doğru yürürken bizim tarafın meşhur tatlıcısı Hacı Şerif'in Fethiye'de şubesi olduğunu gördüm.Birer küçük dondurmalı irmik helvası ile ağzımızı tatlandırmak 15 TL. tuttu.Hacı Şerif'in bu muhteşem lezzetini ıskalamayın derim.


20160911_143829_zpsmyna8153.jpg

Hacı Şerif'in dondurmalı irmik helvası


Yemek sonrası limanda dolaştık.Fethiye'de tekne turları Belcekız Plajı ve Fethiye merkez marina olmak üzere iki merkezden yapılmaktadır.Belcekız Plajı'ndan hareketle Mavi Mağara,Kelebekler Vadisi,Akvaryum Koyu,Aziz Nikolas Adası,Soğuk Su ve Deve Plajı duraklarından oluşan yemekli turlar genellikle 40 TL. civarındadır.Fethiye merkezden yapılan ve Yassı Ada,Akvaryum Plajı, Tersane Adası,Göcek Adası ve Kızıl Ada duraklarından oluşan yemekli turlar için ise 60TL. civarında ücret ödeniyor.
 


Bundan sonra otelimize dönerek kendimizi Çalış Plajı'nın serin sularına bıraktık.Çalış Plajı çakıllı olup özellikle öğleden sonraları bol rüzgar aldığı için windsurf meraklılarının ilgisini çekmektedir.Yaklaşık üç kilometre uzunluğundaki sahil bandı özellikle alman ve ingiliz turistlerin rağbet ettiği bir bölgedir. Genellikle yüksek olmayan binaların yer aldığı sahilde dünya mutfaklarından tatlar sunan pek çok mekan bulunmaktadır. Geceleri yemek sonrası bu sahil şeridinde yürümek eğlenceli bir aktivitedir.Çalış Plajı'nın hemen karşısında bir lades kemiğine benzeyen Şövalye Adası yer almaktadır.Şövalye Adası,Fethiye Körfezi'ni yüksek dalgalara kapatır ve limanın korunaklı olmasını sağlar.Bu ince ve uzun ada,Fethiye'de yerleşimin olduğu tek ada olup üzerinde butik oteller ve apart evler bulunmaktadır.


20160912_091524_zpsvztynudw.jpg


Çalış Plajı ve Şövalye Adası


20160912_091536_zpsh3i2x94c.jpg


Çalış Plajı
 



Yolculuğun üçüncü etabında pazartesi sabahı otelden ayrılıp yaklaşık 13 kilometre yol kat ederek Göcek Fethiye Karayolu üzerinde yer alan Günlüklü Koyu'na vardık. Burası dünyada sadece Kanada ve ülkemizin bu bölgesinde yetişen günlük(=sığla) ağaçları ile meşhurdur.Günlük ağacı,yirmi metreye kadar uzayabilen ve çınar ağacına benzeyen bir ağaç olup gövdesinin çizilmesiyle elde edilen yağ,antiseptik özelliği nedeniyle ilaç yapımında ve parfüm kokusunu sabitleyici özelliği nedeniyle de kozmetik yapımında uzun yıllar kullanılmıştır.Günümüzde parfüm yapımında daha ucuz olan sentetik sabitleyiciler kullanıldığından bu yağa olan talep azalmış olup yıllık bir ton civarında üretilmektedir.Günlük ağacı,ayrıca bol oksijen ürettiğinden,astım ve nefes darlığı olan hastalar için de son derece yararlı bir ortam sunmaktadır.



20160912_094523_zpshnucz0e8.jpg



20160912_101654_zpskhiu3kqk.jpg



Günlük ağaçları


Eskiden karavan kampı ve gezi teknelerinin uğrak yeri olan bu koyu, günümüzde Bay Beach Club adlı bir otel işletmekte olup giriş için 17TL. alınmaktadır.Koyda güzel bir otel ve denize girmek için gayet şık dizayn edilmiş yerler bulunmaktadır.Sözün özü eskiden herkesin kullanımına açık olan bu koyda artık parayı veren düdüğü çalıyor.Bayramın ilk günü olduğu için oldukça tenha olan koyda birer sabah çayı içmekle yetindik.



20160912_095117_zpstj8wqqsz.jpg



20160912_095139_zpsftswcjfb.jpg



20160912_094839_zps7p9gw2hn.jpg



Günlüklü Koyu
 

Günlüklü Koyu'ndan sonra 108 kilometre daha yol kat ederek Marmaris'e geldik ve seyir terasından ilçeyi şöyle bir seyredip yolumuza devam ettik.


20160912_115521_zpscjkzqbti.jpg


20160912_115605_zps8muuobyu.jpg


Seyir terası ve buradan Marmaris İlçesi'nin görünümü


Bundan sonra Marmaris-Datça yolunda ilerlemeye başlayıp önce yolun 21.kilometresinde bulunan Hisarönü'ne ve buradan üç kilometre kadar ilerleyince Mavi Pide'ye geldik.Burada közlenmiş patlıcan+kuşbaşılı pide ile tahinli pide ve künefe yedik.



20160912_123759_zpswyqyij2c.jpg



20160912_123753_zps0eavgdix.jpg



20160912_124730_zpsdkxyerzk.jpg



20160912_124733_zpswrcvztxf.jpg


Mavi Pide'de ziyafet


Bu yemeğe de üç kişi için 75 TL. ödedim.
 

Mavi Pide'deki öğle yemeği sonrası hedefimiz 39 kilometre ileride Datça'nın Emecik Köyü'nde yer alan ve üç gün oda+her şey dahil sistemiyle 150TL/kişi/gün ödeyerek konakladığımız Perili Bay Resort Oteli oldu.



IMG_2712_zpsc4tmxfsk.jpg



20160912_141747_zpsd5r0vqeb.jpg



20160912_134248_zps0wkemgts.jpg



IMG_2711_zpskfscvoov.jpg



Perili Bay Resort Otel ve Gebe Kumu Plajı


Marmaris-Datça karayolunda otelin levhasını görünce sola dönüp deniz yönünde ilerlemeye başladık.Denize yaklaşırken asfalt yol yerini kumdan bir yola bıraktı.Eminim buradan geçmiş pek çok kişi benim gibi neden bu üç-dört yüz metre yolun asfaltlanmayıp kum yolu olarak bırakılmasına anlam verememişlerdir.Oysa bu durum keyfi bir uygulama olmayıp bir zorunluluktan kaynaklanmaktadır.Emecik'ten başlayıp Kızlan Köyü'nün alt kısımlarına dek uzanan Gebekum(=Sarı liman),çok eski devirlerde mikroorganizma faaliyetleri sonucunda oluştuğu için fosil kumul özelliği taşımaktadır.Burayı oluşturan mikroorganizmaların en önemli bir özelliği çok temiz sularda yaşayabilen canlılar olmalarıdır.Fosil kumul olarak Patara kadar büyük olmasa da kumlar milyonlarca yıl önce oluştuğu için çok değerlidirler.1970'li yıllardan itibaren inşaatlarda sıva malzemesi ve beton yapımında kullanılmak üzere kamyonlarla yıllarca taşınmasına rağmen lodos yönlü rüzgarlara açık bir sahil olduğu için deniz tabanındaki kumlar çalınanların yerini zamanla doldurabilmiştir. Ancak fosil olduğu için kumsal alan tamamen yok edilirse bir daha kendisini yenileme şansı olamayacağından bölge koruma bölgesi ilan edilerek çitle çevrilmiştir.Uzunluğu yedi kilometre derinliği ise 200-400 metre arasında değişen bu sahilde kumsal,rüzgarın da etkisiyle kendisini çoğaltarak yayılmaktadır.İşte kumsalın bu hareketliliği sonucu karşısındaki minik adaya yürüyerek ulaşma imkanı veren bir de sığlık alan oluşmuş.



20160915_081944_zpskl7jjyef.jpg



Otelden Datça ile ilçenin arkasında yükselen ve yarımadanın en yüksek dağı olan Kocadağ(=1174 metre)'ın görünümü
 

Datça'daki ikinci günümüzde kahvaltı sonrası otelimize 43 kilometre mesafedeki Knidos antik kentine ulaşmak için Datça girişinden ayrılan asfalt ve dar yolu takip ettik.Knidos,antik dönemde Karya olarak adlandırılan bölgenin MÖ.7.yüzyılda Dorların egemenliğine girmesi sonucu tarih sahnesine çıkar.Antik çağ yazarları Knidos'u uzaktan fırlatılmış bir kargının denize yarı batmış ucu olarak tasvir etmişlerdir. Kuruluşundan sonra giderek büyüyen kent,MÖ.4.yüzyılda ticarete daha elverişli olan yarımadanın uç kısmında bugünkü kalıntıların bulunduğu Tekir Burnu'na yani Ege Denizi ile Akdeniz'in birleştiği yere taşınmıştır. Böylece Knidos, şarap,zeytinyağı,seramik üretim ve ticaretinde bölgenin önemli bir merkezi haline gelir ve nüfusu zamanla 70.000 civarına ulaşır. İlçenin günümüzdeki nüfusunun sadece 20.000 kişi olduğu göz önüne alınınca o dönemlerin bu bölgenin altın çağı olduğu kolayca anlaşılır. Dorlardan sonra Roma ve Bizans hakimiyetine giren şehir,arap saldırıları ve büyük depremler sonucu gücünü giderek kaybeder ve nüfusu da bin kişi civarına düşer.MS.13. yüzyılda Menteşoğulları Beyliği ve 15.yüzyıldan sonra da Osmanlı İmparatorluğu sınırlarına katılan şehir,Datça adını alır.

Knidos'un engebeli ve dik arazisi nedeniyle burada basamak şeklinde yükselen teraslama sistemi uygulanmıştır. Kent,Milet'li şehir planlamacısı Hippodamos'un icat ettiği dikdörtgen planlı sokak ya da ızgara planı sistemine sadık kalınarak doğu-batı yönünde uzanan ana caddeler ve bunları dik kesen kuzey-güney doğrultusundaki merdivenli caddelerle bölünmüştür.Knidos'un,Apollon ve Afrodit'e ithaf edilmiş iki büyük tapınağı ve biri beş,diğeri yirmi bin kişi kapasiteli iki tiyatrosu vardır. Dünyanın yedi harikasından biri olan İskenderiye Feneri'nin mimarı Sostratos,Hindistan ve İran'ı daha o çağda anlatan tarihçi Ktesias,ünlü matematikçi ve astronom Eudoksus ile döneminin ünlü hekimlerinden Euryphon bu kentte yetişmişlerdir.Nekropol hariç üç kilometrekarelik geniş bir alana yayılmış Knidos ören yerine giriş ücreti 10TL. dir.


IMG_2710_zpson1e759z.jpg


Dor sütunları
 

IMG_2699_zps17g7jqzu.jpg


IMG_2697_zpsoesbtjro.jpg



Stoa,önü sütunlar arkası duvar ile çevrili,üstü ise çatıyla örtülü mimari mekanlardır.Dikdörtgen şekilli 5x3.80 metrelik dükkanlardan oluşan ve 113x16 metre ebadında olan stoa,MÖ.3.yüzyılda ünlü mimar Sostratos tarafından yapılmıştır.


IMG_2709_zpsxjsbqopo.jpg

Küçük Tiyatro


Ticari limana bakan 5.000 kişilik Küçük Tiyatro günümüze ulaşmayı başarmışsa da taşları Mısır Valisi Kavalalı Mehmet Ali Paşa’nın Kahire’deki sarayının inşaatında ve Dolmabahçe Sarayı’nın merdivenlerinin yapımında kullanıldığı söylenen 20.000 kişilik Büyük tiyatro günümüze ulaşamamıştır


IMG_2702_zpsg0mk4lw4.jpg


Ege Bölgesi'nin en güneyindeki Deve Boynu Burnu'nda yer alan bu fener, 1931 yılında yapılmış olup Akdeniz ile Ege Denizi'nin kucaklaştığı yeri işaret etmektedir.Güneşi batırmak için ideal bir yer olan fener, günümüzde güneş enerjisi ve elektrikle çalışıyormuş.
 



Knidos kentinin en önemli eseri Atina'lı ünlü heykeltraş Praksiteles'in yaptığı ve tarihteki ilk çıplak tanrıça heykeli olan güzellik ve aşk tanrıçası Afrodit heykelidir.O çağda yapılmış elliden fazla replikası günümüzde dünyanın çeşitli müzelerinde sergilenmekte olan heykelin orijinali henüz bulunamamıştır.Yapılan kazı çalışmalarında heykelin sadece Afrodit Tapınağı'ndaki kaidesi ortaya çıkarılabilmiş olup tarihi belgelere göre eski çağlarda sırf bu heykeli görebilmek için Knidos'u ziyaret edenler oluyormuş.


Ünlü matematikçi ve astronom Eudoksos'un yaptığı güneş saati ise halen kentte sergilenmektedir.Mermerden yapılmış bu saat,merkeze uzatılan bir çubuğun sayı ve işaretlerin üstünde oluşturduğu gölgenin değerlendirilmesine binaen zamanı ve mevsimi göstermektedir.


4686848_zpsqjcqxabv.jpg


Knidos’ta Eudoksos'un yaptığı Güneş Saati


Knidos kentinin günümüze ulaşan önemli tarihi eserlerinden birisi de mermerden yapılmış Demeter Heykeli’dir.Eski yunan mitolojisinde tarım ve bereket tanrıçası olan Demeter’i bir tahtta oturur şekilde gösteren 150 santimetre yüksekliğindeki heykelin MÖ.350 civarında yapılmış olduğu kabul edilmektedir.Knidos’tan 1857 yılında koparılıp British Museum’a getirilen heykel günümüzde 22 numaralı odada sergileniyor.


0d3b77fdfa605fe29551d0091e84fe83_zpsnaaueadh.jpg


British Museum’da sergilenen Demeter Heykeli resmini müzenin kendi sitesinden indirdim.
 

Gezenbilir bilgi kaynağını daha iyi bir dizin haline getirebilmek için birkaç rica;
- Arandığında bilgiye kolay ulaşabilmek için farklı bir çok konuyu tek bir başlık altında tartışmak yerine veya konu başlığıyla alakalı olmayan sorularınızla ilgili yeni konu başlıkları açınız.
- Yeni bir konu açarken başlığın konu içeriğiyle ilgili açık ve net bilgi vermesine dikkat ediniz. "Acil Yardım", "Lütfen Bakar mısınız" gibi konu içeriğiyle ilgili bilgi vermeyen başlıklar geç cevap almanıza neden olacağı gibi bilgiye ulaşmayı da zorlaştıracaktır.
- Sorularınızı ve cevaplarınızı, kısaca bildiklerinizi özel mesajla değil tüm forumla paylaşınız. Bildiklerinizi özel mesajla paylaşmak forum genelinde paylaşımda bulunan diğer üyelere haksızlık olduğu gibi forum kültürünün kolektif yapısına da aykırıdır.
- Sadece video veya blog bağlantısı verilerek açılan konuların can sıkıcı olduğunu ve üyeler tarafından hoş karşılanmadığını belirtelim. Lütfen paylaştığınız video veya blogun bağlantısının altına kısa da olsa konu başlığıyla alakalı bilgiler veriniz.

Hep birlikte keyifli forumlar dileriz.


GEZENBİLİR TV

GEZENBİLİR'İ TAKİP EDİN

Forum istatistikleri

Konular
103,645
Mesajlar
1,521,541
Kayıtlı Üye Sayımız
170,343
Kaydolan Son Üyemiz
x_ml

Çevrimiçi üyeler

SON KONULAR



Geri
Üst