MÖ. 3300’de yazının icadı ile başlayıp 375’teki Kavimler Göçü’ne kadar süren döneme Eskiçağ(İlkçağ) denir.
İnsanların Tarih öncesi devirlerden tarih devirlerine geçmeleri yazının bulunmasıyla oluşmuştur. Yazıyı bularak tarih devirlerine geçen ilk uygarlık Sümerler olmuştur.
Anadolu'da Yazılı Devirlerin Başlaması: Anadolu’ya yazıyı Asurlular getirmiştir. Bu durum Kayseri Kültepe’de yapılan araştırmalardan anlaşılmıştır. Bulunan belgeler Anadolu'nun ilk yazılı belgeleridir. Böylece Anadolu'da Tarih devirlerine (yazılı döneme) girilmiştir.
Anadolu; tarih çağlarına Asurların yazıyı buraya getirmesi ile başlar. Asurlu tüccarlara ait yazılı tabletler, (MÖ: 1950) Kayseri yakınlarındaki Kültepe’de Karum denilen ticaret pazarında bulunması ile başlar.
ANADOLU'DA KURULAN UYGARLIKLAR
Helenistik devirlerden bu yana Anatolia (güneşin doğduğu yer) adını taşıyan Anadolu'ya Küçük Asya da denilmektedir.
Anadolu;
a. İkliminin insanların yaşayışına uygun olması
b. Jeopolitik konumu,
c. Tarım, hayvancılık ve ticarete uygunluğu,
d. Zengin madenlere sahip olması,
e. Ticaret ve göç yolları üzerinde bulunması,
f. Akarsu ve denizlerin çokluğu
g. Asya ile Avrupa’yı birbirine bağlaması,
nedenlerine bağlı olarak, eski devirlerden bu yana toplumların ilgisini çekmiş ve yerleşim alanı olmuştur.
Çok fazla göçe ve istilaya uğrayan Anadolu'da; Hititler, Frigler, Lidyalılar, İyonlar, Urartular, Persler, Makedonyalılar, Romalılar, Bizanslılar ve son olarak da Türkler çeşitli uygarlıklar kurumuşlardır.
M.Ö. 3 000 yılında Türkiye'de gelişmiş bir uygarlık ve kültürün var olduğunu görüyoruz. Bu kültürü oluşturanlar Hattiler adı verilen kavimdi.
Anadolu’nun tarih öncesi ilk medeniyeti Hattilere aittir.
Hattiler Hititlerden önce Türkiye’de ilk siyasal birliği kurarak parlak bir kültür oluşturmuşlar ve Hititlere öncülük etmişlerdir. Hattiler hakkında yazıyı kullanmadıklarından dolayı çok fazla bir bilgiye sahip değiliz.
MÖ 2. BİNDEN MÖ VI. YÜZYILA KADAR TÜRKİYE
HİTİTLER (MÖ. II. bin - VII. yy.)
1.
M.Ö. 2000 yıllarında Anadolu'ya gelmişlerdir. Hititlerin Avrupa veya Kafkaslardan geldikleri sanılmaktadır. Konuştukları dil bakımından Hint-Avrupa kökenli bir kavim oldukları düşünülmektedir.
2.
Orta Anadolu’ya (Kızılırmak yayı içerisinde kalan Kapadokya ) yerleşen Hititler, burada Hattilerle kaynaşarak güçlü bir medeniyet kurmuşlardır.
3.
Hititler, Anadolu'nun iç bölgelerine yerleşmişlerdir.
4.
Hititlerin, yerleştikleri bu alanlarda Hattiler oturmaktaydılar. Ayrıca Mezopotamya'da bulunan bazı devletlerin de (Asur, Babil vb.) ticaret kolonileri bulunmaktaydı.
5.
Hattilerle kaynaşarak güçlü bir medeniyet kurdular ve Anadolu uygarlıklarına öncülük ettiler.
6.
Asurlularla gelişen ticari ilişkileri aracılığıyla Anadolu'da tarih devirlerini başlattılar.
Hititlerin aşağı yukarı on bir asır süren siyasal tarihleri üç bölümde incelenir.
1. Eski Devlet (MÖ 1800 -1400)
Eski Devlet döneminde Önceleri küçük krallıklar şeklinde yaşayan Hititler, Türkiye'de ilk merkezî devleti kurmuşlardır. (M.Ö. 1800).
Merkezleri bugünkü Çorum yakınlarındaki Hattuşaş (Boğazköy) olmuştur.
Hititlerin, ilk büyük kralları Labarna (M.Ö. 1680-1650)'dır.
Kral Labarna'dan sonra, M.Ö. 1650'lerde Hititlerin başına l. Hattuşili geçmiştir.
Hitit Devleti bu dönemde gelişerek bir imparatorluk hâline geldi. Batı Anadolu'nun büyük bir kısmından Fırat ırmağına, Karadeniz'den Filistin'e kadar olan topraklara egemen oldular.
I. Hattuşili'nin ölümünden sonra yerine oğlu l. Murşil geçmiştir,
Bu kral zamanında Hitit Devleti en parlak dönemini yaşamıştır. .Bu dönemde Kargamış ve Urfa Hitit topraklarına katıldı.
MÖ 1531’de Babil ele geçirilerek Mezopotamya Uygarlığı ile doğrudan temasa geçmişler ve etkilenmişlerdir.
2. Yeni Devlet (MÖ 1400–1200)
Bu dönemde genişlemelerine devam etmişler ve Anadolu'daki çeşitli krallıkları egemenlikleri altına almışlardır.
Yeni Devlet döneminin en önemli olayı, Yakın Doğu'nun iki büyük devleti Hititler ile Mısırlıların Kadeş'te karşı karşıya gelmeleridir. İlk Çağda Suriye askerî ve ticarî bakımdan çok önemli bir ülke idi. Bu nedenle Anadolu'da, Mezopotamya ve Mısır'da kurulan devletler Suriye'yi ele geçirmek için aralarında birçok savaş yapmışlardır. Bu savaşların en önemlisi Kadeş Savaşı'dır (MÖ 1296–1280).
Hititlerin başında bulunan Muvattaliş, Mısır Firavunu II. Ramses'in Suriye'yi ele geçirmek istemesi üzerine bu devlete savaş açtı.
İki ordu Kadeş önünde karşılaştılar. Burada İlk Çağ tarihinin en büyük savaşlarından birisi oldu ve M.Ö 1296'da başlayan savaş karşılıklı akınlarla 16 yıl sürdü. Ancak iki taraf da kesin bir sonuç alamadılar. Çünkü Asurluların güçlenmesinden tedirgin olan bu iki devlet anlaşmak zorunda kaldılar.
Hitit Kralı III. Hattuşili ile Mısır Firavunu II. Ramses Kadeş'te tarihin ilk yazılı antlaşmasını yaptılar (M.Ö. 1278–1280). Bu antlaşmayla Mısırlılar, Kuzey Suriye'yi Hititlere bıraktılar ve iki devlet birbirlerine yardım edecekti.
Hititler M. Ö. 1200 yıllarında batıdan gelen Ege göçleri sonunda yıkılmıştır.
3. Geç Hitit Şehir Devletleri (MÖ 1200–700)
Ege göçleri sonucunda Hitit Devleti'nin yıkılması üzerine Hititlilerin bir kısmı Güneydoğu Anadolu'ya çekilerek şehir devletleri kurdular. Siyasi hayatta etkili olamayan Malatya, Kargamış, Zincirli, Karatepe gibi Geç Hitit Şehir Devletleri. Asurluların egemenliğine girdiler (MÖ 700).
Daha sonra Pers istilası başlamış ve bu devletler tamamen yok olmuşlardır.
FRİGYALILAR (MÖ.1200- 676)
1.
MÖ XII. Yüzyılda Hititlerin yıkılmasına yol açan göçler sırasında boğazlar yolu ile batıdan Anadolu’ya gelmişlerdir. Önceleri Sakarya ırmağıyla, Büyük Menderes ırmağının yukarı bölgelerine (Eskişehir, Afyonkarahisar ve Ankara) yerleşen Frigler (Bu bölge M.Ö. 1000 yıllarından itibaren Frigya olarak anılmıştır ).
2.
M.Ö. 750'den sonra güçlü bir devlet kurdular.
3.
Devletin kurucusu Gordios, başşehri Polatlı yakınlarındaki Gordion'dur.
4.
Hititlere saldırıp onları ortadan kaldırdıktan sonra sınırlarını doğuda Kapadokya, güneyde Çukurova'ya kadar genişlettiler.
5.
En yoğun bulundukları bölgelerin de Sakarya ırmağı vadisiyle Ankara arasındaki topraklar olduğu anlaşılmıştır.
6.
Kral Midas döneminde Orta ve Güney Doğu Anadolu’ya egemen oldular.
7.
Başkentleri Gordion olan Frig Devleti M.Ö. 8. yüzyılda en güçlü dönemini yaşadı.
8.
Friglerle ilgili tarihî bilgiler çok azdır. M.Ö. 700'lerde Hint-Avrupa asıllı Karadeniz’in kuzeyinden gelen Kimmerler, Friglere saldırarak onları büyük bir yenilgiye uğratmışlardır. Kimmerlerin saldırısıyla çok zayıf düşen Frigler, zamanla Batı Anadolu'da güçlü bir devlet kurmuş olan Lidyalıların egemenlikleri altına girmişlerdir (M.Ö. 676).
LİDYALILAR (MÖ.1200–546)
1.
Anadolu'nun batısında Gediz ve Menderes ırmakları arasında kalan bölgeye İlkçağda Lidya, bu topraklarda oturanlara Lidyalılar denilmiştir.
2.
Hint - Avrupalı bir kavim olan ve doğudan Anadolu'ya gelen Lidyalılar önce Hititlerin daha sonra da Frigyalıların egemenliği altında yaşadılar.
3.
Dilleri, Hitit dili ile benzerlik göstermektedir.
4.
Lidyalılar, Frigyalıların yıkılmasından sonra Kral Giges zamanında bağımsız bir devlet kurdular (M.Ö. 687).
5.
Lidyalıların başkenti, dönemin en büyük ve zengin kentlerinden olan Salihli yakınlarındaki Sardes (Sard)’dır.
6.
Giges, devletin sınırlarını genişletti. Doğu sınırları Kızılırmak ırmağına kadar uzandı.
7.
Kimmerlere karşı Asurlularla işbirliği yapmışlar ve bunun sonucunda Kral Yolu Asur'a kadar uzanmıştır.
8.
Kral Alyattes zamanında Medlerle savaş yapıldı. MÖ 585 yılında barış yapılarak, Kızılırmak iki devlet arasında sınır oldu.
9.
Son kralları Krezus dönemi Lidya'nın en parlak zamanı oldu. B
10.
aşkentleri Sard aynı zamanda dönemin kültür ve sanat merkeziydi. Ancak bu durum uzun sürmedi. Adalar (Ege) Denizi’ne çıkmak istemeyen Pers Kralı Kyros (Kirus), Mısır'la ittifak yapan Lidya Kralı Krezus'u yenerek Lidya Krallığına son verdi (M.Ö. 546).
İYONYALILAR (MÖ. XII. yy- VII. yy)
1.
İyonya, İzmir ile Büyük Menderes ırmağı arasında kalan kıyı bölgesinin adıdır. Burada oturanlara da İyonyalılar denirdi.
2.
M.Ö. 12. yüzyıldan önce, Yunanistan'daki Akalar, koloniler kurmak ve Dorların yıkıcı etkilerinden kaçmak amacıyla, Anadolu'nun Ege denizi kıyılarına gelip yerleşmişlerdir. İzmir kenti ve Büyük Menderes ırmağı arasındaki topraklarda birçok kent devleti kurmuşlardır.
3.
Bu kent devletleri, M.Ö. 7. yüzyıldan sonra Lidyalıların, Perslerin ve İskender İmparatorluğunun egemenliği altında kalmışlardır (M.Ö 334).
4.
İyon kentleri verimli topraklar üzerinde bulunmalarının yanı sıra, önemli bir kültür, sanat ve ticaret merkezleriydi. Özellikle Miletos (Milet), Ephesos (Efes), Smyrna (İzmir) gibi kentler bunların başında geliyordu.
5.
Anadolu kültürü ve Aka medeniyetinin etkisinde kalan İyonyalılar, ayrı kent devletleri hâlinde yaşadılar.
6.
Lidyalılar, İyonyalıların Anadolu ve Ön Asya ile ticaret yapmalarını engellemişlerdir. Bunun üzerine İyonyalılar donanmalarıyla Akdeniz ve Karadeniz'e açılmışlar, koloniler kurarak bugünkü birçok yerleşim yerinin temelini atmışlardır.
7.
İyonya kent devletleri M.Ö. 7. yüzyıldan itibaren Lidya egemenliğine girmiştir. Efes, Foça, Milet kentleri Lidyalılardan sonra Pers, Makedon ve Roma ordularının saldırısına uğramıştır.
URARTULAR (MÖ. IX. yy- VI. yy)
1.
Urartu Devleti önceleri beylikler halinde yaşayan Asya kökenli Hurri kabileleri tarafından M.Ö. XI. yüzyılda Van gölü ve çevresinde kurulmuştur.
2.
Devletin kurucusu l. Sav (r)dur, başkenti Tuşpa (Van)’dır.
3.
M.Ö. 900 yılı sonlarına doğru Urartu Devleti'nin sınırları doğuda Hazar denizinden, batıda Malatya'ya; kuzeyde Erzurum ve Erzincan'dan, güneyde Musul ve Halep'e kadar uzanmıştır.
4.
Urartulular üç yüz yıl kadar bu bölgenin en büyük devletlerinden biri olmuşlardır. Urartular yaklaşık 200 yıl boyunca Doğu Anadolu'ya hâkim oldular.
5.
Bu bölgenin egemenliği için Asurlular ile devamlı savaşlar yaptılar.
6.
Urartu Devleti Kafkaslardan gelen Kimmer ve Saka (İskit) akınlarıyla sarsıldı. Urartular M.Ö. 600'lerde Medlerin Anadolu'yu istilası sırasında yıkılmışlardır.
MÖ 2.BİNDEN MÖ 6.YY KADAR ANADOLU’DA KÜLTÜR VE MEDENİYET
A- DEVLET YÖNETİMİ
İlkçağlarda Türkiye’de kurulan devletler krallıkla yönetilmiştir. Bütün yetkiyi elinde bulunduran krallar, aynı zamanda başkomutan, baş yargıç ve başrahiptir.
Bu durum kralların siyasi askeri ve dini yetkileri kendilerinde topladıklarını ve güçlerini arttırdıklarını göstermektedir
Türkiye’de ilk siyasi kuruluşlar şehir devletleri şeklinde ortaya çıkmışlardı. Zamanla güçlenen bir kent, diğer komşu devletleri de kendi idaresi altına alarak daha büyük devletler kurmuşlardır. Hititler, Frigyalılar ve Urartular zamanla büyük krallıklar haline gelirken; İyonya ve Lidya’da kent yönetimi öne çıkmıştır.
Hitit, Lidya, Frigya ve Urartu kralları tanrısal özellikleri bakımından Mısır ve Mezopotamya krallarını andırırlar. Ancak Mısır hükümdarları tanrı-kraldır, Anadolu’da ise, krallar tanrıların temsilcileri ve başrahiptir.
Kentlerin başında bulunan krallar tanrıdan aldıkları yetkilerle kendi kentlerini idare etmekteydiler.
Kralın başrahip oluşu laik olmayan bir anlayışı yansıtmaktadır.
HİTİTLER- Devlet Yönetimi
1. Hitit devleti, birçok feodal beyliğin merkezi otorite etrafında birleştirilmesiyle meydana getirilmiştir.
2. Anadolu'da bilinen ilk siyasal birliği kurdular.
3. Başlangıçta Hitit devlet yönetiminin temelini feodal tımar sistemi oluşturmaktaydı. İlk zamanlarda fethedilen toprakların yönetimi prenslere verilmiş, böylece küçük krallıklar ortaya çıkmıştır. Yeni krallık zamanında feodal beylikler kaldırılmış, yerine valiler gönderilmiştir.
Eyaletlerin merkezden gönderilen valiler tarafından yönetilmesi, feodalleşmeye izin verilmediğinin ve merkezi otoritenin korunmak istendiğinin belirtisidir.
Bunun yanında, alınan toprakların önceleri prenslere, sonra da valilere verilmesi tımar sistemine benzemektedir.
4. Hititlerin başında büyük kral, evrenin kralı, tabarna unvanını taşıyan bir hükümdar bulunuyordu.
5. Krallık babadan oğula geçmekteydi.
6. Hititler'de krallar, ilk zamanlarda ülkenin ileri gelenleri tarafından, hanedandan olanlar arasından seçilirdi. Bu usul hanedan prensleri arasında anlaşmazlıklara ve kanlı çarpışmalara neden olurdu. Bu durumu önlemek amacıyla bir anayasa hazırlanarak kral kendisinden sonra başa geçecek prensi seçmek hakkına sahip oldu.
7. Kral aynı zamanda devlet başkanı, başkomutan, baş yargıç ve başrahipti.
8. Kral devlet yönetme yetkisini Pankuş ve Tavananna (Kraliçe) ile paylaşmıştır. Kralın yanında Pankuş denilen bir tür asiller meclisi de yönetimde söz sahibiydi.
İlk zamanlarda kralın yetkileri meclis tarafından sınırlandırılmıştı (Kralın yetkilerini sınırlayan Pankuş meclisinin varlığı meşruti bir yönetimin olduğunu gösterir. Meşrutiyet reminin ilk örneği.). Ancak imparatorluk döneminde meclisin yetkileri azalırken (danışma meclisi)kralın yetkileri artmıştır. Dolayısıyla soylular yönetimden uzaklaştırılmıştır.
Kraldan sonra devlet yönetiminde en yetkili kişi tavananna denilen kraliçeydi.
Tavananna, dini törenlere ve bayramlara başkanlık yapar, kral savaşa gittiğinde ülkeyi yönetirdi. Hatta Kadeş Antlaşması’nda Hitit kralının yanında kraliçenin de imzası yer almıştır.
Bu durum Hititlerde kadınların devlet idaresinde etkili olduğunu göstermektedir.
9. Hititler Kızılırmak’ın kuzeyindeki topraklara Yukarı Memleket, güneyindeki topraklara ise Aşağı Memleket diyorlardı.
Hititlerde kral öldüğü zaman “tanrı” olmaktadır.
Hititler -Ordu
1. Hititlerin ilk zamanlarında daimi ordu yoktu. Eli silah tutan bütün erkekler asker sayılırdı. Ancak Hititlerin dört tarafından düşmanla sarılmış olması ve beyliklerin sık sık ayaklanmaları sonucunda imparatorluk döneminde sürekli ordu kurulmuştur.
2. Hitit ordusunun büyük kısmı yaya askerlerden oluşuyordu. Yaya askerlerin yanı sıra savaş arabalarını kullanan askerler de bulunuyordu. Savaş arabalarına çok fazla önem verilirdi.
4. Ayrıca asiller kendilerine verilen toprakların gelirleriyle asker beslemek ve savaşa katılmak zorundaydı (Tımar sistemi)
5. Hititler bazı savaşlarda ücretli askerlerden de faydalanmışlardır.
Hititler -Hukuk
1. Hitit kanunları oldukça gelişmişti ve Aile hukuku, ceza hukuku, borçlar hukuku gibi bölümlere ayrılarak sistemleştirilmişti.
2. Mezopotamya'dan (Sümer'den) etkilenen Hitit hukuku, daha insancıl kurallar içermekteydi.
3. Sümerlerde olduğu gibi Hititlerde de mülkiyet hakkı güvence altına alınmıştır.Mülkiyetin güvence altına alınması, pek çok suçun cezasının tazminat olarak ödenebilmesi ve idam cezasının fazla uygulanmaması, Hitit hukukunun daha insancıl olduğunun belirtisidir.
4. Adalet kavramının güneşle sembolleştirilmesi, Mısır ve Mezopotamya'dan etkilendiğini göstermektedir.
5. Aile hukuku gelişmiştir. (Medeni hukukun temelini atmışlar) .Yaptıkları medeni kanun evlilik resmi bir sözleşme olarak kabul edilmiştir.
6. Ceza hukukunda Hitit kanunları Hammurabi Asur kanunlarına göre daha yumuşaktı, esası yerine fidye yöntemi uygulanıyordu, cezası yalnız büyük suçlar için konulmuştu. En ağır suç devlete başkaldırmaktı ve ölümle cezalandırılmıştır.Bu da Hititlerin merkezi otoriteye önem verdiklerini göstermektedir
FRİGYALILAR
Devlet Yönetimi
1. Frigyalılar önceleri beylikler halinde yaşarlarken daha sonra krallıkla yönetilmişlerdir. Asiller de söz sahibi idiler.
2. Frig kralları genellikle Gordios veya Midas adlarıyla anılırdı.
Ordu: Frigya ordusu genellikle yaya askerlerden oluşuyordu ve sistem olarak Hitit ordusuna benziyordu.
LİDYALILAR
Devlet Yönetimi
1. Lidya krallıkla yönetiliyordu.
2. Lidya devlet yönetiminde İyonyalıların etkisi görülmekteydi.
3. Yönetimde kralın yanında büyük tüccarların ve arazi sahibi asilzadelerin de önemli bir rolü vardı.
Ordu: Lidyalılar orduya gereken önemi vermediler. Sahip oldukları zenginlikten dolayı orduda ücretli askerlere yer verdiler. Ancak para için savaşan bu askerler vatan sevgisinden yoksun oldukları için savaşlarda başarılı olamadılar. Bu durum Lidyalıların yıkılmasını hızlandırmıştır.
İYONYALILAR
Devlet Yönetimi
1. Her biri bağımsız bir devlet olan İyon şehirleri önceleri krallar,
2. M.Ö. 500 yıllarından itibaren asillerin kurduğu oligarşik hükümetler
3. Ve en son olarak da demokratik hükümetler tarafından yönetilmiştir.
4. M.Ö. VIII. yüzyıldan itibaren Lidya tehlikesi baş gösterince, devletin başına tiran adı verilen güçlü liderler geçmiştir.
5. Yönetimde şehir meclisleri çok etkiliydi. Tüm kararlar orada alınırdı.
Ordu: İyonlar güçlü askeri filolara sahipti.
URARTULAR Devlet Yönetimi
1. Urartuların ilk zamanlarında devlet kralların zayıflamasından dolayı feodal bir yapıya sahipti.
2. Krallıkla yönetilen Urartu Devleti eyaletlere ayrılmıştı.
3. Her eyalette başkentten atanan (En-nam) valiler görev yapıyorlardı.
B- DİN VE İNANIŞ
İlkçağlarda Türkiye’de çok tanrılı bir din anlayışı hâkimdi. Bu nedenle Anadolu için “Bin Tanrı İli” denilmiştir.
Anadolu’nun batısında kurulan medeniyetler Yunan tanrılarından, doğuda kurulan medeniyetler ise, Mezopotamya tanrılarından etkilenmişlerdir. Bu nedenle Anadolu’daki toplulukların dinleri birbirine benzemekteydi. Bu durum, Türkiye’nin coğrafi konumundan doğan tabii bir sonuçtur.
İlkçağ insanlarında uğraş alanlarındaki gelişmeler inançları üzerinde etkili olmuştur. Örneğin tarım faaliyetlerine önem veren Frigyalılarda en büyük tanrı olarak bereket tanrısı Kibele'yi kabul etmeleri gibi
HİTİTLER -Din Ve İnanış
1. Hititlerin dini çok tanrılı idi.
2. Kendi tanrılarından başka bütün Anadolu ve Ön Asya tanrılarını kutsal kabul etmişlerdi. Bu yüzden Hititler zamanında Anadolu bin tanrı ili olarak tanımlanmıştır.
Bu dönemde Anadolu'ya "Bin tanrı ili" denir.Bu durum, Hititlerin kendilerine özgü bir dinlerinin olmadığı ve inançlarda diğer toplumların etkisinde kaldığını göstermektedir.
3. Hititlerde temizlik tapınmanın ilk şartıydı.
4. Hititlerde ahiret inançları zayıftı.
5. Dini törenler başrahip olarak kral tarafından yönetilirdi.
6. Önemli tanrıları güneş tanrıçası HEPAT (kralları atayan, koruyan ve savaşları yöneten, kral bu tanrıçanın başrahibidir.),kocası fırtına tanrıçası TEŞUP,
gök tanrısı DATTAŞA
7. Özellikle krallar tarafından, tanrılarına hesap vermek amacıyla yıllıklar (Anallar)'ın hazırlanması, tarafsız tarih yazıcılığının da başlangıcı olarak kabul edilir.
Çünkü yıllıklarda kralların başarıları kadar yenilgilerine, zaferleri kadar hatalarına da yer verilmiştir. Hititlerin yıllıkları kronik tarih yazıcılığına da güzel bir örnektir.
FRİGYALILAR-Din ve İnanış
1. Frigyalılar ziraatçı bir kavim olduklarından dini inanışlarında bunun etkisi görülür.
2. En büyük tanrıları toprak ve bereket tanrıçası Kibele'dir.
3. Frigyalılar dini inançlarında Hititlerin etkisinde kalmışlardır.
4. İlkbahar ve son baharda tabiatın dirilişini ve ölümünü sembolize eden tanrıçalara inanırlar ve yılın belirli zamanlarında törenler düzenlenirdi.
5. Doğa tanrıçası KYBELE ve onun sevgilisi ATTİS’e büyük saygı gösterirlerdi.
6. En büyük tapınma yeri PESSİNUS (Balahisar)’dadsır.
7. Ölülerini tümülüs altına yaptıkları mezar odalarına gömerlerdi.
LİDYALILAR-Din ve İnanış
1. Lidyalılar din konusunda daha çok komşuları İyonların etkisi altında kalmışlardı.
2. Lidya'da tanrıça Kibele büyük saygı görmekteydi.
3. Artemis, Zeus ve Apollo gibi Yunan tanrılarına tapıyorlardı.
4. Lidyalılar Frigyalılarda olduğu gibi kral ve asillerin ölülerini yığma toprak tepeler (tümülüs) altında gizlenen odalara gömerlerdi.
5. Lidya kral mezarları başkentleri Sardes'in yakınındaki Bintepeler yöresindedir.
İYONYALILAR-Din ve İnanış
1. İyonlarda da din çok tanrılıydı.
2. İyonlar tanrılarını insan şeklinde düşünmüşlerdir.
3. Hem Yunan hem Anadolu tanrılarına tapan İyonlarda önemli tanrılar Zeus, Athena ve Artemis'ti.
4. Ölümden sonraki yaşam inancı zayıftı.
URARTULAR-Din ve İnanış
1. Urartuların dinleri çok tanrılıydı.
2. Yerli tanrıların yanında Mezopotamya, Hitit ve İran tanrılarına da tapıyorlardı.
3. En başta gelen tanrıları savaş tanrısı Haldi idi.
4. Tanrıları için tapınaklar inşa etmişlerdir.
5. Urartular krallarını sert kayalara oydukları mezarlara gömmüşlerdir.
6. Ölümden sonraki hayata inanan Urartular bu inançlarının etkisiyle mezarlarını oda ve ev biçiminde yapmışlar, mezarlara ölüyle beraber değerli eşyalarını da koymuşlardır.
C- SOSYAL VE EKONOMİK YAŞAM
HİTİTLER -Sosyal ve Ekonomik Hayat
1. Toplum; Hürler (soylular, rahipler, askerler, memurlar, tüccarlar ve köylüler) ile köleler olarak iki gruptan oluşurdu.
Anadolu'da bu sınıfların bulunması Türkiye'de yaşayan insan topluluklarının arasında eşitsizliğin olduğunu göstermektedir.
Hititlerde toplum bazı sosyal sınıflara ayrılır. Bunlar yöneticiler (soylular), rahipler, namralar (hürlerle köleler arasındaki sınıf) ve kölelerden oluşuyordu.
Soylular; Kral ailesinden oluşan, geniş haklara sahip olan, yüksek memurlukları yürüten ve geniş toprakları olanlardı.
Rahiplik; onurlu bir meslek sayılmış, çoğu kez prenslerden seçilmiş, ancak halk fazla dindar olmadığı için etkinlik kazanamamıştı
Sosyal bakanın en altında yer alan kölelerin mülkiyet hakları vardı. Hatta başlık parasını ödeyerek soylu kadınla evlenebiliyorlardı. Bedel ödeyerek hür sınıfına geçebiliyorlardı.
Bu sınıfların sahip oldukları haklar yazılı kanunlarla korunmuştur.
İlk çağ toplumunda kölelere mülkiyet hakkı tanıyan tek toplum Hititlerdir.
2. Hititlerde vatandaşın devlete karşı üç temel sorumluluğu vardı: Askerlik yapmak, üretimde bulunmak ve angarya hizmetlerinde çalışmaktı.
3. Hititlerde aile yapısı pederşahi olmasına ve başlık parası alınmasına rağmen evlenme işleminin sözleşmeyle yapılması, aile hukukunun önemli olduğunun belirtisidir.
4. Ana kraliçe (Tavananna)'nın önemli yetkilerinin olması, aile hukuku düzenlemeleri Hitit toplumunda kadınların önemli bir yerinin olduğunu gösterir. Bu medeni hukukun temelini oluşturmalarıyla doğrudan ilgilidir.
5. Hitit ekonomisi tarım ve hayvancılığa dayanmaktaydı.
6. Topraklar tanrıların ve kralların malı kabul edilirdi.
7. Hititler tarım ve hayvancılığı koruyan kanunlar yaptılar.
8. Anadolu'da tımar sistemini ilk defa Hititler uyguladılar.
9. Hititlerde maden işlemeciliği ile kumaş dokumacılığı da gelişmiştir.Anadolu'da demir çağını başlatmışlardır.
10. Suriye ve Mezopotamya (özellikle Asurlular) ile ticaret yapmışlar, ticaret yollarının korunmasına önem vermişlerdir. Asur kolonileri döneminde kullanılan ticaret yol Hititler zamanında daha işlek duruma gelmiştir, yollar Anadolu'yu Kuzey Suriye, Mezopotamya İran'a bağlamaktaydı.
FRİGYALILAR -Sosyal ve Ekonomik Hayat
1. Frigya'da halk, Hititlerde olduğu gibi sınıflara ayrılmıştı.
2. Tüccar ve zanaatkârların oluşturduğu bir sınıf da bulunmaktaydı.
3. Büyük topraklar rahiplerin malı idi.
4. Bir köylü-çiftçi toplumudur. Frigya’da ekonominin temeli tarım ve hayvancılığa dayanıyordu.Bu yüzden Frig kralları tarımı korumak için ağır kanunlar koymuşlardır. Bu kanunlara göre bir öküz kesmenin veya bir saban kırmanın cezası ölümdü.
5. Frigyalılarda dokumacılık gelişmişti. Tiftik keçisinin kılından üretilen dokumalar ile tapetes adını taşıyan halı ve kilim üretimi yaygındı.
6. Frigya en eski yol kavşaklarının üzerinde bulunduğu için özel bir önem kazanmıştır. Gordion gibi büyük şehirlerde gelişmiş bir aydın tabakası, tüccar ve esnaf sınıfları vardı.
7. Maden işçiliğinde ilerleyen Frigyalılar ürettikleri eşyaları başka ülkelere satıyorlardı.
LİDYALILAR-Sosyal ve Ekonomik Hayat
1. Lidyalılar tüccar bir toplumdu. Sosyal tabakalar içinde tüccarlar, asiller ve büyük zenginler üst sıralarda yer alıyorlardı.
2. Krallar ticaretin düzen içinde sürmesine özen gösterirlerdi.
3. Lidyalılar ticareti geliştirmek amacıyla Efes'ten başlayarak Mezopotamya'ya kadar uzanan ünlü Kral Yolu'nu yaptılar. Bu yolun yapılması sonucunda;
a) Lidyalılar zenginleşmiştir.
b) Doğu - Batı kültürleri arasında etkileşim artmıştır.
c) Takas usulünün gelişen ticareti karşılayamaması üzerine M.Ö. 700 yıllarında Lidyalılar ilk parayı kullanmışlardır.
4. Lidyalıların insanlık tarihi ve kültürüne yaptıkları en büyük katkı parayı icat etmiş olmalarıdır. Paranın icadı;
a) Alışverişi kolaylaştırmış, ticaret geliştirmiş,
b) Ekonomik hayatı canlandırmış
c) Sermaye birikimine ve finans sektörünün oluşmasına ortam hazırlamıştır.
d) Paranın kullanılmasına başlanmasından sonra değiş- tokuş (takas) uygulaması ortadan kalkmıştır.
5. Dünya’nın en eski serbest pazarını Sardes'te Lidyalılar kurdular.
6. Lidya'nın en önemli doğal zenginliği altın madenleriydi.
7. Lidyalılar denizlerde Fenikeliler ve Yunanlılarla başa çıkamayacaklarını bildiklerinden daha çok kara ticaretine ağırlık verdiler. Lidyalı tüccarlar Ege'deki koloniler, Mısır, Mezopotamya ve Fenike ile ticari ilişkilerde bulunmuşlardır.
6. Dönemin en zengin ülkesidir. Nedenleri ise:
a) Arazinin verimliliği
b) Akarsu yataklarındaki altın bolluğu
c) Sardes’in Kral Yolu üzerinde bulunması
İYONYALILAR-Sosyal ve Ekonomik Hayat
1. İyonya'da halk daha çok ticaretle uğraşmaktaydı. Bu yüzden halk oldukça zengindi.
2. Efes ve Milet en önemli ticaret merkezleri haline gelmiştir.
3. Denizcilikte ileri gitmiş olan İyonyalılar Kral Yolu'nda egemenliğin Lidyalılarda olması üzerine Akdeniz, Marmara ve Karadeniz kıyılarında ticaret amacıyla koloniler kurdular. Sinop, Samsun, Trabzon bunların en tanınmışlarıdır.
Bir devletin ekonomik, siyasal ve sosyal nedenlerden dolayı, kendi sınırları dışında ele geçirip yönettiği ülkeye veya topraklara koloni denir.
URARTULAR-Sosyal ve Ekonomik Hayat
1. Krallıkla yönetilen ülkede asiller, tüccarlar ve büyük zenginler söz sahibi idiler. Soylu olmayan insanlar tarım ve inşaat işlerinde zorunlu olarak çalıştırılırlardı(yarı özgür. Köleler en alt tabakayı oluştururdu.
2. Urartu halkının büyük kısmı hayvancılık, bir kısmı da ziraat, bağ ve bahçecilik, maden işletmeciliği ve taş oymacılığı ile uğraşmıştır.
3. Sulama kanalları ile tarımı geliştirmeye çalıştılar.
4. Dışarıdan zanaatkârlar, taş ustaları ve maden ustaları getirilerek yeni kurulan şehirler imar edilmiştir.
5. Maden işlemeciliğinde oldukça ilerleyen Urartular Ön Asya'nın gerçek maden ustaları olmuşlardır.
D- YAZI, DİL VE EDEBİYAT
Anadolu’da ele geçirilen en eski tabletler MÖ. 2000 yıllarına ait KÜLTEPE TABLETLERİ olup Asurlu tüccarlar yazmıştır.
HİTİTLER -Yazı, Dil ve Edebiyat
1. Hititler kilden yapılmış tabletler üzerinde Mezopotamya'dan (Asur) aldıkları çivi yazısını, taş anıtlar üzerinde ise genellikle kendilerinin buldukları hiyeroglif (resimli yazı) yazısını kullanmışlardır.
2. Hititler, Mezopotamya edebiyat eserlerinin etkisi altında kalmışlar, bu eserleri kendi dillerine çevirmişlerdir. Gılgamış ve Kumarbi destanları bunlar arasındadır. Mezopotamya efsanelerinin Yunanlılara aktarılmasında Hitit edebiyatı aracılık rolü görmüştür.
3. Dilleri Hint-Avrupa dil grubundandır.
Yazı ve Tarih Yazıcılığı: Hititler, Asurlulardan öğrendikleri çivi yazısını kullandılar. Hitit Devleti'nin yıkılmasına doğru kendi yazılarını buldular. Hitit Hiyeroglif Yazısı adı verilen bu yazı, daha çok taş abideler üzerinde ve mühürlerde kullanılmıştır.
Hitit kralları, yaptıkları işleri tanrılarına hesap vermek amacıyla anal adı verilen tabletlere yazdırırlardı. Tarihi önemli olaylar her yıl kaydedilerek Anallar (yıllıklar) meydana getirilmiştir. Anallar, Hitit tarih yazıcılığının en güzel örnekleridir. Anallarda başarılar kadar yenilgilerin de yazılmasından çekinilmemiştir. Olaylar tanrılarına hesap verme düşüncesiyle yazıldığı için doğru olarak kaleme alınmıştır. Hititler ilk tarafsız tarihçiliği Anallar (yıllıklar) düzenleyerek geliştirmişlerdir.
FRİGYALILAR-Yazı, Dil ve Edebiyat
1. Dilleri Hint - Avrupa grubundan olan Frigyalılar,
2. Fenike alfabesini kullanmışlardır.
3. Hayvan hikâyeleri anlatım geleneği (fabl) ilk kez Frigyalılarda görülmüştür.
LİDYALILAR-Yazı, Dil ve Edebiyat
1. Lidyalıların dili Hint - Avrupa karakterindedir.
2. Fenike alfabesinden alınmış 26 harfli bir alfabe kullanmışlardır.
3. Krezüs zamanında Yunanlı filozoflar Sardes Sarayı'nda görevlendirilmişti.
4. Masalcılığın babası olarak bilinen Ezop Lidya kralından maaş alıyordu.
İYONYALILAR-Yazı, Dil ve Edebiyat
1. İyonyalılar Frigyalılar vasıtasıyla öğrendikleri Fenike alfabesini kullandılar.
2. İyonyalılar alfabenin batıya aktarılmasını da sağlamışlardır.
3. Yunanlılar Fenike alfabesinden alınan çeşitli Yunan alfabeleri içinde en çok İyon alfabesini kullanmışlardır.
URARTULAR-Yazı, Dil ve Edebiyat
1. Urartuların dili Ural-Altay dillerine benzemektedir.
2. Türkçeye benzeyen Urartu dili sabit köklere takılar eklenerek kullanılmıştır.
3. Urartular Asurlulardan aldıkları çivi yazısını kullanmışlardır. Çivi yazısının yanında hiyeroglif yazısını da kullanmışlardır.
E- BİLİM VE SANAT
HİTİTLER -Bilim ve Sanat
1. Hititlerde sanat Mezopotamya'nın etkisi altında gelişmiştir. Özellikle mimaride Anadolu'ya özgü bir üslup geliştirmişlerdir.
2. Şehirlerin etrafını surlarla çevirmişler, saray ve tapınaklar inşa etmişlerdir.
3. Hititler heykelcilik ve kabartmacılıkta da hayli ilerlemişlerdir. Yazılıkaya ve İvriz kabartmaları Hitit kabartma sanatının en önemli eserleridir.
4. Hititler şehir ve saray kapılarını sfenksler, aslan heykelleri ve resimlerle süslemişlerdir.
5. Hititler seramik yapımında, maden ve taş oymacılığında önemli eserler meydana getirmişlerdir. Altın, fildişi, cam ve demir biblolar el sanatlarının gelişmiş olduğunu göstermektedir.
6. Kabartma sanatı gelişmiş, kayalara yapılan tanrı kabartmalarının oluşumuyla Kaya Abideleri denilen yeni bir tarz ortaya çıkmıştır. İvriz ve Yazılıkaya Kabartmaları Hitit ürünüdür.
FRİGYALILAR-Bilim ve Sanat
1. Frigyalılar ilk zamanlarda Hitit sanatının, daha sonraları Yunan sanatının etkisinde kalmışlardır.
2. Frig mimarisi zamanla kendine özgü bir üslup kazanmıştır. Ölüleri gömdükleri kaya mezarlarının ve anıtların ön yüzlerinde gelişmiş kabartmalar bulunur.
3. Eskişehir yakınlarındaki Midas'ın Mezarı Frigyalıların en ünlü kaya mimarilerindendir.
4. Frigyalılar mimaride olduğu kadar madencilik ve ağaç oymacılığında da çok ileriydiler.
5. Tahta işçiliği, dokuma ve kilimcilikteki desen ve teknikleriyle Yunan sanatını etkilemişlerdir.
LİDYALILAR-Bilim ve Sanat
1. Lidya mimarisi oldukça gelişmiştir. Pers Kralı I. Daryus İran'da yaptırdığı sarayın yapımında Lidyalı taş ustalarından faydalanmıştır. Sardes'teki kral mezarlarındaki taş işçiliği kusursuzdur.
1. Lidyalılar altın işlemede ustaydılar. Kuyumculu oldukça gelişmişti.
2. Heykelcilikte Yunanlıların etkisinde kalmışlardı.
3. Lidya'da ayrıca dokumacılık, çömlekçilik ve dericilik sanatları da ilerlemiştir.
İYONYALILAR-Bilim ve Sanat
1. İyon medeniyeti her alanda Yunan medeniyetini etkilemiş ve bir anlamda Avrupa medeniyetinin temelini oluşturmuştur.
Anadolu'da bilim faaliyetleri İyonya'da en yüksek noktasına ulaşmıştır.
İyonya'da bilimin gelişmesinde etkili olan faktörler şunlardır:
a) Denizcilikle uğraşan İyon şehirlerinin zenginleşmesi
b) Uygarlıkların kesişme noktasında bulunması
c) Bilimle uğraşanların zenginler tarafından desteklenmesi
d) Ön Asya'dan gelen ticaret yollarının bitiş noktasında bulunması
e) Siyasi birliğin olmaması
2. Önemli bilim adamları arasında
a) Miletli Tales M.Ö. 28 Mayıs 585 tarihli güneş tutulmasını önceden hesaplayabilecek kadar matematik ve astronomi bilginiydi.
b) Pisagor ilk kez dünyanın yuvarlak olduğunu ileri sürmüştür.
c) İlk deneyi yapan Anaksimandes,
d) kilit ve anahtarı bulan Teodorus,
e) bilimsel manada ilk astronom olan Anaksogaros,
f) atom sözcüğünü bugünküne yakın bir biçimde ilk kez kullanan Demokritus,
g) ünlü bir filozof olan Diyojen, tıbbın temellerini atan Hipokrat,
h) tarihin babası sayılan Heredot İyonyalıdır.
İyonya'da özgür düşüncenin varlığı felsefenin doğmasını sağlamıştır.
3. İyonlarda mimari oldukça gelişmişti. M.Ö. VI. yüzyılda İyon nizamı adı verilen bir yapı tarzı ortaya çıkmıştır. Artemis ve Apollo tapınakları İyon mimarisinin en güzel örneklerindendir.
4. İyonlar heykeltıraşlıkta da büyük bir başarı göstermişler, mermerden güzel ve gerçekçi bir stille heykeller yapmışlardır.
URARTULAR-Bilim ve Sanat
1. Urartular mimarlıkta çok ileri bir düzeye ulaşmışlardı. Özellikle sarp kayalara oyulmuş kaleler, saraylar, tapınaklar ve su kanalları günümüze kadar gelmiştir. Van'da Van Kalesi, Çavuştepe, Erzincan'da Altıntepe bu kalelerde bazılarıdır.
MÖ. 6 - MS. 11. YY. ARASINDA ANADOLU
Anadolu MÖ. VI. Yüzyıldan MS XI. Yüzyıla kadar, Pers (İran),İskender(Makedonya),Roma ve Bizans hâkimiyetinde kalmıştır.
PERSLER DÖNEMİ: Anadolu’nun doğusunda bulunan İran'da kurulan uygarlıklar 3 devletten oluşmaktadır: Medler, Persler ve Sasaniler.
İRAN MEDENİYETİ
İran’da ilk Partlar, sonra Medler yaşamıştır. MÖ 6. yy.da Persler Medler'i yıkmışlardır. Çok büyük bir imparatorluk kurmuşlardır. (İndus Nehri'nden Ege Denizi'ne, Kafkaslar'dan Basra Körfezi'ne kadar)
MEDLER
İran'ın batısı ile G.D. Anadolu arasında kalan dağlık ve yaylalık bölgede yaşamışlardır. Bölgenin koşulları gereği hayvancılıkla geçinmişlerdir. Babillilerle ittifak yapıp Asur devletini yıktılar. Böylece Mezopotamya'da toprak kazandılar. Anadolu’ya egemen olmak için Lidyalılarla savaştılar. Savaşlar sonunda Kızılırmak’ı sınır yaptılar. Medlerin bağımsızlığına Persler isyan ederek son vermişlerdir.
PERSLER
Anadolu M.Ö 543–333 yılları arasında İran’da kurulan Pers imparatorluğunun hâkimiyetinde kaldı.
1. Medleri yıkarak tarih sahnesine çıktılar. Persler MÖ. 550 yılında İran’da büyük bir imparatorluk kurmuşlardır. Dağınık Pers boylarını Kral Kiyrus bir yönetim altında topladı. Büyük bir orduyla Medler üzerine yürüdü ve Med Krallığına son vererek Pers Krallığını kurdu.
2. Mezopotamya'daki II. Babil devletine son verdiler.
3. Persler M.Ö. 543'te Lidyalıları mağlup ederek Anadolu’nun tümüne egemen oldular. Batı Anadolu'daki Lidya devletine ve İyon şehir devletlerini egemenliklerine aldılar Anadolu MÖ 543–333 yılları arasında Pers hâkimiyeti altında kalmıştır.
4. Kafkasya'daki İskitleri yenilgiye uğrattılar.
5. Ege denizi ile Karadeniz arasında yapılan Boğazlar ticaretini ele geçirmek için Yunanistan'daki Atina devletiyle savaştılar. Başarılı olamadılar. Bu savaşlardan biri olan Maraton savaşını kaybettiler.
6. Perslerin egemenlik alanı doğuda Maveraünnehir'den ve Hindistan'dan başlayarak Trakya'ya ve Mısır'a kadar genişlemiştir. Bu toprakları kolay yönetebilmek için "Satraplık" denilen vilayetler kurmuşlar ve buralara valiler (satraplar) atamışlardır. Valiler Anadolu’da bağımsız bir kral gibi hareket ettiler. Ayrıca güçlü ordular kurmuşlardır.
Anadolu’nun imarı için gayret gösteren valiler, Anadolu uygarlığına müdahalede bulunmamışlardır.
Persler Anadolu'da siyasi istikrarı sağladılar, ticaret yollarını yeniden işlek hale getirdiler. Bu da ticaretin gelişmesini sağlamıştır.
Manyas Gölü kıyısındaki Daskyleion (Daskilyon/Ergili) bu dönemin en önemli kültür merkezi olmuştur.
Bodrum’daki Mausaleum (Mozale:Kral Mezarı) dünyanın yedi harikasından biri sayılmıştır.
7. Tarihin ilk düzenli posta teşkilatını ve ilk istihbarat teşkilatını kurdular.
8. İmparatorluğu kapsayan ticaret yollarına önem verdiler. Ayrıca imparatorlukta sadece Pers parasının geçerli olmasına önem vermişlerdir.
9. Zerdüşt dinine inanmışlardır. Bu dinde cennet ve cehennem anlayışları bulunmaktaydı. Ateş kutsal sayılmıştır. Persler önceleri çok tanrılı dine sahiptiler.
10.Pers devletine Makedonya kralı Büyük İskender düzenlediği Asya seferinde son vermiştir (MÖ 333).
Anadolu'da çok önceden itibaren kurulmuş yüksek ve kalıcı uygarlık, Pers etkisini azaltmış; Pers kültürü Anadolu'ya egemen olamamıştır.
Sasaniler, İslam'dan önce İran'da egemen olan son devlettir. Hz. Ömer döneminde yıkılmış ve bölge İslamlaşmıştır.
HELLEN (BÜYÜK İSKENDER ) DÖNEMİ
MÖ. VII. yy. da Yunanistan'ın kuzeyinde kurulan Makedonya Devleti, II. Philip döneminde Balkanların büyük bir kısmını ve Yunan şehir devletlerini egemenliği altına alarak Hellen birliğini kurmuştur.
Doğu (Asya) seferi: Makedonyalı Philip'in oğlu Büyük İskender ı İskender, İyonya şehir devletlerini Pers istilasından kurtarmak için M.Ö. 334 yılında Doğu (Asya) seferine çıkar.
Temel Nedeni: Büyük İskender'in tek dünya devleti kurmak
Seferin Sonuçları:
1) Anadolu, İran, Mezopotamya ve Mısır ele geçirilerek Persler'e son verilmiştir. MÖ: 331 yılında Gavgamela savaşında Pers kralı Darius’u üçüncü kez yenerek Anadolu, Suriye, Mısır ve İran’a hâkim oldu.
2) Mısır'a geçerek İskenderiye şehrini kurdu,
3) Hayber'i geçip Hindistan'a ulaştı. MÖ: 327 yılında Hindistan seferine çıkıp, Pencap bölgesine kadar olan yerleri ele geçirdi.
4) Ordunun geri dönmek istemesi ile seferi yarıda bıraktı.
5) Doğu ve batı kültürünün karışmasıyla "Hellenizm" doğmuştur.
6) Doğu - Batı ticareti ve kültürel etkileşimi artmıştır.
7) Önemli kültür ve ticaret merkezleri kurulmuştur, (İskenderiye, İskenderun)
8) Doğu'nun dini anlayışından etkilenilmiştir.(rahip-kral)Doğudaki Tanrı- Kral anlayışı benimsenmiş
9) Demokrasiden dönülmüştür.
İskender MÖ: 323 yılında Babil’de öldü. Büyük İskender’in ölümü üzerine ülke, komutanları arasında bölüşüldü. Buna göre;
1) Mısır'da- Ptolemeler Krallığı (MÖ 231–30)
2) Avrupa’da (Makedonya'da) Antigonitler (Makedonya) Krallığı kuruldu. (MÖ 279–168)
3) Asya’da (Trakya- Batı Anadolu ve Hindistan arasında) Selevkoslar Krallığı (MÖ 321–64). Bu krallığın yıkılmasından sonra küçük krallıklar kuruldu. Bunların başlıcaları;
a) Bitinya Krallığı: Kuzeybatı Anadolu'da
b) Pontus Krallığı: Karadeniz’in güney kıyılarında
c) Kapadokya Krallığı: Orta Anadolu’da
d) Bergama Krallığı: Batı Anadolu'da kurulmuştur.
Bergama ve Bitinya Krallıkları Yunan, Pontus Krallığı da doğu uygarlıklarının temsilcisi olmuştur.
Bunların en önemlisi Bergama krallığıdır. Bergama, Asklepeion Sağlık Merkezi ve 200.000 cilt kitaba sahip kütüphanesiyle dünyanın önemli sağlık ve kültür merkezlerinden biri olmuştur. Ayrıca, Koyun ve keçi derisinden Parşömen adlı bir kâğıt yaparak birçok eser günümüze ulaşmıştır. Önemli sanat eserleri yaptılar. En önemlisi de Zeus Tapınağı’dır.
Hellenistik Dönem boyunca (M. Ö. 300 – 30). Bergama, Milet ve Efes dünyanın başlıca kültür merkezleri durumuna gelmiştir.
Helenizm dönemi; Roma’nın MÖ 30 yılında Mısır’ı alması ile son buldu.
Kültürel Özellikleri
Helenizm: Doğu ve batı kültürünün Büyük İskender’in Asya seferi sonucunda kaynaşması ile oluşan medeniyete denir.
1. Büyük İskender; doğu ile batıyı kaynaştırmaya çalıştı.
2. Yeni yollar ve şehirler kurdu. Büyük İskender’in kurduğu şehirlere İskenderiye denildi.
3. Mısır’da İskenderiye fenerini yaptı
4. İskenderiye’de bir kütüphane kurdu.
5. Doğu’da İran’ın yönetim şekli olan Satraplıklar, batıda ise şehir devletlerini benimsedi.
6. Bergama'daki Zeus Tapınağı ve Asklepion Sağlık Merkezi önemli gelişmelerdendir
7. Bu dönemde bilim de gelişti. Önemli bilim adamları şunlardır. Felsefe; Diyojen ve Zenon, Matematik; Arşimed ve Öklid,Coğrafya; Batlamyus
Helenizm medeniyetinin doğmasında Yunan, Anadolu, İran, Mezopotamya ve Mısır medeniyetlerinin etkisi olmuştur.
Helenizm, Roma ve İslâm medeniyetini etkilemiştir.
ROMA İMPARATORLUĞU DÖNEMİ
İtalik, Etrüsk ve Latinlerce oluşturulup, İtalya' da kurulmuştur. Bugünkü İtalya’da kurulmuş olan Roma Medeniyetini oluşturanlar, Anadolu’dan geldikleri varsayılan Etrüskler ve bölgeye sonradan gelen İtalikler olmuştur.
Roma, Etrüsk krallar zamanında bayındırlık alanında çok gelişti. Etrafı surlarla çevrildi.
Roma, M.Ö X. yüzyılda Tiber ırmağı kıyısında Latinler tarafından kuruldu. Roma devletini Etrüskler’in hâkimiyetine son veren Romalus (Romulus)tarafından kuruldu (MÖ. 753)
Romalılar, önce Latinlerle savaştılar. Etrüskleri egemenlikleri altına aldılar. Roma üzerine saldıran Gal’lere mağlup oldular. Gal’ler istilasının sarsıntısı giderildikten sonra fetihlere devam edildi. İtalya’nın güneyindeki Yunan kolonileri ele geçirildi.
M.Ö 275 yılında Romalılar, İtalya birliğini kurmayı başardılar.
Batı Akdeniz hâkimiyeti için Romalılarla Kartacalılar arasında Pön Savaşları başladı. M.Ö 264–164 yılları arasında devam eden savaşlar, Romalıların üstünlüğü ile sona erdi.
Romalılar bundan sonra Doğu Akdeniz hâkimiyeti için Makedonyalılarla savaştılar.
Balkanlar, Anadolu, Suriye, Mısır ve Kuzey Afrika'nın fethi ile Akdeniz bir Roma gölü halini aldı.
Roma siyasi tarihi 3 döneme ayrılır:
1. Krallık (MÖ: 753–510):
Bu dönemde krallar soylulardan oluşan "Senato" tarafından teklif edilir, "Kuria" denen halk meclisleri tarafından seçilirdi. Kral bütün işlerini Senatus'a danışarak yapardı. Kral en yüksek yönetici, yargıç ve en büyük rahipti. Bu nedenle krallık hanedan yö*netimine dönüşmemiştir. Özellikle VI. yüzyılda çok güçlenen Aristokratlar krallığı tamamen yıkıp Cumhuriyet yönetimini başlatmışlardır.
Roma'nın ilk anayasası yapılmış, halk sınıflara ayrılmıştır: Patriciler: Asiller ve siyasi hakları olanlar, Plebler: Küçük toprak sahipleri ve tüccarlar, Köleler: En alt sınıf Barbarlar: Vatandaş olarak kabul edilmeyenler.
2. Cumhuriyet (MÖ: 510–27):
Aristokratik (asillerin üstünlüğüne dayanan) demokrasiye geçilmiştir. Ülke, meclisin (senatonun) seçtiği iki Konsil tarafından yönetilirdi. Olağanüstü durumlarda Diktatörler başa geçmiştir. Bu dönemde Roma'nın sınırları Doğu Akdeniz'e kadar uzandı. Sezar'ın, monarşik bir yönetim kurma girişimi üzerine ölmesi ve yerine geçen Oktavianus'un Augustus (kutsal) unvanını almasıyla bu devir sona erdi.
Adı cumhuriyet olan ilk yönelim şekli Roma'da görülür.
3. İmparatorluk (MÖ: 27–395/1453) :
Demokratik kurumlar kaldırılmaya başlandı ve demokrasiden vazgeçildi. M.S. III. yüzyılda zayıflayan Roma, Kavimler Göçü'nden sonra 395'te Doğu ve Batı olmak üzere ikiye ayrıldı. Batı Roma 476'da yıkılırken Doğu Roma (Bizans) 1453'e kadar varlığını devam ettirdi. Roma ordusu Lejyon adı verilen paralı askerlerden oluşmaktaydı. Roma'nın en eski kanunu On İki Levha kanunlarıdır. Bu kanunlar günümüzde birçok devlet hukukunun temelidir.
Pön Savaşları: Romalılarla Kartacalılar arasında Batı Akdeniz egemenliği yüzünden çıkan savaşlardır. Kartaca Tunus'ta kurulmuş bir Fenike kolonisiydi. Roma'nın gittikçe güçlenmesi Kartacalıları kuşkulandırıyordu. Kartacalılarm İtalya’daki Messina'nın içişlerine karışmaları yüzünden başlayan savaşlar 100 yıldan fazla sürdü. Üç Pön savaşı yapıldı. Bu savaşlarda gücünü yitiren Kartacalılar Roma'ya bağlı bir devlet haline geldiler. Böylece Batı Akdeniz'de hâkimiyeti sağlayan Romalılar Doğu Akdeniz'e yöneldiler. Bu arada İskender İmparatorluğu parçalanmış yerine krallıklar kurulmuştu. Pön Savaşları sırasında Makedonyalılarla da savaşa girişilmiş ve Makedonya, Roma egemenliğine alınmıştır. Bunun ardından Helenizm Krallıklarından olan Suriye Krallığı da Roma'ya bağlanmıştır. Bu iki önemli yerin alınmasıyla Doğu Akde*niz'de Roma'nın hâkimiyet alanı içine girdi. Sıra Mısır Krallığını almaya gelmişti. Bir süre sonra Mısırda Roma'ya bağlandı.
Helenizm Krallıklarının (Makedonya, Suriye ve Mısır) alınmasıyla Roma'nın sınırları genişlerken hayat tarzında da büyük değişiklikler olmuştur. Yunan yaşayış ve gelenekleri böylece Roma'ya girmiş oldu. Cumhuriyet döneminde Patricı ve Plepler arasındaki hukuki ayrıcalıklar da ortadan kaldırıl*mıştır.
İmparatorluk döneminde sınırlar daha hızlı genişledi. Fakat bununla birlikte yeni birtakım problemler baş gösterdi. Çok tanrılı dine inanan Romalıların bütün karşı koymalarına rağmen Hıristiyanlık hızla yayılmakta ve devlet otoritesini sarsmaktaydı. Kuzeyden gelen barbar kavimlerin Roma sınırları*na girmesi merkezi yönetimi çok güç duruma sokmuştu.
Roma'nın bu kadar geniş sınırlara yayılmasında en önemli etken olan ordusu "Lejyon" denen paralı askerlerden oluşurdu. Hareketli bir orduya ve gelişmiş savaş araçlarına sahiptiler.
Mimaride Yunanistan'dan etkilenmişlerdir. En önemli eserleri anfitiyatrolar, heykeller tapınaklar ve su kemerleridir. Bunlar, Zafer Takı, Gerda Köprüsü, Augustus Tapınağı, Ankara Roma Hamamı, Valans (Bozdoğan) Su Kemeri. Aspendos Tiyatrosu, Çemberlıtaş ve Dikilitaş'tır.
Diğer Gelişmeler:
Milano Fermanı (MS: 313): İmparator Constantin’in yayınladığı bu ferman ile Hristiyanlara özgürlük verildi.
MS.330 yılında Constantin İstanbul şehrini kurdu ve burayı devletin başkenti yaptı.
MS. 391 yılında Roma Hıristiyanlığı resmen kabul etti.
MS.395 yılında Kavimler göçünün etkisi ile Roma Doğu ve Batı olmak üzere ikiye ayrıldı.
MS. 476 yılında Kavimler göçünün etkisi ve Germen kavimlerin saldırısı sonucu Batı Roma İmparatorluğu yıkıldı.
313 tarihinde Milano Fermanıyla Hristıyanlık resmi din olarak kabul edildi, fakat "Kavimler Göçü"nün olumsuz etkileri silinemedi. Bu nedenle 395'te imparatorluk; "Doğu Roma" ve "Batı Roma" adıyla ikiye bölündü, 476'da ise Batı Roma İmparatorluğu parçalanarak feodalite yönetimleri Avrupa'ya hâkim oldu. Doğu Roma ise "Bizans" adıyla 1453'e kadar varlığını sürdürdü.
Devlet Yönetimi: Roma, önceleri krallıkla yönetilmekteydi. Kralların emretme yetkilerine imperium denirdi. Krallar, Halk Meclisi tarafından seçilirdi. Halk Meclisi, kanunların hazırlandığı önemli işlerin görüşüldüğü bir meclisti. Halk Meclisi'nde oylar; fert olarak değil, topluluk oyu olarak verilirdi. Ayrıca danışma meclisi olarak İhtiyarlar Meclisi (Senatus) vardı.
Krallık Devrinde Meclisler
1. Sonotus (İhtiyarlar Meclisi):Kral tarafından seçilir, ölünceye kadar görevlerinde kalırlardı. Kralın bir danışma meclisi konumundadır. Cumhuriyet döneminde önem kazanmıştır. Senato üyeleri Roma'da Jens başkanlarıydı.
2. Comitia Curiata (Halk Meclisi): Patricilerin toplanmasıyla kurulan meclistir. Plepler bu meclise giremezlerdi. Bu meclis bir yasama organı durumundadır. Oylar Küriya sayısına göre verilirdi. Her Küriya'nın bir oyu vardı.
Cumhuriyet döneminde Senato aynı yetkilerini korumuştur. Konsüller, eskiden krallara ait olan hak ve yetkilere ve buyurma gücüne ve ortak bir iktidara sahiptirler. Senato ülkeyi yönetecek olan ' "Konsül" ü seçmekteydi. Konsül her yıl yeniden seçilirdi. Konsül'ün devlet hakkında her türlü yetkisi vardı.
Konsüllerin Görevleri: Ordulara komuta etmek, Senatus ve Halk Meclislerini toplantıya çağırmak, Savaş vergisi koymak ve toplamak, Bütün devlet işlerini sırasıyla ve ortaklaşa olarak yürütmek, birbirlerini kontrol etmek.
Bu durum, onların gittikçe daha otoriter olması sonucunu doğurmuş ve M.Ö. 56'da konsül seçilen "Sezar" idareyi tek başına ele geçirerek Cumhuriyet rejimine ve kanunlarına hiç dokunmadı. Meclisleri olduğu gibi bıraktı. Başrahipliği üzerine aldı. Sezar, Roma'da çok kalmayarak devamlı savaşlarla uğraştı. Mısır takvimini kabul etti. Toprakları genişletti. Sezar'ın ölümünden (M.Ö.44) sonra Roma'da büyük karışıklıklar çıktı. Bu karışıklıklar Augustus'un idareyi ele almasına kadar sürdü. Bu dönemde büyük tapınaklar ve tiyatrolar yapıldı. Augustus devamlı "Tuğladan bir şehir buldum, mer*merden bir şehir bırakıyorum." derdi.
Cumhuriyet döneminde yönetim yetkileri bir yıllığına seçilen konsüllere verildi. Sayıları iki tane olup, dokunulmazlıkları vardı. Yaptıkları işlerden dolayı ancak görevden ayrıldıktan sonra hesap verirlerdi. Bir konsül, diğerinin aldığı kararı veto edebilirdi.
M.Ö 44 yılında Sezar'ın öldürülmesi ile iç karışıklıklar başladı. Octavianus'un iktidarı ele geçirmesi ile cumhuriyet dönemi sona erdi. İmparatorluk dönemi başladı.
Krallık döneminde, kralın yanında asillerden oluşan bir senato ve Kuriya denilen halk meclisince yönetilirdi. Cumhuriyet devrinde kralın yerini iki konsül aldı. Olağanüstü durumlarda diktatörler yönetimi ele geçirirdi. İmparatorluk döneminde senatonun önemi azaldı.
Dil ve Edebiyat: Konuşulan dil Latince’dir. Edebiyatta Yunan edebiyatının etkisi altında kaldılar. Söz sanatı (hitabet) ve tarih yazıcılığında büyük bir başarı gösterdiler.
Güzel Sanatlar: Yapı nizamları ve sütun başlıklarında Yunan mimarisi taklit edildi. Yapı sanatında kubbe ve kemeri kullandılar. Bu sayede çok büyük anıtlar yapabildiler. Cumhuriyet devrinde başlayan gelişme imparatorluk döneminde ülkenin her bir yanına yayıldı.
Din: Yunan etkisinde kalmış, Yunan tanrılarının adları değiştirilmiş ve kendilerine göre yorumlanmıştır. Tanrılarının "Kapitol" denen bir dağda yaşadığını kabul etmişlerdir. Ancak, 313'te Hıristiyanlık resmi din olarak kabul edilmiştir.
Yahudilikten sonraki tek tanrılı bir din olan Hıristiyanlık ilk önce baskılara uğradıysa da daha sonra Romalıların resmi dini olmuştur Hıristiyanlığın resmi din olarak benimsenmesi, bu dinin daha çok yayılmasındaki başlıca etkenlerdendir.
Bilim ve Sanat: Fenikelilerin alfabesi, İyonlar ve Yunanlıların geliştirmesinden sonra Romalılar tarafından Latin Alfabesi'ne dönüştürülmüştür. Mısırlıların keşfettiği ve güneş yılı esasına dayanan takvimi Romalılar geliştirmiş ve bugünkü Miladi Takvimi oluşturmuşlardır. Romalılar Anadolu'da; yollar, köprüler, stadyumlar, tiyatrolar, belediye binaları, hamamlar, kütüphaneler ve agoralar (meydanlar) yaptılar. Ancak, Anadolu'ya yerleşmedikleri için, Anadolu'nun yerli kültürü yaşanmaya devam etmiştir. Bu nedenle Roma, Anadolu'da kültür birliğini sağlayamamıştır. İstanbul'da Valens (Bozdoğan) ,Çemberlitaş Ankara’da Augustus Tapınağı, Roma Hamamı önemli eserlerdendir.
Krallık döneminde halk başlıca üç tabakaya ayrılmıştır:
1- Patriciler: Toprak sahibi soylulardır. . Roma’yı yöneten sınıf bunlardır. Tüm vatandaşlık haklarına sahipti.Roma’nın ilk yerlileri olup, soylular sınıfını meydana getirirlerdi. Patriciler Jens denilen aile birlikleri (klan) halinde toplanmışlardı. Kan bağıyla birbirlerine bağlıdırlar. Patriciler Senatus Meclisi'ni teşkil ederlerdi. Patricilerde Jens, Küriya ve Tribus şeklinde bir örgütlenme vardır. Eski Roma'da Jenslerin birleşmesiyle daha büyük bir topluluk meydana gelmiştir. Buna da Küri*ya denirdi. Kuriyalarm toplanmasıyla Comitia Curia-ta (Halk Meclisi) adıyla bir meclis oluşurdu. Bu meclis Senato'dan sonra gelirdi. Patriciler, Roma'yı yöneten kimseler olup memurluk ve askerlik yaparlardı. Her türlü gelirlere sahiptiler.
2- Plepler: Küçük çiftçilerdir. Siyasal haklardan yoksundurlar. Oy kullanamaz ve Patricilerle evlenemezlerdi. Askere alınmayan ve oy hakkı olmayan plebler ise ticaret ve mülkiyet gibi haklara sahipti Genel olarak tarım, ticaret ve sanatla uğraşırlardı. Gittikçe çoğalan bu sınıf patriciler için büyük bir sorun haline geldi. Özellikle Cumhuriyet devrinde Patrici-Plep mücadelesi Roma'nın en büyük iç sorunu haline geldi.Roma’ya sonradan gelip yerleşmiş, Roma egemenliğini kabul etmiş kimselerdi.
3- Client (Yanaşma): Patricilerin himayelerinde bulunan arazi kiracıları veya zanaatçılardır. Siyasal haklardan yoksundurlar.
Köleler(Servi): Özgürlükleri olmadığı gibi eşya gözü ile bakılırlardı. Bu sınıf savaşlarda esir edilenlerle köle bir aileden gelmiş olanlardan oluşurdu. Patricilerin işlerinde çalışırlardı.
Tarihteki ilk köle isyanı Roma’da çıktı. Bu isyanın adı Spartaküs’dür. (MÖ: 71)
Bu sınıflar dışında imparatorluk sınıfları içinde yaşayan ancak vatandaş kabul edilmeyen "Barbarlar" vardı.
Roma’da Partici ve Pelepler arasındaki bu çekişmeler, Roma hukukunun oluşmasını sağlayarak, Oniki Levha yasaları ortaya çıktı.
İlkçağ Roma Medeniyetinde oluşturulan "12 Levha Kanunları" aynı zamanda günümüz Avrupa hukukunun da temelini teşkil eder. Bu kanunlar Patrici ve Plepler arasındaki çekişmeleri sona erdirmek için oluşturulmuştur.
BİZANS İMPARATORLUĞU DÖNEMİ (395–1453)
Siyasi Tarihi: Roma İmparatorluğu'nun ikiye ayrılmasından sonra merkezi İstanbul olan doğu kısmına Bizans İmparatorluğu denilmiştir.
Bizans zaman içinde Helenistik doğu kültürünü benimsedi. Katolik mezhebine bağlı Batı Roma'nın aksine Ortodoks mezhebini benimsemesi Batı ve Doğu Roma'nın birbirlerinden uzaklaşmalarına yol açtı. Ortaçağ boyunca varlığını sürdüren tek devlet olan Bizans'ta sülaleler yönetimi görüldü,12 değişik sülale tarafından yönetildi. İmparator başkomutan, baş yargıç ve yasa koyucu idi. Kilise imparatora bağlı idi. En parlak dönem Justinianus zamanında yaşanmıştır. Akdeniz ve çevresinin tamamına yakın bölgeler Bizans egemenliğine girdi. Ayasofya da bu dönemde yapılmıştır. (532–539). Kuzey Afrika, İspanya’nın kıyı bölgeleri ve İtalya’nın fethi ile en geniş sınırlara ulaşıldı.VII. yüzyıldan itibaren Türk ve Müslümanlarla ilişkiler başladı. Emeviler zamanında İstanbul iki kez kuşatıldı. X. yüzyıldan itibaren Türkler, Anadolu'ya girmeye başladılar. Bizanslılar, Malazgirt'te Türklere yenilerek Anadolu üzerindeki hâkimiyetlerini kaybettiler (1071). İmparatorluğun son zamanlarında din kavgaları önemli bir sorun halini aldı. İmparatorluk devamlı toprak kaybına uğradı. Venedik ve Cenevizliler Bizans'ın durumundan yararlanarak sömürgelerini genişlettiler. İmparatorun İstanbul dışında kalan şehirler üzerinde nüfuzu kalmadı. Tekfurlar bölgelerini diledikleri gibi yönetmeye başladılar. Sonunda Anadolu ve Rumeli'yi eline geçiren Osmanlılar tarafından yıkıldı (1453).
Devlet Yönetimi: Düzenli bir veraset sistemi yoktu. Kuvvetli olan herkes, imparator olabilirdi. Bu yüzden Bizans'ta devamlı taht kavgaları vardı. Geniş bir teşkilata sahip olan Bizans sarayı, sıkı bir düzene ve törene bağlı idi. Din işleri, patrik tarafından yönetilirdi. Patriklerin görevlerine atanmaları ve görevden alınmaları imparatorun elinde idi. Bizans İmparatorluğu'nda, yönetimde imparatora danışmanlık yapan bir senato vardı.
Bizans döneminde Tema adı verilen ve başlarında geniş yetkileri bulunan generallerin bulunduğu eyaletlere bölünmüştür.
Ülke Yönetimi: İmparatorluk valiler tarafından yönetilen büyük eyaletlere (temlere) ayrılmıştı. Sınırda bulunan temler, dük adı verilen askeri valilerin yönetimi altında idi. Bunlar diğer temlerden daha fazla önem taşımakta idi. En önemli temler, Asya ve Kuzey Afrika temleri idi. Bizans İmparatorluğunda ilk zamanlar, Roma kanunları uygulanmakta iken, Jüstinyen devrinde yeni kanunlar düzenlendi.
Din ve İnançlar: Bu devletin resmi dini Hristıyanlığın Ortodoks mezhebiydi. Roma’nın bu mezhebe bağlı olması nedeniyle Katolik Avrupa ile arası açıktı. Hıristiyanlık, çıkışından itibaren birçok ayrılıklar gösterdi. Hz. İsa’nın kişiliğinden ileri gelen bu ayrılıklar, yeni mezheplerin ortaya çıkmasına sebep oldu.
Ortodoksların dini lideri patrik imparator tarafından atanıyordu. Bu durum Avrupa'daki kilise ve papanın krallar üzerindeki baskısının tersine imparatorun patrik ve kilise üzerindeki baskısını göstermektedir.
Güzel Sanatlar: Bizans sanatı, eski Yunan, Helenizm ve doğu sanatlarının karışmasından doğmuştur. Bizans mimarisi de, kubbelerde doğu sanatının, yapıların iç süslemelerinde batı sanatının etkileri görülür. Bizans mimarisinin en güzel örnekleri kiliseler ve saraylardır.
İstanbul, Bizans Dönemi'nde önemli bir kültür ve sanat merkezi haline geldi. 532 – 539 yılları arasında inşa edilen Ayasofya Kilisesi dünya tarihinin önemli eserleri arasında yer aldı. Aya İrini, Hora (Kariye Camii), Sergios ve Baküs Kiliseleri, Binbirdirek ve Yerebatan Sarnıçları İstanbul'daki Bizans eserleridir.
Roma Medeniyetinin Özellikleri
1- Roma, Hristiyanlığı resmen kabul eden ilk devlettir.
2- Roma, Hristiyanlığı kabul etmeden önce çok tanrılı bir dini inanışa sahipti.
3- Yunanlılardan Fenike alfabesini alarak Latin alfabesini oluşturdular.
4- Mısır’dan güneş yılına dayalı takvimi alarak Julyen takvimini oluşturdular. Daha sonra Papa Xlll. Gregor bu takvimi geliştirerek günümüz miladi takvimini oluşturacaktır.
5- Oniki levha yasalarını çıkırarak, günümüz Avrupa hukukunun temelini oluşturacaktır.
6- Gelişmiş ve güçlü bir orduya sahipti. Ayrıca, Lejyon adı verilen paralı askerler de kullanılmaktaydı
Kaynak: http://www.msxlabs.org/forum
İnsanların Tarih öncesi devirlerden tarih devirlerine geçmeleri yazının bulunmasıyla oluşmuştur. Yazıyı bularak tarih devirlerine geçen ilk uygarlık Sümerler olmuştur.
Anadolu'da Yazılı Devirlerin Başlaması: Anadolu’ya yazıyı Asurlular getirmiştir. Bu durum Kayseri Kültepe’de yapılan araştırmalardan anlaşılmıştır. Bulunan belgeler Anadolu'nun ilk yazılı belgeleridir. Böylece Anadolu'da Tarih devirlerine (yazılı döneme) girilmiştir.
Anadolu; tarih çağlarına Asurların yazıyı buraya getirmesi ile başlar. Asurlu tüccarlara ait yazılı tabletler, (MÖ: 1950) Kayseri yakınlarındaki Kültepe’de Karum denilen ticaret pazarında bulunması ile başlar.
ANADOLU'DA KURULAN UYGARLIKLAR
Helenistik devirlerden bu yana Anatolia (güneşin doğduğu yer) adını taşıyan Anadolu'ya Küçük Asya da denilmektedir.
Anadolu;
a. İkliminin insanların yaşayışına uygun olması
b. Jeopolitik konumu,
c. Tarım, hayvancılık ve ticarete uygunluğu,
d. Zengin madenlere sahip olması,
e. Ticaret ve göç yolları üzerinde bulunması,
f. Akarsu ve denizlerin çokluğu
g. Asya ile Avrupa’yı birbirine bağlaması,
nedenlerine bağlı olarak, eski devirlerden bu yana toplumların ilgisini çekmiş ve yerleşim alanı olmuştur.
Çok fazla göçe ve istilaya uğrayan Anadolu'da; Hititler, Frigler, Lidyalılar, İyonlar, Urartular, Persler, Makedonyalılar, Romalılar, Bizanslılar ve son olarak da Türkler çeşitli uygarlıklar kurumuşlardır.
M.Ö. 3 000 yılında Türkiye'de gelişmiş bir uygarlık ve kültürün var olduğunu görüyoruz. Bu kültürü oluşturanlar Hattiler adı verilen kavimdi.
Anadolu’nun tarih öncesi ilk medeniyeti Hattilere aittir.
Hattiler Hititlerden önce Türkiye’de ilk siyasal birliği kurarak parlak bir kültür oluşturmuşlar ve Hititlere öncülük etmişlerdir. Hattiler hakkında yazıyı kullanmadıklarından dolayı çok fazla bir bilgiye sahip değiliz.
MÖ 2. BİNDEN MÖ VI. YÜZYILA KADAR TÜRKİYE
HİTİTLER (MÖ. II. bin - VII. yy.)
1.
M.Ö. 2000 yıllarında Anadolu'ya gelmişlerdir. Hititlerin Avrupa veya Kafkaslardan geldikleri sanılmaktadır. Konuştukları dil bakımından Hint-Avrupa kökenli bir kavim oldukları düşünülmektedir.
2.
Orta Anadolu’ya (Kızılırmak yayı içerisinde kalan Kapadokya ) yerleşen Hititler, burada Hattilerle kaynaşarak güçlü bir medeniyet kurmuşlardır.
3.
Hititler, Anadolu'nun iç bölgelerine yerleşmişlerdir.
4.
Hititlerin, yerleştikleri bu alanlarda Hattiler oturmaktaydılar. Ayrıca Mezopotamya'da bulunan bazı devletlerin de (Asur, Babil vb.) ticaret kolonileri bulunmaktaydı.
5.
Hattilerle kaynaşarak güçlü bir medeniyet kurdular ve Anadolu uygarlıklarına öncülük ettiler.
6.
Asurlularla gelişen ticari ilişkileri aracılığıyla Anadolu'da tarih devirlerini başlattılar.
Hititlerin aşağı yukarı on bir asır süren siyasal tarihleri üç bölümde incelenir.
1. Eski Devlet (MÖ 1800 -1400)
Eski Devlet döneminde Önceleri küçük krallıklar şeklinde yaşayan Hititler, Türkiye'de ilk merkezî devleti kurmuşlardır. (M.Ö. 1800).
Merkezleri bugünkü Çorum yakınlarındaki Hattuşaş (Boğazköy) olmuştur.
Hititlerin, ilk büyük kralları Labarna (M.Ö. 1680-1650)'dır.
Kral Labarna'dan sonra, M.Ö. 1650'lerde Hititlerin başına l. Hattuşili geçmiştir.
Hitit Devleti bu dönemde gelişerek bir imparatorluk hâline geldi. Batı Anadolu'nun büyük bir kısmından Fırat ırmağına, Karadeniz'den Filistin'e kadar olan topraklara egemen oldular.
I. Hattuşili'nin ölümünden sonra yerine oğlu l. Murşil geçmiştir,
Bu kral zamanında Hitit Devleti en parlak dönemini yaşamıştır. .Bu dönemde Kargamış ve Urfa Hitit topraklarına katıldı.
MÖ 1531’de Babil ele geçirilerek Mezopotamya Uygarlığı ile doğrudan temasa geçmişler ve etkilenmişlerdir.
2. Yeni Devlet (MÖ 1400–1200)
Bu dönemde genişlemelerine devam etmişler ve Anadolu'daki çeşitli krallıkları egemenlikleri altına almışlardır.
Yeni Devlet döneminin en önemli olayı, Yakın Doğu'nun iki büyük devleti Hititler ile Mısırlıların Kadeş'te karşı karşıya gelmeleridir. İlk Çağda Suriye askerî ve ticarî bakımdan çok önemli bir ülke idi. Bu nedenle Anadolu'da, Mezopotamya ve Mısır'da kurulan devletler Suriye'yi ele geçirmek için aralarında birçok savaş yapmışlardır. Bu savaşların en önemlisi Kadeş Savaşı'dır (MÖ 1296–1280).
Hititlerin başında bulunan Muvattaliş, Mısır Firavunu II. Ramses'in Suriye'yi ele geçirmek istemesi üzerine bu devlete savaş açtı.
İki ordu Kadeş önünde karşılaştılar. Burada İlk Çağ tarihinin en büyük savaşlarından birisi oldu ve M.Ö 1296'da başlayan savaş karşılıklı akınlarla 16 yıl sürdü. Ancak iki taraf da kesin bir sonuç alamadılar. Çünkü Asurluların güçlenmesinden tedirgin olan bu iki devlet anlaşmak zorunda kaldılar.
Hitit Kralı III. Hattuşili ile Mısır Firavunu II. Ramses Kadeş'te tarihin ilk yazılı antlaşmasını yaptılar (M.Ö. 1278–1280). Bu antlaşmayla Mısırlılar, Kuzey Suriye'yi Hititlere bıraktılar ve iki devlet birbirlerine yardım edecekti.
Hititler M. Ö. 1200 yıllarında batıdan gelen Ege göçleri sonunda yıkılmıştır.
3. Geç Hitit Şehir Devletleri (MÖ 1200–700)
Ege göçleri sonucunda Hitit Devleti'nin yıkılması üzerine Hititlilerin bir kısmı Güneydoğu Anadolu'ya çekilerek şehir devletleri kurdular. Siyasi hayatta etkili olamayan Malatya, Kargamış, Zincirli, Karatepe gibi Geç Hitit Şehir Devletleri. Asurluların egemenliğine girdiler (MÖ 700).
Daha sonra Pers istilası başlamış ve bu devletler tamamen yok olmuşlardır.
FRİGYALILAR (MÖ.1200- 676)
1.
MÖ XII. Yüzyılda Hititlerin yıkılmasına yol açan göçler sırasında boğazlar yolu ile batıdan Anadolu’ya gelmişlerdir. Önceleri Sakarya ırmağıyla, Büyük Menderes ırmağının yukarı bölgelerine (Eskişehir, Afyonkarahisar ve Ankara) yerleşen Frigler (Bu bölge M.Ö. 1000 yıllarından itibaren Frigya olarak anılmıştır ).
2.
M.Ö. 750'den sonra güçlü bir devlet kurdular.
3.
Devletin kurucusu Gordios, başşehri Polatlı yakınlarındaki Gordion'dur.
4.
Hititlere saldırıp onları ortadan kaldırdıktan sonra sınırlarını doğuda Kapadokya, güneyde Çukurova'ya kadar genişlettiler.
5.
En yoğun bulundukları bölgelerin de Sakarya ırmağı vadisiyle Ankara arasındaki topraklar olduğu anlaşılmıştır.
6.
Kral Midas döneminde Orta ve Güney Doğu Anadolu’ya egemen oldular.
7.
Başkentleri Gordion olan Frig Devleti M.Ö. 8. yüzyılda en güçlü dönemini yaşadı.
8.
Friglerle ilgili tarihî bilgiler çok azdır. M.Ö. 700'lerde Hint-Avrupa asıllı Karadeniz’in kuzeyinden gelen Kimmerler, Friglere saldırarak onları büyük bir yenilgiye uğratmışlardır. Kimmerlerin saldırısıyla çok zayıf düşen Frigler, zamanla Batı Anadolu'da güçlü bir devlet kurmuş olan Lidyalıların egemenlikleri altına girmişlerdir (M.Ö. 676).
LİDYALILAR (MÖ.1200–546)
1.
Anadolu'nun batısında Gediz ve Menderes ırmakları arasında kalan bölgeye İlkçağda Lidya, bu topraklarda oturanlara Lidyalılar denilmiştir.
2.
Hint - Avrupalı bir kavim olan ve doğudan Anadolu'ya gelen Lidyalılar önce Hititlerin daha sonra da Frigyalıların egemenliği altında yaşadılar.
3.
Dilleri, Hitit dili ile benzerlik göstermektedir.
4.
Lidyalılar, Frigyalıların yıkılmasından sonra Kral Giges zamanında bağımsız bir devlet kurdular (M.Ö. 687).
5.
Lidyalıların başkenti, dönemin en büyük ve zengin kentlerinden olan Salihli yakınlarındaki Sardes (Sard)’dır.
6.
Giges, devletin sınırlarını genişletti. Doğu sınırları Kızılırmak ırmağına kadar uzandı.
7.
Kimmerlere karşı Asurlularla işbirliği yapmışlar ve bunun sonucunda Kral Yolu Asur'a kadar uzanmıştır.
8.
Kral Alyattes zamanında Medlerle savaş yapıldı. MÖ 585 yılında barış yapılarak, Kızılırmak iki devlet arasında sınır oldu.
9.
Son kralları Krezus dönemi Lidya'nın en parlak zamanı oldu. B
10.
aşkentleri Sard aynı zamanda dönemin kültür ve sanat merkeziydi. Ancak bu durum uzun sürmedi. Adalar (Ege) Denizi’ne çıkmak istemeyen Pers Kralı Kyros (Kirus), Mısır'la ittifak yapan Lidya Kralı Krezus'u yenerek Lidya Krallığına son verdi (M.Ö. 546).
İYONYALILAR (MÖ. XII. yy- VII. yy)
1.
İyonya, İzmir ile Büyük Menderes ırmağı arasında kalan kıyı bölgesinin adıdır. Burada oturanlara da İyonyalılar denirdi.
2.
M.Ö. 12. yüzyıldan önce, Yunanistan'daki Akalar, koloniler kurmak ve Dorların yıkıcı etkilerinden kaçmak amacıyla, Anadolu'nun Ege denizi kıyılarına gelip yerleşmişlerdir. İzmir kenti ve Büyük Menderes ırmağı arasındaki topraklarda birçok kent devleti kurmuşlardır.
3.
Bu kent devletleri, M.Ö. 7. yüzyıldan sonra Lidyalıların, Perslerin ve İskender İmparatorluğunun egemenliği altında kalmışlardır (M.Ö 334).
4.
İyon kentleri verimli topraklar üzerinde bulunmalarının yanı sıra, önemli bir kültür, sanat ve ticaret merkezleriydi. Özellikle Miletos (Milet), Ephesos (Efes), Smyrna (İzmir) gibi kentler bunların başında geliyordu.
5.
Anadolu kültürü ve Aka medeniyetinin etkisinde kalan İyonyalılar, ayrı kent devletleri hâlinde yaşadılar.
6.
Lidyalılar, İyonyalıların Anadolu ve Ön Asya ile ticaret yapmalarını engellemişlerdir. Bunun üzerine İyonyalılar donanmalarıyla Akdeniz ve Karadeniz'e açılmışlar, koloniler kurarak bugünkü birçok yerleşim yerinin temelini atmışlardır.
7.
İyonya kent devletleri M.Ö. 7. yüzyıldan itibaren Lidya egemenliğine girmiştir. Efes, Foça, Milet kentleri Lidyalılardan sonra Pers, Makedon ve Roma ordularının saldırısına uğramıştır.
URARTULAR (MÖ. IX. yy- VI. yy)
1.
Urartu Devleti önceleri beylikler halinde yaşayan Asya kökenli Hurri kabileleri tarafından M.Ö. XI. yüzyılda Van gölü ve çevresinde kurulmuştur.
2.
Devletin kurucusu l. Sav (r)dur, başkenti Tuşpa (Van)’dır.
3.
M.Ö. 900 yılı sonlarına doğru Urartu Devleti'nin sınırları doğuda Hazar denizinden, batıda Malatya'ya; kuzeyde Erzurum ve Erzincan'dan, güneyde Musul ve Halep'e kadar uzanmıştır.
4.
Urartulular üç yüz yıl kadar bu bölgenin en büyük devletlerinden biri olmuşlardır. Urartular yaklaşık 200 yıl boyunca Doğu Anadolu'ya hâkim oldular.
5.
Bu bölgenin egemenliği için Asurlular ile devamlı savaşlar yaptılar.
6.
Urartu Devleti Kafkaslardan gelen Kimmer ve Saka (İskit) akınlarıyla sarsıldı. Urartular M.Ö. 600'lerde Medlerin Anadolu'yu istilası sırasında yıkılmışlardır.
MÖ 2.BİNDEN MÖ 6.YY KADAR ANADOLU’DA KÜLTÜR VE MEDENİYET
A- DEVLET YÖNETİMİ
İlkçağlarda Türkiye’de kurulan devletler krallıkla yönetilmiştir. Bütün yetkiyi elinde bulunduran krallar, aynı zamanda başkomutan, baş yargıç ve başrahiptir.
Bu durum kralların siyasi askeri ve dini yetkileri kendilerinde topladıklarını ve güçlerini arttırdıklarını göstermektedir
Türkiye’de ilk siyasi kuruluşlar şehir devletleri şeklinde ortaya çıkmışlardı. Zamanla güçlenen bir kent, diğer komşu devletleri de kendi idaresi altına alarak daha büyük devletler kurmuşlardır. Hititler, Frigyalılar ve Urartular zamanla büyük krallıklar haline gelirken; İyonya ve Lidya’da kent yönetimi öne çıkmıştır.
Hitit, Lidya, Frigya ve Urartu kralları tanrısal özellikleri bakımından Mısır ve Mezopotamya krallarını andırırlar. Ancak Mısır hükümdarları tanrı-kraldır, Anadolu’da ise, krallar tanrıların temsilcileri ve başrahiptir.
Kentlerin başında bulunan krallar tanrıdan aldıkları yetkilerle kendi kentlerini idare etmekteydiler.
Kralın başrahip oluşu laik olmayan bir anlayışı yansıtmaktadır.
HİTİTLER- Devlet Yönetimi
1. Hitit devleti, birçok feodal beyliğin merkezi otorite etrafında birleştirilmesiyle meydana getirilmiştir.
2. Anadolu'da bilinen ilk siyasal birliği kurdular.
3. Başlangıçta Hitit devlet yönetiminin temelini feodal tımar sistemi oluşturmaktaydı. İlk zamanlarda fethedilen toprakların yönetimi prenslere verilmiş, böylece küçük krallıklar ortaya çıkmıştır. Yeni krallık zamanında feodal beylikler kaldırılmış, yerine valiler gönderilmiştir.
Eyaletlerin merkezden gönderilen valiler tarafından yönetilmesi, feodalleşmeye izin verilmediğinin ve merkezi otoritenin korunmak istendiğinin belirtisidir.
Bunun yanında, alınan toprakların önceleri prenslere, sonra da valilere verilmesi tımar sistemine benzemektedir.
4. Hititlerin başında büyük kral, evrenin kralı, tabarna unvanını taşıyan bir hükümdar bulunuyordu.
5. Krallık babadan oğula geçmekteydi.
6. Hititler'de krallar, ilk zamanlarda ülkenin ileri gelenleri tarafından, hanedandan olanlar arasından seçilirdi. Bu usul hanedan prensleri arasında anlaşmazlıklara ve kanlı çarpışmalara neden olurdu. Bu durumu önlemek amacıyla bir anayasa hazırlanarak kral kendisinden sonra başa geçecek prensi seçmek hakkına sahip oldu.
7. Kral aynı zamanda devlet başkanı, başkomutan, baş yargıç ve başrahipti.
8. Kral devlet yönetme yetkisini Pankuş ve Tavananna (Kraliçe) ile paylaşmıştır. Kralın yanında Pankuş denilen bir tür asiller meclisi de yönetimde söz sahibiydi.
İlk zamanlarda kralın yetkileri meclis tarafından sınırlandırılmıştı (Kralın yetkilerini sınırlayan Pankuş meclisinin varlığı meşruti bir yönetimin olduğunu gösterir. Meşrutiyet reminin ilk örneği.). Ancak imparatorluk döneminde meclisin yetkileri azalırken (danışma meclisi)kralın yetkileri artmıştır. Dolayısıyla soylular yönetimden uzaklaştırılmıştır.
Kraldan sonra devlet yönetiminde en yetkili kişi tavananna denilen kraliçeydi.
Tavananna, dini törenlere ve bayramlara başkanlık yapar, kral savaşa gittiğinde ülkeyi yönetirdi. Hatta Kadeş Antlaşması’nda Hitit kralının yanında kraliçenin de imzası yer almıştır.
Bu durum Hititlerde kadınların devlet idaresinde etkili olduğunu göstermektedir.
9. Hititler Kızılırmak’ın kuzeyindeki topraklara Yukarı Memleket, güneyindeki topraklara ise Aşağı Memleket diyorlardı.
Hititlerde kral öldüğü zaman “tanrı” olmaktadır.
Hititler -Ordu
1. Hititlerin ilk zamanlarında daimi ordu yoktu. Eli silah tutan bütün erkekler asker sayılırdı. Ancak Hititlerin dört tarafından düşmanla sarılmış olması ve beyliklerin sık sık ayaklanmaları sonucunda imparatorluk döneminde sürekli ordu kurulmuştur.
2. Hitit ordusunun büyük kısmı yaya askerlerden oluşuyordu. Yaya askerlerin yanı sıra savaş arabalarını kullanan askerler de bulunuyordu. Savaş arabalarına çok fazla önem verilirdi.
4. Ayrıca asiller kendilerine verilen toprakların gelirleriyle asker beslemek ve savaşa katılmak zorundaydı (Tımar sistemi)
5. Hititler bazı savaşlarda ücretli askerlerden de faydalanmışlardır.
Hititler -Hukuk
1. Hitit kanunları oldukça gelişmişti ve Aile hukuku, ceza hukuku, borçlar hukuku gibi bölümlere ayrılarak sistemleştirilmişti.
2. Mezopotamya'dan (Sümer'den) etkilenen Hitit hukuku, daha insancıl kurallar içermekteydi.
3. Sümerlerde olduğu gibi Hititlerde de mülkiyet hakkı güvence altına alınmıştır.Mülkiyetin güvence altına alınması, pek çok suçun cezasının tazminat olarak ödenebilmesi ve idam cezasının fazla uygulanmaması, Hitit hukukunun daha insancıl olduğunun belirtisidir.
4. Adalet kavramının güneşle sembolleştirilmesi, Mısır ve Mezopotamya'dan etkilendiğini göstermektedir.
5. Aile hukuku gelişmiştir. (Medeni hukukun temelini atmışlar) .Yaptıkları medeni kanun evlilik resmi bir sözleşme olarak kabul edilmiştir.
6. Ceza hukukunda Hitit kanunları Hammurabi Asur kanunlarına göre daha yumuşaktı, esası yerine fidye yöntemi uygulanıyordu, cezası yalnız büyük suçlar için konulmuştu. En ağır suç devlete başkaldırmaktı ve ölümle cezalandırılmıştır.Bu da Hititlerin merkezi otoriteye önem verdiklerini göstermektedir
FRİGYALILAR
Devlet Yönetimi
1. Frigyalılar önceleri beylikler halinde yaşarlarken daha sonra krallıkla yönetilmişlerdir. Asiller de söz sahibi idiler.
2. Frig kralları genellikle Gordios veya Midas adlarıyla anılırdı.
Ordu: Frigya ordusu genellikle yaya askerlerden oluşuyordu ve sistem olarak Hitit ordusuna benziyordu.
LİDYALILAR
Devlet Yönetimi
1. Lidya krallıkla yönetiliyordu.
2. Lidya devlet yönetiminde İyonyalıların etkisi görülmekteydi.
3. Yönetimde kralın yanında büyük tüccarların ve arazi sahibi asilzadelerin de önemli bir rolü vardı.
Ordu: Lidyalılar orduya gereken önemi vermediler. Sahip oldukları zenginlikten dolayı orduda ücretli askerlere yer verdiler. Ancak para için savaşan bu askerler vatan sevgisinden yoksun oldukları için savaşlarda başarılı olamadılar. Bu durum Lidyalıların yıkılmasını hızlandırmıştır.
İYONYALILAR
Devlet Yönetimi
1. Her biri bağımsız bir devlet olan İyon şehirleri önceleri krallar,
2. M.Ö. 500 yıllarından itibaren asillerin kurduğu oligarşik hükümetler
3. Ve en son olarak da demokratik hükümetler tarafından yönetilmiştir.
4. M.Ö. VIII. yüzyıldan itibaren Lidya tehlikesi baş gösterince, devletin başına tiran adı verilen güçlü liderler geçmiştir.
5. Yönetimde şehir meclisleri çok etkiliydi. Tüm kararlar orada alınırdı.
Ordu: İyonlar güçlü askeri filolara sahipti.
URARTULAR Devlet Yönetimi
1. Urartuların ilk zamanlarında devlet kralların zayıflamasından dolayı feodal bir yapıya sahipti.
2. Krallıkla yönetilen Urartu Devleti eyaletlere ayrılmıştı.
3. Her eyalette başkentten atanan (En-nam) valiler görev yapıyorlardı.
B- DİN VE İNANIŞ
İlkçağlarda Türkiye’de çok tanrılı bir din anlayışı hâkimdi. Bu nedenle Anadolu için “Bin Tanrı İli” denilmiştir.
Anadolu’nun batısında kurulan medeniyetler Yunan tanrılarından, doğuda kurulan medeniyetler ise, Mezopotamya tanrılarından etkilenmişlerdir. Bu nedenle Anadolu’daki toplulukların dinleri birbirine benzemekteydi. Bu durum, Türkiye’nin coğrafi konumundan doğan tabii bir sonuçtur.
İlkçağ insanlarında uğraş alanlarındaki gelişmeler inançları üzerinde etkili olmuştur. Örneğin tarım faaliyetlerine önem veren Frigyalılarda en büyük tanrı olarak bereket tanrısı Kibele'yi kabul etmeleri gibi
HİTİTLER -Din Ve İnanış
1. Hititlerin dini çok tanrılı idi.
2. Kendi tanrılarından başka bütün Anadolu ve Ön Asya tanrılarını kutsal kabul etmişlerdi. Bu yüzden Hititler zamanında Anadolu bin tanrı ili olarak tanımlanmıştır.
Bu dönemde Anadolu'ya "Bin tanrı ili" denir.Bu durum, Hititlerin kendilerine özgü bir dinlerinin olmadığı ve inançlarda diğer toplumların etkisinde kaldığını göstermektedir.
3. Hititlerde temizlik tapınmanın ilk şartıydı.
4. Hititlerde ahiret inançları zayıftı.
5. Dini törenler başrahip olarak kral tarafından yönetilirdi.
6. Önemli tanrıları güneş tanrıçası HEPAT (kralları atayan, koruyan ve savaşları yöneten, kral bu tanrıçanın başrahibidir.),kocası fırtına tanrıçası TEŞUP,
gök tanrısı DATTAŞA
7. Özellikle krallar tarafından, tanrılarına hesap vermek amacıyla yıllıklar (Anallar)'ın hazırlanması, tarafsız tarih yazıcılığının da başlangıcı olarak kabul edilir.
Çünkü yıllıklarda kralların başarıları kadar yenilgilerine, zaferleri kadar hatalarına da yer verilmiştir. Hititlerin yıllıkları kronik tarih yazıcılığına da güzel bir örnektir.
FRİGYALILAR-Din ve İnanış
1. Frigyalılar ziraatçı bir kavim olduklarından dini inanışlarında bunun etkisi görülür.
2. En büyük tanrıları toprak ve bereket tanrıçası Kibele'dir.
3. Frigyalılar dini inançlarında Hititlerin etkisinde kalmışlardır.
4. İlkbahar ve son baharda tabiatın dirilişini ve ölümünü sembolize eden tanrıçalara inanırlar ve yılın belirli zamanlarında törenler düzenlenirdi.
5. Doğa tanrıçası KYBELE ve onun sevgilisi ATTİS’e büyük saygı gösterirlerdi.
6. En büyük tapınma yeri PESSİNUS (Balahisar)’dadsır.
7. Ölülerini tümülüs altına yaptıkları mezar odalarına gömerlerdi.
LİDYALILAR-Din ve İnanış
1. Lidyalılar din konusunda daha çok komşuları İyonların etkisi altında kalmışlardı.
2. Lidya'da tanrıça Kibele büyük saygı görmekteydi.
3. Artemis, Zeus ve Apollo gibi Yunan tanrılarına tapıyorlardı.
4. Lidyalılar Frigyalılarda olduğu gibi kral ve asillerin ölülerini yığma toprak tepeler (tümülüs) altında gizlenen odalara gömerlerdi.
5. Lidya kral mezarları başkentleri Sardes'in yakınındaki Bintepeler yöresindedir.
İYONYALILAR-Din ve İnanış
1. İyonlarda da din çok tanrılıydı.
2. İyonlar tanrılarını insan şeklinde düşünmüşlerdir.
3. Hem Yunan hem Anadolu tanrılarına tapan İyonlarda önemli tanrılar Zeus, Athena ve Artemis'ti.
4. Ölümden sonraki yaşam inancı zayıftı.
URARTULAR-Din ve İnanış
1. Urartuların dinleri çok tanrılıydı.
2. Yerli tanrıların yanında Mezopotamya, Hitit ve İran tanrılarına da tapıyorlardı.
3. En başta gelen tanrıları savaş tanrısı Haldi idi.
4. Tanrıları için tapınaklar inşa etmişlerdir.
5. Urartular krallarını sert kayalara oydukları mezarlara gömmüşlerdir.
6. Ölümden sonraki hayata inanan Urartular bu inançlarının etkisiyle mezarlarını oda ve ev biçiminde yapmışlar, mezarlara ölüyle beraber değerli eşyalarını da koymuşlardır.
C- SOSYAL VE EKONOMİK YAŞAM
HİTİTLER -Sosyal ve Ekonomik Hayat
1. Toplum; Hürler (soylular, rahipler, askerler, memurlar, tüccarlar ve köylüler) ile köleler olarak iki gruptan oluşurdu.
Anadolu'da bu sınıfların bulunması Türkiye'de yaşayan insan topluluklarının arasında eşitsizliğin olduğunu göstermektedir.
Hititlerde toplum bazı sosyal sınıflara ayrılır. Bunlar yöneticiler (soylular), rahipler, namralar (hürlerle köleler arasındaki sınıf) ve kölelerden oluşuyordu.
Soylular; Kral ailesinden oluşan, geniş haklara sahip olan, yüksek memurlukları yürüten ve geniş toprakları olanlardı.
Rahiplik; onurlu bir meslek sayılmış, çoğu kez prenslerden seçilmiş, ancak halk fazla dindar olmadığı için etkinlik kazanamamıştı
Sosyal bakanın en altında yer alan kölelerin mülkiyet hakları vardı. Hatta başlık parasını ödeyerek soylu kadınla evlenebiliyorlardı. Bedel ödeyerek hür sınıfına geçebiliyorlardı.
Bu sınıfların sahip oldukları haklar yazılı kanunlarla korunmuştur.
İlk çağ toplumunda kölelere mülkiyet hakkı tanıyan tek toplum Hititlerdir.
2. Hititlerde vatandaşın devlete karşı üç temel sorumluluğu vardı: Askerlik yapmak, üretimde bulunmak ve angarya hizmetlerinde çalışmaktı.
3. Hititlerde aile yapısı pederşahi olmasına ve başlık parası alınmasına rağmen evlenme işleminin sözleşmeyle yapılması, aile hukukunun önemli olduğunun belirtisidir.
4. Ana kraliçe (Tavananna)'nın önemli yetkilerinin olması, aile hukuku düzenlemeleri Hitit toplumunda kadınların önemli bir yerinin olduğunu gösterir. Bu medeni hukukun temelini oluşturmalarıyla doğrudan ilgilidir.
5. Hitit ekonomisi tarım ve hayvancılığa dayanmaktaydı.
6. Topraklar tanrıların ve kralların malı kabul edilirdi.
7. Hititler tarım ve hayvancılığı koruyan kanunlar yaptılar.
8. Anadolu'da tımar sistemini ilk defa Hititler uyguladılar.
9. Hititlerde maden işlemeciliği ile kumaş dokumacılığı da gelişmiştir.Anadolu'da demir çağını başlatmışlardır.
10. Suriye ve Mezopotamya (özellikle Asurlular) ile ticaret yapmışlar, ticaret yollarının korunmasına önem vermişlerdir. Asur kolonileri döneminde kullanılan ticaret yol Hititler zamanında daha işlek duruma gelmiştir, yollar Anadolu'yu Kuzey Suriye, Mezopotamya İran'a bağlamaktaydı.
FRİGYALILAR -Sosyal ve Ekonomik Hayat
1. Frigya'da halk, Hititlerde olduğu gibi sınıflara ayrılmıştı.
2. Tüccar ve zanaatkârların oluşturduğu bir sınıf da bulunmaktaydı.
3. Büyük topraklar rahiplerin malı idi.
4. Bir köylü-çiftçi toplumudur. Frigya’da ekonominin temeli tarım ve hayvancılığa dayanıyordu.Bu yüzden Frig kralları tarımı korumak için ağır kanunlar koymuşlardır. Bu kanunlara göre bir öküz kesmenin veya bir saban kırmanın cezası ölümdü.
5. Frigyalılarda dokumacılık gelişmişti. Tiftik keçisinin kılından üretilen dokumalar ile tapetes adını taşıyan halı ve kilim üretimi yaygındı.
6. Frigya en eski yol kavşaklarının üzerinde bulunduğu için özel bir önem kazanmıştır. Gordion gibi büyük şehirlerde gelişmiş bir aydın tabakası, tüccar ve esnaf sınıfları vardı.
7. Maden işçiliğinde ilerleyen Frigyalılar ürettikleri eşyaları başka ülkelere satıyorlardı.
LİDYALILAR-Sosyal ve Ekonomik Hayat
1. Lidyalılar tüccar bir toplumdu. Sosyal tabakalar içinde tüccarlar, asiller ve büyük zenginler üst sıralarda yer alıyorlardı.
2. Krallar ticaretin düzen içinde sürmesine özen gösterirlerdi.
3. Lidyalılar ticareti geliştirmek amacıyla Efes'ten başlayarak Mezopotamya'ya kadar uzanan ünlü Kral Yolu'nu yaptılar. Bu yolun yapılması sonucunda;
a) Lidyalılar zenginleşmiştir.
b) Doğu - Batı kültürleri arasında etkileşim artmıştır.
c) Takas usulünün gelişen ticareti karşılayamaması üzerine M.Ö. 700 yıllarında Lidyalılar ilk parayı kullanmışlardır.
4. Lidyalıların insanlık tarihi ve kültürüne yaptıkları en büyük katkı parayı icat etmiş olmalarıdır. Paranın icadı;
a) Alışverişi kolaylaştırmış, ticaret geliştirmiş,
b) Ekonomik hayatı canlandırmış
c) Sermaye birikimine ve finans sektörünün oluşmasına ortam hazırlamıştır.
d) Paranın kullanılmasına başlanmasından sonra değiş- tokuş (takas) uygulaması ortadan kalkmıştır.
5. Dünya’nın en eski serbest pazarını Sardes'te Lidyalılar kurdular.
6. Lidya'nın en önemli doğal zenginliği altın madenleriydi.
7. Lidyalılar denizlerde Fenikeliler ve Yunanlılarla başa çıkamayacaklarını bildiklerinden daha çok kara ticaretine ağırlık verdiler. Lidyalı tüccarlar Ege'deki koloniler, Mısır, Mezopotamya ve Fenike ile ticari ilişkilerde bulunmuşlardır.
6. Dönemin en zengin ülkesidir. Nedenleri ise:
a) Arazinin verimliliği
b) Akarsu yataklarındaki altın bolluğu
c) Sardes’in Kral Yolu üzerinde bulunması
İYONYALILAR-Sosyal ve Ekonomik Hayat
1. İyonya'da halk daha çok ticaretle uğraşmaktaydı. Bu yüzden halk oldukça zengindi.
2. Efes ve Milet en önemli ticaret merkezleri haline gelmiştir.
3. Denizcilikte ileri gitmiş olan İyonyalılar Kral Yolu'nda egemenliğin Lidyalılarda olması üzerine Akdeniz, Marmara ve Karadeniz kıyılarında ticaret amacıyla koloniler kurdular. Sinop, Samsun, Trabzon bunların en tanınmışlarıdır.
Bir devletin ekonomik, siyasal ve sosyal nedenlerden dolayı, kendi sınırları dışında ele geçirip yönettiği ülkeye veya topraklara koloni denir.
URARTULAR-Sosyal ve Ekonomik Hayat
1. Krallıkla yönetilen ülkede asiller, tüccarlar ve büyük zenginler söz sahibi idiler. Soylu olmayan insanlar tarım ve inşaat işlerinde zorunlu olarak çalıştırılırlardı(yarı özgür. Köleler en alt tabakayı oluştururdu.
2. Urartu halkının büyük kısmı hayvancılık, bir kısmı da ziraat, bağ ve bahçecilik, maden işletmeciliği ve taş oymacılığı ile uğraşmıştır.
3. Sulama kanalları ile tarımı geliştirmeye çalıştılar.
4. Dışarıdan zanaatkârlar, taş ustaları ve maden ustaları getirilerek yeni kurulan şehirler imar edilmiştir.
5. Maden işlemeciliğinde oldukça ilerleyen Urartular Ön Asya'nın gerçek maden ustaları olmuşlardır.
D- YAZI, DİL VE EDEBİYAT
Anadolu’da ele geçirilen en eski tabletler MÖ. 2000 yıllarına ait KÜLTEPE TABLETLERİ olup Asurlu tüccarlar yazmıştır.
HİTİTLER -Yazı, Dil ve Edebiyat
1. Hititler kilden yapılmış tabletler üzerinde Mezopotamya'dan (Asur) aldıkları çivi yazısını, taş anıtlar üzerinde ise genellikle kendilerinin buldukları hiyeroglif (resimli yazı) yazısını kullanmışlardır.
2. Hititler, Mezopotamya edebiyat eserlerinin etkisi altında kalmışlar, bu eserleri kendi dillerine çevirmişlerdir. Gılgamış ve Kumarbi destanları bunlar arasındadır. Mezopotamya efsanelerinin Yunanlılara aktarılmasında Hitit edebiyatı aracılık rolü görmüştür.
3. Dilleri Hint-Avrupa dil grubundandır.
Yazı ve Tarih Yazıcılığı: Hititler, Asurlulardan öğrendikleri çivi yazısını kullandılar. Hitit Devleti'nin yıkılmasına doğru kendi yazılarını buldular. Hitit Hiyeroglif Yazısı adı verilen bu yazı, daha çok taş abideler üzerinde ve mühürlerde kullanılmıştır.
Hitit kralları, yaptıkları işleri tanrılarına hesap vermek amacıyla anal adı verilen tabletlere yazdırırlardı. Tarihi önemli olaylar her yıl kaydedilerek Anallar (yıllıklar) meydana getirilmiştir. Anallar, Hitit tarih yazıcılığının en güzel örnekleridir. Anallarda başarılar kadar yenilgilerin de yazılmasından çekinilmemiştir. Olaylar tanrılarına hesap verme düşüncesiyle yazıldığı için doğru olarak kaleme alınmıştır. Hititler ilk tarafsız tarihçiliği Anallar (yıllıklar) düzenleyerek geliştirmişlerdir.
FRİGYALILAR-Yazı, Dil ve Edebiyat
1. Dilleri Hint - Avrupa grubundan olan Frigyalılar,
2. Fenike alfabesini kullanmışlardır.
3. Hayvan hikâyeleri anlatım geleneği (fabl) ilk kez Frigyalılarda görülmüştür.
LİDYALILAR-Yazı, Dil ve Edebiyat
1. Lidyalıların dili Hint - Avrupa karakterindedir.
2. Fenike alfabesinden alınmış 26 harfli bir alfabe kullanmışlardır.
3. Krezüs zamanında Yunanlı filozoflar Sardes Sarayı'nda görevlendirilmişti.
4. Masalcılığın babası olarak bilinen Ezop Lidya kralından maaş alıyordu.
İYONYALILAR-Yazı, Dil ve Edebiyat
1. İyonyalılar Frigyalılar vasıtasıyla öğrendikleri Fenike alfabesini kullandılar.
2. İyonyalılar alfabenin batıya aktarılmasını da sağlamışlardır.
3. Yunanlılar Fenike alfabesinden alınan çeşitli Yunan alfabeleri içinde en çok İyon alfabesini kullanmışlardır.
URARTULAR-Yazı, Dil ve Edebiyat
1. Urartuların dili Ural-Altay dillerine benzemektedir.
2. Türkçeye benzeyen Urartu dili sabit köklere takılar eklenerek kullanılmıştır.
3. Urartular Asurlulardan aldıkları çivi yazısını kullanmışlardır. Çivi yazısının yanında hiyeroglif yazısını da kullanmışlardır.
E- BİLİM VE SANAT
HİTİTLER -Bilim ve Sanat
1. Hititlerde sanat Mezopotamya'nın etkisi altında gelişmiştir. Özellikle mimaride Anadolu'ya özgü bir üslup geliştirmişlerdir.
2. Şehirlerin etrafını surlarla çevirmişler, saray ve tapınaklar inşa etmişlerdir.
3. Hititler heykelcilik ve kabartmacılıkta da hayli ilerlemişlerdir. Yazılıkaya ve İvriz kabartmaları Hitit kabartma sanatının en önemli eserleridir.
4. Hititler şehir ve saray kapılarını sfenksler, aslan heykelleri ve resimlerle süslemişlerdir.
5. Hititler seramik yapımında, maden ve taş oymacılığında önemli eserler meydana getirmişlerdir. Altın, fildişi, cam ve demir biblolar el sanatlarının gelişmiş olduğunu göstermektedir.
6. Kabartma sanatı gelişmiş, kayalara yapılan tanrı kabartmalarının oluşumuyla Kaya Abideleri denilen yeni bir tarz ortaya çıkmıştır. İvriz ve Yazılıkaya Kabartmaları Hitit ürünüdür.
FRİGYALILAR-Bilim ve Sanat
1. Frigyalılar ilk zamanlarda Hitit sanatının, daha sonraları Yunan sanatının etkisinde kalmışlardır.
2. Frig mimarisi zamanla kendine özgü bir üslup kazanmıştır. Ölüleri gömdükleri kaya mezarlarının ve anıtların ön yüzlerinde gelişmiş kabartmalar bulunur.
3. Eskişehir yakınlarındaki Midas'ın Mezarı Frigyalıların en ünlü kaya mimarilerindendir.
4. Frigyalılar mimaride olduğu kadar madencilik ve ağaç oymacılığında da çok ileriydiler.
5. Tahta işçiliği, dokuma ve kilimcilikteki desen ve teknikleriyle Yunan sanatını etkilemişlerdir.
LİDYALILAR-Bilim ve Sanat
1. Lidya mimarisi oldukça gelişmiştir. Pers Kralı I. Daryus İran'da yaptırdığı sarayın yapımında Lidyalı taş ustalarından faydalanmıştır. Sardes'teki kral mezarlarındaki taş işçiliği kusursuzdur.
1. Lidyalılar altın işlemede ustaydılar. Kuyumculu oldukça gelişmişti.
2. Heykelcilikte Yunanlıların etkisinde kalmışlardı.
3. Lidya'da ayrıca dokumacılık, çömlekçilik ve dericilik sanatları da ilerlemiştir.
İYONYALILAR-Bilim ve Sanat
1. İyon medeniyeti her alanda Yunan medeniyetini etkilemiş ve bir anlamda Avrupa medeniyetinin temelini oluşturmuştur.
Anadolu'da bilim faaliyetleri İyonya'da en yüksek noktasına ulaşmıştır.
İyonya'da bilimin gelişmesinde etkili olan faktörler şunlardır:
a) Denizcilikle uğraşan İyon şehirlerinin zenginleşmesi
b) Uygarlıkların kesişme noktasında bulunması
c) Bilimle uğraşanların zenginler tarafından desteklenmesi
d) Ön Asya'dan gelen ticaret yollarının bitiş noktasında bulunması
e) Siyasi birliğin olmaması
2. Önemli bilim adamları arasında
a) Miletli Tales M.Ö. 28 Mayıs 585 tarihli güneş tutulmasını önceden hesaplayabilecek kadar matematik ve astronomi bilginiydi.
b) Pisagor ilk kez dünyanın yuvarlak olduğunu ileri sürmüştür.
c) İlk deneyi yapan Anaksimandes,
d) kilit ve anahtarı bulan Teodorus,
e) bilimsel manada ilk astronom olan Anaksogaros,
f) atom sözcüğünü bugünküne yakın bir biçimde ilk kez kullanan Demokritus,
g) ünlü bir filozof olan Diyojen, tıbbın temellerini atan Hipokrat,
h) tarihin babası sayılan Heredot İyonyalıdır.
İyonya'da özgür düşüncenin varlığı felsefenin doğmasını sağlamıştır.
3. İyonlarda mimari oldukça gelişmişti. M.Ö. VI. yüzyılda İyon nizamı adı verilen bir yapı tarzı ortaya çıkmıştır. Artemis ve Apollo tapınakları İyon mimarisinin en güzel örneklerindendir.
4. İyonlar heykeltıraşlıkta da büyük bir başarı göstermişler, mermerden güzel ve gerçekçi bir stille heykeller yapmışlardır.
URARTULAR-Bilim ve Sanat
1. Urartular mimarlıkta çok ileri bir düzeye ulaşmışlardı. Özellikle sarp kayalara oyulmuş kaleler, saraylar, tapınaklar ve su kanalları günümüze kadar gelmiştir. Van'da Van Kalesi, Çavuştepe, Erzincan'da Altıntepe bu kalelerde bazılarıdır.
MÖ. 6 - MS. 11. YY. ARASINDA ANADOLU
Anadolu MÖ. VI. Yüzyıldan MS XI. Yüzyıla kadar, Pers (İran),İskender(Makedonya),Roma ve Bizans hâkimiyetinde kalmıştır.
PERSLER DÖNEMİ: Anadolu’nun doğusunda bulunan İran'da kurulan uygarlıklar 3 devletten oluşmaktadır: Medler, Persler ve Sasaniler.
İRAN MEDENİYETİ
İran’da ilk Partlar, sonra Medler yaşamıştır. MÖ 6. yy.da Persler Medler'i yıkmışlardır. Çok büyük bir imparatorluk kurmuşlardır. (İndus Nehri'nden Ege Denizi'ne, Kafkaslar'dan Basra Körfezi'ne kadar)
MEDLER
İran'ın batısı ile G.D. Anadolu arasında kalan dağlık ve yaylalık bölgede yaşamışlardır. Bölgenin koşulları gereği hayvancılıkla geçinmişlerdir. Babillilerle ittifak yapıp Asur devletini yıktılar. Böylece Mezopotamya'da toprak kazandılar. Anadolu’ya egemen olmak için Lidyalılarla savaştılar. Savaşlar sonunda Kızılırmak’ı sınır yaptılar. Medlerin bağımsızlığına Persler isyan ederek son vermişlerdir.
PERSLER
Anadolu M.Ö 543–333 yılları arasında İran’da kurulan Pers imparatorluğunun hâkimiyetinde kaldı.
1. Medleri yıkarak tarih sahnesine çıktılar. Persler MÖ. 550 yılında İran’da büyük bir imparatorluk kurmuşlardır. Dağınık Pers boylarını Kral Kiyrus bir yönetim altında topladı. Büyük bir orduyla Medler üzerine yürüdü ve Med Krallığına son vererek Pers Krallığını kurdu.
2. Mezopotamya'daki II. Babil devletine son verdiler.
3. Persler M.Ö. 543'te Lidyalıları mağlup ederek Anadolu’nun tümüne egemen oldular. Batı Anadolu'daki Lidya devletine ve İyon şehir devletlerini egemenliklerine aldılar Anadolu MÖ 543–333 yılları arasında Pers hâkimiyeti altında kalmıştır.
4. Kafkasya'daki İskitleri yenilgiye uğrattılar.
5. Ege denizi ile Karadeniz arasında yapılan Boğazlar ticaretini ele geçirmek için Yunanistan'daki Atina devletiyle savaştılar. Başarılı olamadılar. Bu savaşlardan biri olan Maraton savaşını kaybettiler.
6. Perslerin egemenlik alanı doğuda Maveraünnehir'den ve Hindistan'dan başlayarak Trakya'ya ve Mısır'a kadar genişlemiştir. Bu toprakları kolay yönetebilmek için "Satraplık" denilen vilayetler kurmuşlar ve buralara valiler (satraplar) atamışlardır. Valiler Anadolu’da bağımsız bir kral gibi hareket ettiler. Ayrıca güçlü ordular kurmuşlardır.
Anadolu’nun imarı için gayret gösteren valiler, Anadolu uygarlığına müdahalede bulunmamışlardır.
Persler Anadolu'da siyasi istikrarı sağladılar, ticaret yollarını yeniden işlek hale getirdiler. Bu da ticaretin gelişmesini sağlamıştır.
Manyas Gölü kıyısındaki Daskyleion (Daskilyon/Ergili) bu dönemin en önemli kültür merkezi olmuştur.
Bodrum’daki Mausaleum (Mozale:Kral Mezarı) dünyanın yedi harikasından biri sayılmıştır.
7. Tarihin ilk düzenli posta teşkilatını ve ilk istihbarat teşkilatını kurdular.
8. İmparatorluğu kapsayan ticaret yollarına önem verdiler. Ayrıca imparatorlukta sadece Pers parasının geçerli olmasına önem vermişlerdir.
9. Zerdüşt dinine inanmışlardır. Bu dinde cennet ve cehennem anlayışları bulunmaktaydı. Ateş kutsal sayılmıştır. Persler önceleri çok tanrılı dine sahiptiler.
10.Pers devletine Makedonya kralı Büyük İskender düzenlediği Asya seferinde son vermiştir (MÖ 333).
Anadolu'da çok önceden itibaren kurulmuş yüksek ve kalıcı uygarlık, Pers etkisini azaltmış; Pers kültürü Anadolu'ya egemen olamamıştır.
Sasaniler, İslam'dan önce İran'da egemen olan son devlettir. Hz. Ömer döneminde yıkılmış ve bölge İslamlaşmıştır.
HELLEN (BÜYÜK İSKENDER ) DÖNEMİ
MÖ. VII. yy. da Yunanistan'ın kuzeyinde kurulan Makedonya Devleti, II. Philip döneminde Balkanların büyük bir kısmını ve Yunan şehir devletlerini egemenliği altına alarak Hellen birliğini kurmuştur.
Doğu (Asya) seferi: Makedonyalı Philip'in oğlu Büyük İskender ı İskender, İyonya şehir devletlerini Pers istilasından kurtarmak için M.Ö. 334 yılında Doğu (Asya) seferine çıkar.
Temel Nedeni: Büyük İskender'in tek dünya devleti kurmak
Seferin Sonuçları:
1) Anadolu, İran, Mezopotamya ve Mısır ele geçirilerek Persler'e son verilmiştir. MÖ: 331 yılında Gavgamela savaşında Pers kralı Darius’u üçüncü kez yenerek Anadolu, Suriye, Mısır ve İran’a hâkim oldu.
2) Mısır'a geçerek İskenderiye şehrini kurdu,
3) Hayber'i geçip Hindistan'a ulaştı. MÖ: 327 yılında Hindistan seferine çıkıp, Pencap bölgesine kadar olan yerleri ele geçirdi.
4) Ordunun geri dönmek istemesi ile seferi yarıda bıraktı.
5) Doğu ve batı kültürünün karışmasıyla "Hellenizm" doğmuştur.
6) Doğu - Batı ticareti ve kültürel etkileşimi artmıştır.
7) Önemli kültür ve ticaret merkezleri kurulmuştur, (İskenderiye, İskenderun)
8) Doğu'nun dini anlayışından etkilenilmiştir.(rahip-kral)Doğudaki Tanrı- Kral anlayışı benimsenmiş
9) Demokrasiden dönülmüştür.
İskender MÖ: 323 yılında Babil’de öldü. Büyük İskender’in ölümü üzerine ülke, komutanları arasında bölüşüldü. Buna göre;
1) Mısır'da- Ptolemeler Krallığı (MÖ 231–30)
2) Avrupa’da (Makedonya'da) Antigonitler (Makedonya) Krallığı kuruldu. (MÖ 279–168)
3) Asya’da (Trakya- Batı Anadolu ve Hindistan arasında) Selevkoslar Krallığı (MÖ 321–64). Bu krallığın yıkılmasından sonra küçük krallıklar kuruldu. Bunların başlıcaları;
a) Bitinya Krallığı: Kuzeybatı Anadolu'da
b) Pontus Krallığı: Karadeniz’in güney kıyılarında
c) Kapadokya Krallığı: Orta Anadolu’da
d) Bergama Krallığı: Batı Anadolu'da kurulmuştur.
Bergama ve Bitinya Krallıkları Yunan, Pontus Krallığı da doğu uygarlıklarının temsilcisi olmuştur.
Bunların en önemlisi Bergama krallığıdır. Bergama, Asklepeion Sağlık Merkezi ve 200.000 cilt kitaba sahip kütüphanesiyle dünyanın önemli sağlık ve kültür merkezlerinden biri olmuştur. Ayrıca, Koyun ve keçi derisinden Parşömen adlı bir kâğıt yaparak birçok eser günümüze ulaşmıştır. Önemli sanat eserleri yaptılar. En önemlisi de Zeus Tapınağı’dır.
Hellenistik Dönem boyunca (M. Ö. 300 – 30). Bergama, Milet ve Efes dünyanın başlıca kültür merkezleri durumuna gelmiştir.
Helenizm dönemi; Roma’nın MÖ 30 yılında Mısır’ı alması ile son buldu.
Kültürel Özellikleri
Helenizm: Doğu ve batı kültürünün Büyük İskender’in Asya seferi sonucunda kaynaşması ile oluşan medeniyete denir.
1. Büyük İskender; doğu ile batıyı kaynaştırmaya çalıştı.
2. Yeni yollar ve şehirler kurdu. Büyük İskender’in kurduğu şehirlere İskenderiye denildi.
3. Mısır’da İskenderiye fenerini yaptı
4. İskenderiye’de bir kütüphane kurdu.
5. Doğu’da İran’ın yönetim şekli olan Satraplıklar, batıda ise şehir devletlerini benimsedi.
6. Bergama'daki Zeus Tapınağı ve Asklepion Sağlık Merkezi önemli gelişmelerdendir
7. Bu dönemde bilim de gelişti. Önemli bilim adamları şunlardır. Felsefe; Diyojen ve Zenon, Matematik; Arşimed ve Öklid,Coğrafya; Batlamyus
Helenizm medeniyetinin doğmasında Yunan, Anadolu, İran, Mezopotamya ve Mısır medeniyetlerinin etkisi olmuştur.
Helenizm, Roma ve İslâm medeniyetini etkilemiştir.
ROMA İMPARATORLUĞU DÖNEMİ
İtalik, Etrüsk ve Latinlerce oluşturulup, İtalya' da kurulmuştur. Bugünkü İtalya’da kurulmuş olan Roma Medeniyetini oluşturanlar, Anadolu’dan geldikleri varsayılan Etrüskler ve bölgeye sonradan gelen İtalikler olmuştur.
Roma, Etrüsk krallar zamanında bayındırlık alanında çok gelişti. Etrafı surlarla çevrildi.
Roma, M.Ö X. yüzyılda Tiber ırmağı kıyısında Latinler tarafından kuruldu. Roma devletini Etrüskler’in hâkimiyetine son veren Romalus (Romulus)tarafından kuruldu (MÖ. 753)
Romalılar, önce Latinlerle savaştılar. Etrüskleri egemenlikleri altına aldılar. Roma üzerine saldıran Gal’lere mağlup oldular. Gal’ler istilasının sarsıntısı giderildikten sonra fetihlere devam edildi. İtalya’nın güneyindeki Yunan kolonileri ele geçirildi.
M.Ö 275 yılında Romalılar, İtalya birliğini kurmayı başardılar.
Batı Akdeniz hâkimiyeti için Romalılarla Kartacalılar arasında Pön Savaşları başladı. M.Ö 264–164 yılları arasında devam eden savaşlar, Romalıların üstünlüğü ile sona erdi.
Romalılar bundan sonra Doğu Akdeniz hâkimiyeti için Makedonyalılarla savaştılar.
Balkanlar, Anadolu, Suriye, Mısır ve Kuzey Afrika'nın fethi ile Akdeniz bir Roma gölü halini aldı.
Roma siyasi tarihi 3 döneme ayrılır:
1. Krallık (MÖ: 753–510):
Bu dönemde krallar soylulardan oluşan "Senato" tarafından teklif edilir, "Kuria" denen halk meclisleri tarafından seçilirdi. Kral bütün işlerini Senatus'a danışarak yapardı. Kral en yüksek yönetici, yargıç ve en büyük rahipti. Bu nedenle krallık hanedan yö*netimine dönüşmemiştir. Özellikle VI. yüzyılda çok güçlenen Aristokratlar krallığı tamamen yıkıp Cumhuriyet yönetimini başlatmışlardır.
Roma'nın ilk anayasası yapılmış, halk sınıflara ayrılmıştır: Patriciler: Asiller ve siyasi hakları olanlar, Plebler: Küçük toprak sahipleri ve tüccarlar, Köleler: En alt sınıf Barbarlar: Vatandaş olarak kabul edilmeyenler.
2. Cumhuriyet (MÖ: 510–27):
Aristokratik (asillerin üstünlüğüne dayanan) demokrasiye geçilmiştir. Ülke, meclisin (senatonun) seçtiği iki Konsil tarafından yönetilirdi. Olağanüstü durumlarda Diktatörler başa geçmiştir. Bu dönemde Roma'nın sınırları Doğu Akdeniz'e kadar uzandı. Sezar'ın, monarşik bir yönetim kurma girişimi üzerine ölmesi ve yerine geçen Oktavianus'un Augustus (kutsal) unvanını almasıyla bu devir sona erdi.
Adı cumhuriyet olan ilk yönelim şekli Roma'da görülür.
3. İmparatorluk (MÖ: 27–395/1453) :
Demokratik kurumlar kaldırılmaya başlandı ve demokrasiden vazgeçildi. M.S. III. yüzyılda zayıflayan Roma, Kavimler Göçü'nden sonra 395'te Doğu ve Batı olmak üzere ikiye ayrıldı. Batı Roma 476'da yıkılırken Doğu Roma (Bizans) 1453'e kadar varlığını devam ettirdi. Roma ordusu Lejyon adı verilen paralı askerlerden oluşmaktaydı. Roma'nın en eski kanunu On İki Levha kanunlarıdır. Bu kanunlar günümüzde birçok devlet hukukunun temelidir.
Pön Savaşları: Romalılarla Kartacalılar arasında Batı Akdeniz egemenliği yüzünden çıkan savaşlardır. Kartaca Tunus'ta kurulmuş bir Fenike kolonisiydi. Roma'nın gittikçe güçlenmesi Kartacalıları kuşkulandırıyordu. Kartacalılarm İtalya’daki Messina'nın içişlerine karışmaları yüzünden başlayan savaşlar 100 yıldan fazla sürdü. Üç Pön savaşı yapıldı. Bu savaşlarda gücünü yitiren Kartacalılar Roma'ya bağlı bir devlet haline geldiler. Böylece Batı Akdeniz'de hâkimiyeti sağlayan Romalılar Doğu Akdeniz'e yöneldiler. Bu arada İskender İmparatorluğu parçalanmış yerine krallıklar kurulmuştu. Pön Savaşları sırasında Makedonyalılarla da savaşa girişilmiş ve Makedonya, Roma egemenliğine alınmıştır. Bunun ardından Helenizm Krallıklarından olan Suriye Krallığı da Roma'ya bağlanmıştır. Bu iki önemli yerin alınmasıyla Doğu Akde*niz'de Roma'nın hâkimiyet alanı içine girdi. Sıra Mısır Krallığını almaya gelmişti. Bir süre sonra Mısırda Roma'ya bağlandı.
Helenizm Krallıklarının (Makedonya, Suriye ve Mısır) alınmasıyla Roma'nın sınırları genişlerken hayat tarzında da büyük değişiklikler olmuştur. Yunan yaşayış ve gelenekleri böylece Roma'ya girmiş oldu. Cumhuriyet döneminde Patricı ve Plepler arasındaki hukuki ayrıcalıklar da ortadan kaldırıl*mıştır.
İmparatorluk döneminde sınırlar daha hızlı genişledi. Fakat bununla birlikte yeni birtakım problemler baş gösterdi. Çok tanrılı dine inanan Romalıların bütün karşı koymalarına rağmen Hıristiyanlık hızla yayılmakta ve devlet otoritesini sarsmaktaydı. Kuzeyden gelen barbar kavimlerin Roma sınırları*na girmesi merkezi yönetimi çok güç duruma sokmuştu.
Roma'nın bu kadar geniş sınırlara yayılmasında en önemli etken olan ordusu "Lejyon" denen paralı askerlerden oluşurdu. Hareketli bir orduya ve gelişmiş savaş araçlarına sahiptiler.
Mimaride Yunanistan'dan etkilenmişlerdir. En önemli eserleri anfitiyatrolar, heykeller tapınaklar ve su kemerleridir. Bunlar, Zafer Takı, Gerda Köprüsü, Augustus Tapınağı, Ankara Roma Hamamı, Valans (Bozdoğan) Su Kemeri. Aspendos Tiyatrosu, Çemberlıtaş ve Dikilitaş'tır.
Diğer Gelişmeler:
Milano Fermanı (MS: 313): İmparator Constantin’in yayınladığı bu ferman ile Hristiyanlara özgürlük verildi.
MS.330 yılında Constantin İstanbul şehrini kurdu ve burayı devletin başkenti yaptı.
MS. 391 yılında Roma Hıristiyanlığı resmen kabul etti.
MS.395 yılında Kavimler göçünün etkisi ile Roma Doğu ve Batı olmak üzere ikiye ayrıldı.
MS. 476 yılında Kavimler göçünün etkisi ve Germen kavimlerin saldırısı sonucu Batı Roma İmparatorluğu yıkıldı.
313 tarihinde Milano Fermanıyla Hristıyanlık resmi din olarak kabul edildi, fakat "Kavimler Göçü"nün olumsuz etkileri silinemedi. Bu nedenle 395'te imparatorluk; "Doğu Roma" ve "Batı Roma" adıyla ikiye bölündü, 476'da ise Batı Roma İmparatorluğu parçalanarak feodalite yönetimleri Avrupa'ya hâkim oldu. Doğu Roma ise "Bizans" adıyla 1453'e kadar varlığını sürdürdü.
Devlet Yönetimi: Roma, önceleri krallıkla yönetilmekteydi. Kralların emretme yetkilerine imperium denirdi. Krallar, Halk Meclisi tarafından seçilirdi. Halk Meclisi, kanunların hazırlandığı önemli işlerin görüşüldüğü bir meclisti. Halk Meclisi'nde oylar; fert olarak değil, topluluk oyu olarak verilirdi. Ayrıca danışma meclisi olarak İhtiyarlar Meclisi (Senatus) vardı.
Krallık Devrinde Meclisler
1. Sonotus (İhtiyarlar Meclisi):Kral tarafından seçilir, ölünceye kadar görevlerinde kalırlardı. Kralın bir danışma meclisi konumundadır. Cumhuriyet döneminde önem kazanmıştır. Senato üyeleri Roma'da Jens başkanlarıydı.
2. Comitia Curiata (Halk Meclisi): Patricilerin toplanmasıyla kurulan meclistir. Plepler bu meclise giremezlerdi. Bu meclis bir yasama organı durumundadır. Oylar Küriya sayısına göre verilirdi. Her Küriya'nın bir oyu vardı.
Cumhuriyet döneminde Senato aynı yetkilerini korumuştur. Konsüller, eskiden krallara ait olan hak ve yetkilere ve buyurma gücüne ve ortak bir iktidara sahiptirler. Senato ülkeyi yönetecek olan ' "Konsül" ü seçmekteydi. Konsül her yıl yeniden seçilirdi. Konsül'ün devlet hakkında her türlü yetkisi vardı.
Konsüllerin Görevleri: Ordulara komuta etmek, Senatus ve Halk Meclislerini toplantıya çağırmak, Savaş vergisi koymak ve toplamak, Bütün devlet işlerini sırasıyla ve ortaklaşa olarak yürütmek, birbirlerini kontrol etmek.
Bu durum, onların gittikçe daha otoriter olması sonucunu doğurmuş ve M.Ö. 56'da konsül seçilen "Sezar" idareyi tek başına ele geçirerek Cumhuriyet rejimine ve kanunlarına hiç dokunmadı. Meclisleri olduğu gibi bıraktı. Başrahipliği üzerine aldı. Sezar, Roma'da çok kalmayarak devamlı savaşlarla uğraştı. Mısır takvimini kabul etti. Toprakları genişletti. Sezar'ın ölümünden (M.Ö.44) sonra Roma'da büyük karışıklıklar çıktı. Bu karışıklıklar Augustus'un idareyi ele almasına kadar sürdü. Bu dönemde büyük tapınaklar ve tiyatrolar yapıldı. Augustus devamlı "Tuğladan bir şehir buldum, mer*merden bir şehir bırakıyorum." derdi.
Cumhuriyet döneminde yönetim yetkileri bir yıllığına seçilen konsüllere verildi. Sayıları iki tane olup, dokunulmazlıkları vardı. Yaptıkları işlerden dolayı ancak görevden ayrıldıktan sonra hesap verirlerdi. Bir konsül, diğerinin aldığı kararı veto edebilirdi.
M.Ö 44 yılında Sezar'ın öldürülmesi ile iç karışıklıklar başladı. Octavianus'un iktidarı ele geçirmesi ile cumhuriyet dönemi sona erdi. İmparatorluk dönemi başladı.
Krallık döneminde, kralın yanında asillerden oluşan bir senato ve Kuriya denilen halk meclisince yönetilirdi. Cumhuriyet devrinde kralın yerini iki konsül aldı. Olağanüstü durumlarda diktatörler yönetimi ele geçirirdi. İmparatorluk döneminde senatonun önemi azaldı.
Dil ve Edebiyat: Konuşulan dil Latince’dir. Edebiyatta Yunan edebiyatının etkisi altında kaldılar. Söz sanatı (hitabet) ve tarih yazıcılığında büyük bir başarı gösterdiler.
Güzel Sanatlar: Yapı nizamları ve sütun başlıklarında Yunan mimarisi taklit edildi. Yapı sanatında kubbe ve kemeri kullandılar. Bu sayede çok büyük anıtlar yapabildiler. Cumhuriyet devrinde başlayan gelişme imparatorluk döneminde ülkenin her bir yanına yayıldı.
Din: Yunan etkisinde kalmış, Yunan tanrılarının adları değiştirilmiş ve kendilerine göre yorumlanmıştır. Tanrılarının "Kapitol" denen bir dağda yaşadığını kabul etmişlerdir. Ancak, 313'te Hıristiyanlık resmi din olarak kabul edilmiştir.
Yahudilikten sonraki tek tanrılı bir din olan Hıristiyanlık ilk önce baskılara uğradıysa da daha sonra Romalıların resmi dini olmuştur Hıristiyanlığın resmi din olarak benimsenmesi, bu dinin daha çok yayılmasındaki başlıca etkenlerdendir.
Bilim ve Sanat: Fenikelilerin alfabesi, İyonlar ve Yunanlıların geliştirmesinden sonra Romalılar tarafından Latin Alfabesi'ne dönüştürülmüştür. Mısırlıların keşfettiği ve güneş yılı esasına dayanan takvimi Romalılar geliştirmiş ve bugünkü Miladi Takvimi oluşturmuşlardır. Romalılar Anadolu'da; yollar, köprüler, stadyumlar, tiyatrolar, belediye binaları, hamamlar, kütüphaneler ve agoralar (meydanlar) yaptılar. Ancak, Anadolu'ya yerleşmedikleri için, Anadolu'nun yerli kültürü yaşanmaya devam etmiştir. Bu nedenle Roma, Anadolu'da kültür birliğini sağlayamamıştır. İstanbul'da Valens (Bozdoğan) ,Çemberlitaş Ankara’da Augustus Tapınağı, Roma Hamamı önemli eserlerdendir.
Krallık döneminde halk başlıca üç tabakaya ayrılmıştır:
1- Patriciler: Toprak sahibi soylulardır. . Roma’yı yöneten sınıf bunlardır. Tüm vatandaşlık haklarına sahipti.Roma’nın ilk yerlileri olup, soylular sınıfını meydana getirirlerdi. Patriciler Jens denilen aile birlikleri (klan) halinde toplanmışlardı. Kan bağıyla birbirlerine bağlıdırlar. Patriciler Senatus Meclisi'ni teşkil ederlerdi. Patricilerde Jens, Küriya ve Tribus şeklinde bir örgütlenme vardır. Eski Roma'da Jenslerin birleşmesiyle daha büyük bir topluluk meydana gelmiştir. Buna da Küri*ya denirdi. Kuriyalarm toplanmasıyla Comitia Curia-ta (Halk Meclisi) adıyla bir meclis oluşurdu. Bu meclis Senato'dan sonra gelirdi. Patriciler, Roma'yı yöneten kimseler olup memurluk ve askerlik yaparlardı. Her türlü gelirlere sahiptiler.
2- Plepler: Küçük çiftçilerdir. Siyasal haklardan yoksundurlar. Oy kullanamaz ve Patricilerle evlenemezlerdi. Askere alınmayan ve oy hakkı olmayan plebler ise ticaret ve mülkiyet gibi haklara sahipti Genel olarak tarım, ticaret ve sanatla uğraşırlardı. Gittikçe çoğalan bu sınıf patriciler için büyük bir sorun haline geldi. Özellikle Cumhuriyet devrinde Patrici-Plep mücadelesi Roma'nın en büyük iç sorunu haline geldi.Roma’ya sonradan gelip yerleşmiş, Roma egemenliğini kabul etmiş kimselerdi.
3- Client (Yanaşma): Patricilerin himayelerinde bulunan arazi kiracıları veya zanaatçılardır. Siyasal haklardan yoksundurlar.
Köleler(Servi): Özgürlükleri olmadığı gibi eşya gözü ile bakılırlardı. Bu sınıf savaşlarda esir edilenlerle köle bir aileden gelmiş olanlardan oluşurdu. Patricilerin işlerinde çalışırlardı.
Tarihteki ilk köle isyanı Roma’da çıktı. Bu isyanın adı Spartaküs’dür. (MÖ: 71)
Bu sınıflar dışında imparatorluk sınıfları içinde yaşayan ancak vatandaş kabul edilmeyen "Barbarlar" vardı.
Roma’da Partici ve Pelepler arasındaki bu çekişmeler, Roma hukukunun oluşmasını sağlayarak, Oniki Levha yasaları ortaya çıktı.
İlkçağ Roma Medeniyetinde oluşturulan "12 Levha Kanunları" aynı zamanda günümüz Avrupa hukukunun da temelini teşkil eder. Bu kanunlar Patrici ve Plepler arasındaki çekişmeleri sona erdirmek için oluşturulmuştur.
BİZANS İMPARATORLUĞU DÖNEMİ (395–1453)
Siyasi Tarihi: Roma İmparatorluğu'nun ikiye ayrılmasından sonra merkezi İstanbul olan doğu kısmına Bizans İmparatorluğu denilmiştir.
Bizans zaman içinde Helenistik doğu kültürünü benimsedi. Katolik mezhebine bağlı Batı Roma'nın aksine Ortodoks mezhebini benimsemesi Batı ve Doğu Roma'nın birbirlerinden uzaklaşmalarına yol açtı. Ortaçağ boyunca varlığını sürdüren tek devlet olan Bizans'ta sülaleler yönetimi görüldü,12 değişik sülale tarafından yönetildi. İmparator başkomutan, baş yargıç ve yasa koyucu idi. Kilise imparatora bağlı idi. En parlak dönem Justinianus zamanında yaşanmıştır. Akdeniz ve çevresinin tamamına yakın bölgeler Bizans egemenliğine girdi. Ayasofya da bu dönemde yapılmıştır. (532–539). Kuzey Afrika, İspanya’nın kıyı bölgeleri ve İtalya’nın fethi ile en geniş sınırlara ulaşıldı.VII. yüzyıldan itibaren Türk ve Müslümanlarla ilişkiler başladı. Emeviler zamanında İstanbul iki kez kuşatıldı. X. yüzyıldan itibaren Türkler, Anadolu'ya girmeye başladılar. Bizanslılar, Malazgirt'te Türklere yenilerek Anadolu üzerindeki hâkimiyetlerini kaybettiler (1071). İmparatorluğun son zamanlarında din kavgaları önemli bir sorun halini aldı. İmparatorluk devamlı toprak kaybına uğradı. Venedik ve Cenevizliler Bizans'ın durumundan yararlanarak sömürgelerini genişlettiler. İmparatorun İstanbul dışında kalan şehirler üzerinde nüfuzu kalmadı. Tekfurlar bölgelerini diledikleri gibi yönetmeye başladılar. Sonunda Anadolu ve Rumeli'yi eline geçiren Osmanlılar tarafından yıkıldı (1453).
Devlet Yönetimi: Düzenli bir veraset sistemi yoktu. Kuvvetli olan herkes, imparator olabilirdi. Bu yüzden Bizans'ta devamlı taht kavgaları vardı. Geniş bir teşkilata sahip olan Bizans sarayı, sıkı bir düzene ve törene bağlı idi. Din işleri, patrik tarafından yönetilirdi. Patriklerin görevlerine atanmaları ve görevden alınmaları imparatorun elinde idi. Bizans İmparatorluğu'nda, yönetimde imparatora danışmanlık yapan bir senato vardı.
Bizans döneminde Tema adı verilen ve başlarında geniş yetkileri bulunan generallerin bulunduğu eyaletlere bölünmüştür.
Ülke Yönetimi: İmparatorluk valiler tarafından yönetilen büyük eyaletlere (temlere) ayrılmıştı. Sınırda bulunan temler, dük adı verilen askeri valilerin yönetimi altında idi. Bunlar diğer temlerden daha fazla önem taşımakta idi. En önemli temler, Asya ve Kuzey Afrika temleri idi. Bizans İmparatorluğunda ilk zamanlar, Roma kanunları uygulanmakta iken, Jüstinyen devrinde yeni kanunlar düzenlendi.
Din ve İnançlar: Bu devletin resmi dini Hristıyanlığın Ortodoks mezhebiydi. Roma’nın bu mezhebe bağlı olması nedeniyle Katolik Avrupa ile arası açıktı. Hıristiyanlık, çıkışından itibaren birçok ayrılıklar gösterdi. Hz. İsa’nın kişiliğinden ileri gelen bu ayrılıklar, yeni mezheplerin ortaya çıkmasına sebep oldu.
Ortodoksların dini lideri patrik imparator tarafından atanıyordu. Bu durum Avrupa'daki kilise ve papanın krallar üzerindeki baskısının tersine imparatorun patrik ve kilise üzerindeki baskısını göstermektedir.
Güzel Sanatlar: Bizans sanatı, eski Yunan, Helenizm ve doğu sanatlarının karışmasından doğmuştur. Bizans mimarisi de, kubbelerde doğu sanatının, yapıların iç süslemelerinde batı sanatının etkileri görülür. Bizans mimarisinin en güzel örnekleri kiliseler ve saraylardır.
İstanbul, Bizans Dönemi'nde önemli bir kültür ve sanat merkezi haline geldi. 532 – 539 yılları arasında inşa edilen Ayasofya Kilisesi dünya tarihinin önemli eserleri arasında yer aldı. Aya İrini, Hora (Kariye Camii), Sergios ve Baküs Kiliseleri, Binbirdirek ve Yerebatan Sarnıçları İstanbul'daki Bizans eserleridir.
Roma Medeniyetinin Özellikleri
1- Roma, Hristiyanlığı resmen kabul eden ilk devlettir.
2- Roma, Hristiyanlığı kabul etmeden önce çok tanrılı bir dini inanışa sahipti.
3- Yunanlılardan Fenike alfabesini alarak Latin alfabesini oluşturdular.
4- Mısır’dan güneş yılına dayalı takvimi alarak Julyen takvimini oluşturdular. Daha sonra Papa Xlll. Gregor bu takvimi geliştirerek günümüz miladi takvimini oluşturacaktır.
5- Oniki levha yasalarını çıkırarak, günümüz Avrupa hukukunun temelini oluşturacaktır.
6- Gelişmiş ve güçlü bir orduya sahipti. Ayrıca, Lejyon adı verilen paralı askerler de kullanılmaktaydı
Kaynak: http://www.msxlabs.org/forum