Ynt: Bir Gezenbilir'cinin Günlüğünden
Açtığım bu başlık altında ne zamandır paylaşmak istediğim bir anıyı sonunda bugün yazabiliyorum.Zihnimde kalan bu anıyı sözcüklere dökmeye başlamamla birlikte yüreğime de bir acı çöreklendi.Benden yardım dilenircesine bakan o gözleri hatırlayıp da nasıl acımaz ki içim...Çaresizlik....Gözlerinde gördüğüm çaresizlik,içimi nasıl titretmez ki?
Sırtımda sırt çantam temmuz ayının en sıcak günlerinden birinde Avşa Adasını tanımak için gittiğim gezinin artık sonlarına gelmiştim...Umduğum gibi bulamamıştım Avşa'yı..Biraz hayal kırıklığına uğramıştım...Ama gene de merakettiğim bir yeri görmenin zevkini tatmıştım ne de olsa...Bu da güzeldi...
Vapurda tanıştığım Erdek öğretmenler kampından bir grup bayan ile bazen birleşip bazen ayrılarak adanın uzun sahilinde önce doğu yönünde yürümüş,sahilin en ucuna vardıktan sonra geri dönüp batı yönünde de bir süre yürüdükten sonra yorulup en ucuna kadar gitmekten vazgeçmiştim.Çarşıdaki limanda bulunan ve batı yönündeki sahilin tam başladığı yerde ufak bir lokanta gözüme çarptı.Önünde bir ağaç,saksılar,birkaç masa ve her masada bir fesleğen saksısı...Hava sıcak...Yürüyüşün hararetini atmak güçtü,bol bol su,yenen yemek...Ardından biraz daha kalan zaman...Madem şarabı meşhurmuş,biraz da bağlarını görmek lazım o zaman...Çarşıdan çok uzakta olmadığını öğrendiğim bağlara doğru yürüyüş...Sırtımda sırt çantam ve içinde denize girmek için her malzemeye sahibim...Amai sahile değil,çarşıdan ada içine doğru kıvrılan yolda yürüyorum..Vakit öğleyi yeni geçmiş...Adanın sahili boyunca sıralanmış binaların aksine burada hemen başlayan bir sakinlik...Binalar birden bitiyor.Biraz boş arazi ve sonra zeytinlikler...Birazcık da üzüm bağları.Bakımsız kalmışlar,otlar sarmış...Zeytinliğe girip birkaç fotoğraf çekmek istiyorum.Birkaç adım atmamla birlikte acıyla yerimde kalıyorum,ayağımı geriye çekmeye de korkuyorum.O kadar tarla toprak gezmişliğim var,böylesi dikenleri de hiç görmedim.Yerden yüksekliği 8 cm'yi bulmayan diken dolu bir bitkiler...Dikkatle kurtarıyorum kendimi onlardan..Yol boyunca biraz daha yürüyorum ama kendimi çok rahat hissetmiyorum,gelip geçen araçlardan dolayı....Artık binalar yok,olsa olsa son binadan sonra kıvrımlı bir yolda 500 metre yürüdüm.Market önünde sorduğum bağlar ve fabrika yakınlarda ama bir tatsızlık yaşamak istemediğim için dönmeye karar veriyorum.Manzarasını pek beğenmediğim bağın fotoğrafını çekiyorum dönüşte..Zeytinliker bakımlı.Bir kedi asfalt yoldan geçip zeytinliğe dalıyor..Simsiyah..Yeşil otların arkasına saklanıp bana bakıyor ve yakalıyorum onu...Yol kenarındaki tepeye çıkıp hiç değilse manzarayı çekeyim diyorum.Çok etkileyici bulmuyorum ne yazık ki manzarayı..Zaten tarihi dokunun hiç olmayışı şaşırttı Avşa'da beni...Tekrar sahile geliyorum.Liman ile çarşı bir arada zaten...Biletimi alıyorum ve nerede olduğunu unutmamayı kendime tenbihleyerek kaprimin ön sol cebine koyuyorum.Bu esnada biri esmer biri sarışın 30 yaşlarında iki genç bana yaklaşıyor ve esmer olanı af dileyerek nereye gittiğimi soruyor.Aldığı cevap üzerine durumu anlatmaya başlıyor.Kendisi Avşa'da tatile gelen biri.Bir köpeğin saldıırısına uğrayarak 2 gündür sokakta can çekişen bir kediyi anlatıyor...Bel kemiğinden ısırıldığı için muhtemelen bel kemiği kırılmış,hareket edemiyor.2 gündür öyle aç susuz bişiy yemeden acı çekerek yol kenarında yatıyor..Başkalarından da rica edilmiş ama kimse onu Erdek'e götürmeye yanaşmamış nedense..Avşa'da ne yazık ki veteriner yok..Anlatılanlardan dolayı kendimi kötü hissediyorum,onu görmeye dayanamıyacağımı belirtiyorum.Kan içeren görüntülerden çok kötü olan bir yapım var çünkü..Kediciğin görünümde o kadar kötü olmadığını belirtiyor..Can havliyle vapurda kaçabileceği endişemi dile getiriyorum.Kedinin kıpırdıyamadığını söylüyor.Yaralı kediyi Erdek'e götürmeye razı oluyorum.Orda veterinere götürmeyip sokağa bırakmamın bile yeterli olacağını,birilerinin onu veterinere götüreceğini söylüyor.Ama ben her ne kadar Erdek'i tanımasam da açık bir veteriner arayıp bulmaya niyetliyim....Kediyi biraz sonra bir kutuda getiriyorlar..Kedicik hiç iyi görünmüyor,gözbebekleri kocaman kocaman olmuş.Canından bezmiş vaziyette yardım dilenircesine bakıyor.Esmer genç kedileri çok sevdiği belli,benimle konuşurken yere çömelmiş bir taraftan kedinin başını okşayıp duruyor...Kediciğin kurtulup kurtulamayacağından şüphesi var..Sonucu öğrenmek için telefonumu rica ediyor,veriyorum...Bir fotoğrafını çekiyorum kediciğin..Vapura kediciği kutuyla çıkarıyorlar...Yol boyunca kediyi merakedenler oluyor,soruyorlar anlatıyorum..Yolda bir fotoğrafını daha çekiyorum..Erdek'ten haftada bir gün Avşa'ya giden bir genç kızla muhabbet ediyoruz kedi konusundan girerek.Sabahleyin Avşa'da görmüş kediciği..İnince tanıdığı bir veterinere birlikte gitmeye karar veriyoruz...Yolda kediciğe umut verecek sözler söylüyorum,çünkü iyileşmesini umut ediyorumen en derinlerimden..İçim eziliyor..Başını okşuyorum ama rahatsızlık hissederek..Canı burnunda olan bir yaratık...Onu okşamamdan ne hissediyor bilemediğim için..Bazen soluğu çok hızlanıyor,o cılız sesiyle miyavlaması artıyor...Her seferinde gözümün önünde ölecek diye korkuyorum...Sonunda yolculuk bitiyor,limana yanaşıyoruz.Bankacı kızla birlikte veterinere 10 dk. sürmeyen bir yürüyüşle varıyoruz.Veteriner ona güzel sözler söyleyerek alıp muayene ediyor.Sol gözünün görmediğini tespit ediyor,belki köpek saldırısında belki daha öncesinden...Arka ayakları felç olmuş,çünkü bel kuyruk yakınlarında bir yerden kırılmış..Ameliyatın yararı olup olmayacağını soruyorum,bunun neredeyse imkansız olduğunu söylüyor..Arka ayaklarına tekerlek takılarak,bunun da ancak ev ortamında olabileceğini söylüyor..Kör ve yürüyemeyen bir kedi elbette sokakta pek uzun yaşayamaz..En yakın film çekilip ameliyat edilebilecek yer ise Bursa..Uyutma olayını bugüne kadar pek fazla yapmadığını belirtiyor...Bu kedi için başka çıkar yol kalmadığı sonucuna varıyorlar..Ben bir süredir konuşacak durumda değilim,sadece onları dinliyorum...Aynı eksende dönen son cümleler üzerine gözlerim yaşlı veterinere hiçbir söz söyleyemeden çıkıyorum...Bankacı kız ardımdan veterinere acil teşekkür ederek çıkıyor,o da üzgün...Kediyi bana emanet eden kişinin numarasını almadığım için ona durumu anlatamıyorum.Bankacı kız beni tesellietmek için birkaç cümle söylüyor.Vedalaşıp ayrılıyoruz...O akşam hüzün içindeyim..Bir kedinin uyutulmasını onaylamış oldum bir yerde.Kendimi sorgulayıp duruyorum..Tatilim zaman zaman bu kediciği hatırlayıp duygulanarak geçiyor.Ve halâ zaman zaman, uyutulmasına engel olmadığım,ölümünü onayladığım bir can olduğunu hatırlayarak kendimi sorguluyorum....