Fethiye, Marmaris ve Datça'yı Özleyenlere!

  • Konuyu Başlatan: Konuyu başlatan PASIFFLORA Tarih:
  • Başlangıç tarihi Yazılan Cevaplar:
  • Cevaplar 65
  • Okunma Sayısı: Görüntüleme 43,395
Ynt: Fethiye, Marmaris ve Datça'yı Özleyenlere!

Salı günü Ölüdeniz’e veda edip Dalaman Havalimanı’ından Semra’yı da alarak ülkemizin bir başka cennet köşesine, Marmaris'e doğru yola çıktık.



Marmaris Armutalan mevkiine ulaştığımızda arkadaşımız Kemal bize kalabileceğimiz güzel bir yer için rezervasyon yaptırmıştı. Odaya yerleşir yerleşmez ilk yapmak istediğimiz Marmaris'in sıcağından kurtulabilmekti, bu yüzden hemen havuza indik.

 

Ynt: Fethiye, Marmaris ve Datça'yı Özleyenlere!

Gündüz bir başka, gece bir başka güzeldi Marmaris... Bütün gün ne kadar yorulmuş olsak da İçmeler ve Turunç'da bir tur atmadan olmazdı...



Gündüzleri çalışmak zorunda olduğu için aramızda olamayan ancak akşamları bize eşlik eden arkadaşımız Engin’e teşekkür ederiz. Balıklar nefisti canım arkadaşım Engin, tekrar teşekkürler....
 

Ynt: Fethiye, Marmaris ve Datça'yı Özleyenlere!

Çarşamba günü sabah erkenden Datça’ya doğru yola koyulduk. Yolda giderken gördüğümüz koylar muhteşemdi ve her birinde üşenmeden, sıkılmadan durup fotoğraf çektik.

Yarımada üzerinde 52 koy ve bük yer alıyor. Hangisinde vakit geçireceğinizi şaşırıyorsunuz. Datça plaj ve koylarında ki denizin güzelliğini, akvaryum duruluğunda ki suyunu görünce bir daha asla İstanbul’a dönmek gelmedi içimizden.



Ve bir başka koydayız...



İşte Datça'da ki muhteşem koylardan biri daha...



 

Ynt: Fethiye, Marmaris ve Datça'yı Özleyenlere!

Knidos’a ulaştığımızda yine tarih kalıntıları bizi bekliyordu.

Knidos; bilim, mimarlık ve sanatta da oldukça ileri bir kentti. Tarihin büyük astronomi ve matematik bilimcisi Eudoksus, doktor Euryphon, ünlü ressam Polygnotos ve dünyanın yedi harikasından biri sayılan İskenderiye Feneri’nin mimarı Sostratos burada yaşamış. Tarihçi Strabon kenti kıyıdan Akrapolis'e doğru yükselen bir tiyatroya benzetir. İç ve dış limanı ikiye ayıran yarımada üzerinde özel binalar, iç limanın üzerinden Akropolis’e hafif bir eğimle yükselen yamaçlarda oluşturulan setlerde ise topluma hizmet veren binalar kurulmuş. Doğu batı yönünde uzanan 10 metre genişliğinde ki 4 ana cadde setler üzerinde düz olarak yerleşmiş, caddeler arasındaki bağlantı ise merdivenlerle ve eğimli dik sokaklarla sağlanmış.



Knidos antik çağda en çok Çıplak Aphrodite heykeli ile ünlenmiş. Praksiteles’in yaptığı heykel o kadar güzelmiş ve o kadar ünlenmiş ki, heykeli görmeye başka kentlerden insanlar gelirmiş. O zamana kadar tanrı heykelleri çıplak yapılır ama tanrıça heykellerinin sadece gerdan ve bir göğsü açık olurmuş. Dünyada ki ilk çıplak tanrıça heykeli Aphrodite’nin heykelidir. Knidos’lular parlak dönemleri geride kalıp yoksullaştıklarında bile Bithynia Kralının büyük para önerisini geri çevirip heykelleriyle birlikte sıkıntıya katlanmayı seçmişler. Bu heykel bu güne kadar bulunamamış ama kaidesi yerinde duruyor. 1967 - 77 yılları arasında Amerikalılar heykeli bulmak için sondaj kazıları yapmışlar. Sonra sondaj kazıları Türkiye tarafından yasaklanmış. Kazılar Prof. Ramazan Özgen başkanlığında devam ediyor.



Doktor Euryphon ve öğrencileri zamanının ikinci büyük tıp okulunu Knidos’ta kurdular. Eudoksus’un geliştirdiği ve dönemin büyük buluşu olan güneş saati, ören yerinde bugün de görülebilir.



 

Ynt: Fethiye Marmaris ve Datça'yı Özleyenlere!!!

Scuba dalışla ilgilenenler için su sporları dalış merkezi de mevcut, yanımda Hakan Hoca olmadığından ben cesaret edemedim.
 



Ynt: Fethiye Marmaris ve Datça'yı Özleyenlere!!!

Datça’ya gitmişken Can Yücel’in evini ziyaret etmeden olmazdı. Eski Datça’da taşlarla örülmüş dar sokaklardan geçerek ulaştık Can Yücel’in evine, ancak 12 Ağustos’da ziyarete açılacağından içerdeki sadeliği ve güzellikleri eskiden çekilmiş olan fotoğraflardan hatırlayarak, göremeden geri dönmek zorunda kaldık.








Ve bahçedeki mermer taş üzerine yazılmış bir sözüyle anıyoruz Can Yücel'i


 

Ynt: Fethiye Marmaris ve Datça'yı Özleyenlere!!!

Geldiğimiz dar ve taşlı yollardan geri döndük Eski Datça sokaklarında...

 

Ynt: Fethiye Marmaris ve Datça'yı Özleyenlere!!!

Perşembe sabahı erkenden uyanarak yine yola koyulduk, Yasemin ve Semra’yla beraber. Bu defa yolumuz Bozburun’a doğruydu. Bozburun’da minik bir tur atıp hediyelik birkaç eşya baktıktan sonra, Selimiye’de arkadaşımız Seda’nın önerdiği harika bir yerde yediğimiz balığın tadını sanırım üçümüzde bir daha asla unutmayacaktık.




 

Ynt: Fethiye Marmaris ve Datça'yı Özleyenlere!!!

Biz tatildeyken İstanbul’da çalışmaya devam eden birkaç arkadaşımızı hem telefonla arayarak, hem çektiğimiz fotoğrafları mail atarak özendirdikten ve onları intikam duygusuyla doldurduktan sonra ( ki bu arkadaşlarımız Hakan, Gökhan, Songül, Nesur ‘du) bu defa Turgut Köyü’nde Şelaledeydik .


Turgut Köyü’ne giderken yol üzerinde, küçük ama yüzülebilir gölü içine 15 metreden dökülen şelalesi ile ünlü Şelale piknik yeri var. Su değirmeni, cafe ve kır lokantaları ile ilgi çeken Şelale mevkii, jeep safaricilerle, piknikçilerin yüzerek serinlediği yerlerden biri. Şelaleye girişte alınan ücrette Turgut köyü muhtarlığına gelir olarak gidiyor...






Herkes gördüğü güzellikleri saklamak için büyük bir keyifle fotoğraf çekiyordu...


Tabii ki dilek ağacının altında dileğimizi de ihmal etmedik...


Tabii balıksız olmaz... Balıkların yetiştirildiği etrafı tahtalarla çevrilmiş minik havuzdan hangi balığı yemek istiyorsanız seçip gösteriyorsunuz...
 

Ynt: Fethiye Marmaris ve Datça'yı Özleyenlere!!!

Şelaleden sonraki durağımız ise Kızkumu oldu.

Kızkumu’nun iki ayrı efsanesi var var;

Bir rivayete göre;
Eski zamanlarda civarın kralının kızı ile bir balıkçı birbirlerine aşık olmuş. Lakin Kral kızı balıkçıya varamaz ancak kız ile delikanlı gizli gizli buluşurlarmış.Kral baba bunu zaman içerisinde öğreniyor ve bir gece takip ettiriyor kızını,balıkçı denizden geliyor, kız kumsalda onu bekliyor, bulunduğu yeri ışıkla işaret ediyor delikanlıya. Ve kral kızı ile delikanlı, gün ağarana kadar vakit geçiriyor. Kral bir gece askerlerine kızını yakalamalarını ve kumsalda ışıkla balıkçıya işaret göndermelerini buyuruyor. Delikanlı ışığı görünce atlıyor kayığına ve kürek çekiyor bir manga askerin üzerine doğru... Kız askerlerin elinden kurtuluyor ve koşmaya başlıyor sevdiğini kurtarabilmek için ama koyun taaa öbür ucuna yetişmesi imkansız... Ama sevda bu; kural falan dinlemiyor, atıyor kendini sulara... İşte o anda bir mucize gerçekleşiyor! Kızın adım attığı her yer kumsala dönüşürken peşinden koşan askerler bastıkça denize gömülüyor onca ağırlıkla... Kız kayığa kadar koşabiliyor... Ancak bir okçu tam o anda delikanlıyı hedefleyip salıyor okunu. Kız ile delikanlı birbirlerine sarılmışlardır bile ve ok gelip kızla saplanmış. Derler ki; o kumlar, kızın kanı denize karışınca kırmızıya boyanmış... Delikanlı ise aldığı gibi gidiyor kızı, sonrasını ne gören var ne duyan...
Derler ki: Kumun sonuna kadar yürüyen ve orada aşkla ilgili dilek tutanın dileği gerçekleşirmiş.




Denizin içinden giden bu yolun uzunluğu 600 metre ve küçük çakıl taşlarından oluşuyor. Yolun başında küçük bir kadın heykeli de bulunuyor, bu heykel o kızı temsil ediyormuş....


Diğer bir rivayete göre ise;
Kızkumu’na girişte tabelada yazan ve ilkine benzer bir efsanede anlatıldığı üzere; 3 bin yıl önce Baybassos kentinin kralı uzun savaş günleri sonrası savaşı kaybetmiş.Kent ele geçirilmiş ve kral öldürülmüş. Baybassos Kralı’nın güzeller güzeli prensesi korsanlardan kaçmak ister. Prenses yüzme bilmediğinden eteğine kum doldurur ve karşı kıyıya geçmek için eteğindeki kumları serperek kendisine yol yapmaya çalışır. Fakat gece yönünü kaybettiği için eteğindeki kum bitince boğularak ölür.




Kızkumu'nda yürürken denizin içinde bir taş var; köylülere göre büyük bir zatın veya ermiş birinin mezarıymış bu taş...
 



Ynt: Fethiye Marmaris ve Datça'yı Özleyenlere!!!

Cuma gününü oralarda yapılması gereken doyumsuz keyiflerden birine ayırarak tekne gezisi yapmaya karar verdik.






Harika koylarda demirleyerek pırıl pırıl denizin keyfini çıkardık. Öğlen kaptanın kendi elleriyle pişirdiği mangal da süperdi doğrusu.






Son uğradığımız koy ise Bozburun Yarımadasındaki Çiftlik Gebe Kilise Koyu idi. Anlatılan efsaneye göre çocuğu olmayan kadınlar eskiden bu kilisede dua ettikten sonra bebek sahibi olurmuş.


Akşam güneşin alçalmaya başlamasıyla beraber bizde yavaş yavaş Marmaris’e doğru ilerliyorduk.
 

Ynt: Fethiye Marmaris ve Datça'yı Özleyenlere!!!

Marmaris’teki son akşamımızı da arkadaşımız Kemal’in Şahin Tepesi’ndeki yemek davetiyle geçirdikten sonra Cumartesi günü valizlerimizi toplayıp geri dönmek üzere yola çıktık. Her tatilde olduğu tatile çıkarken arabaya yerleşen valizler yine arabaya sığmıyordu.


 

Ynt: Fethiye Marmaris ve Datça'yı Özleyenlere!!!

Yasemin ve Semra’nın uçak saatine kadar vakit geçirebileceğimiz ve yemek yiyebileceğimiz çardağı olan güzel bir yer bulduk Dalaman’da. Kapıya kocaman bir tabela koymuşlardı .
‘’ Nar suyu burada içilir.’’ diye. Hakları varmış doğrusu harika bir tadı vardı. Nar suyumuzu içip yemeğimizi yedikten sonra, turunç reçeli ve turşularımızı da satın almayı ihmal etmedik ve havalimanında Yasemin ve Semra’yla vedalaşarak ben Denizli’ye gitmek üzere yola çıktım.


 

Ynt: Fethiye Marmaris ve Datça'yı Özleyenlere!!!

Yolda giderken Gökova’nın tepelerden görüntüsü harikaydı, durup fotoğraf çekmeden edemezdim...




Böylece harika geçen tatilin ilk bölümünü sonlandırmış olduk. Bir sonraki hafta ise Denizli ve civarında devam etmek üzere planları çoktan yapmıştım.
Araç kullanırken aynı anda fotoğraf çekmek kolay değildi...
 

Ynt: Fethiye Marmaris ve Datça'yı Özleyenlere!!!

ağlamak istiyorum ya(((((

Yani gelde kıskanma. Bayıldım vallahi kıskançlıktan çatlamak üzereyim
 



Ynt: Fethiye Marmaris ve Datça'yı Özleyenlere!!!

Merhabalar;

Türkiyemizin en güzide tatil yöreleri ege ve akdeniz de ablamın zevkine inanarak peşine düşüp bende gezmeyi yeğlerdim fakat malesef ki çalışmak zorunda olduğum için bu zevkten mahrum kaldım. Umarım önümüzdeki sene 2009 da ablacığımla birlikte bende gezebilirim.

Saygılarımla