Ynt: Niğde Aladağlar 23 Nisan Tırmanış Etkinliği Raporu 23 - 25 Nisan 2010
Ben bu dağlara son iki senedir sardım. Önceleri denizciydim. Ama öyle böyle değil. Sıfır hatta eksi irtifalardaydım. 13 yaşında paleti gözlüğü takıp denize atladım. 14’ünde zıpkını elime aldım. 17’sinde tüpü taktım. 22’sinde winsurf’u 35’inde yelkeni derken 2008 yılına kadar geldim. 2008’de yaptığımız bir trekking bende bir takım değişiklere sebep oldu. Belki de yüksek irtifanın etkisidir. Evrim teorisini kanıtlarcasına denizlerde başlayan yaşamım karaya, oradan da dağlara çıktı bir nevi…
Murat’la bu etkinliği uzun zamandır planlıyorduk. 23 Nisan da Cuma’ya gelince tamamdır dedik. Bir minibüs ayarladık. Niğde’deki arkadaşlarla konuştuk. AKUT dağevinde kalabiliriz dediler. Ben herzaman çadırı tercih ederim. Fakat bu konaklama pek rahat geldi.
Hemen siteden duyurusunu yaptık. Aslında 8-10 kişi katılım olur diye düşünmüştüm. Fakat zamanı mı uygun gelmedi yoksa biz mi yeterince duyuramadık bilmiyorum planı Murat’la yaptıktan sonra sadece Ertürk bize dahil oldu. Minibüsten vazgeçip benim pickup’la gitmeye karar verdik. Neyse Cuma sabahı İstanbul’dan yola çıktım. Düzc’den Murat’ı Ankara’dan Ertürk’ü aldık. Acelemiz yoktu. Aksaray’dan Nevşehir’e saptık. Arkadaşlara Ihlara vadisini göstermek istiyordum. Murat son zamanlarda kaya kaya diye tutturduğundan Vadinin duvarlarını görünce oradan kolay ayrılamadı…
Güzelyurt üzerinden Niğde’ye geçtik. Arkadaşımız Fatih’le orada bulaşacağız ama nasıl?! Girişteki Atatürk heykelindeyiz dedik. Fatih’i de bir arkadaşı Atatürk heykeline getirmiş. Bakıyorlar biz yokuz. Telefonla görüşüyoruz. Heykelin falanca tarafındayız. Eee biz de oradayız. Neden sizi göremiyoruz??? Küçük bir ayrıntı biz Atatürk’ümüz ayakta duruyor, onların ki at üzerinde… Şehrin farklı girişlerinde farklı heykeller çevresinde dönüp durmuşuz. Biz Güzelyurttan doğru geldik ya, bunu da söylemedik. Onlar da bizi Bor’dan doğru beklediler doğal olarak. Hep beraber markete gittik. Yiyecek alışverişini yaptık. Sonra nalburdan bir çuval odun ve bir çuval kömür aldık. Şimdi ver elini Çukurbağ köyüne. Dağevine vardığımızda akşam dokuz olmuştu. Arkadaşlar mutfağa girip güzel bir yemek hazırladılar. Soba yakıldı. Yemekti, sohbetti derken gecenin biri oldu. Matlar serildi, tulumlara girildi ve hemen uyundu.
Cumartesi sabahı yedibuçukta kalktık. Hava güzel, biraz rüzgarlı. Demirkazık bütün ihtişamıyla karşımızda. Güneş gözümüzü alıyor, iyi göremiyoruz. Mükellef kahvaltımızı yaptıktan sonra arabaya atlayıp önce Aladağlarda ölen dağcıların anıtlarını ziyaret edip dua ettik. Sonra Pazar günü yapacağımız Eznevit tırmanışı için arabayla nereye kadar gidebiliyoruz diye bir keşif yaptık. Yayla yollarından yükselirken gözümüz altimetrede 1700 metre… 1800 metre… 2000 metre… zirveye az kaldı. Biraz daha gidebilsek… 2200 metrede yol bitti. Bana kalsa arazide biraz daha sürecektim. Ama arkadaşlar biraz da yayan yürümek lazım dediler. Yoksa sayılmazmış. Böylece yarın sabah yürüyüşe başlayacağımız noktayı tespit edip Cimbar vadisine doğru yola koyulduk.
Çok heyecanlıyım ilk kez kaya tırmanışı yapacağım. Dağcılık federasyonu dahil bir çok kulübün eğitim sahası bu Cimbar vadisi. Vahşi güzel bir vadi. Girişe yakın bir noktada 20 metre kadar yüksek bir kayaya çıkan Fatih’le Murat top rope için istasyon kurdu ve ip geliyoor diye bağırdılar. Nereden geliyor diye bakarken bizim teknede halat dediğimiz koca ip yukarıdan üstümüze doğru geliyor. Neyse biz uzaktaymışız. İp kayanın dibine düştü. Emniyet kemerlerini taktık. Fatih her adımda neyin ne olduğunu anlatıyor. Malzemeleri, düğümleri, tırmanış tekniklerini güzelce anlattı. Önce Murat ve Ertürk çıktı. Sıra bana geldi. Ayağımda koca dağ botlarıyla nasıl olacak diye düşünerek elimi ilk çıkıntıya attım. Bir ayak yukarı, sonra öteki ayak… Ellerim çıkıntı arıyor. Bir tane buldum. Yine bir ayak yukarı. Üç nokta kuralı malum. Murat emniyetimi alıyor. İp her daim gerili. Biraz daha abansa beni yukarı çekecek. Neyse oradan buradan derken birkaç dakika içinde kendimi 20 metre yukarıda buldum. Harika bir duygu. İlk baktığımda mümkün görünmeyen bir işi başarmıştım. Sonra bir başka rotadan bir kez daha çıktım.
Bu arada Arif arkadaşımız Niğde’den motorsikletle gelerek aramıza katıldı.
Sıra lider tırmanışı eğitimine geldi. Sistem söküldü başka bir yere taşındık. Bu kez sikke, takoz, friend kullanımı, üç noktalı istasyon kurma gibi konuları öğrendik.
Murat’la Fatih kayada çalışırken ben Ertürk ve Arif vadiyi keşfe çıktık. Derinlere doğru güzel bir yürüyüş yaptık. Sonra hep birlikte arabaya binip Emli vadisine Sarı Mehmedin Yurduna gittik. Murat’la Ertürk’ün orayı görmesini çok istiyordum. Bu saklı cenneti görünce bayıldılar. Hemen bir Gezenbilir kampı planı yaptık. Oraya dağcılık, trekking ve kamp faaliyetleri yapacağımız bir gezi düzenleyeceğiz. Çoluk çocuk gidilebilecek harika bir yer.
Akşam otele… pardon AKUT dağevine geri döndük. Yemek yedik ve güya erken yattık onbirde.
Saat üçbuçukta kalktık. Kahvaltı yaptık. Beşi çeyrek geçe arabaya binip yürüyüşe başlayacağımız noktaya gittik. 05h45 te Eznevit zirve yürüyüşümüz başladı. İlk hedef yelken kayası. Hava aydınlandığı için alın fenerlerini kullanmamıza gerek kalmadı. Yerde kar yok. Hava sıcaklığı 3 derece. Rüzgar yok. Önümüzdeki karsız yamacı kesercesine çapraz yürüyoruz ve yükseliyoruz. 1 saat geçti, 2 saat geçti, 3 saat geçti. Artık karda yürüyoruz. Kar ideal sertlikte krampon takmıyoruz. Güneş yakıcı. Krem süründüm yanmamak için. Yine de bütün yüzüm soyuldu. Bir dahaki tırmanışta bedeviler gibi örteceğim yüzümü.
Yelken kayasına vardık 3030 metre. Ben de yürüyecek hal kalmadı. Uzun mola veriyoruz. Bir şeyler atıştırıp çay içiyoruz. İyi geliyor. Haydi yola devam. Fatih doğru bir hattan tırmanalım diyor. Ben zikzak çıkalım çok dik çıkamıyorum diyorum. Sonunda en öne ben geçiyorum. Bir süre de öyle tırmanıyoruz.
Sırta yaklaştıkça diklik arttı. Artık daha sık mola veriyorduk. Bir ara ümitsizliğe düştüm. Diğerlerini de yavaşlatıyordum. Arkadaşlara siz devam edin ben herhalde çıkamayacağım dönüşte beni buradan alırsınız dedim. Ama arkalarından yavaş yavaş tırmanmaya devam ettim. Arif sırta varıp zirveye giden kayalığın dibine gitti. Ardından Fatih vardı. Murat’la Ertürk de aynı noktaya ulaştılar. Onları görünce yine kuvvet geldi ve tırmanmaya devam ettim. Onlardan yarım saat sonra ben de sırta ulaştım.
Manzara müthiş. Çevredeki bütün zirveleri görüyoruz. Geçen sene çıktığım Emler zirvesi karşımda. Hemen ilerimizde Karasay ve Kızılkaya zirveleri.
Eznevit zirveye giden kayalıkların üzerinde kar var ve korniş yapmış. Çarşak yamaçta da az kar var. Her ikisi de bize güvenli gelmediğinden zirveye çıkmaktan vazgeçiyoruz. 3440 metrede fotoğraflarımızı çekiyoruz. Sonra dönüşe başlıyoruz.
Murat’ın başı ağrıyor. Bir türlü geçmedi. Uykusuzluk ve yorgunluk fena çarptı. Kar kulvarlarından hızla alçaldık. Bazı yerlerde kaydırak bile yaptık. 2 saat sonra aracımızın başına sağ salim vardık.
Yorucu fakat dolu dolu bir etkinliği tamamlamıştık.
Katılımcılar:
Efe Karaismailoğlu
Murat Albayrak
Ertürk Aşar
Rehberlerimiz:
Fatih Sinan Çimen
Arif Öztürk