Hikayeler

  • Konuyu Başlatan: Konuyu başlatan Nursel Tarih:
  • Başlangıç tarihi Yazılan Cevaplar:
  • Cevaplar 808
  • Okunma Sayısı: Görüntüleme 135,442
Ynt: Hikayeler

Hachiko nun hikayesi

1924 yılında Tokyo Üniversitesi'nde görev yapan Japon profesör Hidesaburo Ueno, küçük bir köpek yavrusu edindi kendine.
Profesör Ueno, Japonca'da ‘sekiz tane' anlamına gelen Hachiko adını koydu köpeğine...
Beraberliklerinin sadece bir yıl süreceğini bilmiyordu. Ama o bir yılda dünya tarihine geçecek, kitaplara, filmlere konu olacak bir ilişki yaşadılar.
Safkan Akita cinsi beyaz bir erkek köpek olan Hachiko, her sabah üniversiteye gitmek için evden metroya yürüyen sahibine eşlik etti...
Metronun dış kapısına kadar getirdiği sahibini uğurladıktan sonra da eve döndü.
Çok geçmeden bir akşam üniversite dönüşünde metronun çıkışında Hachiko'yu kendisini beklerken gördü profesör ve çok şaşırdı.
Bu akıllı köpek sahibinin akşam eve dönüş saatlerini hesaplayarak ve aynı yolu kullanacağını düşünerek metronun önüne gitmişti.
Ondan sonraki bir yıl boyunca her sabah sahibini metroya kadar götürdü, her akşam iş çıkışında da metronun önünde karşıladı Hachiko...
Hiç saatini şaşırmadı...
Ama bir akşam metrodan çıkmadı profesör, gözleri metronun kapısında gece boyunca bekledi Hachiko.
Bir sonraki akşam yine yoktu profesör...
Üçüncü akşam metrodan yine çıkmadı...
Dördüncü, beşinci akşam yok yok...
Üniversitede kalp krizi geçirip ölmüştü profesör.
Hachiko her akşam sahibim metrodan çıkacak diye inatla bekledi.
Haftalar, aylar boyunca her akşam Tokyo metrosunun Shibuya istasyonun kapısına gitti...
Tam 10 yıl boyunca...
12 yaşındayken metronun kapısında öldü Hachiko...
Bugün Tokyo'ya gidenler Shibuya istasyonun kapısında yukarıda fotoğrafını gördüğünüz heykelle karşılaşır.
ışte o Hachiko'dur...
Japonlar, sadakat ve insan-hayvan ilişkisinin sembolü olarak ölümünden hemen sonra diktiler bu heykeli...
ıkinci Dünya Savaşı'ndan sonra da unutmadılar Hachiko'yu ve 1948'de yeni heykel yaptılar.
Bugün Shibuya istasyonun o kapısı Hachiko çıkışı olarak biliniyor ve Tokyo'nun en önemli buluşma merkezlerinden biri.
Her yıl Hachiko'nun ölüm yıldönümü olan 8 Nisan'da da bütün hayvanseverler heykelin önünde buluşuyorlar.

 

Etiketler

Ynt: Hikayeler


Vaktiyle birbirini çok seven iki kardeş varmış.

Büyüğü Halil.

Küçüğü ise İbrahim...

Halil evli, çocuklu.

İbrahim ise bekârmış...

Ortak bir tarlaları varmış iki kardeşin...




Ne mahsul çıkarsa, iki pay ederlermiş.

Bununla geçinip giderlermiş.. .

Bir yıl, yine harman yapmışlar buğdayı.

İkiye ayırmışlar.



İş kalmış taşımaya.

Halil, bir teklif yapmış :

İbrahim kardeşim; Ben gidip çuvalları getireyim. Sen buğdayı bekle.
Peki, abi demiş İbrahim...

Ve Halil gitmiş çu val getirmeye... .

O gidince, düşünmüş İbrahim:

Abim evli, çocuklu. Daha çok buğday lazım onun evine

Böyle demiş ve

Kendi payından bir miktar atmış onunkine...

Az sonra Halil çıkagelmiş.

Haydi İbrahim. De miş, önce sen doldur da taşı ambara.

Peki abi.

İbrahim, kendi yığınından bir çuval doldurup düşer yola.

O gidince, Halil düşünür bu defa:

Der ki:

Çok şükür, ben evliyim, kurulu bir düzenim de var.

Ama kardeşim bekâr.

O daha çalışıp, para biriktirecek. Ev kurup evlenecek.

Böyle düşünerek,

Kendi payından atar onunkine birkaç kürek.

Velhasıl, biri gittiğinde, öbürü, kendi payından atar onunkine.

Bu, böyle sürüp gider.

Ama birbirlerinden habersizdirler.

Nihayet akşam olur.

Karanlık basar.

Görürler ki, bitmiyor buğdaylar.

Hatta azalmıyor bile.

Hak teala bu hali çok beğenir.

Buğdaylarına bir bereket verir, bir bereket verir ki...

Günlerce taşır iki kardeş, bitiremezler.

Şaşarlar bu işe...

Aksine çoğalır buğdayları.

Dolar taşar ambarları.

Bugün 'Bereket' denilince, bu kardeşler akla gelir.
Bu bereketin adı: Halil İbrahim bereketidir.

EVİNİZE VE HAYATINIZA HALİL İBRAHİM BEREKETİ DİLERİM
 


Ynt: Hikayeler


Nenenin mektubu

Amanın yavrım, ben öyle duyuyom, o kocuman memleketlerde cicili
bicili, boyalı moyalı, şıngırdak fıngırdak, kirpikleri takma ,saçları
sokma, onlan bunlan düşüp kalkma, gözleri elde, etekleri belde, artanı
da yerde, sıska mıska, şıbıldak gibi bazı, çirkin mirkin hanımlar,
gızlar oluveriyomuş... amanın onlara tutuluveren de, yanıveren de deme
yavrım. alceen gızın soyu sopu belli, saçı sırma telli, eline el
değmemiş, kötü süt emmemiş, sevisi derinde, eti budu yerinde olmalı.
dizine otuttuvedin mi kucağın dolmalı, domuz hem evlenince pazara
kadar değil, mezara kadar varmalı. eee hanım dediğini alaya kattın mı,
koluna taktın mı yakışmalı, duvara attın mı yapışmalı. bu sözlerimi
eyi dinle bakem, bi kulağından sok da öte kulağını tıka, çıkıvemesin
len. senin nazlı eminen ne güne duruyo?
geçenlerde ekmek ediyodum. açcık hamurum kaldıydı. emine gelivedi.
''koley gelsin ninem'' diye artanını da o edivedi sağolsun. maşallah
bi olmuş hopur hopur. dilim dağı taşı gırkbin kere maşallah... amanin
artanı da o edivedikten sonra iki süpürgü çalıvedi avluya, malların
altlarını kürüyüvedi. ben de ah benim ak topanım, gövercinim, kalem
kaşlım, nazlı gülüm, mor zümbülüm, al bürgülüm, bol görgülüm, naha
allah seni allı başlı gelinler edivesin, muradına er, gonca güller
der, naha evlerine sarı sarı buğdeyler yağıvesin deye birçok dualar
edivedim. giderken de senin hesabiyetine şööle ''e gelinim olmecen mi
len?... sarmeştim de iki yaneceğinden şappudu şuppudu öpüvediydim.
amanin misler gibi kokuyo len. ee öpmek falan deyince o gül yüzün
gülüyo de mi? seni gavurun piçi seni! emi güzel yavrım, yokluğun köz
oluyo yüreğimde.

Dün ağşamüstü kırmızı fistanımı geydim de şööle cami duvarına doğru
yukarı çıkıyodum. elimi ardıma kodum. bizim zartlak osman pencereyi
açmış , ben de şööle oturdum. bir de iradyoyu sonuna kadar açtıttırmış
da havaları dinliyon deyyodum.. beni görüvedi, 'nineee!' dedi.
''eeey!'' dedim. ''gel de bi açcık oynayıvee'' dedi. ''beni mi deyyon
a oğlum'' dedim. ''heee'' dedi. ''uleeenn ''dedim, ''benden geçti gari
a yavrım, sen o garını, gıygıdı ibram'ın gızını bi cıscıbıldak soy,
köyün delikanlılarını ünle, onların garşısında böyle şakkudu şukkudu
bi oynatıve!'' iyi dememiş miyim len? sen olmayınca yokluğun köz oluyo
yüreciğimde. gel gari yavrım. yollara bakıttırma, gözümüzden yaş
akıttırma. gel gari yavrım, gel gari! he heey...

Özay Gönlüm
 



Ynt: Hikayeler

:D :D :D süper...

"sen olmayınca yokluğun köz oluyo
yüreciğimde. gel gari yavrım. yollara bakıttırma, gözümüzden yaş
akıttırma. gel gari yavrım, gel gari! he heey..." şurda nedense gözlerim doldu :smiley:

sağol canım :smiley:...
 


Ynt: Hikayeler

ben de çok duygulandım okuyunca.simdilerde pek kalmadı onun gibi insanın yüregine dokunan sanatcılar..
 

Ynt: Hikayeler


Is yasaminda önemli yerlere gelmis bir grup eski mezun arkadas
grubu
üniversitedeki hocalarindan birini ziyarete gitmis. Cesitli
konular
konusulduktan sonra sohbet, isin yarattigi strese ve hayatin
zorluklarina
gelmis. Yasli üniversite hocasi ziyaretcilerine kahve ikram etmek
üzere
mutfaga gitmis ve degisik boy, renk ve kalitede bir cok
fincanin
bulundugu bir tepsiyle geri dönmüs. Kimi porselen, kimi seramik,
kimi cam,
kimi plastik olan fincanlari ve kahve termosunu masaya koyup
kahvelerini
oradan almalarini söylemis. Tüm eski ögrenciler kahvelerini alip
koltuklarina döndügünde hocalari onlara sunu söylemis:
"Farkina vardiniz mi bilmem, zarif görünümlü, güzel, pahali
fincanlarin
hepsi alindi, masada yalnizca ucuz ve basit görünümlü fincanlar
kaldi.
Elbette ki kendiniz için en güzelini istemek ve onu almak çok
normal ama
iste bu demin bahsettiginiz problemlerinizin ve stresin nedeni.
Hepinizin
istedigi fincan degil, kahve iken, bilinçli olarak herbiriniz
birbirinizin
aldigi fincanlari gözleyerek daha iyi olan fincanlari almaya
ugrastiniz.
Yasam kahveyse, is, para ve mevki fincandir. Bunlar yalnizca
Yasam'i
tutmaya yarayan araçlardir, ama Yasam'in kalitesi bunlara göre
degismez.
Bazen yalnizca fincana odaklanarak, içindeki kahvenin zevkini
çikarmayi
unutabiliyoruz."
 

Ynt: Hikayeler

çok sevdiğim ve gerçek odluğu söylenen bir hikayeyide ben paylaşmak isterim.ders niteliğinde..

vakti zamanında,köyün birinde,eli ayağı tutmaz yatalak olmuş belli bir yaşa gelmiş ihtiyarları oğlu yada damadı bir sepete koyar köyün yüksek bir yerinden uçuruma atarlarmış.
bir ailede yine yaşlı bir baba,hasta bakıma muhtaç bir durumda oğlu gelini ve torunuyla yaşıyormuş.
gelin artık sürekli kocasını sıkıştırmaya başlamış.ne zaman gidecek baban,bıktım artık,size bakamıyorumki babana bakayım gibi..
adam babası çok seviyormuş ve öyle birşeyi aklından bile geçirmek istemiyormuş..
babasıda o kadar düşüncel o kadar iyi niyetli bir insanmış ki; oğlum vaktim geldi hadi götür sende beni,ayaklarım tutsa seni yormam kendim giderim buralardan diyormuş..
adamın artık canına tak etmiş eşinin ve birde çevrenin baskısı..
koymuş sepete babasını düşmüş yola..
tepeye geldiklerinde tam sepeti yuvarlayacakken baba ;
oğlum sepetle yuvarlama indir beni gün gelecek o sepet torunuma lazım olacak ziyan olmasın demiş..
adamın tüm dünyası kararmış.babasını alıp eve geri dönmüş.karısından boşanmış.köydeki adet de bozulmuş...
 






Ynt: Hikayeler


Kücük bir kasabanın 4 ayrı mahallesi varmış

Birinci mahallede''EVET AMA'' lar yasıyormuş. Evet ama'lar her zaman ne yapılması gerektiğini bildiklerini düşünürlermiş. Yapma zamanı geldiğinde ise''evet ama'' diye yanıtlarlarmış.Yanıtları hep yanlış olurmuş. Suçu'da başkalarına atmakta ustaymışlar.

İkinci mahallede''YAPACAĞIM'' lar yasarmış. Ne yapacaklarını bilirlermiş. Kendilerini yapacakları şeye adim hazırlarlarmış ama yapacakları sırada şanslarını kaçırdıklarının farkına varırlarmış. Bu mahallede insanların dizleri dövülmekten yara bere içindeymiş. Yasamı ertelememek için verdikleri kararı bile ertelerlermiş.

Üçüncü mahallede yasayan ''KEŞKE'' çilerin hayati algılama güçleri mükemmelmiş. Neyin yapılması gerektiğini daima en iyi şekilde bilirlermiş ama... maalesef her şey olup bittikten sonra.''Keşke'' cilerin de basları hep kanarmış, duvara vurmaktan !..

Kasabanın en yeşil bölgesinde, en güzel evlerin olduğu mahallede ise''IYI Kİ YAPTIM''lar otururmuş. ''Keşke''ciler bu mahallede yürüyüşe çıkar, etrafa hayranlıkla bakarlarmış. ''Yapacağım''lar ''Keşke''ciler ile birlikte bu mahallede yürüyüşe çıkmak ister ama bir türlü fırsat bulamazlarmış.''Evet ama''lar ise mahallenin güzelliğini görmek yerine, ağaçların gölgelerinin yeterince geniş olmadığından,günesin erken saatte dogması gerektiğinden şikayet ederlermiş.

''İyi ki yaptım'' mahallesinde ki insanların kusuru da beyinlerinde mazeret üretme merkezlerinin olmamasıymış.Bu yüzden yasadıkları ortam her zaman güzel, düzenli ve huzurluymuş.

Bu hafta hep beraber " iyi ki yaptım " mahallesine tasınmaya ne dersiniz ?
 

Ynt: Hikayeler


Yaşamın yankısı

Bir adam ve oğlu ormanda yürüyüş yapıyorlarmış. Birden çocuk ayağı takılıp düşüyor ve cani yanıp 'AHHHHH' diye bağırıyor.
İleride bir dağın tepesinden 'AHHHHH' diye bir ses duyuyor ve şaşırıyor.
Merak ediyor ve
- ''Sen kimsin?'' diye bağırıyor. Aldığı cevap 'Sen kimsin?' oluyor.
Aldığı cevaba kızıp - ''Sen bir korkaksın!'' diye tekrar bağırıyor. Dağdan gelen ses 'Sen bir korkaksın!' diye cevap veriyor.
Çocuk babasına dönüp
- ''Baba ne oluyor böyle?'' diye soruyor.
- ''Oğlum'' der babası, ''Dinle ve öğren!'' ve dağa dönüp ''Sana hayranım!'' diye bağırıyor.
Gelen cevap ''Sana hayranım!'' oluyor. Baba tekrar bağırıyor, ''Sen muhteşemsin!''
Gelen cevap; ''Sen muhteşemsin!'. Çocuk çok şaşırıyor, ama halen ne olduğunu anlayamıyor.
Babası açıklamasını yapıyor:
- ''İnsanlar buna yankı derler, ama aslında bu yaşamdır. Yaşam daima sana senin verdiklerini geri verir. Yaşam yaptığımız davranışların aynasıdır. Daha fazla sevgi istediğin zaman daha çok sev! Daha fazla Şefkat istediğinde, daha şefkatli ol! Saygı istiyorsan insanlara daha çok saygı duy. İnsanların sabırlı olmasını istiyorsan sen de daha sabırlı olmayı öğren. Bu kural yaşamımızın bir parçasıdır, her kesiti için geçerlidir.''
Yaşam bir tesadüf değil, yaptıklarınızın aynada bir yansımasıdır.
 




Gezenbilir bilgi kaynağını daha iyi bir dizin haline getirebilmek için birkaç rica;
- Arandığında bilgiye kolay ulaşabilmek için farklı bir çok konuyu tek bir başlık altında tartışmak yerine veya konu başlığıyla alakalı olmayan sorularınızla ilgili yeni konu başlıkları açınız.
- Yeni bir konu açarken başlığın konu içeriğiyle ilgili açık ve net bilgi vermesine dikkat ediniz. "Acil Yardım", "Lütfen Bakar mısınız" gibi konu içeriğiyle ilgili bilgi vermeyen başlıklar geç cevap almanıza neden olacağı gibi bilgiye ulaşmayı da zorlaştıracaktır.
- Sorularınızı ve cevaplarınızı, kısaca bildiklerinizi özel mesajla değil tüm forumla paylaşınız. Bildiklerinizi özel mesajla paylaşmak forum genelinde paylaşımda bulunan diğer üyelere haksızlık olduğu gibi forum kültürünün kolektif yapısına da aykırıdır.
- Sadece video veya blog bağlantısı verilerek açılan konuların can sıkıcı olduğunu ve üyeler tarafından hoş karşılanmadığını belirtelim. Lütfen paylaştığınız video veya blogun bağlantısının altına kısa da olsa konu başlığıyla alakalı bilgiler veriniz.

Hep birlikte keyifli forumlar dileriz.


GEZENBİLİR TV

GEZENBİLİR'İ TAKİP EDİN

Forum istatistikleri

Konular
103,988
Mesajlar
1,526,855
Kayıtlı Üye Sayımız
166,736
Kaydolan Son Üyemiz
S_Erdem

Çevrimiçi üyeler



Geri
Üst