Hırvatistan’ın Denizi Güzel, Yemeği Vasat

  • Konuyu Başlatan: Konuyu başlatan gezmen Tarih:
  • Başlangıç tarihi Yazılan Cevaplar:
  • Cevaplar 3
  • Okunma Sayısı: Görüntüleme 4,436

gezmen

Karavan Yönetim
Mesajlar
4,757
Tepkime Puanı
78
Yer
Akhisar
Milliyet Pazar'dan alıntıdır.
Cavid Sezen
--------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

Hırvatistan'ın denizi güzel, yemeği vasat

CEM DİZDAR cem.dizdar@milliyet.com.tr
güncellenme zamanı 19.7.2009

[attachment=1]
Dubrovnik kalesiyle, şehriyle görülesi bir yer. Ama bir daha gider miyim, emin değilim. Gelecek tekliflere bağlı!

Bir hafta boyunca Adriyatik kıyılarının en güzel koylarında denize atladık, köylerinin pansiyonlarında yattık. Uyarı: Hırvatistan’da ne gece hayatı var ne de sebze yemeği

Epeydir aklımdaydı ama Hırvatistan’a ayırmıştım, şu cümleyle başladı: “Nasıl bir insanım?” Arkası, çorap söküğü gibi geldi. Mehmet Eroğlu’nun “Fay Kırığı” üçlemesinin ilk kitabı “Mehmet”, üçüncü gün Adriyatik’in binlerce güzel koyundan sadece biri olan Primoşten’e üç kilometre kala “sığındığımız” Apartmani Babacic ’in kumsalında bitti.
Giriş cümlesini çalarak başlıyorum: “Nasıl bir ülke Hırvatistan?”
Eskiden her metresine bayıldığım ama artık kıyılarına küskün olduğum Karadeniz kadar güzel bir coğrafyada 1500 kilometreye yakın yol yaptık yedi günde iki kişi. Pula yarımadası hariç ülkenin Adriyatik kıyısının neredeyse tamamını aştık. Üç büyük kent Zagrep, Rijeka ve Split’in dışında kaç kent, kaç köy, kaç koy gördük hatırlamıyorum.
Pahalı otellerde kalmadık, lüks lokantalara gitmedik, hepimiz kadar iyi insanlarla tanıştık, damak tadımıza uymayan yemekler yedik, “bizim kahvaltı ”dan edemedik, beğenmediğimiz kırmızı, tamamını beğendiğimiz litrelerce beyaz şarap içtik. Yolu şaşırdık, patlak tekerle boğuştuk, 40 avro “çarpmak” isteyen Rent a Car’cı gençle bir saate yakın ağız dalaşına girdik. Yani bu ülkede neyle karşılaşıyorsak, Hırvatistan’da da benzeri mutluluklar / sıkıntılar yaşadık.

Avro ver, kuna al
Zagrep’ten kiraladığımız avuç içi kadar otomobille Krk Adası’na doğru -yanlış yazılmadı, üç sessiz harf yan yana- otobanda ilerlerken geçtiğimiz ulu ormanlar, “Yüzüklerin Efendisi ”nde güç yüzüğünü Mordor’a taşıyan Frodo Baggins’in yolu üzerindeki ulu ormanları andırıyordu. Akşam üzeri klimayı kapatıp camı açtık bir ara. Fotosenteze hazırlanan ormanın yaydığı keskin koku genzimizi yaktığında, “Burası da aynı dünyaysa, biz nerede yaşıyoruz?” dedim yan koltukta oturan hanımefendiye.
Krk, iki görkemli köprüyle ana karaya bağlı zarif bir ada. 7 avroya yakın bir para ödeyerek giriliyor adaya.
Hırvatistan’a gidecekler için bu “ödeme” meselesi önemli. Benzinciler hariç her yerde euro kabul ediyorlar ama para üstünü ülkenin parası kuna ile ödüyorlar. Avro hesabı şöyle yapılıyor: Kuna bölü üç, eşittir TL, bölü 2,2... Görüldüğü gibi karışık değil! Siz de garsonların yaptığı gibi cep telefonlarının hesap makinasını kullanabilirsiniz.
Yöntemi çabuk kavrayanlar için ucuz bir ülke sayılır Hırvatistan. 60 avrodan başlayıp Rixos gibi fiyatını merak bile etmediğim oteller gereksiz bence. Çünkü kapılarında “zimmer”, “kamere”, “sobe” yazan binlerce “apartmani” var yollarda. Kıyılara gidecekler için önerim kentlerde değil köylerde kalmaları. Klimalı, gayet temiz banyo / tuvaletli, mis gibi çarşaflı binlerce ev sizi bekliyor. Biz üç tanesinde kaldık, üçünün de sahibi çarşafları kadar temiz üç kadındı.
Her yerleşimde ‘turizm büro’ları var, isteğinizi sıraladığınızda alternatifleri öğrenebiliyorsunuz. Yine de önerim, yatak işini öğleden önce ayarlamanız. Çünkü öğleden sonra ülkeye rehavet çöküyor, millet hayattan el etek çekiyor.
Otel için büyük takıntılarınız yoksa “üç yıldızlı”lar gayet iyi. “Müşkülpesent değilim, senin gibi temiz banyo, temiz çarşaf yeter” diyorsanız Dubrovnik’te kaldığımız Sumratin Otel ayarı mütevazı yerler işinizi görür. Ayrıca bu tür otellerde insanı içine alan bir samimiyet de vardır ki, tatilde bundan daha önemli bir şey yoktur derim.

Yemek beklentisini aşağı çekin
Koylara yukarıdan bakınca insanda yüzme değil, içme isteği uyanıyor. O kadar çekici... Dubrovnik’ten Rijeka’ya kadar “Bu deniz bu ülkeye yakışmamış” diyebileceğiniz bir metre yer bulamayacağınıza iddiaya girerim. Kumsallarıyla, suyun kıyısına pusuya yatmış ormanlarıyla, bir merdiven kolaylığında kullanışlı hale getirilmiş kayalarıyla gezegendeki en iyi denizlerden.
Kum sevenler için, koyların dip bölümleri kumsal. Kenarları ise, benim gibi kayadan atlama konusunda enteresan teknikler geliştiren “sahil çocukları”na uygun.
Ülke coğrafi olarak güzel, lakin yemek? Gurme bir kişilik sayılmam hatta yemek bile ayırmam ama bir tür Alman / İtalyan melezi olan “Hırvat mutfağı”, ki buna mutfak demek doğru mu emin değilim, en azından bana göre değildi. Her yerde yemekler üç aşağı beş yukarı aynı. Üç restorandan birisi pizzacı, biri balıkçı, öteki “İtalyan / Alman füzyonu”. Et olarak daha çok domuz ağırlıklı, balıkları ise Türkiye ortalamasının hayli altında. Balıklar yavan, yapılışları ise beceriksiz. Söylemesi ayıp, bir deniz ürünlü spagetti yedim, ben utandım... O kadar yani. Aynı şekilde, nasıl beceriyorlarsa deniz ürünlü risottolar bile vasat.
Sıkı durun! Bütün masalarda mutlaka sirke ve yağ bulunuyor ancak yağ bildiğiniz ayçiçek yağı! Zeytinyağı istediğinizde bir çok restoranda para ödemek zorundasınız. Akdeniz’in burnunun dibinde zeytinsiz, zeytinyağsız bir hayat, gerisini varın siz düşünün. “Sebze yemeği yoktu” dersem başım ağrımaz, yoktu. Koca ülkede ne bir koyun ne de inek gördüm. Ama “İnek çıkabilir” tabelası vardı Allah için...

Saat 10, yatağa kon
Gelelim “Adriyatik akşamları”na... Yedi gün altı gece geçirdiğim Hırvatistan’da sürekli radyo dinledim. Ülke şarkılarının ortalaması, Eurovision yarışmalarındaki “ikinci sınıf” şarkılar gibi; Alman / Avusturya / İtalya tarzına “rock altı pop” uyarlama! İyi sesler dinledim ama “Çok iyi” diyebildiğim tek şarkı olmadı.
Tuhaf, saat 22.00 (yazıyla on) oldu mu millet yavaş yavaş çekiliyor evlere, gençler bile. Dubrovnik sokakları 23.00 sıralarında tamamen kedilerin egemenliğine geçiyor. Belki cuma-cumartesi aksiyon vardır, onu bilemiyorum. İki-üç bardan müzik yükseliyordu, bir ikisine kafayı uzatıp baktım içerde üç-dört kişi biralıyordu, hepsi o. Diyeceğim o ki, iyi yemek gibi “gece hayatı” beklentisini de bir kenara bırakmalı gidecekler.
Ülkedeki gözde turizm aracı karavan. Bütün kıyı boydan boya “karavan kampı” desem abartmış olmam. Ve orta boy yerleşim yerlerinin üçte birinde irili ufaklı marinalar var. Yakın gelecekte Akdeniz’in “mavi yolculuk” rotasının Hırvatistan kıyıları olacağını tahmin etmek için kahin olmaya gerek yok. Çünkü tekneciler için hakikaten hem çok güzel koylar hem de yüksek lojistik destek var... Tabii, en şahanesi bütün kıyıları motosikletle geçmek olurdu, ki benim gibi düşünen yüzlerce motosiklet gördüm yollarda.
Ve final... Çok güzel bir ülke Hırvatistan. Tahmin ediyorum ki Bosna-Hersek, Karadağ, Sırbistan, Makedonya, Slovenya, Kosova da öyledir. İnsan bütün bu güzelliklerin içinden geçerken “Yugoslavya gibi bir ülkeye ne yaptınız böyle?” demekten kendini alamıyor...


[attachment=2]

Dubrovnik’te çevreye küçük bir “dalış sunumu” yaptım. Birlikte gittiğimiz hanımefendiyi utandıran ama üstünlüğü tartışılmaz tekniklerle kayalardan atlarken, vücut kitle endeksinin hesaplanmasında kullanılan “su taşırma” yöntemini bile uyguladım. İki arkadaşım daha olsa her koyu kısa sürede “özelleştirirdik” eminim.

[attachment=3]

Zagrep’te özellikle gece araba kullanırken tramvaylara dikkat derim. Bir gece ellerinden zor kurtuldum.

fft17_mf319886.jpg


fft16_mf319883.jpg


fft16_mf319885.jpg
 

Etiketler
Ynt: Hırvatistan’ın Denizi Güzel, Yemeği Vasat

Yerinde bir tespit.

Hırvatistan'ın kendine ait bir mutfağı yoktur. Anca öyle İtalyan gibi mutfakları sahiplenmiştir... Ve tabiki Boşnak köftesini ''çevapi''. :smiley: Ama, onu da doğru düzgün yapamıyorlar. O yüzden sakın yemeğe kalkmayın eğer Hırvatistan'a giderseniz.

Deniz arıyorsanız, denizi o güzeldir, onun için gidilir.
 

Ynt: Hırvatistan’ın Denizi Güzel, Yemeği Vasat

Biri çevapi mi dedi? Hani nerde? Çabuk getirin. :smiley:
Şaka bir tarafa bugüne kadar yediğim en güzel köfteydi.
 

Ynt: Hırvatistan’ın Denizi Güzel, Yemeği Vasat

Hırvatistan'ın denizi seyirlik. Gerçekten nefis bir manzara. Ancak yüzmek için önermem. Antalyalı olduğumdan, Konyaaltı, Lara, Phaselis plajlarında denize girdiğimden midir nedir, başka hiç bir denizi yüzmek için beğenmez oldum. Dubrovnik'ten tekneyle çıktığımız adalar turundaki yüzme molasında denize girelilm dedik ama Konyaaltı aklıma gelince, azıcık yüzüp vazgeçtik.
 

Gezenbilir bilgi kaynağını daha iyi bir dizin haline getirebilmek için birkaç rica;
- Arandığında bilgiye kolay ulaşabilmek için farklı bir çok konuyu tek bir başlık altında tartışmak yerine veya konu başlığıyla alakalı olmayan sorularınızla ilgili yeni konu başlıkları açınız.
- Yeni bir konu açarken başlığın konu içeriğiyle ilgili açık ve net bilgi vermesine dikkat ediniz. "Acil Yardım", "Lütfen Bakar mısınız" gibi konu içeriğiyle ilgili bilgi vermeyen başlıklar geç cevap almanıza neden olacağı gibi bilgiye ulaşmayı da zorlaştıracaktır.
- Sorularınızı ve cevaplarınızı, kısaca bildiklerinizi özel mesajla değil tüm forumla paylaşınız. Bildiklerinizi özel mesajla paylaşmak forum genelinde paylaşımda bulunan diğer üyelere haksızlık olduğu gibi forum kültürünün kolektif yapısına da aykırıdır.
- Sadece video veya blog bağlantısı verilerek açılan konuların can sıkıcı olduğunu ve üyeler tarafından hoş karşılanmadığını belirtelim. Lütfen paylaştığınız video veya blogun bağlantısının altına kısa da olsa konu başlığıyla alakalı bilgiler veriniz.

Hep birlikte keyifli forumlar dileriz.

BENZER KONULAR



GEZENBİLİR TV

GEZENBİLİR'İ TAKİP EDİN

Forum istatistikleri

Konular
104,091
Mesajlar
1,528,528
Kayıtlı Üye Sayımız
166,829
Kaydolan Son Üyemiz
Lukes

Çevrimiçi üyeler

SON KONULAR



Geri
Üst