Ynt: Hurghada Liveaboard Dalış Gezisi (12-21 Kasım 2010)
Uçakta yarım saat kadar uyuya kalmışım. Uçağın kalktığını hissetmemişim bile. Bi lokmacık uyku ilaç gibi geliyor bana. Uçak iniyor nihayet. 2,5 saat vaktim var Hurghada uçağına binmek için. Pasaport kontrolden geçip havaalanının içine dalıyorum. Hiç bir şey yemedim saatlerdir. İnanılmaz acıkmışım. Hurgaha havaalanı diğerlerinin yanında inanılmaz modern bir yer. Sanki aynı ülkede değilim.
Kahve içebilceğim bir yer arıyorum sabırsızca. Ve işte o en güzel an. Çikolatalı kek, mozarella peynirli sandviç ve kafe latte. Hemen sipariş veriyorum. Sandviç ısınana kadar kahvemi veriyorlar. Sabırsızca bir yudum içiyorum. İnanılmaz bir keyif (kaşınan kulağını kulak çubuğu ile kaşımak kadar keyifli), yüzümü gören garson gülümsüyor. Muhtemelen benim ağız da kulaklara fiyonk olmuş keyiften. Neyse benim siparişler geliyor. Kendimi deri bir koltuğa atıyorum ve başlıyorum çikolatalı kekimi tırtıklayıp, kahvemi içmeye. Sonra gözüm sandviç falan görmüyor zaten. Kahvaltıdan sonra biraz turlayıp tekrar uçağa binmek üzere aprona gidiyorum. İnanılır gibi değil ama artık Hurghada uçağındayım
Saat 12:00 gibi iniyor uçak ve valizleri alıp atıyorum kendimi dışarı. Öğlen olmuş, güneş gökyüzüne tırmanmış ve hava 32 derece olmuş. Turu düzenleyen arkadaş dalış firmasından rica etmiş, araba göndertmiş. Elinde bir pankart beni bekleyen biri var. Gözlerim ışıl ışıl oluyor ismimi görünce. 36 saat olmuş ben evden çıkalı. Son derece yorgunum. Neyse biniyoruz arabaya turizm şirketinin ofisine gidiyoruz. Ben valizleri bırakıp atıyorum kendimi dışarı. Benden önce gelen arkadaşlarımı arayıp nerede olduklarını öğreniyorum. Hemen soluğu onların yanında alıyorum tabii
Birlikte dolanıp Hurghada’ yı tanımaya çalışıyoruz. Ben hemen alıyorum elime haritayı bakıyorum neler var neler yok. Haritada marina dikkatimi çekiyor hemen. Arkadaşları ikna edip elimde harita marinayı arıyorum. Neyse ki çok zorlanmadan buluyoruz marinayı, Port Souk.
Çok fazla tekne olmamasına rağmen ahşap yelkenliler çok hoş görünüyor. Bir iki tanesinin fotoğrafını çekiyorum. Sonra baktık ki yorulduk, bira içelim bari diyoruz.