Önce kaleye gittik. Buraya “Kalemegdan” deniyor. Yani adından anlaşılacağı üzere “kale meydanı” demek olsa gerek. Kale iç ve dış kaleye sahip. Kale duvarları heybetli. Kalenin dışında bir hendek ve içinde de büyük, ağaçlık yemyeşil parklar var.
Belgrad kalesi içi içe iki kaleden oluşuyor. Zindan Kapı'dan sonra bir kapıya daha ulaşıyoruz. Despot Stefan veya Dizdar Kule olarak anılan kule 1405 yılında yapılmış. Gezi esnasında bundan haberimiz yoktu ama burası “Halk Gözlemevi” olarak kullanılıyormuş. Burada 11cm mercekli ve 20cm aynalı teleskop da varmış. İnternetten öğrendim, doğruluğunu bilemiyorum. Gözlemevine ilave olarak kalemaydanında planetaryumları da varmış. Bu konuda Sırplara helal olsun diyorum.
Kale epey güzel manzaralı bir yere kurulmuş. Sava ve Tuna nehirleri hemen kalenin önün de buluşuyorlar. Solumuzdan gelen Sava nehri, kuzeyden gelen Tuna nehrinin daha da büyümesini sağlıyor. Kale yakınlarında da eski eser olduğunu düşündüğümüz yapılar yer alıyor.
Eski eserlerden birisi de Planetaryum binası. Planetaryum kalenin hemen altındaki düzlükte yer alıyor. Bir bakışta anlaşılacağı üzere, burası orjinalde bir Türk hamamı. Planetaryum, 18. yüzyılda Türk hamamı olarak kullanılan bir binaya yapılmış. Uzunca bir zamandır da planetaryum olarak kullanılıyormuş. Planetaryum nedir sorusunun yanıtı ise, gökcisimlerinin kubbeli bir yapı altında tavana yansıtılması şeklinde yapılan bir gökyüzü similasyon çeşidi. Bu sayede takımyıldızlar ve gezegenler hakkında görsel bir eğitim verilebiliyor.
Hamamdan nehre doğru görülen yapı, Charles VI (veya Carlo VI) kapısıymış. Bu kapı 1736 yılında, kale Avusturya'lılar tarafından Osmanlıların elinden alındığı için yapılmış. Ama kapı yapıldıktan iki yıl sonra Belgrad, tekrar Osmanlıların eline geçmiş. Kapının ilerisinde görülen kule ise, Nebojsa kulesiymiş. Bu kule, su kulesi olarak nehrin yanında inşa edilmiş ama Türkler hapishane olarak kullanmışlar. Kalenin altında görülen eserlere ancak kaleden tepeden bakmakla yetiniyoruz. Ne yazık ki detay gezmek için fazla zamanımız yok.
Hunyadi Taşı olarak bilinen taş, 1456 yılında Belgrad'ı savunanlar ve Janos Hunyadi için yapılmış. 1456 yılında neler olmuştu diye bakarsak; Fatih Sultan Mehmet Belgrad kalesini kuşatmış, kalede savunmada olan Janos Hunyadi ve ordusu aniden saldırıp Osmanlı ordu karargahını ele geçirmiş. Fatih Sultan Mehmet bu saldırıyı yaralanarak atlatmış ama sonuçta geri çekilmek zorunda kalınmış. Daha önce Belgrad, 1444 yılında 1. Mehmet tarafından da kuşatılmış. Kalenin alınması ise, ancak 1521 yılında gerçekleşmiş. Bunun anısına bu taş dikilmiş.
Kalemeydanın ortasında, Mora Fatihi Damat Ali Paşa Türbesi bulunuyor. Türbenin kitabesine göre türbe, 1716'da Petrovaradin savaşında şehit olan Tepedelenli Selim ve Çeşme'li Hasan Paşanın mezarlarını barındırıyormuş. Türbe 2001 yılında Türk Büyükelçiliğinin katkılarıyla restore edilmiş.