Ynt: Lada mı, Vitara mı, Discovery mi, Hangi Aracı Almalıyım ?
Uzun bir aradan sonra herkese tekrar selamlar.
Arkadaşlar, yaklaşık bir buçuk ay önce sonunda Foça’dan Keşan’a taşındık. Mekânı yaklaşık 11 sene önce buradaki köylülerin yardımlarıyla yaptığımız için evlerde yıllar içindeki yıpranmalardan dolayı ciddi tadilatlar yapılması gerekiyordu. Bu arada yeni bir inşaat yapımına da başlandı. Bu nedenle uzun bir süredir buradaki tadilatlarla ve inşaatlarla(garaj ve yeni bir ev) uğraşmaktayız. Burası biraz mahrumiyet bölgesi olduğu için ustaları getirmek ve iş yaptırmak biraz zahmetli oluyor. Aynı zamanda burada yağmurlar aralıklarla-daha iki gün önceye kadar- yağmaya devam ettiği için araç giriş çıkışları da hep kesintiye uğramak zorunda kaldı. Bu nedenle malzeme ve usta getirmek daha bir meşakkatli hale geldi. Fakat uzun bir zamana yayılmış olsa da yine de istediğimiz tadilatları gerçekleştirdik ve gerçekleştirmeye devam ediyoruz.
Bu arada burada Türkcell’in 3G hizmeti olan Vınn’ını kullanarak sınırlı bir şekilde internete bağlanabiliyoruz. O nedenle her zaman kullanamıyorum interneti. Duvarlar 50 cm taş olduğu için evin içinden çekmiyor. Camın dışında sinyali çeken sabit bir yer bulduk ve uzatma aparatıyla evin içinden laptopa bağlanıp bağlantı kurulabiliyor. O nedenle internette eskisi gibi sık dolaşamıyorum, bilginize sunulur.
Buradaki yağmurlar sayesinde aracımı bu koşullarda da deneme imkânım oldu. İzmir’den ayrılmadan Işık oto’da aracın son bakımlarını yaptırmıştım. Oradaki servisteki arkadaş bana arazi vitesini göstermişti ve arazi vitesine alırken N konumunda alacağımı ve arazi vitesinden çıkarken de aracı geri geri gidip arazi vitesinden çıkana kadar yaklaşık 2m gidip öyle normal vitese geçmem gerektiğini ısrarla söylemişti. Eğer böyle yapmazsam şanzımanı dağıtacağımı söylemişti. Bende burada yağmurlar yağınca kara kara düşünmeye başladım ve söylediği gibi yapmaya cesaret edemedim ve bilen birinin yanında denemek istedim. Buradaki bir arkadaştan yardım alarak aracı 4H konumuna getirerek kullanmaya başladım. Onunda 4 çeker bir cipi var, sanırım markası Land Rover ve otomatik vites. O da benim aracı biraz denedikten sonra benim aracı 4H konumuna getirdi ve bana sürekli bu konumda kullanmamı söyledi. Bu konumda araç çok daha performanslı gidiyor. Gaz çok daha hassas hale geldi. Hakimiyeti daha zor oldu benim için fakat araç sanki yere daha sağlam basıyor, daha iyi tutunuyor. Savrulma olayı azaldı. İlk izlenimlerim bunlar. Arkadaşa Suzuki servisinde bana söylenen şeyi söylediğimde yok öyle bir şey, sen yanlış anlamışsındır dedi. Yani aracı arazi vitesinden çıkarmak için geri geri bir miktar gitmeme gerek yokmuş. O da benim yanımda geri geri gitmeden aracı arazi vitesinden çıkarıp normal viteslere geçirdi. Ben de şaşırdım, acaba servisteki arkadaş başka bir şey söyledi de ben mi yanlış anladım diye.
Arkadaşlar şimdi araç halen 4H konumunda ve ben normal viteslere geçmede tereddütteyim. Ve ben yanlış bir şey yapmayayım, emin olayım diye sizlere de bir danışayım dedim. Arazi vitesi ve farklı konumları hakkında bilgi verecek arkadaşlara şimdiden teşekkürler.
Aracı yağmurlarda patika yolda 4H konumunda kullandığımda bozuk yollardan biraz maceralı bir şekilde de olsa geçti. Eğer çamurlu kaygan yollarda direksiyon hâkimiyetim daha iyi olsaydı araç hiç zorlanmadan bozuk yollardan çok daha rahat geçebilirdi kanaatimce. Fakat bildiğiniz gibi benim acemiliğim halen devam etmekte. Mesela çamurlu kaygan yolda giderken araç arkadan sağa kaydırıyor, benim, direksiyonu aniden kayış yönünün tersine yani sola çevirmem gerek. Ben bu durumları çözene, direksiyonu toparlayana kadar baya bir heyecan yaşadım tabi. Foça’da direksiyon dersi aldığım Halit Bey’in bana anlattığı bilgiler sayesinde biraz biraz olayı kavramaya çalışıyorum. Bu arada aracı Foça’dan Halit Bey ile birlikte mekâna getirdik. Foça’dan Bergama çıkışına ve Gelibolu’dan Keşan’a kadar aracı ben kullandım. Yaklaşık 80-90 km ile yol aldım. Halit Bey’i de burada iki gün misafir ettim ve bana burada biraz pratik yaptırdı. Bu sayede benim için iyi bir geçiş oldu. Keşan Migros’tan eve kadar olan yolu artık ezberlemiş bulunuyorum. Halit Bey’i yolcu ettiğim gün Migros’a gidip alışveriş yapayım dedim. Onsuz ilk uzun tecrübem olması bakımından heyecanlıydım. Migrostan alışverişimi yapıp yanımdaki bir arkadaşımla araca döndüğümüzde bir baktık aracın bir lastiği inmiş. Ben içimden kara kara “şimdi ne yapacağız, Tanrım bu olay tam da bugün olmak zorunda mıydı?” diye düşünürken arkadaşım hemen yedek lastiği takmaya karar verdi. Tam yedek lastiği çıkarmış takacakken bir dolmuş şöförü yanımıza yaklaşıp yardımcı olabileceğini söyledi. Yanında lastik şişirmek için pompa vardı. Yaklaşık bir buçuk km ötedeki benzincide lastikçi olduğunu ve lastiğin bizi oraya kadar idare edeceğini, lastiği orada yaptırabileceğimizi söyledi. Lastik şişirildikten sonra biz yola koyulduk ve söylediği gibi lastikçide lastiği tamir ettirdik. Ücreti 15 tl tuttu. Bu olaydan sonra arabada kesinlikle bir lastik şişirme pompası bulundurmaya karar verdim. Fakat bu konuda sizin tavsiyelerinizi bekliyorum.
İlk maceram buydu. İkinci maceram kaza denemeyecek basit bir olay. Keşan’a her çıkışımızda merkezde aracı park etmek için sürekli gittiğim bir otopark var. O otoparka aracı ve anahtarlarını bırakıyorum. Arabanın anahtarlarını neden bırakıyorsun diyebilirsiniz. Bunun sebebi otoparkın küçük olması ve diğer araçların giriş çıkışı için araçları başka yerlere çekmeleri gerektiği. Bu günlerden birinde otoparkçı, aracımın yerini değiştirip iki aracın tam arasına dar bir boşluk kalacak yere park etmiş.. Ben de aracıma bindim ve geri vitesle geri yapıp sol geri ile yola çıkmayı planlıyordum. Geriye bakarken aracın ön tamponu sağ yanımdaki kartal marka araca dayandı. Baktım araç geri gitmiyor, biraz zorladım. Aracımın burnunun araca dayandığını sonra fark ettim ve o sırada otoparkçı “hop hop” diye bağırarak yanıma koştu. Ben tabi kafamdan aşağı kaynar sular inmiş vaziyette araçtan çıktım ve otoparkçı araca verdiğim zararı gösterdi. Aracın sağ tarafında benim tamponun dayandığı yerde metal rengi gözüküyordu. Hafif, neredeyse iki el genişliğinde bir alanın boyası çıkmıştı. Aracın sahibi bulundu ve faturasını ödeyeceğimi, acemi şöför olduğumu, kusura bakmamasını falan söyledim. Adam çok anlayışlı biri çıktı ve hiç sorun etmedi. Otoparkçı daha sonra zararın 160 tl tuttuğunu söyledi bana. Bende otoparkçıya cep telefonumu bıraktım ve adamın beni araması gerektiğini söyledim. Otoparkçı işgüzarlık yapmasın diye zararı direk adama ödemek istedim fakat adam beni daha aramadı. İkinci maceram da bundan ibaret.
Köyde ders verdiğim kız çocuklarıyla bozuk patika yollardan ormana gittik. Yolun kenarlarında çalılar olduğu için aracın boyasını biraz çizdirdim fakat çizilmesi hiç önemli değil benim için. Ve size aşağıda ormandan çekilmiş bir fotoğrafı yolluyorum. Şimdilik bu kadar yazıyorum. Sizleri maceralarımdan haberdar edeceğim. Güzel dileklerini ileten tüm arkadaşlara ve hepinize kazasız belasız, sevgili günler diliyorum…
[attachment=1]
[attachment=2]
[attachment=3]