Sevgili dağcı dostlar,
Takip ettiğiniz gibi TDF başkanlık seçimi, dağcıların uyarılarının ve taleplerinin dikkate alınmadığı bir sonuçla bitti. Bunda ne yazık ki ben dahil, benim kuşağımın dağcılarının payı çok büyük. Biz 9 yıl önce bürokrasi, yönetmelikler, GSGM gibi çok az bilgi sahibi olduğumuz konularda meydanı boş bırakıp, daha doğrusu Alaattin Karaca’nın kendinden önceki başkanlar gibi daha iyi niyetli davranacağını umarak, sadece sevdalı olduğumuz dağlarla dağcılığı yaşamayı tercih ederken bugünlerin de tohumlarını ekmişiz.
Ne yazık ki Alaattin Karaca zannettiğimiz gibi iyi niyetli çıkmamış ve dağcıları ikiye bölerek hiç beklemediğimiz bir politika gütmüş ve kendinden önceki başkanların yaptığını yok sayarak ve o dönemlerde yetişen dağcıları dışlayarak, sanki Türkiye’de dağcılık 1997 yılında başlamış gibi davranarak yavaş yavaş kendi dağcı kitlesini yaratmayı tercih etmişti. İlk dönemlerde bu durum fazla sıkıntıya yol açmamıştı ama zaman zaman yaptığı iddialı denemelerle ileride büyük sorunlar çıkarabileceğinin sinyallerini de vermişti.
1 ay kadar önce yapılan Kadir Has Üniversitesi buluşmasında bu endişeler nedeniyle, dağcılar bir ortak bildiri hazırlamış ve gereğinin yapılabilmesi için de, günün koşullarında en uygun kişi olarak benden bu görevi istemişti. İlk değerlendirmeler bile bunun bir imkansız görev olduğunu açıkça göstermiş olsa dahi, yaradılışımız gereği, sporumuz gereği bir romantik tarafımız da var, buna bir de meydanı boş bırakmış olmanın ve bugünkü sonuçlarda sorumluluğum olduğunu da düşünmemi ekleyince, kendi adıma büyük bir risk olduğunu bile bile en azından denenebilir olabileceğine karar vermiştim. Sonraki süreci zaten biliyorsunuz.
Benden istenen sanki yeteri kadar zor ve ağır bir sorumluluk değilmiş gibi, bir yandan da, ortak idealler ve doğrular adına bile, geçmiş hesapları kapatamayan bir grup dağcının ağır baskı ve karşı kampanyaları ile de uğraşmak zorunda kaldık. Bugünkü sonuçta etkileri yok sayılabilecek kadar az olmasına rağmen, tamamen kişisel sebeplerle ortak davaya karşı tutumlarının hemen hepimizi rahatsız ettiği ve gereksiz yere zorladığı bir süreç yaşattılar bize. Ne diyebilirim ki, herkes kendi vicdanı ile başbaşa kalacak sonuçta.
TDF’yi “bizden ve bizden olmayan” anlayışından kurtarmak isterken, yeni yönetim kurulunun daha da ağır bürokratik ve siyasi bir yapıya dönüşmesine yol açtık. Sporu ayrımcılıktan ve siyasetten uzak tutmayı hedefleyerek bir bayrak gösterdik, ama karşımıza çok kalın bir siyasi duvar örülmesine yol açtık. Bunu elbette ki hedeflememiştik ama anladığım kadarıyla Allattin Karaca kendini sağlama alabilmek ve bürokrat ve siyasi kanattan destek bulabilmek amacıyla yönetim kurulundaki dağcıların önemli bir bölümünü bu tür isimlerle değiştirmek ihtiyacı hissetmiş. Bu durumun spora bir takım kazançlar ve yeni açılımlar getireceğini ummak istiyorum, ancak yine de arzu ettiğimiz dağcılığa ve TDF’ye uzak düşeceğini düşünüyorum.
Genel kuruldaki hava benim anlayışıma göre son derece kötü ve rahatsız ediciydi. Alaattin Karaca projelerini anlatacağı yerde ağır hamaset kokan konuşmasının önemli bir bölümünde bana, bir de nereden ihtiyaç hissettiyse AKUT’a hakaret etti, bir dolu iftira atmayı da ihmal etmedi, üstüne üstlük bir de alkış aldı bol bol bu yüklenmeleri için. O kadar ki hangi birini düzelteceğimi bilemedim, zaten divan başkanı, aynı zamanda onun listesinden yönetim kurulu adayı bu fırsatı da vermedi. Seyhan Çamlıgüney’in konuşması ise ciddiyetten ve yaratıcılıktan çok uzaktı, delegelerin de ilgisini çekemedi zaten.
Sonuçta biz olması gerektiği gibi, sizin benden istediğiniz gibi, bize yakışacak şekilde derdimizi, projelerimizi anlattık, karşılığında da herkesin içinde dünyanın hakaretini yedik. Kötü geçeceğini tahmin ediyordum ama bu kadar seviyenin bozulacağını düşünmemiştim. Hala fazla idealist kalıyoruz bu oyunlarda. Keşke bir fırsatınız olsa da konuşma metinlerini okuyabilsek, izleyebilsek. Bu kayıtları bulma şansımız varsa paylaşılmasını isterim camia ile...
Sevgili arkadaşlar, bu durumdan üzüntü duyduğumu gizlemeyeceğim ama onursuz bir kazanmayı onurlu bir kaybetmeye her zaman tercih ederim. Buna benzer bir sonuca zaten hazırlıklıydık, bu anlamda bir pişmanlığım yok, benden isteneni yerine getirmiş olmanın iç huzurunu yaşıyorum. Herşeye rağmen içerisini anlama şansımız oldu ve Kadir Has’taki ortamla ne uzaktan ne yakından alakası olmayan bir havanın olduğu bir mecrada dağcılığa sahip çıkmanın, bu şartlarda çok ama çok zor bir iş olduğunu anlamış olduk. Delege sisteminin adil temsilden uzak olduğunu zaten biliyorduk ama bütün bu süreçte beni en çok şaşırtan GSGM’nin Alaattin Karaca’ya açık olarak destek vermesi oldu. Bizden başka herkes siyaset kurdu olmuş bu ülkede ve herşeyi siyasi yakınlıklar ve ortaklıklar üzerinden kurgular hale gelmiş. Bu saatten sonra ne biz onları anlayabiliriz ne de onlar bizi. Biz onlara göre gerçek olmayan bir idealizmle yaşıyoruz, onlar bize göre hemşehriciliğin, yandaşlığın en ucuz güdüleriyle hareket ediyor. Arada kaynayan da Türk Sporu oluyor. Atletizmde, halterde, futbolda dopingleri, skandalları, maç satma hikayelerini duyuyorsunuz, okuyorsunuz. Bu kadar bölünmüş bir ortamda bırakın sporu, devletin kendisi neredeyse devlet olma sinerjisini yitirmek üzere.
Daima özgür olan dağcılar ve dünyanın en asil sporlarından biri olan dağcılık bile kendini kurtaramıyor bu ucuz hesaplardan, yazık, çok yazık...
Bu hayalin peşinde büyük emeği olan sevgili arkadaşlar, sizlerle birlikte bu mücadeleyi vermiş olmanın gururunu her zaman yüreğimde hissedeceğim. Sizi daha yakından tanıdığıma ne kadar memnun olduğumu anlatamam, bir seçim kaybettik ama birbirimizi kazandık. Hepiniz cesur, kararlı, fedakar adam gibi adamlarsınız, ben her yola varım sizlerle...
Hep söyledik, bizim TDF’ye ihtiyacımız yok, TDF’nin bize ihtiyacı var diye, hala ihtiyacı var ve ona hizmet etmek için hala seçeneklerimiz mevcut. Önümüzdeki süreçte bunların değerlendirilmesinin yerinde olacağını düşünüyorum. Bir kafamızı toplayalım ve önümüze bakmaya başlayalım.
TDF başkanlık seçimleri ve yeni yönetim kurulunun dağcılığımıza hayırlı olmasını diliyorum. Yeni yönetim kurulundaki arkadaşların da, bu tarafta da birilerinin varlığını unutmamalarını diliyorum. Kendilerini tebrik ediyor ve Türk Dağcılığı adına başarılı olmalarını istiyorum.
Sevgiler,
Nasuh
Takip ettiğiniz gibi TDF başkanlık seçimi, dağcıların uyarılarının ve taleplerinin dikkate alınmadığı bir sonuçla bitti. Bunda ne yazık ki ben dahil, benim kuşağımın dağcılarının payı çok büyük. Biz 9 yıl önce bürokrasi, yönetmelikler, GSGM gibi çok az bilgi sahibi olduğumuz konularda meydanı boş bırakıp, daha doğrusu Alaattin Karaca’nın kendinden önceki başkanlar gibi daha iyi niyetli davranacağını umarak, sadece sevdalı olduğumuz dağlarla dağcılığı yaşamayı tercih ederken bugünlerin de tohumlarını ekmişiz.
Ne yazık ki Alaattin Karaca zannettiğimiz gibi iyi niyetli çıkmamış ve dağcıları ikiye bölerek hiç beklemediğimiz bir politika gütmüş ve kendinden önceki başkanların yaptığını yok sayarak ve o dönemlerde yetişen dağcıları dışlayarak, sanki Türkiye’de dağcılık 1997 yılında başlamış gibi davranarak yavaş yavaş kendi dağcı kitlesini yaratmayı tercih etmişti. İlk dönemlerde bu durum fazla sıkıntıya yol açmamıştı ama zaman zaman yaptığı iddialı denemelerle ileride büyük sorunlar çıkarabileceğinin sinyallerini de vermişti.
1 ay kadar önce yapılan Kadir Has Üniversitesi buluşmasında bu endişeler nedeniyle, dağcılar bir ortak bildiri hazırlamış ve gereğinin yapılabilmesi için de, günün koşullarında en uygun kişi olarak benden bu görevi istemişti. İlk değerlendirmeler bile bunun bir imkansız görev olduğunu açıkça göstermiş olsa dahi, yaradılışımız gereği, sporumuz gereği bir romantik tarafımız da var, buna bir de meydanı boş bırakmış olmanın ve bugünkü sonuçlarda sorumluluğum olduğunu da düşünmemi ekleyince, kendi adıma büyük bir risk olduğunu bile bile en azından denenebilir olabileceğine karar vermiştim. Sonraki süreci zaten biliyorsunuz.
Benden istenen sanki yeteri kadar zor ve ağır bir sorumluluk değilmiş gibi, bir yandan da, ortak idealler ve doğrular adına bile, geçmiş hesapları kapatamayan bir grup dağcının ağır baskı ve karşı kampanyaları ile de uğraşmak zorunda kaldık. Bugünkü sonuçta etkileri yok sayılabilecek kadar az olmasına rağmen, tamamen kişisel sebeplerle ortak davaya karşı tutumlarının hemen hepimizi rahatsız ettiği ve gereksiz yere zorladığı bir süreç yaşattılar bize. Ne diyebilirim ki, herkes kendi vicdanı ile başbaşa kalacak sonuçta.
TDF’yi “bizden ve bizden olmayan” anlayışından kurtarmak isterken, yeni yönetim kurulunun daha da ağır bürokratik ve siyasi bir yapıya dönüşmesine yol açtık. Sporu ayrımcılıktan ve siyasetten uzak tutmayı hedefleyerek bir bayrak gösterdik, ama karşımıza çok kalın bir siyasi duvar örülmesine yol açtık. Bunu elbette ki hedeflememiştik ama anladığım kadarıyla Allattin Karaca kendini sağlama alabilmek ve bürokrat ve siyasi kanattan destek bulabilmek amacıyla yönetim kurulundaki dağcıların önemli bir bölümünü bu tür isimlerle değiştirmek ihtiyacı hissetmiş. Bu durumun spora bir takım kazançlar ve yeni açılımlar getireceğini ummak istiyorum, ancak yine de arzu ettiğimiz dağcılığa ve TDF’ye uzak düşeceğini düşünüyorum.
Genel kuruldaki hava benim anlayışıma göre son derece kötü ve rahatsız ediciydi. Alaattin Karaca projelerini anlatacağı yerde ağır hamaset kokan konuşmasının önemli bir bölümünde bana, bir de nereden ihtiyaç hissettiyse AKUT’a hakaret etti, bir dolu iftira atmayı da ihmal etmedi, üstüne üstlük bir de alkış aldı bol bol bu yüklenmeleri için. O kadar ki hangi birini düzelteceğimi bilemedim, zaten divan başkanı, aynı zamanda onun listesinden yönetim kurulu adayı bu fırsatı da vermedi. Seyhan Çamlıgüney’in konuşması ise ciddiyetten ve yaratıcılıktan çok uzaktı, delegelerin de ilgisini çekemedi zaten.
Sonuçta biz olması gerektiği gibi, sizin benden istediğiniz gibi, bize yakışacak şekilde derdimizi, projelerimizi anlattık, karşılığında da herkesin içinde dünyanın hakaretini yedik. Kötü geçeceğini tahmin ediyordum ama bu kadar seviyenin bozulacağını düşünmemiştim. Hala fazla idealist kalıyoruz bu oyunlarda. Keşke bir fırsatınız olsa da konuşma metinlerini okuyabilsek, izleyebilsek. Bu kayıtları bulma şansımız varsa paylaşılmasını isterim camia ile...
Sevgili arkadaşlar, bu durumdan üzüntü duyduğumu gizlemeyeceğim ama onursuz bir kazanmayı onurlu bir kaybetmeye her zaman tercih ederim. Buna benzer bir sonuca zaten hazırlıklıydık, bu anlamda bir pişmanlığım yok, benden isteneni yerine getirmiş olmanın iç huzurunu yaşıyorum. Herşeye rağmen içerisini anlama şansımız oldu ve Kadir Has’taki ortamla ne uzaktan ne yakından alakası olmayan bir havanın olduğu bir mecrada dağcılığa sahip çıkmanın, bu şartlarda çok ama çok zor bir iş olduğunu anlamış olduk. Delege sisteminin adil temsilden uzak olduğunu zaten biliyorduk ama bütün bu süreçte beni en çok şaşırtan GSGM’nin Alaattin Karaca’ya açık olarak destek vermesi oldu. Bizden başka herkes siyaset kurdu olmuş bu ülkede ve herşeyi siyasi yakınlıklar ve ortaklıklar üzerinden kurgular hale gelmiş. Bu saatten sonra ne biz onları anlayabiliriz ne de onlar bizi. Biz onlara göre gerçek olmayan bir idealizmle yaşıyoruz, onlar bize göre hemşehriciliğin, yandaşlığın en ucuz güdüleriyle hareket ediyor. Arada kaynayan da Türk Sporu oluyor. Atletizmde, halterde, futbolda dopingleri, skandalları, maç satma hikayelerini duyuyorsunuz, okuyorsunuz. Bu kadar bölünmüş bir ortamda bırakın sporu, devletin kendisi neredeyse devlet olma sinerjisini yitirmek üzere.
Daima özgür olan dağcılar ve dünyanın en asil sporlarından biri olan dağcılık bile kendini kurtaramıyor bu ucuz hesaplardan, yazık, çok yazık...
Bu hayalin peşinde büyük emeği olan sevgili arkadaşlar, sizlerle birlikte bu mücadeleyi vermiş olmanın gururunu her zaman yüreğimde hissedeceğim. Sizi daha yakından tanıdığıma ne kadar memnun olduğumu anlatamam, bir seçim kaybettik ama birbirimizi kazandık. Hepiniz cesur, kararlı, fedakar adam gibi adamlarsınız, ben her yola varım sizlerle...
Hep söyledik, bizim TDF’ye ihtiyacımız yok, TDF’nin bize ihtiyacı var diye, hala ihtiyacı var ve ona hizmet etmek için hala seçeneklerimiz mevcut. Önümüzdeki süreçte bunların değerlendirilmesinin yerinde olacağını düşünüyorum. Bir kafamızı toplayalım ve önümüze bakmaya başlayalım.
TDF başkanlık seçimleri ve yeni yönetim kurulunun dağcılığımıza hayırlı olmasını diliyorum. Yeni yönetim kurulundaki arkadaşların da, bu tarafta da birilerinin varlığını unutmamalarını diliyorum. Kendilerini tebrik ediyor ve Türk Dağcılığı adına başarılı olmalarını istiyorum.
Sevgiler,
Nasuh