"Bu yıl 23 Nisan'da ne yapalım?" dedik. Herkes Atatürk'ü kabrinde ziyaret edecekti. Biz, Çocuk Bayramı'nda Atatürk'ün çocukluğuna gidelim dedik. Sirkeci'den trene biner bulduk kendimizi.
İstanbul Selanik arası her gün tren seferleri varmış. Yaklaşık 12 - 14 saat sürüyor yolculuk. Bu süre tamamen sizi sınırda ne kadar bekleteceklerine ve trenin arıza yapıp yapmamasına bağlı olarak değişmekte. Yolculuk gece olduğu ve pasaport kontrolu harici yatakta olduğunuzdan, nasıl geçtiğini anlamıyorsunuz.
Gerçi gidişte Türk vagonları ile giderken bir ısıtıcı faciası yaşadık, neyse ki hazırlıklıydık, çok üşümedik. Dönüşte ise Yunan vagonlarında bir tuvalet rezaleti sözkonusuydu. Mümkün olan en uzak mesafeden işimizi görmeniz gerekiyordu.
Selanik, sürekli eğlenen, yiyen, içen, danseden bir şehir. Sahil boyunca kafeler, barlar dolu. Hava kararmadan açılan ve güneş doğunca kapanan kulüplere rastlamak olası. Büyük olasılıkla yaşlıları "Eski Şehir" dedikleri kısmına hapsetmişler şehrin. Çünkü deniz kenarında manken gibi kızlar manken gibi çocuklar, sürekli bir parti ortamı. ;D
Buna karşılık, yiyecek içecek, kılık kıyafet satan dükkanlara saat 15.00 dan once gitmekte fayda var, yoksa kapı duvar.
Yemek konusunda hiç sıkıntımız olmadı. Çoğu yemek, meze ve balık adları bile aynı zaten. Fiyatlar ise, İstanbul ile kıyaslandığında çok çok ucuz. Bir de, nereye giderseniz gidin, küt diye kişi sayısı kadar bardak ve koca bir şişe su geliyor masaya. Bilemedim nedendir.
Orada Türk olmak çok büyük sorun teşkil etmese de, zaman zaman antipatik tutumlar yaratabiliyor gibi geldi bize. Kendisi veya ailesi bir şekilde İstanbul ile bağlantılı olanlarda ise, ilginç bir sempati var. (restoranlarına gittiğinizde müzik programlarının yarısını kırk dökük de olsa Türkçe yapan Yannis'i sevgiyle anmak isterim, gidecek olursanız mekanın adı İs Tan Poli, adından da belli zaten ;D). Sokakta Türkçe konuşan insanlar sık sık karşınıza çıkabiliyor.




İstanbul Selanik arası her gün tren seferleri varmış. Yaklaşık 12 - 14 saat sürüyor yolculuk. Bu süre tamamen sizi sınırda ne kadar bekleteceklerine ve trenin arıza yapıp yapmamasına bağlı olarak değişmekte. Yolculuk gece olduğu ve pasaport kontrolu harici yatakta olduğunuzdan, nasıl geçtiğini anlamıyorsunuz.
Gerçi gidişte Türk vagonları ile giderken bir ısıtıcı faciası yaşadık, neyse ki hazırlıklıydık, çok üşümedik. Dönüşte ise Yunan vagonlarında bir tuvalet rezaleti sözkonusuydu. Mümkün olan en uzak mesafeden işimizi görmeniz gerekiyordu.
Selanik, sürekli eğlenen, yiyen, içen, danseden bir şehir. Sahil boyunca kafeler, barlar dolu. Hava kararmadan açılan ve güneş doğunca kapanan kulüplere rastlamak olası. Büyük olasılıkla yaşlıları "Eski Şehir" dedikleri kısmına hapsetmişler şehrin. Çünkü deniz kenarında manken gibi kızlar manken gibi çocuklar, sürekli bir parti ortamı. ;D
Buna karşılık, yiyecek içecek, kılık kıyafet satan dükkanlara saat 15.00 dan once gitmekte fayda var, yoksa kapı duvar.
Yemek konusunda hiç sıkıntımız olmadı. Çoğu yemek, meze ve balık adları bile aynı zaten. Fiyatlar ise, İstanbul ile kıyaslandığında çok çok ucuz. Bir de, nereye giderseniz gidin, küt diye kişi sayısı kadar bardak ve koca bir şişe su geliyor masaya. Bilemedim nedendir.
Orada Türk olmak çok büyük sorun teşkil etmese de, zaman zaman antipatik tutumlar yaratabiliyor gibi geldi bize. Kendisi veya ailesi bir şekilde İstanbul ile bağlantılı olanlarda ise, ilginç bir sempati var. (restoranlarına gittiğinizde müzik programlarının yarısını kırk dökük de olsa Türkçe yapan Yannis'i sevgiyle anmak isterim, gidecek olursanız mekanın adı İs Tan Poli, adından da belli zaten ;D). Sokakta Türkçe konuşan insanlar sık sık karşınıza çıkabiliyor.



