Saraybosna Osmanlı İmparatorluğu izlerini en fazla taşıyan balkan şehri gördüğüm kadarıyla. 14. yüzyılın sonlarında başlayan fetih hareketi neticesinde İslamlaştırılmış ve Balkanların elde tutulup daha öteye seferler düzenlenebilmesi için adeta bir ileri garnizon haline getirilmiş. Zannedilenin aksine Boşnaklar’ın tamamı Müslüman değil, ayrıca ülke nüfusunun sadece yarısı Boşnak. Diğer halklar ise Sırplar ve Hırvatlar. İslamiyet’i benimsemiş kesimin yaşam pratiğine baktığınızda dini kendi hayatlarıyla harmanlarken Araplar ve Türkler gibi davranmadıkları görülüyor. Onlar mental açıdan, Kıta Avrupası milletlerine daha yakınlar, nihayetinde Slav kökenliler. Bazen TRT belgesellerinde gördüğümüz, Boşnakların gönlünde Türkiye ve Türklerin özel yeri olduğu palavrasına kulak asmamak gerekiyor. Malum ülkemizde hep mevcut iken son zamanlarda çığrından çıkan ümmetçi, hanedancı dünya algılaması mevcut. Tamam, Osmanlı varmış güçlüymüş, ama yok artık. Elinde kalmış toprağa sahip çıkmaya bak sen, bir de daha fazlası elden gidecekken mevcudu kadarını kurtarıp sana bırakmışlara saygı duy yeter…
Bosna-Hersek doksanlı yılların başında bağımsızlığını ilan ettiğinde yakın tarihin en büyük trajedileri yaşandı. Eski Yugoslavya’nın baskın milleti Sırplar kendilerine en yakın, büyük ve stratejik toprak parçasını kaybetmek istemediler. Giderek şiddetlenen savaşta Sırplar’ın teknik üstünlüğü, çatışmayı tek taraflı kıyıma dönüştürmeye başladı, sonunda malum Birleşmiş Milletler Müdahalesi geldi. Sırbistan bombalandı, ateşkese zorlandı ardından sınır hattında Birleşmiş Milletler marifetiyle tampon bölge kuruldu. Takip eden yıllarda benzer şeyler Kosova’da da yaşandı. Şimdi asayiş berkemal. Ülkeler dış politika konularında günlük çıkarlarıyla hareket ederler, ama felaketlerin acısını çekmiş, kurban vermiş bireyler asla ve asla geçmişi unutamazlar. Affetmek mümkün mü? Ben canlarından can kaybeden insanların affedebileceklerine inanmıyorum. Srebrenitsa’da 95’de üç günde öldürülen sekizbin kişinin yakınları görüp yaşadıklarını, unutabilirler mi? Ne yazık ki yeryüzünün farklı köşelerinde gördüğüm sayısız doğal ve insan elinden çıkma güzelliklere rağmen bazen berbat bir dünyada yaşadığımızı düşünüyorum. Çünkü bu alemi yönetenler çekmiyor yanlışların acısını, yükünü… Başbakanların, bakanların ve çocuklarının dağ başında kafalarına kurşun yiyip ölme ihtimali yok…
İnsan manzaraları mimari güzelliklerden daha ilginç geliyor bana daima. Bu açıdan Saraybosna’da karşılaştığım en şaşırtıcı şey sabahın yedisinde bir parkta dev satranç setinin çevresinde toplanmış, yağmur altında törensel havada satranç oynayanlar ve seyredenlerdi…