bahadiremin
Ana Kamp
Tuzla kanyonu benim için ayrı bir anlam ifade ediyor. Bu kanyon, gurubumuzun ilk kurulduğu tarihte, ilk faaliyetimizi ve ülkemizde bir ilki gerçekleştirerek ilk kış kanyonu geçişini yaptığımız kanyondur. Bu nedenledir ki bu Tuzla köyünü kendi köyümüz, bu kanyonu da çocuğumuz gibi görür olduk. 2012 yılındaki ilk faaliyetimizde her yıl olduğu gibi bu yılki ilk faaliyetimiz olarak planlamıştık. Yılbaşında yaptığımız 2012 takvimimize göre sezon açılış faaliyetiz Tuzla kanyonu oldu.
Ekip arkadaşlarım özenle hazırlandılar. Aramıza yeni katılan ve ilk saha deneyimini bu kanyonda yaşayacak olanlar hazırlıklarını tamamlayıp, ilk yardım, ip çalışması, haberleşme gibi konularda kış boyunca defalarca çalışmalar yaptılar. Gün geldi dayandı ve artık sahaya çıkma vakti geldi çattı. 12-13 Mayıs 2012 tarihinde tüm teknik ve lojistik hazırlıklar tamamlandı ve cumartesi sabahı saat 07.30 da Kadıköyken hareket ederek Sakarya’nın Taraklı ilçesine bağlı Tuzla köyüne doğru yola çıktık. Aracımızda toplam 9 kişiydik. Sakarya’dan sonra Geyve’yi geçerek Taraklıya doğru yolumuza devam ederken bir talihsizlik yaşadık ve aracımızın sağ ön lastiği bu heyecanlı yolculuğa daha fazla dayanamadı ve aramızdan ayrılmak zorunda kaldı. Zar zor lastiği sökmeye çalıştık ama nafile, bijon anahtarı heyecandan mıdır yoksa hasedinden mi bilemiyorum ortadan ikiye yarılmak suretiyle işi bıraktı. Dağın başında en yakın lastikçiye 15 km mesafede kalakaldık. Yoldan geçen bir minibüsçü arkadaş sağ olsun kendi bijon anahtarı vererek o anki sıkıntımızı çözdü ve ekipten Ahmet ve İsmail’in yoğun çabalamaları sonucu lastiğimizi değiştirerek yola devam etmek üzereyken bir baktık kiiiiiii, yedek lastiğimizin de havası maalesef kalmamış. Nazardır nazar gülüşmeleri ile araçtaki ayak pompası ile yavaşta olsa lastikçiye gidecek kadar hava basarak ilerlemeye devam ettik. Taraklıya az bir mesafede yol kenarı bir kamyoncu konağında tır şoförü kardeşimiz sağ olsun tırının kompresörüyle lastik havamızı tamamladı ve çay molası verebildik. Çaylarımız yudumlayıp stresimizi attık üzerimizden derken bir de ne görelim. Minibüsümüzün içine cin kaçmış. Nasıl mı? Anlatayım. Direksiyona oturdum normal bir şekilde marşa bastım aracın bir iki hırn hırn etmesinden sonra çalışıp bizimde devam etmemiz gerekirken marş basmadı. Bir, iki, üç, dört, beş. Deneme deneme üstüne marş basmıyor. Moral bozmaya gerek yok. Bizde çare tükenmez. O kanyona bu gün gireceğiz. Neyse eski usul, aracı vurdurarak çalıştırdık ve Taraklıya vardık. Ekmek ihtiyacımız gördük, Jandarma komutanına haber verdik, lastikçiye uğrayıp patlayan lastiğimizi lastik tamir etmesi gereken arkadaşa yaptıramayarak köy yoluna vurduk kendimizi. Kısa bir süre sonra köye vardık ve dostumuz muhtar Cevdet Toprağı aradık. Kendisi o an için köyde değildi. Haber bıraktık ve her zaman ki kamp yerimize vardık. Kampımızı kurup bir şeyler atıştırdıktan sonra planımıza göre ekipmanlarımızı ve kıyafetlerimizi kuşanmaya başladık. Ben hayatımda bu kadar kısa sürede hazırlanıp yola çıkan başka bir ekip görmedim. Ekipten Şenol kampta kalıp ateşimizi yakacak ve bize çıkışa yiyecek bir şeyler hazırlayacaktı. Onu kampta bırakıp 8 kişi çok kısa bir sürede kanyonun başına kadar hızlı adımlarla geldik.
Artık suyun başındayız demeyi çok isterdim ama maalesef bir yıl öncesinden 20 gün erken gelmemize rağmen su seviyesi neredeyse 2011’e göre yarı yarıya daha azdı. Suyun az olduğu kanyonlarda hareket kabiliyetiniz azalıyor ve kaza riski daha da artıyor. Kısa bir dere içi yürüyüşün ardından normal zamanda neredeyse uzunluğu 50 metre ve derinliği 2 metre olan havuzumuzun kalan bir kaşık suyuna atlayarak sıcağın içinde neoprenden bunalan vücudumuzu serinletebildik. Küçük düşüşler ve dere yürüyüşünün ardından 4 metre kadar gelen ilk iniş yerine geldik. Burayı 2008 yılındaki kış faaliyetimizde atlayarak inmiştik ama artık dipteki taşlar göründüğü için ipi açmak zorunda kaldık. Şerife bizim için buraya ipi kurdu ve inişimizi sağladı. Bu şekilde ilerleyerek 2. Ve 3. İp inişlerimizi yaptık. Ve nihayet “S” inişine geldik. Burada kısa bir soluk ve dinlenme molamız oldu. Geçmiş yıllarda burada yaptığımız eğlenceler geldi aklımıza. Gülüşmeler, kuru yemiş atıştırması derken soldaki bot’la Şerife ve Füsun yine istasyonumuzu kurdular. Burada şunu da ilave etmek istiyorum: İsmail arkadaşımız bu faaliyette benim hayatımdaki ilk kanyon keyfimi yapmamı sağladı. Gurubun tüm teknik sorumluluğunu üzerimden aldı ve bana kanyon geçişlerinde etrafımda daha önce dikkat etmediğim, göremediğim güzellikleri görebilmem için zaman sağladı. Kendisine buradan tekrar teşekkür ederim. “S” inişini her iki istasyonu da tamamlayıp ipimizi topladık ve 9 metrelik şelale inişimize geldik. Yine kızlarımız istasyonu kurdular ekibi indirdiler ve aşağıdan ipi topladılar. Artık çıkışa çok yakındık ve sadece bir atlama ve bir de 3-4 metrelik ip nişimiz kalmıştı. Atlama taşından önce ben daha önce bildiğim noktaya atladım ve zemini kontrol ettim. Yer temizdi. Sel suları altını doldurmamış ve atlanacak şekli bozmamıştı. Benim peşimden sırayla Jennifer, Yasin, Füsun, Şerife atladılar. Tam Gönül atlamak üzereyken fotoğraf çekelim dedim ve Jennifer’dan makinesini istedim. Bir baktı ki makine yok. Benim arkamdan atlarken havuzun içine düşürmüş makinesini. Üzerimizdeki neoppren kıyafet ve can yelekleri yüzünden dalıp aramak mümkün olmadığından göğüs hizama gelen suda ayak yordamıyla makineyi aramaya başladık. Ama ayakkabı yüzünden hissedip anlamak mümkün olmadığından ayakkabımı çıkardım ve çıplak ayakla makineyi bulduğumu fark ettim. Can yeleğimi çıkartıp dalarak almak istediysem de suda batamadığım için iki kişinin yardımıyla suya batırıldım ve makineyi açık olarak sudan çıkardım. Su geçirmez bir makine olduğu için de zaten tekrar resim almamıza engel olmadı. Derken son inişimizi yapıp çıkıştaki neredeyse kalmayan havuzda biraz oynadıktan sonra kanyonun çıkışına kadar vardık. Burada her zamanki çıkış yaptığımız dik rampadan tırmanarak muhtarlığın bahçesinde, çeşmede üzerimizdeki çamurları temizledik ve kampa kadar 1 km kadar yürüdük. Yol kenarlarından akşam yakacağımız odunları toplayarak kampa vardık. Ateş yanmış ve beklediğimiz sıcak ortam hazırlanmıştı. Kuru kıyafetlerimizi giyip günün yorgunluğunu iliklerimize kadar hissederken uzaktan muhtarımız Cevdet bey kampımıza geldi. Hoşbeşin ardından kendisini yolculayıp akşam yemeği hazırlıklarımıza başladık. Yemek faslını tamamladık ve bir telefonla sürpriz bir misafirimiz geldi. Füsun’un maden mühendisi arkadaşı taaa Bolu’dan kalkıp kampımızda bize eşlik etti. İstanbul’da kalan Yalçın ve Bayramda gece saat 23.00 gibi kampa katılıp Galatasaray takımının şampiyonluk kutlamalarıyla yaylaya ayrı bir eğlence anlayışı katsa da ben ve diğer Fenerbahçelileri biraz buruk birazda hüzün kaplamasına neden oldu. Galatasaray takımını ve arkadaşlarımı bu şampiyonluktan dolayı tebrik ediyorum. Gecenin geç saatlerine kadar süren sohbetin ardından bir sonraki günün faaliyetini hesaplayarak çadırlarımıza çekilip uykuya daldık.
Pazar sabahı 09.00 gibi uyanıp güneşli bir sabah hayal ederken çadırdan dışarı kafamı çıkardığımda bulutların tüm göğü kapladığını görünce hayal kırıklığı ile beraber faaliyet hesaplamaları da başladı kafamda. Kanyon içinde en çok korktuğum ve sonuçlarının felaketle sonuçlanacak olası gerçek sağanak yağmur ve sel felaketidir. Bir keresinde yaşadığım bu tehlike beni Pazar faaliyetinin bitti anlamına geliyordu. Ama heyecanla bekleyen yeni arkadaşlara bunu nasıl açıklayacağım kafamda hala soru işareti oluşturmaktaydı. Kahvaltımızın ardından ekibe bu faaliyetimizin olmayacağını söylediğimde en çok Yalçın ve Bayram’ın hayal kırıklığına uğradıkları yüz ifadelerinden okunuyordu. 200 km yolu boşuna gelmiş olmaları hem beni hem de onları gerçekten çok üzmüştü. Gerçi gece geçirdiğimiz kamp hem ekip motivasyonu hem de keyif açısından boşuna gelinmemiş bir yol olduğunu ilerleyen dakikalarda göstermiş oldu. Kampımı faaliyeti gerçekleştirememiş olmanın hüznü, ama ekibin birbirine daha da yakınlaşmasının mutluluğu ile toparlayıp yola İstanbul’a dönmek üzere çıktık. Ne hikmettir gidiş yolunda başımıza olmadık iş açan aracımız dönüş yolunda en ufak bir sıkıntı çıkarmadan İstanbul’a kadar gelmemize izin verdi. Hatta basmayan marş dahi nasıl oldu ne oldu anlamadım kendi kendine düzeli vermişti.
Şerife: Disiplin ve dikkat Şerife’ye söylenecek tek şey.
Şenol: Keyif adamı, görev adamı ve maalesef Galatasaraylı.
Önder: İlk kanyon deneyimi. Gurubun yeni ama ekibin sanki en eski üyesi. Her görevi üslenebilir. Çalışmalarına ara vermeden devam etmeli.
Jennifer: Her faaliyette olduğu gibi bu faaliyette de kendisinden beklediğimiz performansı fazlasıyla gösterdi. Planlamacı tavrı her zaman ekibe pozitif ruh kattı.
Gönül: Onun da ilk kanyon deneyimi. Sezon öncesi her çalışmaya katıldı ve olağan dışı çabasıyla kişisel gelişimine özen gösterdi.
İsmail: Teknik bilgi ve inanılmaz derecedeki desteği için kendisine özel teşekkürlerimi sunarım. Faaliyet süresince ekibin tüm teknik sorumluluğunu üzerimden alarak benim de kanyonların keyfini sürmemi sağladı.
Ahmet: Görev adamı. Her ekibe ve her kampa ondan bir tane lazım. Dikkat ve özveri göbek adı. Kendisinden önce ekibi düşünen, nazik ve alçak gönüllü kardeşim. Aramıza katılman benden çok tüm ekibi mutlu etti.
Yasin: Genç ve deli kanlı. Gözü kara. Faaliyet içinde teknik konulara bizar daha özen göstermeli. Kanyonun bir ekip işi olduğuna dikkat etmeli.
Füsun: Atom karınca. Kendi için değil çevresi için yaşayan anaç tavırlarıyla güven veren kişilik. Şerife ile beraber istasyon kurulumunu üstlenip tüm ekibin hayati güvenliğini birlikte aldılar. Teşekkürler.
Yalçın: Ekibin olmazsa bu iş olmaz katkısı. Kampta faaliyette her neredeyse etrafına neşe saçan gurubun moral ve motivasyon kaynağı. Çok üzgündü Pazar kanyona giremediğimiz için. Ama Galatasaraylı.
Bayram: Ekibimizin en yeni üyelerinden ve vazgeçilmezi. Her konuda becerikli ve lider ruha sahip. Mağara faaliyetimizde lider özelliğini göstermiş olmasına rağmen hava muhalefeti nedeniyle kanyona girememiş olmasına ondan daha çok ben üzüldüm. Ayrıca Fenerbahçeli olmasından gurur duyuyorum.
Ekip arkadaşlarım özenle hazırlandılar. Aramıza yeni katılan ve ilk saha deneyimini bu kanyonda yaşayacak olanlar hazırlıklarını tamamlayıp, ilk yardım, ip çalışması, haberleşme gibi konularda kış boyunca defalarca çalışmalar yaptılar. Gün geldi dayandı ve artık sahaya çıkma vakti geldi çattı. 12-13 Mayıs 2012 tarihinde tüm teknik ve lojistik hazırlıklar tamamlandı ve cumartesi sabahı saat 07.30 da Kadıköyken hareket ederek Sakarya’nın Taraklı ilçesine bağlı Tuzla köyüne doğru yola çıktık. Aracımızda toplam 9 kişiydik. Sakarya’dan sonra Geyve’yi geçerek Taraklıya doğru yolumuza devam ederken bir talihsizlik yaşadık ve aracımızın sağ ön lastiği bu heyecanlı yolculuğa daha fazla dayanamadı ve aramızdan ayrılmak zorunda kaldı. Zar zor lastiği sökmeye çalıştık ama nafile, bijon anahtarı heyecandan mıdır yoksa hasedinden mi bilemiyorum ortadan ikiye yarılmak suretiyle işi bıraktı. Dağın başında en yakın lastikçiye 15 km mesafede kalakaldık. Yoldan geçen bir minibüsçü arkadaş sağ olsun kendi bijon anahtarı vererek o anki sıkıntımızı çözdü ve ekipten Ahmet ve İsmail’in yoğun çabalamaları sonucu lastiğimizi değiştirerek yola devam etmek üzereyken bir baktık kiiiiiii, yedek lastiğimizin de havası maalesef kalmamış. Nazardır nazar gülüşmeleri ile araçtaki ayak pompası ile yavaşta olsa lastikçiye gidecek kadar hava basarak ilerlemeye devam ettik. Taraklıya az bir mesafede yol kenarı bir kamyoncu konağında tır şoförü kardeşimiz sağ olsun tırının kompresörüyle lastik havamızı tamamladı ve çay molası verebildik. Çaylarımız yudumlayıp stresimizi attık üzerimizden derken bir de ne görelim. Minibüsümüzün içine cin kaçmış. Nasıl mı? Anlatayım. Direksiyona oturdum normal bir şekilde marşa bastım aracın bir iki hırn hırn etmesinden sonra çalışıp bizimde devam etmemiz gerekirken marş basmadı. Bir, iki, üç, dört, beş. Deneme deneme üstüne marş basmıyor. Moral bozmaya gerek yok. Bizde çare tükenmez. O kanyona bu gün gireceğiz. Neyse eski usul, aracı vurdurarak çalıştırdık ve Taraklıya vardık. Ekmek ihtiyacımız gördük, Jandarma komutanına haber verdik, lastikçiye uğrayıp patlayan lastiğimizi lastik tamir etmesi gereken arkadaşa yaptıramayarak köy yoluna vurduk kendimizi. Kısa bir süre sonra köye vardık ve dostumuz muhtar Cevdet Toprağı aradık. Kendisi o an için köyde değildi. Haber bıraktık ve her zaman ki kamp yerimize vardık. Kampımızı kurup bir şeyler atıştırdıktan sonra planımıza göre ekipmanlarımızı ve kıyafetlerimizi kuşanmaya başladık. Ben hayatımda bu kadar kısa sürede hazırlanıp yola çıkan başka bir ekip görmedim. Ekipten Şenol kampta kalıp ateşimizi yakacak ve bize çıkışa yiyecek bir şeyler hazırlayacaktı. Onu kampta bırakıp 8 kişi çok kısa bir sürede kanyonun başına kadar hızlı adımlarla geldik.
Artık suyun başındayız demeyi çok isterdim ama maalesef bir yıl öncesinden 20 gün erken gelmemize rağmen su seviyesi neredeyse 2011’e göre yarı yarıya daha azdı. Suyun az olduğu kanyonlarda hareket kabiliyetiniz azalıyor ve kaza riski daha da artıyor. Kısa bir dere içi yürüyüşün ardından normal zamanda neredeyse uzunluğu 50 metre ve derinliği 2 metre olan havuzumuzun kalan bir kaşık suyuna atlayarak sıcağın içinde neoprenden bunalan vücudumuzu serinletebildik. Küçük düşüşler ve dere yürüyüşünün ardından 4 metre kadar gelen ilk iniş yerine geldik. Burayı 2008 yılındaki kış faaliyetimizde atlayarak inmiştik ama artık dipteki taşlar göründüğü için ipi açmak zorunda kaldık. Şerife bizim için buraya ipi kurdu ve inişimizi sağladı. Bu şekilde ilerleyerek 2. Ve 3. İp inişlerimizi yaptık. Ve nihayet “S” inişine geldik. Burada kısa bir soluk ve dinlenme molamız oldu. Geçmiş yıllarda burada yaptığımız eğlenceler geldi aklımıza. Gülüşmeler, kuru yemiş atıştırması derken soldaki bot’la Şerife ve Füsun yine istasyonumuzu kurdular. Burada şunu da ilave etmek istiyorum: İsmail arkadaşımız bu faaliyette benim hayatımdaki ilk kanyon keyfimi yapmamı sağladı. Gurubun tüm teknik sorumluluğunu üzerimden aldı ve bana kanyon geçişlerinde etrafımda daha önce dikkat etmediğim, göremediğim güzellikleri görebilmem için zaman sağladı. Kendisine buradan tekrar teşekkür ederim. “S” inişini her iki istasyonu da tamamlayıp ipimizi topladık ve 9 metrelik şelale inişimize geldik. Yine kızlarımız istasyonu kurdular ekibi indirdiler ve aşağıdan ipi topladılar. Artık çıkışa çok yakındık ve sadece bir atlama ve bir de 3-4 metrelik ip nişimiz kalmıştı. Atlama taşından önce ben daha önce bildiğim noktaya atladım ve zemini kontrol ettim. Yer temizdi. Sel suları altını doldurmamış ve atlanacak şekli bozmamıştı. Benim peşimden sırayla Jennifer, Yasin, Füsun, Şerife atladılar. Tam Gönül atlamak üzereyken fotoğraf çekelim dedim ve Jennifer’dan makinesini istedim. Bir baktı ki makine yok. Benim arkamdan atlarken havuzun içine düşürmüş makinesini. Üzerimizdeki neoppren kıyafet ve can yelekleri yüzünden dalıp aramak mümkün olmadığından göğüs hizama gelen suda ayak yordamıyla makineyi aramaya başladık. Ama ayakkabı yüzünden hissedip anlamak mümkün olmadığından ayakkabımı çıkardım ve çıplak ayakla makineyi bulduğumu fark ettim. Can yeleğimi çıkartıp dalarak almak istediysem de suda batamadığım için iki kişinin yardımıyla suya batırıldım ve makineyi açık olarak sudan çıkardım. Su geçirmez bir makine olduğu için de zaten tekrar resim almamıza engel olmadı. Derken son inişimizi yapıp çıkıştaki neredeyse kalmayan havuzda biraz oynadıktan sonra kanyonun çıkışına kadar vardık. Burada her zamanki çıkış yaptığımız dik rampadan tırmanarak muhtarlığın bahçesinde, çeşmede üzerimizdeki çamurları temizledik ve kampa kadar 1 km kadar yürüdük. Yol kenarlarından akşam yakacağımız odunları toplayarak kampa vardık. Ateş yanmış ve beklediğimiz sıcak ortam hazırlanmıştı. Kuru kıyafetlerimizi giyip günün yorgunluğunu iliklerimize kadar hissederken uzaktan muhtarımız Cevdet bey kampımıza geldi. Hoşbeşin ardından kendisini yolculayıp akşam yemeği hazırlıklarımıza başladık. Yemek faslını tamamladık ve bir telefonla sürpriz bir misafirimiz geldi. Füsun’un maden mühendisi arkadaşı taaa Bolu’dan kalkıp kampımızda bize eşlik etti. İstanbul’da kalan Yalçın ve Bayramda gece saat 23.00 gibi kampa katılıp Galatasaray takımının şampiyonluk kutlamalarıyla yaylaya ayrı bir eğlence anlayışı katsa da ben ve diğer Fenerbahçelileri biraz buruk birazda hüzün kaplamasına neden oldu. Galatasaray takımını ve arkadaşlarımı bu şampiyonluktan dolayı tebrik ediyorum. Gecenin geç saatlerine kadar süren sohbetin ardından bir sonraki günün faaliyetini hesaplayarak çadırlarımıza çekilip uykuya daldık.
Pazar sabahı 09.00 gibi uyanıp güneşli bir sabah hayal ederken çadırdan dışarı kafamı çıkardığımda bulutların tüm göğü kapladığını görünce hayal kırıklığı ile beraber faaliyet hesaplamaları da başladı kafamda. Kanyon içinde en çok korktuğum ve sonuçlarının felaketle sonuçlanacak olası gerçek sağanak yağmur ve sel felaketidir. Bir keresinde yaşadığım bu tehlike beni Pazar faaliyetinin bitti anlamına geliyordu. Ama heyecanla bekleyen yeni arkadaşlara bunu nasıl açıklayacağım kafamda hala soru işareti oluşturmaktaydı. Kahvaltımızın ardından ekibe bu faaliyetimizin olmayacağını söylediğimde en çok Yalçın ve Bayram’ın hayal kırıklığına uğradıkları yüz ifadelerinden okunuyordu. 200 km yolu boşuna gelmiş olmaları hem beni hem de onları gerçekten çok üzmüştü. Gerçi gece geçirdiğimiz kamp hem ekip motivasyonu hem de keyif açısından boşuna gelinmemiş bir yol olduğunu ilerleyen dakikalarda göstermiş oldu. Kampımı faaliyeti gerçekleştirememiş olmanın hüznü, ama ekibin birbirine daha da yakınlaşmasının mutluluğu ile toparlayıp yola İstanbul’a dönmek üzere çıktık. Ne hikmettir gidiş yolunda başımıza olmadık iş açan aracımız dönüş yolunda en ufak bir sıkıntı çıkarmadan İstanbul’a kadar gelmemize izin verdi. Hatta basmayan marş dahi nasıl oldu ne oldu anlamadım kendi kendine düzeli vermişti.
Şerife: Disiplin ve dikkat Şerife’ye söylenecek tek şey.
Şenol: Keyif adamı, görev adamı ve maalesef Galatasaraylı.
Önder: İlk kanyon deneyimi. Gurubun yeni ama ekibin sanki en eski üyesi. Her görevi üslenebilir. Çalışmalarına ara vermeden devam etmeli.
Jennifer: Her faaliyette olduğu gibi bu faaliyette de kendisinden beklediğimiz performansı fazlasıyla gösterdi. Planlamacı tavrı her zaman ekibe pozitif ruh kattı.
Gönül: Onun da ilk kanyon deneyimi. Sezon öncesi her çalışmaya katıldı ve olağan dışı çabasıyla kişisel gelişimine özen gösterdi.
İsmail: Teknik bilgi ve inanılmaz derecedeki desteği için kendisine özel teşekkürlerimi sunarım. Faaliyet süresince ekibin tüm teknik sorumluluğunu üzerimden alarak benim de kanyonların keyfini sürmemi sağladı.
Ahmet: Görev adamı. Her ekibe ve her kampa ondan bir tane lazım. Dikkat ve özveri göbek adı. Kendisinden önce ekibi düşünen, nazik ve alçak gönüllü kardeşim. Aramıza katılman benden çok tüm ekibi mutlu etti.
Yasin: Genç ve deli kanlı. Gözü kara. Faaliyet içinde teknik konulara bizar daha özen göstermeli. Kanyonun bir ekip işi olduğuna dikkat etmeli.
Füsun: Atom karınca. Kendi için değil çevresi için yaşayan anaç tavırlarıyla güven veren kişilik. Şerife ile beraber istasyon kurulumunu üstlenip tüm ekibin hayati güvenliğini birlikte aldılar. Teşekkürler.
Yalçın: Ekibin olmazsa bu iş olmaz katkısı. Kampta faaliyette her neredeyse etrafına neşe saçan gurubun moral ve motivasyon kaynağı. Çok üzgündü Pazar kanyona giremediğimiz için. Ama Galatasaraylı.
Bayram: Ekibimizin en yeni üyelerinden ve vazgeçilmezi. Her konuda becerikli ve lider ruha sahip. Mağara faaliyetimizde lider özelliğini göstermiş olmasına rağmen hava muhalefeti nedeniyle kanyona girememiş olmasına ondan daha çok ben üzüldüm. Ayrıca Fenerbahçeli olmasından gurur duyuyorum.

