Lvİv Gezİ Notlari

  • Konuyu Başlatan: Konuyu başlatan k_akkus Tarih:
  • Başlangıç tarihi Yazılan Cevaplar:
  • Cevaplar 0
  • Okunma Sayısı: Görüntüleme 2,447

k_akkus

Ana Kamp
Mesajlar
61
Tepkime Puanı
98
Yaş
70
Yer
YALOVA
Web
kadirtaskin.blogspot.com.tr
LVİV GEZİ NOTLARI

Dediler ki; Ukrayna nüfusunun % 85’ i kadın ve kadınları çok güzel..??!! Her söylenene hemen inanmak olmaz. “Gidelim gezelim, görelim, yerinde inceleyip karar verelim.” dedik.
Önce hanımlardan izin sonra da Pegasus Havayolları’ndan 1 Mayıs gidiş 8 Mayıs dönüş kişi başı 500 TL. den 2017 Ocak ayında biletlerimizi aldık.
Hemen yazayım, ne nüfusun % 85’i kadın, ne de kadınları çok güzel. Hepsi şehir efsanesi. Evet güzel kızlar var, var ama sayıları oldukça az. İskandinav ülkelerini görmüş biri olarak idda ediyorum ki oraları Ukrayna’ya fark atar.

Sabiha Gökçen’den kalkan uçağımız bir buçuk saat sonra Lviv Havaalanı’na indi.
Lviv Havaalanı’ndaki pasaport polislerinin tamamı bayandı. Genç ve güzel kızlar. Sanki şehrin güzelliklerini yansıtmak için özenle seçilmiş gibiydiler. Ama güzellikleri kadar hoşgörüleri yoktu. İstisnasız herkese “Neden geldiniz? Ne kadar, nerede kalacaksınız?” sorularını sordular. Aldıkları yanıtlardan tatmin olmadıklarını hemen yan taraftaki görüşme odasına yolladılar.
Odada da aynı sorular sorulup evrak kontrolü yapılıyormuş. Kalacak yerin belgesini, dönüş biletini gösterenlere giriş izni veriliyor. Sorgu, İngilizce yapılıyor. Herkes tek tek odaya alınıyor. Tercüman kabul edilmiyor. Dil bilmeseniz de otel rezervasyonu ve dönüş biletinizi gösterip “ay em turist” diyerek sorgudan geçebilirsiniz. Sakin olun, telaşa kapılmayın.

Lviv havaalanı küçük ve sakin bir yer. Bavulların geldiği tek bir döner bant var. Bavulu alıp yeşil kapıdan dışarı çıkar çıkmaz taksici ve rehber kalabalığıyla karşılaşıyorsunuz.

Biz 3 kişi, internet üzerinden bir günlük rehberlik hizmeti karşılığı 100 dolara rehber Onurcan ile anlaşmıştık. ( Onurcan Takmaz +380630241289 Sanat tarihçisi olan Onurcan’ı Lviv’i hakkıyla gezebilmenin için mutlaka tanımanız gerekir. Gerek kişiliği, gerekse bilgisiyle bizi kendine hayran bıraktı.)

Onurcan bizi havaalanında karşıladı. Kendi arabasıyla daha önce booking.com üzerinden kiraladığımız eve götürdü. Ev sahibi ile görüşerek anahtarı aldı. (Lwow House, 3 kişi 2 gece 140 dolar. Merkezde 1 oda 1 salon şirin bir daire)
Apartmanlar genelde bakımsız.
Lviv’de 1991 de hükümet herkese ev dağıtmış. Bunu duyunca bir zamanlar iki anahtar vaat eden politikacımız aklıma geldi!..

Biraz dinlendikten sonra rehberimizle birlikte şehir turuna çıktık.

İlk durağımız eve 500 m. mesafedeki Svobody Bulvarı.
Svobody Bulvarı’nın hemen başında Adam Micikiewicz heykeli var.
"Doğmuşum kölelik içinde,
Zincire vurulmuşum daha beşikte.
Selam sana istikbalin fecri,
Ardından doğacaktır, Hürriyet Güneşi..."
(Polonya'nın en büyük şairi olarak kabul edilen Adam Mickiewicz (1798-1855) bağımsızlık savaşının ve romantizm döneminin en değerli kalemidir. Almanlar için bir Johann Wolfgang Goethe (1749-1832), Ruslar için bir Aleksandr Puşkin (1799-1837) ne kadar önemliyse, Polonyalılar için de Adam Mickiewicz o kadar önemlidir. Bu edebi tarafının yanı sıra Mickiewicz'in ülkesine ruh veren, halkı kurtuluşa yönlendiren bir lider ve politikacı, hatta bir savaşçı olması, Polonya toplumu için Mickiewicz'in önemini bir kat daha arttırmaktadır.)

Bulvar buradan başlayıp 600 m. kadar sonra opera binasında son buluyor.
Yeşilliklerle çevrili bu bulvarda sağlı sollu bir çok kafe, restoran ve otel bulunuyor. Bizim şansımıza bulvarda hediyelik eşya ve yiyecek içecek satan standlar kurulmuştu.

Bulvarın orta yerinde Ukrayna’nın milli şairi Taras Shevchenko’ nun heykeli var. (9 Mart 1814 – 10 Mart 1861), Ukraynalı hümanist şair ve ressam. Geride bıraktığı eserleri ile modern Ukrayna dili ve edebiyatının temeli olarak gösterilir. Taras Şevçenko Ukrayna’nın milli şairi ve düşünürüdür. Bu nedenle Ukrayna’nın en büyük üniversitesine onun adı verilmiş, adının verildiği Kiev merkezindeki parkın ortasına görkemli bir heykeli dikilmiştir. Ayrıca ülke genelindeki birçok yer ve okullar onun adını taşımaktadır.)


Bulvarın bitiminde, 1800’ lü yılların sonunda inşa edilen opera binası var. Biz yapamadık ama siz buraya kadar gelmişken bu binada bir gösteri seyredin. Binanın tepesindeki heykelin elindeki dal saf altındanmış. Nazi işgali sırasında çalınmış.

Opera Binası’na 100 m kadar kala sağdaki Nyzkyi Zamok Sokağına saparsan Striski Pazarına gelirsin. Yan yana dizilmiş küçük standlardan oluşan bu pazarda ne ararsan var. Hediyelikleri buradan da alabilirsiniz.
Pazarın bitiminde 1703-1731 yılları arasında inşa edilen Transfiguration Kilisesi vardır. Her nedense kilisenin kapısı kapalıydı. Sadece dışarıdan fotoğraf çekebildim.

Kilisenin sağından ilerleyerek “Ermeni Sokağı” olarak da bilinen Virmenska sokağına sapıyoruz. 14. yüzyıldan itibaren Lviv’e yerleşmeye başlayan Ermeniler bu bölgede kendi mahallelerini kurmuşlar. Sokağın hemen başında Ermeni kilisesi var. Her taraf sözde soykırım afişleriyle dolu.


Sokakta sağlı sollu kafeler, sanat galerileri var. Bunlardan en ilginç olanının, “Gasova Lampa” nın önünde duruyoruz. Gazyağıyla çalışan lambaların mucidinin anısına açılan bu kafe - restoranda bir sürü gaz lambası var. Bahçesindeki masada da mucidin heykeli.


Burayı geçtikten sonra sağa saparak Lviv’in kalbinin attığı yere, Rynok Meydanı’na geliyoruz.
Yorgunluk da kendini iyiden iyiye hissettiriyor. Lviv’in çılgın gecelerini sizler adına inceleyeceğimiz için dinlenmek lazım. Nasıl olsa yarın bu meydan ve çevresini gezeceğiz. Etrafa şöyle bir bakınıp, evin yolunu tutuyoruz.

Evde dinlendikten sonra gece yarısı rehberimizle buluşup Lviv gecelerine akıyoruz.
İlk durağımız Spilt Kulüp. Burası Svobody Bulvarının hemen başındaki Adam Micikiewicz heykelinin karşısındaki Mykoly Kopernyka Sokağının başında oldukça büyük bir mekan. Kafe ve lokantası da var. İkinci kata çıkıyoruz. Montları vestiyere bırakıp soldaki kapıdan küçük bir salona geçiyoruz. Salonda, ortasında direk olan küçük bir sahne, sahnenin etrafında da koltuklar var. Arka köşeye de küçük bir bar yapılmış. Koltuklara kurulup biraları söylüyoruz. Sahneye birbiri peşi sıra çıkan gerçekten güzel kadınlar şovlarını sergiliyorlar. 4-5 dakika süren gösterinin ardından sahnede tek parça giysi ile kalan inerken, hemen bir başkası gösteriye başlıyor. İlk 20-25 dakikayı merak ve heyecanla izledikten sonra olay artık kanıksanıyor . Her şey birbirinin aynı görünüyor. Bir saatin sonunda sıkılıp başka bir mekana gitmek için Spilt Kulüp’ ten çıkıyoruz. 850 grivna hesap ödüyoruz. 3 kişi için 600 grivna giriş + 2 bira

Onur, arabasıyla bizi Metro Kulüp’e götürüyor. Kulübün işletmecisi Türk’müş.
Kulüp içinde “ İstanbul Restaurant” adlı bir Türk lokantası da var.
Metro kulüp giriş 70 grivna. 50 grivna da masa parası. Uzunlamasına , büyük bir mekan yan yana locaları var. Hala var mı bilmiyorum ama 70’ li yılların pavyonlarına benziyor. Pistte sürekli dans edenler ve yüksek sesli elektronik müzik var. Bugün 1 Mayıs. Parti günü. Kulüp tıklım tıklım. Herkes kendi aleminde…
Müzik eşliğinde pistekiler çılgınca dans ediyorlar. Müzik sesi o kadar yüksek ki karşılıklı konuşmak mümkün değil. Yarım saat kadar oturup, adet yerini bulsun diye birer bira içiyoruz.
Bazı internet sitelerinde bu kulüpte kızlarla tanışıp eve atarsınız diye okumuştum. Gerçekten de doğru yazmışlar. Eğer Brad Pitt kadar yakışılıysanız ve başbakan Vladimir Borisoviç Groysman kadar iyi Ukraynaca konuşuyorsanız olur!!.. Gerisi hikaye…

Bu kadar gürültü bize yeter diyerek eve dönüyoruz.

Ertesi gün Antalya Restaurant’ta (Valova Street, 5 Lviv. Burada güzel Türk yemekleri ve beleş çay var. Uğrarsanız Nadir Usta’ nın yemeklerini tatmadan dönmeyin.) Onur’la buluşuyoruz. Ücret almadan gün boyu bize eşlik ediyor ve daha önce görmediğimiz yerleri geziyoruz.

İlk durak dün şöyle bir gördüğümüz Rynok Meydanı. Tam ortasında belediye binası bulunan kare şeklinde bir meydan. Burası şehrin kalbi. Bütün yollar bir şekilde buraya çıkıyor. 1998 yılında Unesco’nun “Dünya Kültür Mirası” listesine alınan meydanı, 44 ev çevreliyor. Değişik mimarilere sahip bu evleri inceliyoruz. Siyah olan bir ev dikkatimizi çekiyor. İnşa edildiği taşın yapısından olduğunu söylüyor, Onur.
Sokak sanatçıları, müzisyenler, kafeler… Ne ararsanız var. Kafelerden birine oturup gelen geçeni seyretmek oldukça keyifli.

Belediye binasının içinden geçilip 300 küsür merdivenle çıkılarak şehri kuş bakışı seyredebileceğimiz kuleyle hiç ilgilenmiyoruz. O kadar merdiveni çıkmak gerçekten zor geliyor.

Belediye binasının çevresindeki 4 heykel çeşmeyi (Adonis, Amphitrit, Neptün, Diana) görmekle yetiniyoruz.

Hemen karşıda bira severler için önemli bir mekana, Pravda Bira Tiyatrosu’ na uğruyoruz önce. Burası Rynok Meydanı’nın baş köşesinde bir bira evi, bira tiyatrosu. Binanın ortasındaki sahnede bir orkestra bulunuyor ve tiyatro ismini de tüm katlarının bu sahneyi görebilecek şekilde düzenlenmiş olmasından alıyor.
Vakit erken, fazla hareket yok içerde. Ortadaki sahne boş. Orkestra yerini almamış. Akşamüzeri uğrama niyetiyle çıkıyoruz.

Rehberimiz bizi çok ilginç bir kafeye götürüyor. Burası 1675’te kurulmuş ve maden ocağı şeklinde tasarlanmış Lviv Coffee Mining Manufacture.
Kahve Madeni, normal kafeye giriyorsun burada kahveyle ilgili çok çeşitli hediyelik ürünler (Cezvelerin tamamı Türkiye’den geliyormuş.) ve yine oturup kahve içebileceğiniz bir alan var. Burada tepesindeki lambası pek yanmayan kaskı takıp soldaki merdivenden aşağıya iniliyor. Oldukça karanlık bir ortam. Dikkatli inmekte yarar var. Kasktaki lamba yanmıyorsa telefonun ışığını kullanın. Yer bulabilirseniz masaların birine oturup kahve için. Değişik ve ilginç bir ortam.
Aşağıda yer bulamadığımız için bahçe kısmında oturduk. 3 kahve 300 grivna.

Kahvecinin hemen çaprazında Drunken Cherry’de şehrin ünlü vişne likörünün tadına bakabilirsiniz. Tarafımdan test edilip onaylanmıştır. Önünde her daim sıra olan bu mekana uğramayı ihmal etmeyin. İster kadehle, isterseniz şişeyle alıp içebilirsiniz.

19. yy’da inşa edilen ve şehrin en eski ve en etkileyici müzelerinden biri olan Lviv Tarih Müzesi önünden geçip bir başka ilginç mekana, çikolata fabrikasına gidiyoruz.

Bol bol çikolata bulacağınız bu 4 katlı mekanda beğendiğiniz çikolataları seçerek hediyelik kutular yaptırabileceğiniz gibi orada da yiyebilirsiniz. Tüm fiyatlar üzerlerinde yazıyor. Tek tek seçerek özel bir kutu da yaptırabilirsiniz. Biz oturmadık ama üst katta da kafe de var.

Gruptan biri eczacı olunca, ecza müzesine uğramadan geçmeyi düşünmedik bile.
1735 yılında eczacı Notorpom tarafından kurulmuş olan köşedeki eczaneye girdikten sonra kasadaki görevliye müzeyi ziyaret etmek istediğinizi söylüyor ve 20 grivna olan ücreti ödeyip, kasanın yanındaki kapıdan alt kata iniyorsunuz.
Eskiden kullanılan araç gereçleri görüp günümüzde gelinen noktayı düşününce eczacılıktaki hızlı değişim başınızı döndürüyor.

Acının da hazzın bir parçası olduğunu iddia eden mazoşizmin babası olarak bilinen Alman yazar, Leopold Von Sacher Masoch’un heykeli çıkıyor karşımıza bir sokak arasında. Hemen arkasındaki anahtar deliği şeklinde kapısı olan
“ Mazo Cafe” ise daha açılmamış. İçersinin de oldukça ilginç olduğu söylendi.

Dar ve ilginç sokaklardan etrafımıza bakınarak ilerliyoruz. Meydanın hemen arka kısmında Lviv’in en eski yapılarından biri olan Dominican Katedrali (Google haritada Church of the Holy Communion olarak yazıyor.) çıkıyor karşımıza.
Yaklaşık 12. yy’da yapılmış olan Dominik Katedrali Barok mimarisinin en güzel örneklerinden birisiymiş.
“Lviv ‘de eşsiz mimarisi ile görülmesi gereken, mistik izler taşıyan Tapınak sizi hayrete düşürecek ve etkileyecektir.”
Ne yazık ki içeride fotoğraf çektirmediler.

Bir günün daha sonuna yaklaşıyoruz. Rehberimiz Onur Takmaz’a gösterdiği yakın ilgi ve verdiği bilgiler için çok teşekkür ediyoruz.
Herhangi bir sorun olduğunda mutlaka aramamızı, gece gündüz fark etmeyeceğini söylüyor. Tekrar görüşmek dileğiyle vedalaşıyoruz.
Eve gidip biraz dinlenmeyi daha sonrada akşam yemeği için çıkmayı kararlaştırıyoruz. Yerli votkalar o kadar ucuz ki dinlenirken bir iki duble içmeyi de ihmal etmiyoruz.

Saat sekize doğru evden çıkıyoruz.
Akşam yemeği için seçtiğimiz mekan da ilginç: The First Lviv Grill Restaurant of Meat and Justice
“Burası Lviv’de yemek yiyebileceğiniz açık ara en güzel ve yine ilginç tasarımlı bir yer. Burada bir Ortaçağ dizaynı söz konusu. Bu ortamda önünüze gelen menüden çeşitli et yemekleri sipariş edebilirsiniz. Siparişiniz mangalda özel olarak pişiriliyor ve uzun bekleyişinize değecek bir lezzetle geliyor.
Ortaçağda engizisyon mahkemesi olarak kullanılan mekanda, değişik işkence aletleri de sergileniyor. Açık ve kapalı bölümleri var. Kapalı bölüme giriş için kuyruk olduğundan beklemeksizin açık bölüme oturuyoruz.
50 cl lokal bira 35, 50 ml. Nerminof Premium votka 36 ( Havaalanında litreliği 4 euroydu.) 50 ml. Jack Daniel’s 80 grivna.
Biz 300 gr.’lık rib steak yedik 255 grivna. Kemikli bir etti. Az pişmiş, suyu ve lezzeti içindeydi. Ama bir daha gidişimde beef shashlyk (dana şiş) yiyeceğim.

Geceyi Rynok Meydanı’nda ki kafelerde sonlandırdık.
Yarın Lviv’deki son günümüz. Gece 22.20 treniyle Kiev’e gideceğiz.

Bugün Lviv’de son günümüz. Saat 12’ de evi teslim edeceğiz. Geç kalkıyoruz. Kahvaltı, duş derken, ev sahibi geliyor. İşaretlerle anlaşıp evi teslim ediyoruz.
Evin hemen yakınındaki T. Shevchenke caddesine çıkıyoruz. Burası çok uzun bir cadde değil (400 m.) Şehrin en lüks caddesi olarak değerlendiriliyor. Cadde üzerindeki bir dükkandan parfüm alıyoruz. Etrafa bakına bakına bir tur atıp Antalya Restaurant’a gidiyoruz.

Bavulları buraya bırakıp bugün gezeceğimiz ilk durak olan “Museum of Folk Architecture” nasıl gidebileceğimizi soruyorum. El cevap: “Bunca yıldır buradayım ilk kez bir Türkün burayı sorduğunu duyuyorum. Herkes başka başka şeyler soruyor. Ne iş hocam?” Herkesin sorduğunun ne olduğunu tahmin ediyor!! ama sormuyorum.
Taksiyle pazarlıksız 100 grivniye Museum of Folk Architecture geliyoruz. (Telefona yüklü harita üzerinden gitmek istediğimiz yeri gösterince dil sorunu olmuyor.)
Lviv’e gelip de görmeden dönmemeniz gereken yerlerin başında bu müze geliyor diye okumuştum, gelmeden önce.
Burası 600 dönümlük bir alana kurulmuş Ukrayna köylülerinin yaşamlarını gözlemleyebileceğimiz bir açık hava müzesi. Müze içinde 6 kilise ve 100 den fazla tahta ev var. Bu yapıların bir çoğu Ukrayna’nın köylerinden sökülerek buraya kurulmuş.
Müze girişi 30 grivna. Temiz havada yürüyüş ve birbirinden ilginç evleri gezmek dinlendiriyor bizi.

İki saten fazla süren gezi sonrası taksi bulamadığımızdan – ki bulamayacağımızı tahmin ettiğim için google maps’ ten yol tarifi almıştım- yürüyerek (toplam 1500 m.) Lychakiv Mezarlığı’na gidiyoruz. Giriş 25 grivna ayrıca 10 grivna da fotoğraf çekme parası alıyorlar. Ancak bilet kontrolü yapan yok. Elini kolunu sallaya sallaya da girebilirsiniz.
Londra’daki Highgate ve Paris’teki Père Lachaisein mezarlığından sonra Avrupa’nın en önemli mezarlıklarından biri olarak kabul edilen ve 18. yüzyıldan beri kullanılan bu mezarlıkta halkın değil, ülkenin önde gelen insanlarının mezarları bulunuyor.
400 dönümlük bir alana yayılmış mezarlıkta, 400 binden fazla mezar varmış. Mezar taşları, heykeller, ailelere ait mezar yapıları… Herkes en gösterişlisini yapmak için yarışmış sanki.
Eğer zamanınız varsa, merkezden 2 ve 7 nolu tramvaylarla veya pazarlıksız 100 Grivna’ya taksi ile gelebilirsiniz. Lviv’de mezarlık mı gezilir? Demeyin. Burası artık müze gibi olmuş ve ziyaretçilere farklı bir deneyim sunuyor.


Biz gittiğimizde yol çalışmaları nedeniyle mezarlık civarına tramvay çalışmıyordu. 100 grivna verip taksiyle merkeze döndük. Bugün gezmeyi planladığımız son yer Potocki Sarayı.
Lviv şehrinin en değerli yapısı olarak bilindiği de söylenen bu sarayı, Polonyalı Potocki ailesi yaptırmış. Neo Rönesans mimarisinin en güzel örneklerinden biri olan bu bina, bugün müze olarak kullanılıyor.
Svobody bulvarının başındaki Mykoly Kopernyka Street’e (Hani şu Spilt Clup’ın olduğu cadde.) saptıktan 300 m. sonra buraya ulaşabilirsiniz.


Lviv’de sadece belli yapıları gezmekle yetinmemeli. Ara sokaklara dalmalı, hatta kaybolmalı o sokaklarda. Kafelerde oturmalı, lokantalarındaki lezzetler tadılmalı. Böyle çıkar Lviv’in tadı.
Opera binasının arkasındaki Viacheslava Chornovola Ave. üzerinde yürürken Forum Lviv adlı AVM çıkıyor karşımıza. (Operaya 750 m.) Türkiye’de yeterince AVM gezmiş olmamıza rağmen “Bakalım burası nasıl?” diyerek giriyoruz içeri.
Değişik hiçbir tarafı yok. Tuvaletlerini kontrol edip çıkıyoruz!!.

Lviv’deki son saatlerimiz. Önce Antalya Restaurant’ta bir güzel karnımızı doyuruyoruz. E postalarımızı, sosyal medya hesaplarımızı kontrol ediyoruz.
Çantalarımızı alıp tren istasyonunun yolunu tutuyoruz.
Lviv tren istasyonu oldukça büyük. İki ana salon var. Birinde, internet bağlantısı olduğu için girişte 10 grivna isteniyor. Salondan peron girişlerinin olduğu koridorlara geçiliyor. Merdivenle peronlara çıkılıyor. Salondaki panolarda hangi trenin hangi perondan kalkacağı hem Kril hem Latin alfabeleriyle yazılıyor.
Buradan Kiev, Odessa, Kharkiv, Krakow (Polonya), Warszawa (Polonya) Chişinau (Moldovya) … gibi kentlere tren kalkıyor.
İstasyonda tuvalet 3 grivna. Pisuvarlar arasında bölme yok. Yan yana, açık olarak sıralanmış. Kabinlerin çoğunda alaturka tuvalet taşları var.
Lviv - Kiev tren bileti 4 kişilik kompartımanda 1 kişi 179 grivna. Biletlerimizi rehberimiz internet üzerinden aldı. Gitmeden önce bir internet sitesinde bu çıktıların bilete çevrilmesi gerektiğini okumuştum. Hiç gerek yokmuş. Biz direk internet çıktılarıyla bindik trene. Sorun çıkmadı.
Tren oldukça eski. 4 kişilik kompartıman, altta 2, üstte 2 yatak var. 4 bilet aldığımız için başka gelecek yok. Soyunup eşofmanlarımızı giyiyoruz. Çerezleri, kuru meyveleri, votkaları çıkarıyoruz. Telefondan da Türk Sanat Müziğini açtık mı 12 saatlik yolculuk zevkli geçecek demektir.
Kondüktör bir kez bilet kontrolüne, sonra da çay kahve servisine geliyor. Çay veya kahve ne içerseniz şirketten.
Sabah uyandığımızda Kiev’ de olacağız.
Hepsi öyle midir bilmiyorum ama bindiğimiz trenin tuvaletleri sadece hareket halindeyken açılıyor, durunca kilitleniyordu.
Kiev yolunun votkamız ve müziğimizle nasıl geçtiğini anlamıyoruz bile. Saat 9’ da kondüktör yine çay, kahve servisi için geliyor. Kalkıyoruz, toparlanıyoruz. Bir saat sonra Kiev’ deyiz.
Buraya fotoğraf yükleyemedim. BİR DİL BİLMEZİN GEZİ NOTLARI adresinde bulabilirsiniz.
 

Gezenbilir bilgi kaynağını daha iyi bir dizin haline getirebilmek için birkaç rica;
- Arandığında bilgiye kolay ulaşabilmek için farklı bir çok konuyu tek bir başlık altında tartışmak yerine veya konu başlığıyla alakalı olmayan sorularınızla ilgili yeni konu başlıkları açınız.
- Yeni bir konu açarken başlığın konu içeriğiyle ilgili açık ve net bilgi vermesine dikkat ediniz. "Acil Yardım", "Lütfen Bakar mısınız" gibi konu içeriğiyle ilgili bilgi vermeyen başlıklar geç cevap almanıza neden olacağı gibi bilgiye ulaşmayı da zorlaştıracaktır.
- Sorularınızı ve cevaplarınızı, kısaca bildiklerinizi özel mesajla değil tüm forumla paylaşınız. Bildiklerinizi özel mesajla paylaşmak forum genelinde paylaşımda bulunan diğer üyelere haksızlık olduğu gibi forum kültürünün kolektif yapısına da aykırıdır.
- Sadece video veya blog bağlantısı verilerek açılan konuların can sıkıcı olduğunu ve üyeler tarafından hoş karşılanmadığını belirtelim. Lütfen paylaştığınız video veya blogun bağlantısının altına kısa da olsa konu başlığıyla alakalı bilgiler veriniz.

Hep birlikte keyifli forumlar dileriz.


GEZENBİLİR TV

GEZENBİLİR'İ TAKİP EDİN

Forum istatistikleri

Konular
103,438
Mesajlar
1,517,945
Kayıtlı Üye Sayımız
172,090
Kaydolan Son Üyemiz
senarif1

Çevrimiçi üyeler

Şu anda çevrimiçi üye yok.

SON KONULAR



Geri
Üst