Kendi Aracımızla Balkan Ülkeleri Gezisi 01-11.temmuz.2016

  • Konuyu Başlatan: Konuyu başlatan vata Tarih:
  • Başlangıç tarihi Yazılan Cevaplar:
  • Cevaplar 183
  • Okunma Sayısı: Görüntüleme 25,775
Bundan sonra müzenin bulunduğu Sveti Kiril & Methodist Bulvarı üzerinde yaklaşık bir kilometre kadar ilerleyince karşımıza Aziz Ohrid Kliment Katedrali(=Соборна црква Свети Климент Охридски= Saborna Serkva Sveti Kliment Ohridski) çıktı.



DSC02340 zpsc319f08d


Aziz Ohrid Kliment Katedrali



II. Dünya Savaşı sonlarında Hz. Meryem Katedrali’nin yakılması nedeniyle ortaya çıkan boşluğu doldurmak amacıyla Mimar Slavko Brezovski tarafından 1970 yılında inşasına başlanan yapı, ortodoks mimarisi ile yapılmıştır.Katedralin en görkemli kısmı kubbesinde yer alan tam 70 metrekarelik fresktir. Makedonya Ortodoks Kilisesi’nin en büyük tapınağı olan Aziz Ohrid Kliment Katedrali, Aziz Kliment’in doğumunun 1150. yıldönümünde açılmıştır.Katedralin önünde yer alan çeşme ise İslam Birliği’nin hediyesidir.Üsküp'ün futbol takımı Vardar'ın taraftarları maçtan önce burada buluşuyorlarmış


Üsküp'te zamanımızın kısıtlı olması nedeniyle göremediğimiz diğer yerler ise aynı zamanda kışın bir kayak merkezi olan ve şehre 107 kilometre mesafedeki Mavrovo Doğa Parkı ile şehre 17 kilometre mesafede bulunan bir baraj gölünün çevresinde yer alan Matka Kanyonu'dur.Böyle bir geziyi planlarken Üsküp için iki gün ayırmak bence daha doğru olacaktır.
 

Etiketler
Üsküp şehrindeki kısa turumuzu böylece noktaladıktan sonra geceyi geçireceğimiz Kosova'nın başkenti Priştine'ye doğru yoğun yağmur altında yola çıktık.Doksan kilometrelik yol ve sınır kapısını bir buçuk saatte geçtikten sonra Priştine'ye vardık. Kosova'ya geçişte kapıda bizi yeşil sigorta sürprizi bekliyordu.Türkiye'de yaptırdığımız yeşil sigorta Kosova ve Karadağ'da geçmiyor.Bu nedenle 15€ ödeyip Kosova'ya özel yeşil sigorta poliçesi düzenlettik.Priştine'ye geldiğimizde yağmur dinmişti ancak havanın kararmasına az kalmıştı.Bu nedenle şehir içine girmeden Priştine-Mitroviça karayolunda devam ederek yolun altıncı kilometresinde solda bulunan ve Osmanlı'nın savaş alanında şehit düşen tek padişahı Sultan I.Murat Türbesi(=Tyrbjae Sulltan Muratit=Turbe Sultan Muratit)'ne ulaştık. 14.yüzyılda inşa edilmiş olan bu yapı,Kosova’daki en eski Osmanlı mimari eseri olup yöre halkınca bölgede Türklük ve Müslümanlığın simgesi olarak kabul görmektedir.TİKA tarafından restore edilen türbenin yan tarafındaki bina ise küçük bir müze haline getirilmiştir.


090 zpsblvwuicr



093 zpskqklj1zb



092 zpsafgmomef



091 zpszepbgoe6



Sultan I.Murat Hüdavendigar Türbesi
 

Orhan Gazi'nin oğlu ve üçüncü Osmanlı beyi, Hüdavendigar lakabıyla anılan Birinci Murat,1389 yılında kendisine karşı birleşen 200.000 kişilik macar,leh ve sırp prenslerinin oluşturduğu haçlı ordusunun üzerine yürür.Osmanlı ordusu sadece 60.000 askerden oluşmasına rağmen Kosova'da karşılaştığı haçlı ordusunu sekiz saat süren şiddetli bir meydan savaşından sonra hezimete uğratır.Savaş o kadar şiddetli cereyan eder ki Birinci Murat galip gelmesine rağmen ordusundaki zayiat nedeniyle "Allah bir daha böyle bir zafer nasip etmesin" der.Bu zaferin daha da trajik olan kısmı ise yaralı olarak Osmanlı ordusuna esir düşen Miloş Obiliç adlı bir Sırp asilzadesinin mahrem bir şey söylemek bahanesiyle yanına yaklaştığı hünkarı bıçakla ağır biçimde yaralamasıdır.Miloş hemen öldürülür ancak Murat Hüdavendigar da kurtarılamaz.Bundan sonra sultanın naaşı tahnit edilerek Bursa'ya gönderilir ve Çekirge'deki türbesine defnedilir.Vücudunun iç organları ise şehit olduğu yere gömülüp üzerine bir türbe inşa edilir ve buraya da Meşhed-i Hüdavendigar, yani Hüdavendigar'ın şehit olduğu yer adı verilir ve asırlarca korunur.Hatta Türkler,Balkan topraklarını terk ederken dahi imzaladıkları antlaşmalarda burasının aynen muhafaza olunacağına dair maddeler koydurtmuşlardır.Defalarca onarılan ve son bakımı TİKA tarafından yaptırılan türbenin koruması özbek kökenli bir türbedar ailesi tarafından yapılmaktadır.

Sultan Murat'ı katleden Miloş Obiliç ise sırp milliyetçiliğinin simgesi konumuna gelmiş olup adına bir de anıt dikilmiştir.Anlatılana göre savaşta yenilmiş olmalarına rağmen sırplar her sene bu meydanda görkemli kutlamalar yapıyorlarmış.

Türbeden sonra Priştine'ye geri dönerek konaklayacağımız Aslan Pireva adresindeki Hotel Princi i Arberit'e geçtik.Sadece oda seçeneği aldığımız otelde iki kişilik oda için 40€ ödedik.Otel şehrin varoşlarında yer alıyordu ve çok sıradandı ancak merkezdeki oteller aşırı pahalı olunca sadece yatak için daha fazla ödemek doğrusu işimize gelmedi.
 
Son düzenleme:

17.Şubat.2008 tarihinde bağımsızlığına kavuşan Kosova'nın nüfusu 2.5 milyon civarındadır.Nüfusun %88 oranındaki büyük çoğunluğunu müslüman arnavutlar oluşturmaktadır.Bayraklarındaki altı yıldız ülkeyi oluşturan arnavut,sırp,boşnak,türk,çingene ve torbeş etnik kimliklerini simgelemektedir.Balkan ülkelerinin pek çoğunda olduğu gibi burada da Katolik,Ortodoks ve Müslümanlar bir arada yaşamayı becerememişler ve Kosova kanlı çarpışmalara sahne olmuştur.Sonunda 2008 yılında ABD Başkanı Bill Clinton aracılığında ülkede silahlar susturulmuş ve sırp baskısı sona erdirilerek Kosova Devleti kurulmuştur.Muhtemelen bu nedenle olsa gerek şehrin en büyük bulvarına Bill Clinton adı verilmiştir.Ne var ki başta Sırbistan ve Rusya olmak üzere eski doğu bloku ülkeleri aradan geçen sekiz yıla rağmen halen Kosova'yı tanımamışlardır.Yine de Kosova,bir gün Avrupa Birliği'ne kabul edilme hayali nedeniyle para birimini euro olarak ilan etmiştir.Bir ayrıntı da bu şehirde Türkçe konuşarak anlaşmanın zor oluşudur.Yine de ingilizce konuşabileceğiniz birilerini bulmak mümkündür.

Nüfusu 200.000 civarında olan Priştine'de karasal iklim hüküm sürmektedir.Bunun sonucu olarak yaz akşamları fazla terletmiyor hatta yaz günü aniden yağmur yağması son derece normalmiş.Zaten Priştine kelimesi de,Arnavutça'da bozuk mevsim anlamına geliyormuş.
Priştine'de şehir içi yollar genellikle dar ve İstanbul'dan beter bir araç trafiği vardı.Herhalde bu şehirde adam başına bir araç düşüyor diye düşündürecek şekilde trafikte sürekli konvoy halinde ilerliyorsunuz.Bu durumu daha sonra sorduğumuzda sebebinin ülkeye özellikle iç savaş yıllarında kaçak olarak sokulan araçlar olduğunu öğrendik.Zaten Priştine girişinden çıkışına kadar yolun iki tarafı oto tamirhaneleri,servisler ve araç galerileri ile dolu idi.

Hava kararmadan ecdad yadigarı iki eseri daha görmek için acele ediyoruz.İlk olarak Fatih Sultan Mehmet tarafından Balkanların fethedilmiş olması şerefine 1460 yılında inşa edilen Fatih Camisi(=Xhamia Sultanit=Camiya Sultanit)'ni ziyaret ettik. Eski kent merkezinde bulunan cami yakın zamanda TİKA tarafından onarılmış. 18.yüzyıldan kalma resim süslemeleriyle de ünlü ancak gezme imkanımız yoktu.


20160821 183121 zpseozl8kr5


Priştine Fatih Camisi


Bu caminin hemen karşısında ise aslen Priştine'li olup, 1842'de Üsküp mutasarrıfı olan Yaşar Mehmet Paşa tarafından yaptırılmış Saat Kulesi (=Sahat Kulla) bulunmaktadır.Osmanlı İmparatorluğu'nda her şehirde bir saat kulesi bulunmasının amacı,müslüman halka ibadet saatlerini hatırlatmak ve esnafın dükkanlarını aynı saatlerde açıp kapatmasını sağlayarak haksız kazanç elde etmelerini engellemek imiş.26 metre yüksekliğindeki saat kulesi oldukça bakımsız haldeydi ve saati çalışmıyordu.



20160821 184555 zpsgzgfydzl



Priştine Saat Kulesi
 
Son düzenleme:

Kosova mutfağında bizim de yabancısı olmadığımız et ağırlıklı bir beslenme şekli belirgindir.Hal böyle olunca akşam yemeği için bizim de tercihimiz Adrian Krasniqi No:1 adresindeki Te Sula(=Te Syla) Restoran oldu.Bu firmanın hem Priştine hem de Prizren'de pek çok şubesi bulunuyormuş.Köfteden hoşlanmayanlar için şehirde bol miktarda italyan restoranı bulunduğunu belirteyim.


20160702 211036 zpsizcaeebr


Özellikle köfteleri ve sucukları gerçekten çok lezzetli idi.Sadece et ve tuz kullanıyorlar.Satırla çekilen ince,uzun köfteye Virşle(=Virshle),köftenin içine kaşar eklenmişse Kufte(=Qyfte), eklenmemişse Kebapa (= Qebapa) deniliyor.Buradan evimize götürmek için sucuk almak istedik ancak tamamen doğal bir ürün olduğundan hızlıca bozulacağı söylenince vazgeçtik.


20160702 210230 zpsndjccu25


Et kadar başarılı oldukları diğer konu ise içine süzme yoğurt doldurularak hazırlanmış biber turşusu ve ayvar denilen sostu.Ayvar(=ajвар) sosu, Balkan ülkelerinde çok popüler olan ve genelde sonbahar aylarında evde hazırlanan içinde közlenmiş patlıcan,domates salçası,sarımsak ve az miktarda pul biber olan bir tür kırmızı biber ezmesidir.Sonuç olarak dört kişilik bu lezzetli yemeğe sadece 14€ ödedim.Daha ne olsun:smiley:
 



Priştine şehrinin her tarafı şantiye görünümünde idi.Ancak bir yandan inşaatlar yükselirken diğer taraftan hiçbir şehirde görmediğimiz kadar kafenin bulunması düşündürücü idi. Genç nüfusun işsiz kalması şehirde adeta bir kafe kültürünün doğmasına yol açmış.Konuştuğumuz kişiler iki milyon nüfusa sahip ülkede insanların gelecek hakkındaki tek beklentilerinin Avrupa Birliği'ne kabul edilmek olduğunu söylüyorlar.

Priştine'de yayan olarak gezilebilecek iki büyük cadde bulunmaktadır. Birincisi araç trafiğine kapalı olan ve pek çok kafenin yan yana sıralandığı Rahibe Teresa(=Nene Teresa) Caddesidir.Caddenin hemen girişinde sağda Rahibe Tereza'nın heykeli ve sonrasında arnavutların milli kahramanı İskender Bey(=Skenderbeg) heykeli bulunmaktadır.Caddenin bitiminde ise iç savaşta ölenlerin isim ve fotoğraflarının bulunduğu bir anıt bulunmaktadır.


20160821 183411 zps1dzrwwys


İskender Bey Heykeli


Bu caddenin paralel caddesi olan Luan Haradinaj Caddesi üzerinde yeni devletin oluşumuna katkı sağlayanlara teşekkür amaçlı dikilen ve Priştine'nin simgesi durumundaki New Born (=Yeni Doğan) Anıtı yer almaktadır.Anlatıldığına göre bu anıtın rengi her yıl 17.Şubat'ta değişiyormuş.



094 zps1cxzyae6



New Born anıtı
 

Priştine'de Newborn Anıtı'na kadar gelip arkasında bulunan pasajın içinde yer alan Elida Pastanesi'ni ziyaret edip manda,keçi ve inek sütü kullanılarak yapılan bir trileçe yemeden sakın gitmeyin derim.Hem kekli hem de şerbetli bir tatlı olarak tanımlayabileceğimiz trileçe,özellikle Arnavutluk,Kosova ve Makedonya'da yaygın olmasına karşın sanılanın aksine ilk ortaya çıktığı ülke İspanya olup orijinal ismi de torta de tres leches(=üç sütlü pasta) imiş. Ana malzeme olarak süt,irmik ya da un,vanilya,yumurta ve şeker kullanılan bu tatlının üzerine karamel sosu konuluyor.Bence özellikle tatlı krizi gelip de tatlıyı fazla kaçırmak istemeyenler için ideal bir seçenek.


20160702 214644 zpstgslqgfg


Trileçe tatlısı


Önce bir trileçe dört çatal siparişi verdik ama kesmeyince siparişler arka arkaya devam etti. Hesap olarak da 4€ ödedim ve otelimize döndük.
 

Pazar sabahı saat 07'de otelden ayrıldık.Priştine'den ayrılmadan önce amacım arnavutların meşhur Filiya böreğini tatmaktı.Bunun için internette önerilen en iyi adres Bill Clinton Bulvarı'na paralel olan Perandori Justinian Sokağı'ndaki Peyton Burek'tir.Biz dükkana vardığımızda börekler fırında yeni pişiyordu.Usta bana filiya böreğin genellikle evlerde ve sadece özel günlerde yapıldığını kendilerinin boşnak böreği(=pita) yaptıklarını anlattı.


20160703 090933 zpsazivuyox



Boşnak böreği



20160703 092432 zpsen1zbdml



Kol böreği


Balkanlarda böreğe burek(=byrek) deniyor.Bizde olduğu gibi Balkan ülkelerinde de börek,sadece kahvaltıda değil günün her saat ve her öğününde tüketilen bir gıdadır.Farka gelince, bu ülkede kıymanın kilosunun yaklaşık 12 TL. civarında olmasına binaen burekte iç malzemesi olarak kemik suyu,bol kıyma az soğan ve baharat kullanılırken bizdeki durumun tam tersi olmasıdır.Bu durum da haliyle burekin tadını zenginleştirmiştir. Burada burekler,kıymalı(=burek), peynirli(=sırnitsa),patatesli(= krompirusa) ve ıspanaklı(=zelyenitsa) olarak adlandırılıyor.Bir de burekin,nar gibi olması için alttan ve üstten köz kömür ateşi kullanılarak pişiriliyor.Burek yanında ayrıca yumuşacık yufkasıyla kol böreğini(=Умотани бурек =Umotani burek) de denedik.Usta bana bureğin üzerine isteğe bağlı olarak yoğurt kaymağı (=Kajmak) dökülebildiğini anlattı.Ancak ellerinde olmadığından deneyemedik.Türk çayı ve bizdeki ayranın eşdeğeri yogurt(=jogurt) ile zenginleşen bu keyifli kahvaltı için sadece 7€ ödedim.
 

Kahvaltı sonrası saat 08'e varmadan yola koyulduk.Hedefte 465 kilometre sürecek Priştine-Novi Pazar-Belgrad yolculuğu vardı.Ancak hesaba katmadığımız bir ayrıntı planlarımızı değiştirmemize neden oldu.İbre Nehri’nin izin verdiği dar yollarda yaklaşık yüz kilometre kadar ilerledikten sonra ulaştığımız Sırbistan sınır görevlileri devletlerinin Kosova’yı bir devlet olarak tanımadığını bu nedenle Makedonya’ya geri dönüp oradan Sırbistan’a geçiş yapmamızın mümkün olduğunu kibarca belirterek sınırı geçmemize izin vermediler.Biz de"bize yamuk yapanın ülkesini gezmeyiz" deyip bu kadar dolanmak yerine Karadağ üzerinden Saraybosna’ya gitmeye karar verdik.Bu kararımızın sırpları ne kadar etkilediğini bilemeyeceğim ama sonradan bizi bayağı etkileyecek bir karar verdiğimizi anladık.:(:(

Kararımız gereği Mitroviçe kenti yakınlarına kadar geri dönüp oradan Peje(=İpek) kenti üzerinden Karadağ(=Crna Gora=Çorna Gora)’a geçtik ve bu sınırda yine bir yeşil sigorta sıkıntısı zuhur etti.Bu sorunu da yeni yeşil poliçemize 20€ ödeyip çözdükten sonra mola vermek amacıyla bir boşnak yerleşim yeri olan Rozaje(=Rozaye)'de ırmak kıyısındaki bir restoranda durduk.


20160703 142522 zpsqigegkxj



20160703 141726 zpscldykzoi



20160703 141736 zpsn6rzjxyj



Salata,mis gibi kokan bir ekmek ve mükemmel bir dana rostodan oluşan yemeğe 20€ ödedik.
 




Kosova hariç aynı diyarları karavanla farklı bir bakış açısı ile karı koca bizde hemen hemen aynı tarihlerde dolaştık Bilgilendirme,yeniden yaşatma gibi güzel duyguları bize hissettirdiniz.Teşekkür ederiz.
 

Karadağ,2006 yılında bağımsızlığını kazanmış yaklaşık 700.000 nüfuslu küçük bir ülkedir.Ancak gezdiğimiz diğer ülkeler ile kıyaslanmayacak kadar engebeli bir araziye sahiptir.Dar yollarda en fazla saatte 50 kilometre hızla bir dağa tırmanıp iniyorsunuz.Oh bitti diyemeden karşınızda tırmanmanız gereken yeni bir dağ başlıyor.Öyle ki Kosova sınırından Bosna-Hersek sınırına kadar yaklaşık 210 kilometrelik yolu beş saatte tamamlayabildik.


20160822 214318 zpsvwtydqre


096 zpsitrxw91v


Karadağ ile Kosova arasındaki sınırı oluşturan ve en yüksek yeri 2747 metre yüksekliğindeki Büyük Türk Tepesi olan Şar Dağları'nda bir müslüman dağ köyü.Manzara harika ancak aşılması gereken dağın biri bitiyor diğeri başlıyor.:smiley:


Rozaye'den sonra P-10 yolu boyunca sırp sınırına paralel olarak ilerleyip önce sırpların yoğun olduğu Plevliya(=Пљевља) şehrini geçtik,sonra da 35 kilometre daha ilerleyip önce Karadağ'dan çıkış yaptık.Ondan sonra git git bir türlü Bosna-Hersek sınırına ulaşamadık.Endişeli bir on kilometre ilerleyiş sonrası Bosna-Hersek sınırına vardık.Sınır dediğiniz de bir tane manuel bariyerden ibaret.Sınırdaki görevli de bizim Priştine'den geldiğimizi öğrenince bir hayli şaşırdı.Neyse ki Türkiye'de yaptırdığımız yeşil sigorta ile buradan sorunsuz geçtik.


097 zps4g3gqzn1


Karadağ ile Bosna-Hersek arasındaki sınır kapısı işte bu elle kaldırılan bariyer:smiley:
 

Sınırdan sonra kalan 130 kilometrelik R-448 yolunu iki saatte tamamlayarak akşama doğru Saraybosna’ya ulaştık.Sabah 08 gibi Priştine’den çıkarken 424 kilometrelik yolu en fazla sekiz saatte geçmeyi planlamıştık.Ancak sınırları geçerken yaşadığımız zorluklar ve Karadağ’ın umduğumuzdan daha engebeli bir ülke olması sonucu yolu ancak on iki saatte tamamlayabildik.Biraz yorucu olsa da böyle güzel manzaralar eşliğinde mis gibi dağ havasını ciğerlerimize çekerek gezmek son derece keyifliydi.



098 zpsekdxodeb


Bosna-Hersek sınırından sonra Gorajde(=Горажде) yolunda neredeyse bulutların üstüne doğru tırmandığımız bir tepeden aşağıdaki vadide akan Drina Nehri’nin görüntüsü.


Drina,eski Yugoslavya topraklarının tamamını sulayan Sava Nehri’nin en büyük koludur.Bu nehri görünce yıllar önce okuduğum ve sırp yazar İvo Andriç’e 1961’de Nobel Edebiyat Ödülü kazandıran Drina Köprüsü(=На Дрини Ћуприја=Na Drini Çupriya) romanı aklıma geldi.Yazar,Sokullu Mehmet Paşa'nın Vişegrad'da 1577’de Mimar Sinan’a yaptırdığı köprüyü ve çevresindeki yaşamları o tarihten başlayıp yirminci yüzyılın ortalarına kadar gelecek şekilde tarafsız bir gözle anlatmaktadır.Biraz uzun(354 sayfa) olmakla beraber bu kitabı herkesin okumasını tavsiye ederim.


Bosna-Hersek topraklarında önce Roma İmparatorluğu sonra Gotlar,Slav halkları,Osmanlı İmparatorluğu,Avusturya-Macaristan İmparatorluğu ve Yugoslavya sırayla egemen olmuşlardır. 1463’te Saraybosna,Osmanlı İmparatorluğu'na katılır ve bu durum 1878’e dek sürer.Asıl gelişimini bu dönemde gösteren kent,önemli bayındırlık faaliyetleri ile Osmanlının Avrupa’da kurduğu en büyük kent olmuştur.1878’de imzalanan Berlin Anlaşmasıyla Avusturya-Macaristan yönetimi,Bosna-Hersek’i Osmanlı İmparatorluğu'ndan savaşmadan alır.Avusturya-Macaristan egemenliğinin Saraybosna üzerindeki etkisi kısa olmakla birlikte bıraktığı izler bu kısa süreyle örtüşmeyecek denli kalıcı olmuştur. 1895'te Avrupa’da ilk ve Dünya’da ise San Francisco’dan sonra ikinci olarak şehri baştan sona ören tam vardiya elektrikli tramvay ağına sahip olan şehir;yine aynı yıl Londra’yı da içeren pek çok metropolden önce gerçekleştirilen sokak aydınlatma sistemine de kavuşmuştur.
 
Son düzenleme:

1992'de bağımsızlığını ilan eden Bosna-Hersek Cumhuriyeti, günümüzde yaklaşık beş milyon nüfusa sahiptir. Nüfusun yarısını boşnaklar, %30'unu sırplar,%15'ini hırvatlar,%5'ini ise Türk,Makedon ve diğer etnik gruplar oluşturur.Bosna-Hersek Devletinin yapısı,1992-1995 yılları arasında cereyan eden iç savaşı sona erdiren Dayton Barış Antlaşması ile belirlenmiştir.Buna göre ülke;toprakların %51' ine sahip olan ve ayrıca kendi içinde on kantona ayrılan Müslüman-Hırvat Federasyonu ile toprakların %49'una sahip olan Sırp Cumhuriyeti olarak iki devletçiğe bölünmüştür.Kuzeyde kalan Sırp Cumhuriyeti'nin hayalinde ileride Sırbistan ile birleşmek ve güneydeki Müslüman-Hırvat federasyonundaki hırvatların hayalinde ise ileride Hırvatistan ile birleşmek yatmaktadır. Bunun bir göstergesi olarak ülkede herkes ait olduğu ülkenin bayrağı yerine kendisini ait hissettiği ülkenin bayrağını evinin önüne asmış.Yani ülke iki farklı uçtan iki farklı yöne çekiliyor ve Müslüman boşnaklar sanki ortada kalmış gibi görünüyorlar.Sözün özü, Bosna-Hersek'te aradan geçen onca yıla rağmen taşlar maalesef yerine oturmamıştır.

Bu demografik bilgileri verirken etnisite ile ilgili bir konuya parmak basmakta yarar var.Yugoslavya kelimesinin anlamı güney slavlarının yaşadığı yer demektir.Makedonların yoğun olduğu Makedonya ve arnavutların yoğun olduğu Kosova ayrı tutulduğunda eski Yugoslavya’nın geri kalanında slavlar baskın ırktır.Slavları birbirinden ayıran ve yakın geçmişte birbirine düşüren ise din ve mezhep tercihleridir.Boşnakların dinsel tercihlerinden kaynaklanan yatkınlık nedeniyle Türk olarak nitelenmeleri ise önemli bir yanılgıdır.Kuşkusuz Osmanlının bölgedeki 500 yıllık egemenliği etnik melezleşmeye de yol açmış yani tıpkı Anadolu’da olduğu gibi bu coğrafyada da etnik harmanlanma söz konusu olduğundan müslüman olan boşnakların bizlere sempati duymaları olağan bir durumdur.Ancak onların Türk olarak nitelenmesi bir yanlış algıdır.

Bosna Hersek’in para birimi halkın kayme olarak adlandırdığı Bosna Konvertibl Markı(=KM) olup 1 Bosna Markı yaklaşık 1.7 TL. yapıyor. Bu ülke ile aramızda -1 saat farkı bulunmaktadır.Ülkede başta Boşnakça olmak üzere Sırpça ve Hırvatça da konuşulmaktadır.Boşnakça ve Hırvatça latin alfabesi kullanırken Sırpça kiril alfabesi kullanmaktadır.

Saraybosna(=Sarajevo=Sarayevo),yaklaşık 650.000 kişilik nüfusuyla Bosna-Hersek ’in başkenti ve en büyük kenti olup Bosna bölgesinin Dinar Alpleri’yle çevrili Saraybosna Vadisi içerisinde ve Milyatska Nehri'nin çevresinde kurulmuştur.Müslüman,Katolik,Ortodoks ve Musevi dinine mensup insanlar bu şehirde yüzyıllar boyunca barış içinde yaşadıkları için Saraybosna, Avrupa’nın Kudüs’ü olarak kabul edilir.
 
Son düzenleme:

Saraybosna'da İvana Cankara,27 adresinde bulunan Hotel Michele'de iki kişilik oda+kahvaltı için 70€ karşılığında konakladık.Şehrin merkezinde bulunan bu butik otelden çok memnun kaldık.

Otele yerleşip çıkıncaya kadar hava tamamen kararmıştı.Biz de karnımızı doyurmak amacıyla beş dakika yürüme mesafesinde bulunan Başçarşı'ya gittik.Başçarşının sonundan nehir kenarına ulaştığımızda sol tarafta ışıldayan bir bina dikkatimizi çekti.Saraybosna’nın sembollerinden birisi olan Milli Kütüphane endülüs mimari tarzının uygulandığı en güzel örneklerdendir. Avusturya-Macaristan İmparatorluğu’nun kente hakim olduğu dönemde,1896 yılında yaptırılan ve Belediye Binası(=Gradska vijećnica=Gradska viyeçnisa) olarak inşa edilen üç katlı bina,İkinci Dünya Savaşı sonrasında Milli Kütüphane olarak kullanıma açılmış.1992’de sırpların bombardımanı sırasında binadaki 155.000 tanesi nadir bulunan paha biçilemez eser statüsündeki yaklaşık iki milyon kitap ve el yazması eserin % 90’ı ne yazık ki yok olmuştur.1996’da başlayan restorasyon çalışmaları 9.Mayıs.2014’te tamamlanan bina,günümüzde konser,devlet resepsiyonları ve sergiler için kullanılan bir ulusal anıt konumundadır.


2fb55518 adf1 473d a9d6 afef252f68ab zpsdxdbofba



120 zpstneifeef



Milli Kütüphane binasının gündüz ve gece görünümü



20160824 221838 zpsdpm3ujyi



Milli Kütüphane binasının iç görünümü
 




Gezenbilir bilgi kaynağını daha iyi bir dizin haline getirebilmek için birkaç rica;
- Arandığında bilgiye kolay ulaşabilmek için farklı bir çok konuyu tek bir başlık altında tartışmak yerine veya konu başlığıyla alakalı olmayan sorularınızla ilgili yeni konu başlıkları açınız.
- Yeni bir konu açarken başlığın konu içeriğiyle ilgili açık ve net bilgi vermesine dikkat ediniz. "Acil Yardım", "Lütfen Bakar mısınız" gibi konu içeriğiyle ilgili bilgi vermeyen başlıklar geç cevap almanıza neden olacağı gibi bilgiye ulaşmayı da zorlaştıracaktır.
- Sorularınızı ve cevaplarınızı, kısaca bildiklerinizi özel mesajla değil tüm forumla paylaşınız. Bildiklerinizi özel mesajla paylaşmak forum genelinde paylaşımda bulunan diğer üyelere haksızlık olduğu gibi forum kültürünün kolektif yapısına da aykırıdır.
- Sadece video veya blog bağlantısı verilerek açılan konuların can sıkıcı olduğunu ve üyeler tarafından hoş karşılanmadığını belirtelim. Lütfen paylaştığınız video veya blogun bağlantısının altına kısa da olsa konu başlığıyla alakalı bilgiler veriniz.

Hep birlikte keyifli forumlar dileriz.


GEZENBİLİR TV

GEZENBİLİR'İ TAKİP EDİN

Forum istatistikleri

Konular
103,438
Mesajlar
1,517,945
Kayıtlı Üye Sayımız
172,091
Kaydolan Son Üyemiz
Engin Koygun

Çevrimiçi üyeler

SON KONULAR



Geri
Üst