Karavanlı İlk Uzun Gezimiz; Edremit Körfezi'nden Marmaris Hisarönü'ne Ege Turu

  • Konuyu Başlatan: Konuyu başlatan orsaalabanda Tarih:
  • Başlangıç tarihi Yazılan Cevaplar:
  • Cevaplar 123
  • Okunma Sayısı: Görüntüleme 31,942

orsaalabanda

Zirve
Mesajlar
3,490
Tepkime Puanı
71
Yola çıkmadan bir gün önce Abdi abi'yle aramızda şöyle bir dialog geçmişti:

- Abi selam, kısmetse yarın yola çıkıyoruz. Size de uğramak isteriz. Haldun'lar da gelecek. Neredesiniz?

- Merhaba Cem, eee! Karaağaçtayız. Bekleriz.

- Abi bu Karaağaç tam olarak neresi oluyor?

- Burhaniye'yi geç, Karaağaç tabelasını görünce sağa dön.

- İyi de abi, Karaağaç'ın tam olarak neresindesiniz? Ayrıntılı adres verebilir misin?

- Denize en yakın zeytin ağacının gölgesindeyiz.

- Tamam abi anladım. (Ayıkla pirincin taşını)


* * * * *

Google Earth açılır ve Karaağaç neresiymiş bakılır... Hmm! evet küçük bir yerleşim... Güzel bir yere benziyor. Görüntüyü biraz daha yakınlaştıralım veee... İyi de denizin kıyısında binlerce zeytin ağacı var. Acaba hangisinin gölgesindeler? Ah be Abdi abi! Neden Google Earth'ün son güncellemesinden bir iki gün önce yerleşmezsin şuraya? Ne güzel karavanını da görüverirdik haritadan....

Şurası olmaz, fazla kayalık. Hmm! burası da olmaz binalar var. Şu ağacın gölgesi güzel ama orası da denize uzak. Yok yok benim tanıdığım Abdi abi bu ağacın gölgesinde kalmaz. Hah tamam buldum! Şurada bir açıklık var. Bu ağacın gölgesi güzel. Ben olsam ben de orada kalırdım. Bakkal çakkal da var demişti. Arkasındaki küçük yapı da orası olsa gerek. Kesin burasıdır...

Google'dan görüntüler hafızaya iyice kazınır... Kavşaktan sağa dön, kıvrımlı yoldan denize doğru ilerle. Kıyıya inmek için acele etme. Yol epey uzun görünüyor. İlk yerleşimleri geç, açıklıktan sağa dön.


* * * * *


Ertesi gün 3 saatlik bir yolculuktan sonra aracımızdaki konuşmalar:

- Gide gide bir söğüde dayandık.... Neresiymiş bu Karaağaç?

- Az kaldı.

- Baba! Denize ne zaman gireceğiz?

- Biraz sonra.

- Hayatım tabelayı kaçırmış olmayalım? Birilerine sorsak mı acaba?

- Yok canım, ne gerek var. Biraz sonra varacağız işte. (Erkek adam kimseye yol sormaz. Erkeklik içgüdüleri onu daima doğru
yola ulaştırır. Bazen fazlaca dolambaçlı olsa bile...)

- Baba! Ne zaman varacağız?

- Birazdan dedim ya kızım.

- Baba çişim geldi.

- Yap zort-a porttiye...

- Olmaz ben benzinlikte yapmak istiyorum. (Çünkü çıkışta marketten dondurma alacak)

- Ben de nerelerde neler yapmak istiyorum ama insanın her istediği olmuyor işte.



Karaağaç tabelası bulunur ve kavşaktan sağa sapılır...


- Tam olarak neredelermiş? Adresi aldın mı hayatım?

- Evet aldım. Denize en yakın zeytin ağacının gölgesindelermiş.

- Nasıl yani?

- İşte öyle...

- Telefonla arasak mı Abdi beyleri? Tam adresi alsak?...

- Merak etme hayatım, içgüdülerim her zamanki gibi doğru adrese ulaştıracak bizi. (Google Earth'den baktığımdan onun haberi
yok tabi)

- Ben o içgüdüleri bir yerden hatırlıyorum sanki. Arasana Abdi beyleri... Vır vır vır... Dır dır dır... Zır zır zır...

Beni de bir korku sarıyor aniden.... Haritadan baktığım yeri bulabilirim ama ya orada değillerse?...



* * * * *


Heh heh heee! Elimle koymuş gibi buldum valla. İşte oradalar. Uzaktan Kamil (Abdi abi'nin karavanı) görünüyor.

- Nasıl bulduk ama sizi?

- Valla bravo!

- Bulurum ben böyle (boyum bir karış büyümüş olarak)

Sarılmalar, öpüşmeler, hoşgeldin, beş gittin derken arada omnistore tentemizi de açalım, yeni kamperimizle havamızı basalım.... Fakat o da ne, kimse ilgilenmiyor bile. Ne hayaller kurmuştuk oysa, herkesi kıskançlıktan çatlatacaktık orrrrcinal aksesuarlarımızla...

[attachment=1]

Yahu bu omnistore kendi ayaklarını bile gölgelendirmiyor. Onların tentesi ne güzelmiş. Adamın karavanı da çok geniş. Eee ilgilenmez tabi haklı olarak. Neyse hava atma işi başka yere kaldı artık...


* * * * *

Haldun dostum koordinatlarımızı içgüdüsel olarak kestiremediği için (belki de yenge hanımdan aldığı zorunlu talimatlar gereğince) mantığının sesine kulak vermiş, telefonla ayrıntılı tarif istiyor... Ve yaklaşık on dakika sonra olay mahalline ailece intikal ediyor...

[attachment=2]

Sohbet, muhabbet çay ve sigara eşliğinde devam ederken arada denize kaçamak sortiler yapıyoruz. Haldun'un gözü kaçamak bakışlarla bizim kamperde... (Satmayacağım üleeeen! Küçük falan da gelmiyor. Yetiyor bize...)


[attachment=3]

Kerahat vakti yaklaşınca kadehler dostluğa kalkıyor...

Araç kullanacağı için içemeyen Haldun dostumuzun durumuna üzülüyormuş gibi yaparak yüzümüzü her ne kadar buruştursak da gülen gözlerimiz sahtekarlığımızı hemen ele veriyor...

Zavallım elindeki çay kupasıyla bizleri yalnız bırakmıyor...

[attachment=4]

Kaz dağlarından gelen serin kuzey rüzgarı ve bol oksijenin de etkisiyle olsa gerek, sohbet sohbeti açıyor, keyfimiz katlanıyor...

[attachment=5]

Bol kahkahalı bir gecenin ardından kesintisiz bir uyku ile geceyi tamamlıyoruz.

Tatil süremiz kısıtlı. Görmek istediğimiz çokça yer ve ziyaret etmek istediğimiz bolca dost olduğu için ayrılmak zorundayız. Ama bizim hiç acelemiz yok... İtalyanların dediği gibi ''piano piano...'' Kahvaltı ve sabah keyfinin ardından hafiften pıtırdamaya başlayan yağmur eşliğinde Karaağaç'tan demir alıyoruz...

Kimbilir nerede ve ne zaman buluşma temennileri, gülüşmeler, el sallamalar eşliğinde dostlarımızla vedalaşıyoruz...

PIC_0002.jpg


PIC_0001.jpg


PIC_0005.jpg


PIC_0007.jpg


PIC_0008.jpg
 

Etiketler
Ynt: Karavanlı İlk Uzun Gezimiz; Edremit Körfezi'nden Marmaris Hisarönü'ne Ege Turu

iyi yolculuklar cem yoksa gezi bitti yazma kısmındamıyız ?
 

Ynt: Karavanlı İlk Uzun Gezimiz; Edremit Körfezi'nden Marmaris Hisarönü'ne Ege Turu

Cem bey, merhaba keyfiniz bol olsun geziniz devam ediyor mu tamamladınızmı devamını heyecanla bekliyorum. Selamlar
 

Ynt: Karavanlı İlk Uzun Gezimiz; Edremit Körfezi'nden Marmaris Hisarönü'ne Ege Turu

Giriş, müthiş!. Bu yazının arkası artık, "Aydın havası" ol(a)maz, ona göre Cem...

Cavid Sezen
 

Ynt: Karavanlı İlk Uzun Gezimiz; Edremit Körfezi'nden Marmaris Hisarönü'ne Ege Turu

Gezimiz maalesef tamamlandı arkadaşlar. Ben de Bursa'ya yeni döndüm. Vaktim oldukça devamını aktarmaya çalışacağım.
 



Ynt: Karavanlı İlk Uzun Gezimiz; Edremit Körfezi'nden Marmaris Hisarönü'ne Ege Turu

Yola çıkmadan iki gün önce kamperimize henüz bir isim koymadığımızdan bahsediyorduk...

Ben bir kahramanlık yapmasını bekleme taraftarıyım dedim. Eşim birden atılıverdi... ''Rocinante olsun...''

Keçi sakalımdan mı esinlendi, yoksa beni çok çılgın bulduğu için mi aklına geldi karar veremedim?... Kahkahayı patlatıverdim...

- Çok iddialı olmaz mı hanım? Biz de herkes gibi ''Düldül'', ''Pırpır'', ''Tırtır'' gibi isimler koysak ya?

- Olmaz, olmaz... ''Rocinante'' olsun... Bir yandan glüşüyoruz...

- İyi de o zaman bana bir de kargı, mızrak gibi şeyler bulmak lazım? Hepsini hallederiz de bu devirde yeldeğirmenini nereden
bulacağız?

- Amaaan düşündüğün şeye bak! Gideceğimiz yerlerde vardır elbet. Bodrum'da geçen sene görmüştüm. Yalandan şöyle bir
üstüne doğru sürersin, olur biter.

- Peki tamam. Ama bana bir de seyis lazım...

- Bak o işte ben yokum!

Kahkahalar....

Benim hala pek kanım ısınamasa da kamperimizin ismi ''Rocinante'' Türkçe okunuşuyla ''Rozinante'' olarak kaldı...



* * * *


Güneye doğru indikçe ''yeldeğirmenlerine rastlar mıyız acep?'' diyerek çevirdik rotamızı Ayvalık Alibey (Cunda) adasına...

Ayvalık trafiği bu mevsimde haftasonu boğaz trafiğini aratmıyor. Santim santim ilerleyen Ayvalık trafiğinden güç bela kendimizi sıyırıp adanın yolunu tutuyoruz... Yeldeğirmeni yok ama adanın girişinde Don Kişot'un görse kesin saldırmak isteyeceği türden yeni yapılmakta olan devasa bir otel inşaatı görüyoruz. Yazımı ve anılarımı çirkin ögelerle süslemek istemediğim için fotoğrafını çekmedim. Ama hiç yakışmamış. Bu güzel coğrafyada böyle çirkin çok katlı bir yapıya nasıl izin verildiğini anlamak güç. Uzun süredir mahkemelikmiş. İnşaat izni çıkmış olmalı ki yeniden yapımına başlanmış. Karavan sahibi oldum, geziye çıktım, atımın adını da rozinante koydum diyerek kendimi İspanyol gibi hissetmeye başlamıştım ama burasının Türkiye olduğu gerçeği acı bir tokat gibi patlıyor suratımda...

Cunda'ya ilk kez geliyoruz. Aynı zamanda akraba ziyareti (emmimgiller) de yapacağımız ve bizi sokakta!! yatıracakları şüpheli olduğu için, ileride belki fırsatımız olmaz düşüncesiyle kamperi uygun bir yere park edip başlıyoruz Cunda sokaklarını arşınlamaya...

[attachment=1]

[attachment=2]

Taş evler ve yerel mimari doku gerçekten muhteşem...

[attachment=3]

[attachment=4]

Coğarafya olarak kendine özgü değişik bir havası olmasına rağmen daha çok Marmara ile Ege arasında sıkışmış gibi... Deniziyle, yosunuyla, balığıyla, taşı, toprağıyla tam olarak Ege'ye has olduğunu söyleyebilmek güç... Mimari ve kültürel açıdan ise suyun karşı yakasının etkisi tartışılmaz. O da olmasa, arada derede kalmış garip bir kasaba olarak kalırmış Cunda...

[attachment=5]

PIC_0011.jpg


PIC_0012.jpg


PIC_0013.jpg


PIC_0014.jpg


PIC_0015.jpg
 

Ynt: Karavanlı İlk Uzun Gezimiz; Edremit Körfezi'nden Marmaris Hisarönü'ne Ege Turu

orsaalabanda' Alıntı:
Mimari .......... açıdan ise suyun karşı yakasının etkisi tartışılmaz.

Ne etkisi Cem; kendisi... :D

Cavid Sezen
Not: Kamperin adını beğendim.
 

Ynt: Karavanlı İlk Uzun Gezimiz; Edremit Körfezi'nden Marmaris Hisarönü'ne Ege Turu



Meşhur taş mektep... Heybeliada ruhban okulunun bile çok öncesinde Anadolu'da kurulan ilk ruhban okulu...

Muhteşem mimarisinden ve denize karşı konuşlandırılmış meydan okuyan duruşundan etkilenmemek mümkün değil. Fakat ne yazık ki politik, bürokratik ve diplomatik engeller yüzünden içler acısı bir durumda...

[attachment=1]

Cunda sokaklarını arşınlarken guruldamaya başlayan midelerimiz buraya kadar gelmişken yerel lezzetlerin tadına bakılması gerektiğini hatırlatıyor usulca... Diğer yandan, yüksek rant kapısı haline gelmiş sahil şeridinde sıralanan balık lokantaları ve ''buyrun efendim''ler çeken beyaz önlüklü garsonlar bunun pek mantıklı bir çözüm olmadığını düşündürüyor...

Bu gibi durumlarda mantığımız şu şekilde işliyor:

Esnafın bol olduğu bu gibi yerlerde mutlaka esnafın karnını doyurduğu bir yerler vardır. Esnaf kaliteli ve uygun fiyatlı olmayan yerde yemek yemez. O halde bizim yemek yiyeceğimiz yer biraz daha arka sokaklarda olmalı... Diyoruz... Ve rotayı arka sokaklara doğru kırıyoruz...

[attachment=2]

[attachment=3]

[attachment=4]

Ve nihayet küçük ve şirin bir aile işletmesi olan günlük ev yemeklerinin pişirildiği aradığımız lokantayı buluyoruz. Papalina zaten bildiğimiz bir lezzet. Tas kebabının dayanılmaz cazibesine kapılıyoruz. Ama yerel bir şeyler de tatmadan olmaz. İstifno otu hemen imdadımıza yetişiyor. Haşlanarak pişirilen, bildiğimiz ebegümecini andıran ama lezzeti farklı olan bir ot. Haşlandıktan sonra üzerine gezdirlilen muhteşem altın sarısı Ayvalık zeytinyağı, limon, sarımsak ve doğranmış bahçe domatesi ile gövdeye indiriyoruz bu sağlık demetini... İncik boncuk çarşısında biraz oyalanıp sevgili eşimin ve kızımın da gönlünü yaptıktan sonra emmimgillere doğru marşa basıyoruz...

Niyetimiz sürpriz yapmak. Ama habersiz çat kapı gitmek de olmaz. Ne yapalım? Evlerinin önüne denize sıfır pozisyonda tam da manzaralarını kapatacak şekilde park ediyoruz kamperi... Tente açılıyor, masa sandalye çıkarılıyor, çay demleniyor...Telefonla arıyoruz. Biz de Cunda'dan ev aldık... Üstelik size çok yakın. Çayımız hazır haydi misafirliğe bize gelin...

Uzaktan olayın ayırdına varan yengem çığlık çığlığa üzerimize koşuyor... ''Olmaaaaaz! Burada tezgah açtırmam size! Evimize geleceksiniz!'' Ama bir süre sonra sakinleşiyor ve hasret gidererek çaylarımızı yudumlamaya başlıyoruz... Akşama ise korkulan başımıza geliyor ve bizi sokakta! yatırmaya yanaşmıyorlar... Yahu ne güzel yerleşmiştik kampere... İşin yoksa zırt pırt eşya almak için git kampere, gel eve... Diş fırçalanacak, git gel... Kız üşüdü, hırka getir, çorap getir git gel... Şunu unutmuşum, bunu bırakmışım git gel... Şampuan al, çorap getir, şudur, budur derken halimize acıyorlar ve ikinci kez gelirsek kamperde kalmamıza izin vereceklerini söylüyorlar... Bir dahaki sefere rahatız neyse...

Ertesi gün hep birlikte meşhur ''patrica plajına'' gidiyoruz. Çok sığ olduğu için fazla tercih etmediğimiz türde olmasına rağmen yine de denizin ve güneşin tadını iyice çıkarıyoruz...

[attachment=5]

Gittiğimiz her yerde olduğu gibi ''çok kısa oldu'', ''hiç olmadı'', ''bunu saymayız'' lar eşliğinde güzel anılarla ayrılıyoruz Cunda'dan...

PIC_0018.jpg


PIC_0024.jpg


PIC_0026.jpg


PIC_0027.jpg


PIC_0038.jpg
 

Ynt: Karavanlı İlk Uzun Gezimiz; Edremit Körfezi'nden Marmaris Hisarönü'ne Ege Turu

orsaalabanda' Alıntı:
Ve nihayet küçük ve şirin bir aile işletmesi olan günlük ev yemeklerinin pişirildiği aradığımız lokantayı buluyoruz.

Lokantanın adını da alabilseydik, fazla aramadan bulurduk :smiley:
 

Ynt: Karavanlı İlk Uzun Gezimiz; Edremit Körfezi'nden Marmaris Hisarönü'ne Ege Turu

CelalS' Alıntı:
Lokantanın adını da alabilseydik, fazla aramadan bulurduk :smiley:

Celal bey, lokantanın adı aklımda kalmamış. Ama Cunda çok küçük bir yer. İstemeseniz bile fazla aramadan bulursunuz.
 



Ynt: Karavanlı İlk Uzun Gezimiz; Edremit Körfezi'nden Marmaris Hisarönü'ne Ege Turu



3. gün güzergahımız Bergama...

Yine ilk kez gideceğiz, yine bizi bekleyen dostlarımız var... Asklepion ve Akropolü gezmeden ayrılmayı düşünemiyoruz... Program epeyce sıkışık olacak ama bulacağız bir çaresini.

Öğleden sonra saat 3 gibi Bergama'dayız. Güneşin kavurucu etkisini kaybettiği akşam saatleri ören yerlerini gezmek için çok ideal ama hiç susmayan telefonumuzdan gelen ''Aman fazlaca geç kalmadan gelin, akşam üzeri saat 6 gibi mangalı ateşleriz'' çağrıları biraz tedirgin ediyor. ''Hangisi daha kısa sürede gezilebilir?'' sorumuza karşılık olarak aldığımız ''Asklepion'' cevabı hiç düşünmeden Asklepion'a yönelmemize neden oluyor...

Özellikle güney bölgelerinde bulunan ören yerlerini gezmek için yaz ayları pek uygun değil. Ancak çalışan inanlar olduğumuz için yaz tatili dönemi dışında uzun yolculuklara çıkamıyoruz. Hep aklımızın köşesinde kalan ören yerlerini gezme düşüncesi önceki yıllardan bu güne ertelenip durmuştu... Otomobille çıkılan yolculuklarda hep bir yerlere zamanında yetişme düşüncesi olurdu. Yolculuk esnasında tarihi mekanları gezmek ise ya yaz sıcağında öğlen güneşinin altında kavrulup 8 saatlik yolculuğu 10-12 saate çıkarmak, ya da bir gün yol üzerinde uygun bir otel-motel-pansiyon bulursak fazladan konaklamak anlamına gelirdi. Oysa şimdi ne kadar farklı... Zamanla yarışmıyoruz artık. İstediğimiz yeri istediğimiz saatte gezebilme lüksüne sahibiz... Bu çok güzel bir duygu.

Asklepion'a giden yol üzerinde rastladığımız fırından alıp içini karavan buzdolabımızdan herkesin zevkine göre malzeme ile doldurduğumuz sıcacık pide, gecikmiş öğlen yemeğimizin yerine geçiyor...

Girişte müze kartlarımızı da aldıktan sonra başlıyoruz elimizdeki pideleri kemirerek tarihin derinliklerinde yolculuğa...

[attachment=1]

Asklepion bir tedavi merkezi... Günümüzde ayrıntılı bilgiye internet üzerinden ulaşmak çok kolay olduğu için işin tarih dersi bölümünü meraklılarına bırakarak gezimize devam ediyorum... Geyikli dağından gelen şifalı suların sesleri bu koridorlarda halen yankılanıyor...

[attachment=2]

Binlerce yıl öncesinde bu koridorlarda şifa bulmak için gelen hastaların ve şifacıların dolaştığını düşünmek heyecan verici...

[attachment=3]

PIC_0043.jpg


PIC_0052.jpg


PIC_0053.jpg
 


Ynt: Karavanlı İlk Uzun Gezimiz; Edremit Körfezi'nden Marmaris Hisarönü'ne Ege Turu



Şifalı suyun halen bir çeşmeden akmakta olduğu bu antik kenti gezerken suyun tadına bakmamak olmaz. Başta biraz çekinerek de olsa yudumladığımız suyun içilebilir olduğuna kanaat getirdikten sonra kana kana içiyor ve elimizi yüzümüzü yıkıyoruz. Suyun çok net olarak sodalı ekşimsi tadı alınabiliyor. Bu da sanırım yüksek mineral içeriğinin göstergesi. Sonrasında şehir şebekesinde de aynı lezzette suyun dolaştığını, Geyikli dağından geldiğini ve içilebilir olduğunu öğreniyoruz. Elbette analizini yapmış ya da ayrıntılı araştırmış değilim. Ancak sodalı ekşimsi tadı olan bu suyun mineral içeriğinin yüksek ve şifalı olması mantıksal bir çıkarım benim için. Binlerce yıl şifa merkezi olarak kullanan insanlar da analizini yapmamıştı. Yanılıyorlar mıydı acaba?

Kızımın suya olan aşırı düşkünlüğü yakınımızda bulunan herkes tarafından bilinir. Elbette kızım da içinde su ve su sesi bulunduğu için en çok bu antik kenti sevdi.

[attachment=1]

[attachment=2]

Amfitiyatronun tarihi basamaklarından geçmişe yolculuk... Ama yukarıdan neye baktığımızı bilseniz çok gülersiniz. Konser hazırlıkları için harıl harıl çalışan, etrafı bir sürü hoparlör, kablo, sahne zımbırtısına boğan teknik ekip...

[attachment=3]

PIC_0056.jpg


PIC_0057.jpg


PIC_0058.jpg
 

Ynt: Karavanlı İlk Uzun Gezimiz; Edremit Körfezi'nden Marmaris Hisarönü'ne Ege Turu

orsaalabanda' Alıntı:
Celal bey, lokantanın adı aklımda kalmamış. Ama Cunda çok küçük bir yer. İstemeseniz bile fazla aramadan bulursunuz.
Zeytindalı Kahve'nin arka kapısının karşısı, resimlerden gördüğüm kadarıyla. Teşekkür ederim. :smiley:
 

Ynt: Karavanlı İlk Uzun Gezimiz; Edremit Körfezi'nden Marmaris Hisarönü'ne Ege Turu

Bizi krallar gibi ağırlayan, hazırladıkları birbirinden güzel mezelerle damaklarımızı, soframızdan eksik etmedikleri kuş, aslan ve bilumum hayvan sütleri ve güzel sohbetleri ile ruhumuzu şenlendiren Bergama'lı dostlarımızla güzel bir gece geçirdikten sonra Akropol'e doğru yol alıyoruz... Vedalar yine hüzünlü... ''Hiç olmadı böyle'', ''biraz daha kalsaydınız'', ''son bir kahve daha içseydik''... Sonu yok ki... Fazladan iki gün daha kalsak yine yetmeyecek...


Önce Asklepion'u ziyaret etmekle gerçekten çok iyi etmişiz... Önce Akropol'ü gezseydik sonrasında Asklepion çok sönük kalacakmış...


Kale kent olarak inşa edilen Akropol savunması en kolay yer olan bölgeye hakim en yüksek tepede konumlanmış...


Akropol'den Kapıkaya Baraj Gölü'nün manzarası çok etkileyici...

[attachment=1]

Elbette Traian tapınağının görkemli antik sütunları da...

[attachment=2]

[attachment=3]

Traian tapınağının bir kaç sütunu ancak ayakta kalabilmiş. Athena tapınağı ve Zeus sunağından geriye elimizde kalanlar ise ne yazık ki yalnızca temelleri... Athena tapınağı ve Zeus sunağı ise aslına uygun olarak retore edilerek Berlin'deki Pergamon mouseum'da sergilenmekte...


Akropol'ü gezerken bilgilendirme tabelalarından kalıntıların ''mimari üslubundan'' ve ''restorasyon yöntemlerinden'' başka bilgi alamadık. Bu konudaki umarsızlık ve aymazlık ''çok merak ediyorsanız gidin Berlin'de görün'' dedirtecek cinsten...

Hiç bir şey yapmayıp Berlin'deki müzenin fotoğraflarını bile koysalar çok daha faydalı olurdu... Adamlar koskoca altarı Berlin'e taşıyıp restore ediyorlar, biz hala (Asklepion'da gördüğümüz üzere) elimizde kalan sütunların tepesine yıkılmasın diye demirden hasır örüp beton döküp restorasyon diye yutturmaya çalışıyoruz... Gerçi başka ne yapılabilir ki? Bize ancak çöpünü bırakmışlar... Buyrun Berlin'deki Pergamon müzesinden görüntüler... Siz kendiniz karar verin.

Keşke dağı kökünden söküp götürselermiş... Bana da hayıflanacak bir şey kalmazdı böylece.

[attachment=4]

[attachment=5]

PIC_0072.jpg


PIC_0079.jpg


PIC_0088.jpg


800px-Modell_Pergamonmuseum.jpg


800px-Pergamonmuseum_Pergamonaltar.jpg
 



Ynt: Karavanlı İlk Uzun Gezimiz; Edremit Körfezi'nden Marmaris Hisarönü'ne Ege Turu

Traian tapınağının olduğu terasın genel görünümü...

[attachment=1]

Gezerken tarihi atmosferi içimize çekerek çok mutlu olmuştuk. Şimdi yazarken çok daha farklı düşünceler içerisindeyim...

[attachment=2]

[attachment=3]

[attachment=4]

PIC_0074.jpg


PIC_0089.jpg


PIC_0091.jpg


PIC_0088.jpg
 

Gezenbilir bilgi kaynağını daha iyi bir dizin haline getirebilmek için birkaç rica;
- Arandığında bilgiye kolay ulaşabilmek için farklı bir çok konuyu tek bir başlık altında tartışmak yerine veya konu başlığıyla alakalı olmayan sorularınızla ilgili yeni konu başlıkları açınız.
- Yeni bir konu açarken başlığın konu içeriğiyle ilgili açık ve net bilgi vermesine dikkat ediniz. "Acil Yardım", "Lütfen Bakar mısınız" gibi konu içeriğiyle ilgili bilgi vermeyen başlıklar geç cevap almanıza neden olacağı gibi bilgiye ulaşmayı da zorlaştıracaktır.
- Sorularınızı ve cevaplarınızı, kısaca bildiklerinizi özel mesajla değil tüm forumla paylaşınız. Bildiklerinizi özel mesajla paylaşmak forum genelinde paylaşımda bulunan diğer üyelere haksızlık olduğu gibi forum kültürünün kolektif yapısına da aykırıdır.
- Sadece video veya blog bağlantısı verilerek açılan konuların can sıkıcı olduğunu ve üyeler tarafından hoş karşılanmadığını belirtelim. Lütfen paylaştığınız video veya blogun bağlantısının altına kısa da olsa konu başlığıyla alakalı bilgiler veriniz.

Hep birlikte keyifli forumlar dileriz.


GEZENBİLİR TV

GEZENBİLİR'İ TAKİP EDİN

Forum istatistikleri

Konular
104,054
Mesajlar
1,528,055
Kayıtlı Üye Sayımız
166,798
Kaydolan Son Üyemiz
VifoOBB

Çevrimiçi üyeler

Şu anda çevrimiçi üye yok.

SON KONULAR



Geri
Üst