ÇEVRE ve Orman Bakanı Osman Pepe, Türkiye'de yaylada ev sahibi olmanın prestij meselesi haline geldiğini belirterek, “Prestij meselesi insanları dürtüyor, kışkırtıyor. Yaptıkları evler de birşeye benzese. Tam bir çirkinlik abidesi” dedi.
Çevre ve Orman Bakanı Osman Pepe, Orman Genel Müdürlüğü tarafından Bolu Abant'taki Abant Palace Otel'de düzenlenen ‘Yaylalarımız ve Yaylacılık' konulu panele katıldı. Bolu Valisi Ali Serindağ, Orman Genel Müdürü Osman Kahveci, Adana Büyükşehir Belediye Başkanı Aytaç Durak, Bolu Belediye Başkanı Alaaddin Yılmaz ve bilim adamlarının katıldığı panelin açılışında konuşan Bakan Pepe, yaylaların ve turizim alanlarının ikinci konutlarla işgal edildiğini vurguladı.
Yaylaların ikinci konutlarla işgal edilmesini istemediklerine dikkat çeken Bakan Pepe şöyle konuştu:
“Ülkemizde biraz imkanı olan, cebinde parası olan ‘Ya niye yaylada ikinci bir ev yapmıyorsun?' diyor. Yaylada ev sahibi olmak prestij meselesi haline gelmiş. Prestij meselesi insanları dürtüyor, kışkırtıyor. Yaylalara yaptıkları evler de bir şeye benzese. Tam bir çirkinlik abidesi. Eskiden ahşap ve taş gibi natural malzemeler kullanılarak yapılan evler bitmiş, betonarme, hatta bazı yerlerde paslı tenekelerle duvarları kaplanmış binalar ortaya çıkmış. Bu binalar güzellikleri, zenginlikleri silip süpürüyor.”
AKÇATEKİR'DE 8 KATLI BİNA
Karadeniz yaylalarında bir kaç tip yayla evinin hakim olduğunu belirten Bakan Pepe, bunlardan birisinin pansiyon tipi oteller, moteller ve turistik işletmeler olduğunu söyledi. Adana'nın Akçatekir Yaylası'nda gördüğü bir yayla evini de anlatan Bakan Pepe, “8 katlı boncuk mavisi bir bina. Her katta 2 daire, bir blokta 16 daire ve toplam 48 dairelik bir site. Bu nerde? Tekir'in tepesinde. Herkes yaylaya çıkmak istiyor. Kural kaide hak getire” diye konuştu.
SAHİLLER DE İŞGAL ALTINDA
Türkiye'de plansız kentleşmenin, sanayileşmenin acı tecrübelerini yaşamış bir millet olduklarını ifade eden Bakan Pepe, sahillerin de ikinci konutlarla işgal edildiğine dikkat çekerek konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Ve bu ikinci konutlar senede bazen bir hafta kullanılıyor, bazen de senelerce uğranılmıyor. Ama ciddi bir sermaye yatırılmış buralara. Büyük bir görsel kirlilik oluşmuş. Buralar ikinci konutlarla işgal edilmemiş olsa, bugünkü turizm potansiyeline eş değer yeni bir turizm kapasitesi orada kullanılmış olacak. Şimdi ne o milli serveti oraya yatıranlar kullanabiliyor buraları, ne de başkalarının kullanmasına müsade eediyorlar.”
SALDIM ÇAYIRA MEVLAM KAYIRA
Göçerlikten kalan alışkanlıkların 21'nci yüzyılda hala kötü örnekleriyle sürdürülemeyeceğini belirten Bakan Pepe, “Hala milyonlarca keçiyle Türkiye'nin güneyindeki, Ege Bölgesi'ndeki ormanları yoğun bir şekilde baskı altında kaldığını biliyoruz. Doğu ve Güneydoğu'da baltalık vasfındaki ormanların çok ciddi bir tahribatla karşı karşıya kaldığını biliyoruz. Bazı bölgelerdeki kesilen ormanların köklerinin bile sökülüp götürüldüğünü biliyoruz. Yaptığımız ağaçlandırmaların sosyal baskı neticesinde etrafına tel örgü çekiyoruz. Biz gittikten sonra tel örgüyü kaldırıyorlar, keçisini, koyununu salıyor, ‘saldım çayıra mevlam kayıra' diyor. Bu anlayışlar Türkiye'de sürdürülebilir politikalar değildir. Türkiye'nin orman varlığını sürdürmesini istiyorsak, burada bazılarının biraz canı yanabilir. Bazılarının birazcık canının yanması, 73 milyonun tamamının canının yanmasından daha evladır” diye konuştu.
Türkiye ormanlarının, sulak alanların ve korunan alanların üzerindeki bu yoğun nüfus baskısının önüne geçmek mecburiyetinde olduklarına değinen Bakan Pepe, “Bu sosyal vakayı tek başımıza bizim bakanlığımızın göğüslemesi mümkün değil. Bayındırlık ve İskan Bakanlığı, Kültür ve Turizm Bakanlığı ile ortak çalışmalarımız var. Bu konuda yerel yöneticilerin de sorumlulukları hiç de azımsanmayacak derecede önemlidir” diye konuştu.
Çevre ve Orman Bakanı Osman Pepe, Orman Genel Müdürlüğü tarafından Bolu Abant'taki Abant Palace Otel'de düzenlenen ‘Yaylalarımız ve Yaylacılık' konulu panele katıldı. Bolu Valisi Ali Serindağ, Orman Genel Müdürü Osman Kahveci, Adana Büyükşehir Belediye Başkanı Aytaç Durak, Bolu Belediye Başkanı Alaaddin Yılmaz ve bilim adamlarının katıldığı panelin açılışında konuşan Bakan Pepe, yaylaların ve turizim alanlarının ikinci konutlarla işgal edildiğini vurguladı.
Yaylaların ikinci konutlarla işgal edilmesini istemediklerine dikkat çeken Bakan Pepe şöyle konuştu:
“Ülkemizde biraz imkanı olan, cebinde parası olan ‘Ya niye yaylada ikinci bir ev yapmıyorsun?' diyor. Yaylada ev sahibi olmak prestij meselesi haline gelmiş. Prestij meselesi insanları dürtüyor, kışkırtıyor. Yaylalara yaptıkları evler de bir şeye benzese. Tam bir çirkinlik abidesi. Eskiden ahşap ve taş gibi natural malzemeler kullanılarak yapılan evler bitmiş, betonarme, hatta bazı yerlerde paslı tenekelerle duvarları kaplanmış binalar ortaya çıkmış. Bu binalar güzellikleri, zenginlikleri silip süpürüyor.”
AKÇATEKİR'DE 8 KATLI BİNA
Karadeniz yaylalarında bir kaç tip yayla evinin hakim olduğunu belirten Bakan Pepe, bunlardan birisinin pansiyon tipi oteller, moteller ve turistik işletmeler olduğunu söyledi. Adana'nın Akçatekir Yaylası'nda gördüğü bir yayla evini de anlatan Bakan Pepe, “8 katlı boncuk mavisi bir bina. Her katta 2 daire, bir blokta 16 daire ve toplam 48 dairelik bir site. Bu nerde? Tekir'in tepesinde. Herkes yaylaya çıkmak istiyor. Kural kaide hak getire” diye konuştu.
SAHİLLER DE İŞGAL ALTINDA
Türkiye'de plansız kentleşmenin, sanayileşmenin acı tecrübelerini yaşamış bir millet olduklarını ifade eden Bakan Pepe, sahillerin de ikinci konutlarla işgal edildiğine dikkat çekerek konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Ve bu ikinci konutlar senede bazen bir hafta kullanılıyor, bazen de senelerce uğranılmıyor. Ama ciddi bir sermaye yatırılmış buralara. Büyük bir görsel kirlilik oluşmuş. Buralar ikinci konutlarla işgal edilmemiş olsa, bugünkü turizm potansiyeline eş değer yeni bir turizm kapasitesi orada kullanılmış olacak. Şimdi ne o milli serveti oraya yatıranlar kullanabiliyor buraları, ne de başkalarının kullanmasına müsade eediyorlar.”
SALDIM ÇAYIRA MEVLAM KAYIRA
Göçerlikten kalan alışkanlıkların 21'nci yüzyılda hala kötü örnekleriyle sürdürülemeyeceğini belirten Bakan Pepe, “Hala milyonlarca keçiyle Türkiye'nin güneyindeki, Ege Bölgesi'ndeki ormanları yoğun bir şekilde baskı altında kaldığını biliyoruz. Doğu ve Güneydoğu'da baltalık vasfındaki ormanların çok ciddi bir tahribatla karşı karşıya kaldığını biliyoruz. Bazı bölgelerdeki kesilen ormanların köklerinin bile sökülüp götürüldüğünü biliyoruz. Yaptığımız ağaçlandırmaların sosyal baskı neticesinde etrafına tel örgü çekiyoruz. Biz gittikten sonra tel örgüyü kaldırıyorlar, keçisini, koyununu salıyor, ‘saldım çayıra mevlam kayıra' diyor. Bu anlayışlar Türkiye'de sürdürülebilir politikalar değildir. Türkiye'nin orman varlığını sürdürmesini istiyorsak, burada bazılarının biraz canı yanabilir. Bazılarının birazcık canının yanması, 73 milyonun tamamının canının yanmasından daha evladır” diye konuştu.
Türkiye ormanlarının, sulak alanların ve korunan alanların üzerindeki bu yoğun nüfus baskısının önüne geçmek mecburiyetinde olduklarına değinen Bakan Pepe, “Bu sosyal vakayı tek başımıza bizim bakanlığımızın göğüslemesi mümkün değil. Bayındırlık ve İskan Bakanlığı, Kültür ve Turizm Bakanlığı ile ortak çalışmalarımız var. Bu konuda yerel yöneticilerin de sorumlulukları hiç de azımsanmayacak derecede önemlidir” diye konuştu.
