Taşıdıklarınız Taşımaya Değer mi?

  • Konuyu Başlatan: Konuyu başlatan Sultanlaryolu Tarih:
  • Başlangıç tarihi Yazılan Cevaplar:
  • Cevaplar 13
  • Okunma Sayısı: Görüntüleme 5,142

Sultanlaryolu

Sufi Yolu Araştırmacısı
Mesajlar
58
Tepkime Puanı
9
Yer
İzmir
Web
www.sedatcakir.com
Omnia mea, mecum porto. - Cicero All that is mine, I carry with me.

Ancak taşıyabildiklerin senindir. Filosof ve devlet adamı Cicero milattan önce bu cümleyi söylemiştir. Bizde de Kefenin cebi yok şeklindede söylenen bu sözler hayatın kısalığını ve hayat mücadelesinin anlamı kadar anlamsızlığınıda ifade eder.

Yürüdükçe ve yolun uzun olunca yanına alacaklarını düşünüyorsun. Yolda nelere ihtiyacın olacağının hesabını yapıyorsun.

Liste ilk önce uzuyor. Alışkanlıklarımız yürüme üzerine olmadığından araba kilometreleri ile düşünüp valizleri hazırlıyorsun.

Sonra sırt çantanı alıp sırtında okkalıyorsun. Hmm... Ben neymişim, bunları haydi haydi taşırım diyorsun. Gönlümüz halen onsekizinde.

Sırt çantanı sırtına vurup deneme yürüyüşleri yapıyorsun. İlk kilometreler hoş geçsede ağırlık omuzlarına çökmeye başlıyor. Yolda düşünmeye başlıyorsun. İlk aklından geçenlerin yarısına bile gelmemişsin, sırt çantana girmesi gereken daha binlerce eşya var.

Yolda nelere ihtiyacın olduğunu düşünüyorsun. Sırtının ağrısı aklına geliyor. Düşündüklerinin yarısını düşüncelerinden ve listenden siliyorsun. Rahatlıyorsun.

Uzun yıllar çamaşırların nasıl temizlenir pek düşünmemişsin, bir anda kaç adet külot götürmen gerekir, ne kadar ağırlık yapar onları düşünmeye başlıyorsun.

35 külottan 4 külota düşüyorsun. Yolda yıkarsın. Nasıl yıkayacağının planlarını yapıyorsun. sabunun gramını ölçüyorsun.

Atletlerin hesabını yapıyorsun. Havlunun gramını ölçüp en hafifini alıyorsun. Arada 350 gram farkediyor. Rahatlıyorsun.

Sonuçta hayatının vazgeçilmezleri 2 külot, 2 çift çorap, 2 t-shirt, diş fırçası, dişmacunu, yara bandı olmaya başlıyor. Araba, yat, kat, büyükekran LCD televizyon artık önemli değil. Bu hayatta ve bu yürüyüşte yoklar.

Yanında seni sevenlerin sevgilerini taşıyabileceğinin farkına varıyorsun. Yürüdükçe sevdiklerini neden sevdiğini anlıyorsun.

Geçmişte seni sevenleri ve sevdiklerini yolda bir kere daha seviyorsun. Çünkü sevgiyi taşıyabiliyorsun.

Taşımaktan yorulmadığın bu sevgi yükü aynı zamanda sırtında taşığın yüküde hafifletiyor.

Sizde bugün evinizden çıkmadan sırt çantanıza bakınız. Taşıdıklarınız taşımaya değermi?
 

Etiketler

Ynt: Taşıdıklarınız Taşımaya Değer mi?

Ben bu yazıyı yeni gördüm. Sedat hocam eline sağlık. Ne kadar doğru ifadeler. Ben de 25-30 kg yükle başlaıp şimdilerde 15 kg'ya kadar düşenlerdenim. Yerine tonlarca sevgi koymuşum da haberim yokmuş. Okuyunca farkettim.
Selamlar
 

Ynt: Taşıdıklarınız Taşımaya Değer mi?

Sedat hocam ellerine sağlık. Bize işin diğer tarafını da hatırlattığın için sağol.
 

Ynt: Taşıdıklarınız Taşımaya Değer mi?

Hiç bir ağırlık yapmadan sevgiyi yanında taşıyabiliyorsun. Şahane bir yazı ellerinize sağlık.
 



Ynt: Taşıdıklarınız Taşımaya Değer mi?

slmlar

çok önemli bi konu bence bu. insanın yanına aldıkları ve bunu hangi şekilde hafifletmeye çalıştığı(eğer çalışıyosa tabi) onun doğada olma tarzını hem belirleyen hem de orataya çıkaran birşey bence. yine çoğu şeyde olduğu gibi ultralight backpacking denen şeyi amerikalılar yemiş yutmuştur, dağcılıkta da muadili alpinizm denen şeydir sanırım. bunun teknikleri, felsefesi internette bi sürü sitede vardır. ben kendi denemeyimlerimi yazıcam sadece..
bu hafif trekking olayıyla ben de yeni tanıştım, öğrendim ki bu işin sonu yok, amaç ya da nihayi nokta olabilecek tek şey hayvanlar gibi yaşayabilmek, herhangi bi barınağı olmadan, yedek yemek taşımadan, bulabildiğini yiyerek, giysi taşımadan(barınak, yemek depolamak, çoğu hayvanda vardır gerçil) vs. --bu tabiki insanın evrimine ters birşey, ama bu, insanları doğalarına karşı koymaktan alıkoymuyor. eşyaya bağımlı olmadan, teknik bilgiye, sosyal geçmişe bağımlı olmadan varolabilmek batı kültürünün az çok etkisinde kalmış herkesin hissettiği dürtüler.. belki de sorunun kendisi teknik-doğa zıtlığının kendisini yaratmak..bilemiyorum zor sorular bunlar.
işin daha pratik ve olabilirlik yönüne gelince, nereye gittiğiniz, ne zaman gittiğiniz, ne kadar süreyle gittiğinize göre değişir çözümler.. bu hafiftrekking olayı sanırım amerikada çıkmış, bu da orada varolan uzun trekking rotaları(bazıları 3000-4000km) yüzünden çıkmış. eğer böyle uzun soluklu bir yürüyüş yapıcaksanız tabi ki hafif olmak ilkin avantajlıdır. hergün 20kg çantayı 20km taşımak amelelikten başka bişey değildir. bunu azaltmanın teorik olarak 2 yöntemi vardır.. birincisi taşıdığınız malzemelerin en hafifini taşımak(sentetik yerine kaz tüyü tulum, tek kişilik çadır, küçük çanta, vs. vs)..ikinci yöntem feragat etmektir ki bu tavır değişikliğini getirir. mesela çadır almamak, tente, tarpla ya da bivakla idare etmek, bunun sonucunda doğada çadırın güvenlik iluzyonu olmadan uyumayı öğrenmek. ya da ocak taşımamak ve sadece ateş yakabildiğinde sıcak bişeyler yemek.
6 ay önce çantam 20kgydi şu anda tek gidersem su hariç 9-10 kg..ama bu da tatmin etmiyor.. şu an eşimle beraber uzun bir yoldayız, 130km yürüdük(6-7 gün ara verdik gerçi) ve ocakları attık.. kahve ve bit kadar enerji veren hazır çorbalar dışında pek bi işe yaramıyolar çünkü. ve artık çadıra girdiğimde kendimi suçlu gibi hissediyorum, doğada olmak için yapıyoruz bu işi ve çadıra sığınıyoruz en güzel havada bile..bu bir kaçıştır, şehir düzenini taşımaktır gittiğin yere. forumlardan birinde birinin yorumu şöyleydi 'zaten şehirdeki odamdan kaçıyorum, bir de doğada neden hapsediyim kendimi çadıra'

aynı şeyler,(dağcı olmasam da) dağcılık için de geçerli.. o kadar para harcayıp 100 tane hamalla 2 ton yük taşıtıp, aylarca milletin sabit hat döşemek için bekleyip, oksijen maskesi gibi acayip bir alet taıp robota benzeyip yapılan bir tırmanış çirkin, estetiği, ruhu olmayan bir faaliyet bence. ya sırt çantanızda en son köyden taşıyabildiğiniz malzemeyle çıkarsınız k2 ye,, ya da çıkamazsınız, demekki insan sınırlarının üstünde böyle bir iş, illaki zorlamanın hiçbir anlamı yoktur ve doğa sporlarının ruhuna terstir.. alpinizm o yüzden güzel bi tarzdır.. bu yüzden patrick edlingernin ayakkabısız 7lik rotaya free tırmanması chris sharmanın 11 artılık bir yere tırmanmasından daha fazla etkiler insanı ve saygı uyandırır, ya da ueli steckin eigere kuzey duvarına, matterhorna kışın free solo tırmanması..attığı tek bir yanlış adımla ölücek olması.... messnerin çok güzel yazıları vardır taa 60-70 lerden doğa sporlarının yozlaşmasıyla ilgili..ve hepsi gerçekleşmekte, özellikle de bizim ülkede.

bundan iki ay önce ankarada 3 tane yabancı tipli insan gördüm sokakta ve, ayakkabıları yoktu.. tiplerinden uzun yoldan geldikleri belliydi, yanlarında asker çantası gibi bişey, bi kaç malzeme ve bir köpek.. hemen vardım yanlarına tabii nerden böyle hemşerim diye.. adamlar taa almanyadan yalın ayak yürüyerek ve otostopla geliyolarmış.. ben de o aralar meraklıydım çıplak ayakla yürüme işine. o yüzden bi sürü şey sordum.. hiç hasta olmuyolarmış, vücut direnç kazanıyomuş vs vs. anlattı.. ayaklarının altında acayip bi deri tabakası vardı, en iyi vibramdan daha sağlıklı bence.. bastığın yeri hissetmek,, bir meşe ormanında yürümekle çam ormanında yürümenin farkını sadece gözlerinle, burnunla değil ayaklarınla da hissedebilmek, her tür araziyi tekdüzeleştiren ayakkabıdan kurtulmak.. yerle kendi arana birşey koymamamak..
hafif, minimalist trekking sadece yükü azaltmak amacıyla yapılan birşey değildir yani.. bambaşka bir yaklaşım tarzıdır, doğayı, kendini, sınırlarını, cesaretini sorgulamaya başladığın zaman doğal olarak çıkan bir çabadır.. ve ancak kendini değiştirmek istediğin zaman mantıklıdır bu çabalar.. 'eşek gibi taşırım kral gibi yaşarım' lafı hep söylenir.. bunu diyenler 'kral gibi' sözlerine odaklanırken, sorgulayanlar için 'yaşarım' sözü daha önemlidir...o yaşamak gerçekten nedir, doğa nedir, onu sorgular..derdi yaşamın kendisidir.. bu yüzden zaten kral gibi yaşamak isteyenlerin hiç bu işlere girmemeleri daha mantıklıdır(zira kral gibi yaşamak yanlış birşey değildir)...ötekilere gelince allah kolaylık versin..hiç bitmeyen bir arayış, bir yolculuk çünki bu

ali
 


Ynt: Taşıdıklarınız Taşımaya Değer mi?



"konulara bakar iken" , burayı gördüm...

ahh , ahh aklıma "can dostum" uğur uuluocak geldi !
ruhu şaad olsun !

şunu yapardı, bende ondan sonra yaptım, hakikaten süper !


tavsiye:

eski, çöpe gidecek matınızdan ort. bir 40'a 30 (cm.) kesiyorsunuz;
bunun tam ortasından boylu boyunca, bildiğimiz pamuk lastik iplik (don lastiği);
geçiriyorsunuz, ve sırtçantasını sırta aldıktan sonra, bunu aylardan bele !

mola'da oturmadan evvel, tak popo'nun altına ! süper !!
özellikte kış trek geyik'lerinde ...

deneyin ...


sevgiler,

gökhan

 

Ynt: Taşıdıklarınız Taşımaya Değer mi?

Bu konu bizim "eşek gibi taşırım, kral gibi yaşarım " düsturumuzla pek örtüşmesede % 100 doğru bir yaklaşım.tşk.
 




Ynt: Taşıdıklarınız Taşımaya Değer mi?

Sevgiyi taşımaktan bahsetmişken, bir fotoğraf makinesi ve mp3 player, bilhassa doğada geçirdiğimiz güzel anları yeniden canlandırma konusunda çok etkili.
Bir manzarayı izlerken, onun ruhuna uygun olarak dinleyeceğimiz müzikler, sonraki dinleyişimizde aynı duyguları yaşatmak açısından çok etkili olabiliyor. tabii bunlar kaderci, kastvetli müzikler olmamalı. ruyasal duygular uyandıran, heryerde dinlemiyeceğimiz, kendimize has şeyler olmalı.
Fotoğraf ise tekrar aynı yerlere gitmek ve yeni güzellikleri keşfetmek için, motive edici oluyor. küçük de olsa bir fotoğaf makinesi, bence vazgeçilmez bir malzeme olmalıdır.

Bize egzotik gelen, bir deodarantı kullanmak da, benzer bir etki yaratabiliyor. ama bunlar günlük kullandığımız parfümlerden olmamalı.
Tabii birçok insana göre, yiyecek-içecekler de benzer etkiler oluşturabilir. Benim için, genelde tropik tadlar doğayı hatırlatır.

özetle; bence temel ihtiyaçlar dışında, o geziye anlam katıcak bazı şeyler de taşımaya değerdir.
 

Ynt: Taşıdıklarınız Taşımaya Değer mi?

evet sedat hocam benim içinde çok iyi oldu tavsiyelerin. yürüşü yapmak isteyipte bir türlü gerçekleştirme fırsatı bulamayan birisi olarak çok yararlıydı.
bende arabanın bagajına yavaş yavaş malzeme dolduruyorum. arasıra yürüyüşte bunları nasıl taşıyacağımı kara kara düşünmüyor değilim.
 

Ynt: Taşıdıklarınız Taşımaya Değer mi?

Sevgili Erdal hocam,

Sizi ve diger arkadaslari 14-15 Nisan 2011 tarihinden Edirneye bekleriz. 14 günlük Sultanlar Yolu yürüyüşümüz olacak ve tarihi Sultanlar yolu resmi olarak doğa severlerin beğenisine sunulacaktır.

www.sultanlaryolu.com websitemizde yürüyüş yolu ile ilgili bilgilere ulaşabilirsiniz.

Ayrıca tabiiki her zaman benden ayrıntılı bilgileri alabilirsiniz.

Selam ve sevgiler,

Sedat Çakır

edirne valiligi.jpg
 


Gezenbilir bilgi kaynağını daha iyi bir dizin haline getirebilmek için birkaç rica;
- Arandığında bilgiye kolay ulaşabilmek için farklı bir çok konuyu tek bir başlık altında tartışmak yerine veya konu başlığıyla alakalı olmayan sorularınızla ilgili yeni konu başlıkları açınız.
- Yeni bir konu açarken başlığın konu içeriğiyle ilgili açık ve net bilgi vermesine dikkat ediniz. "Acil Yardım", "Lütfen Bakar mısınız" gibi konu içeriğiyle ilgili bilgi vermeyen başlıklar geç cevap almanıza neden olacağı gibi bilgiye ulaşmayı da zorlaştıracaktır.
- Sorularınızı ve cevaplarınızı, kısaca bildiklerinizi özel mesajla değil tüm forumla paylaşınız. Bildiklerinizi özel mesajla paylaşmak forum genelinde paylaşımda bulunan diğer üyelere haksızlık olduğu gibi forum kültürünün kolektif yapısına da aykırıdır.
- Sadece video veya blog bağlantısı verilerek açılan konuların can sıkıcı olduğunu ve üyeler tarafından hoş karşılanmadığını belirtelim. Lütfen paylaştığınız video veya blogun bağlantısının altına kısa da olsa konu başlığıyla alakalı bilgiler veriniz.

Hep birlikte keyifli forumlar dileriz.


GEZENBİLİR TV

GEZENBİLİR'İ TAKİP EDİN

Forum istatistikleri

Konular
104,008
Mesajlar
1,527,175
Kayıtlı Üye Sayımız
166,755
Kaydolan Son Üyemiz
karavantaxi

Çevrimiçi üyeler

SON KONULAR



Geri
Üst