"Türkiye'nin Yarısı: Kıyıları" 4500 Km Scooter ile Yol Hikayesi

  • Konuyu Başlatan: Konuyu başlatan TekiLay Tarih:
  • Başlangıç tarihi Yazılan Cevaplar:
  • Cevaplar 31
  • Okunma Sayısı: Görüntüleme 56,448
Ynt: "Türkiye'nin Yarısı: Kıyıları" 4500 Km Scooter ile Yol Hikayesi

Bak bak baaak, burada tanıdık birilerini görüyoruuum Ümitçim bu topik başlığını görünce sen geldin aklıma ve dur şu topiğe bir gözatayım dedim ki veeeee SEN Biliyordum şu koca memlekette senden başka Scooterlı çılgın olmadığını
 

Etiketler
Ynt: "Türkiye'nin Yarısı: Kıyıları" 4500 Km Scooter ile Yol Hikayesi

moradam, (Skuter kullanamayan Oğuz)... Hemen öğretelim hocam Minik Emrinde!
Yorumun için ayrıca teşekkür ederim..

Nilü, var merak etme ...sadece biz tanımıyoruzdur! Sana da bir motor alabilseydik sevineceğim ama, hadi bakalım! Görüşürüz
 

Ynt: "Türkiye'nin Yarısı: Kıyıları" 4500 Km Scooter ile Yol Hikayesi

üstad imrendim süper bişey yapmışsın ve aynı süperlikte anlatmışsın...acayip keyifle okudum ve baktım fotolarına...
 

Ynt: "Türkiye'nin Yarısı: Kıyıları" 4500 Km Scooter ile Yol Hikayesi

tolki' Alıntı:
üstad imrendim süper bişey yapmışsın ve aynı süperlikte anlatmışsın...acayip keyifle okudum ve baktım fotolarına...
Teşekkür ederim.. Devamı gelecek...
 

Ynt: "Türkiye'nin Yarısı: Kıyıları" 4500 Km Scooter ile Yol Hikayesi

yayına uzun bir ara verdik, hala Akdeniz'in köşesini dönemedik ama zira bu vakit zarfında Türkiye'nin yarısını farklı bir rotadan tekrarladık... Bu sefer "Türkiye'nin Yarısı; Zirveleri; 5000 km" ve harika maceralar yaşadık, Eeciyes'i aştık, Aladağ zirvesini zorladık, Bolkar Dağlarını baştan başa geçtik ve yine yazmaya başladık... Bu raporu şu sıralar bir çırpıda bitirmeyi planlıyorum.. Yeni rapor resimlerinin neredeyse hepsini web'e attım, az kaldı..

7. Gün; 3 Temmuz 2007

En son Olympos'ta, çardak altına kurduğumuz uyku tulumunda gecelemiştik.. Sabah miskin bir kalkışla, portakal bahçeleri arasında konuşlandırılmış bunglow'lar arasında kısa bir tur atıyorum..







Arım Balım Peteğimm...



Etrafı keşfe çıkıyoruz, sahile kadar ineceğiz.



Çoğu Bar ve Kafe'ler, portakal ağaçlarının arasına konuşlandırılmış. Geceleri ise disko moduna geçiyorlar, müzik son ses vadinin içinde yankılanıyor... ve etrak pansiyonlarla dolu..















Pansiyon ile deniz ararasında mesafe az değil!
10 dakika yürümeyle Ören Alanının giriş kapısına geliyorsunuz, sonrasındaki yürüme yolunun mistik bir havası var ve gerçekten harika bir parkur.



İşin özü şu;
Kafkaslar üzerinden Anadolu'ya gelen ve Akdeniz Bölgesi'ne yerleşen Indo-Germen kökenli Lukka kavimine bağlı arkadaşlar Olympos'u mesken tutmuşlar.. Bu arkadaşların buraya yerleştikten sonraki adları "Likyalı" olmuş tabii, neden? çünkü Likya Bölgesindeler!.. Likya Birliği denen İktisadi kuruluşun bir ferdi olan "Olympos Kenti" tarih olarak taaa M.Ö. 2.yüzyıl başlarına dayanır, lakin Likya Birliğine girişleri M.Ö. 130'larda gerçekleşmiştir.
30-40 yıl civarında Likya Birliğinde 3 oy hakkına sahip olan bu Olympos'lu arkadaşlar, Klikyalı Zeniketes denen karayip korsanının Olympos'u ele geçirmesi münasebetiyle Likya Birliğinde saf dışı edilmiş.. Bu Korsan Zeniketes, Olmypos ile yetinmemiş, yolumuzun üzerinde uğrayacağımız Phaselis antik kentinide elegeçirmiş..
Romalılar, Bu Klikyalı Karayip Korsanı Zeniketes'i alt etmek için Servilius Vatia'yı göndermişler.. Kerata azmetmiş, M.Ö. 77/76 yıllarında bu münasebetsizi kovmuş.. Tabii tahrip olan Olympos Kenti bu sefer Romalılar tarafından onarılarak günümüze kadar gelen kalıntılar romalıların onarımından kalanlardır.








Şimdi hep birlikte, Olympos'u resimlerle gezelim..



































Yavru spaydırr Meen









Fethiyeden başlayan, 509 km'lik Meşhur "Likya Yolu" buradan da geçmekte..Bu yolu Kate Clow adlı bir ingiliz, Garanti Bankası sponsorluğunda yöre halkınında yardımıyla çıkarmış ve tek tek kırmızı/beyaz boyayla işaretlemiş..
1996 yılında Türk vatandaşlığına geçerek "Kardelen Karli" adını almış.

Hanniballar Grubu olarak yaptığımız "Dedegöl Dağı" gezisinde, Eğirdir Sütlüce yolu üzerinde karşılaştığımız 400 km'lik St.Paul Yolu tabelası yine onun eseri..
Üzülsek mi?
Sevinsek mi?
Bir Türk'ün yapmadığını, el'in İngiliz'i gelip yapıyor..



Yürüş yolundaki su geçişleri en keyifli alanlar, aşırı sıcak var herkes suyun içinden yürüyor, hatta serinlemek için bu suyun içine yatanlar bile var, ama tabii aman ayağım ıslanmasın diyerek yandaki tahtanın üstünden geçenlerde yok değil..















Kumsalın bittiği noktada bulunan tepede Kale kalıntısı var. İstikamet Kale..



Gökçay isimli nehrin masmavi deniz ile buluştuğu nokta!
...ve su buz!
Serin deniz suyunu sevenler o yüzden bu tarafta denize giriyorlar



İlginç, fikri olan?









Uzun araştırmalar sonucu beynimi kemiren canlıyı buldum!
Cırcır Vırvır Dırdır Böceği!
Bu hayvanatı yıllardır sesine yaklaştığımda susmasından ötürü görememiştim, bu ilk görüşüm oldu..









Güneş tam tepemde
Dönüşe geçiyorum, zira ikinci gün aynı mekanda kalmama gibi bir fobim var...





Ahmet abi ile Öğle yemeğimizi yiyioruz, her zaman olduğu gibi Gezinin Ana Gıdası "Gözleme"



Söz verdim yayınlayacağım diye



Şu meşhur Kadir'in Ağaç Evleri ve Öküz Bar'ı..
Geçtiğimiz senelerde büyük bir yangın geçirdi, ama eskisinden daha güzel yapmışlar..
Bu arada benim Olmypos'a 2004-4Teker(1),2005-4Teker(2),2006-2Teker(3) ve 2007 dördüncü gelişim Dört yıl üst üste geldim, kışını da yazını da gördüm, en sevdiğim yerler arasında ama 2008'de bu alışkanlığı bıraktım..



Olympos Vadisi artık uzaklarda!



Deniz kıyısından Olympos'a giriş yapmıştık, Kumluca dan gelenlerin kullandığı Çıralı-Yanartaş sapağından çıkış yaparak Kemer istikametine ilerliyorum..
Yanartaş'a girmedim, zira önceleri gittiğimden, orada da gece/gündüz yıllardır kayaların arasından çıkan gazlarla yanan, doğal ocak var Olympos sahilinden sola doğru yürüyerek ulaşabilirsiniz.. Akşam karanlığında gitmeniz tavsiye olunur!


 



Ynt: "Türkiye'nin Yarısı: Kıyıları" 4500 Km Scooter ile Yol Hikayesi


Güzel bir mola yeri ve...



...suyu tazelemek lazım.
Herkes buradan gelip su dolduruyor, ee bize de doldurmak düşer..



Cenderme ila hatıra fotoğrafı..
Yeni çıkmışız askerlik döneminden, halden anlıyoruz haliyle..





İşte geldik bir Likya Birliği Kentine dahaaaa





Kent şu an, Plaj Kenti olarak görevini ifşaa ediyor..





İşte Klikyalı Karayip Korsanı Zeniketes'in ele geçirdiği ikinci Antik Kent'de burasııııı



70 mt. yukarıda kalan Şehir merkezine Kaynaktan su taşımak için yapılmış olan Su Kemerleri!







Sapak, hemde toprak yol, hemde denize doğru gidiyor, daldım tabii..



Turistlerin ATV keyfi ama hiç birinde koruma yok!
Hatun el salladı ama ben pas vermedim



Şirin, güzel bir koy..



Kemer'in meşhur BMW Hastası motorcusu Aslankoo.



Aslan abi çadır kurabileceğim yer olarak KINDIL ÇEŞME adında bir kamping alanını tarif etti..





Sağolsun harduro(Nezih) ile 2006 yılında yani askerlik öncesi Ocak ayında iki adet KLR kiraladığımızda çok yardımı dokunmuştu.. İlk enduro denemdi ve buzda, 25cm balçık çamurda olmak üzere iki düşüşte ayna ve debriyaj manetini kırmayı becermiştim..
İlk gün Volkano da sağolsun kırmamış bize kılavuzluk yapmıştı..
Özet bir iki resim ve raporların linklerini de verelim tabii;
Gökova körfezinde yaşadığım lastik macerasını anlatınca, Aslan abim benim, Dubleks lastik tamir takımı hediye etti.. Buradan sonraki 3000 km boyunca allahtan kullanmam gerekmedi ama lmasaydı garanti patlardı!



Önce bir kemer sahiline inelim, deniz kyısını bir görelim diyorum..
Karşıda ki platform tekne paraşütü eğitimine ait..
Oradaki bir eğitmen abimize şu Kındıl Çeşme'yi soruyorum, tabelasının önüne kadar getiriyor..





Yalnız bir sorun var..
Bir gün motorla birlikte giriş ile çadır kurmak demek , yanlış hatırlamıyorsam 25 YTL dediklerinde gözlerim yuvalarından fırladı!
O şaşkınlıkla yuhh gibi bir tepki verdiğimden olsa gerek hepsi toplanıverdi bir anda
Girermiyim hiç, tornistan geri...



Etrafta boş araziler var ancak kırık bira şişelerinden bile temkinli bir yer olmadığını anlamak mümkün!
Gidebileceğim yere kadar giderim, hemde yol almış olurum zira gece yol almak gündüzden daha kısa sürüyor.. Oraya bak şuraya bak, fotoğraf çek derken 5 km anca gitmiş oluyorum.. Antalya'dan geçerken de harduro(Nezih)'ya bir merhaba demek niyetindeyim.
Aradığımda Beldibin de program yaptığını söyleyerek yetkililerden izin alıp davet edebileceğini öğrenince yola koyuluyorum..



Kemer çarşısının da geçerken bir fotoğraflamak istedim. Acaba Fenerbahçe bayrağı olduğundan mı? yok yok ben Beşiktaşlıyım





İngiliz atları, ilk defa bu kadar yakından bir safkan görüyorum.. Devasa bir boyutta! Atlı Jandarma, iki metre anca gidebiliyor çünkü ilgi büyük, sürekli fotoğraf çektirenler var.. Bende şansımı benim minikle beraber çekerek kullandım.. Hakikatten minik kaldı



vee Nezih abinin program yaptığı otele vardım, beldibi Riksoss.. Motoru otopark'a yerleştirip üst başı endurocu moddan çıkartıp sivil hale getiriyor ve içeri dalıyorum..



Biraz sohbet ettikten sonra Ukraynalı bir gurup dansçının gösterisini izlemek üzere anfiye geçiyoruz.. Tabii içecek gırla karar veremeyeceğim derecede yaşasın Mohito!





Sıra bizimkilere geldi, solist Melis Sökmen, Bas Gitar'da ise tanıdık bir yüz var Nezih abi, namı değer harduro..







Melis ile resim çekilirken niye ağzım kulaklarıma varmış onu hala anlamış değilim.. Otuziki dişimi ilk ve tek gösterdiğim karedir!



Ekip ile beraber sohbetteyiz..
Sohbet sonrası doğru otelin çorbacısına..
Gece 02:00 veya 03:00 civarı oldu, çorba sonrası veda vakti.. Nezih abi sayesinde tur boyunca çok değişik bir akşam geçirdim, plansız denk gelen süpriz bir yumurtaydı(Egg) bu benim için.. Tekrar Teşekkürler Nezih hocam..



Ben yola devam eder en azından Antalya Şehir merkezini geçerim diyordum, geçtim de sayılır.. Gözler Serik'e kadar dayanabildi, daha fazla zorlamadan ilk benzin istasyonuna attım kendimi.. yoldayken fark etmiyordum ama benzin istasyonunda motordan inince ne kadar yorgun olduğumu fark ettim, çadır kuracak bile halim yoktu..



İstasyonun kenarında bulunan kullanılmayan lokantanın çardak altına direk uyku tulumunu serdiğim gibi yattım uyudum.. Şu MAT kullanmayı bir türlü öğrenemedim Eğer Mat'a alışırsam herhalde bir daha asla böyle yatamam.. Gerçi bu tavrımla kendime ciddi eziyet ettiğimin de bilincindeyim ama mat'ı hala bir eksikilik olarak göremiyorum..



Sonuç olarak bugünkü katettiğimiz mesafe ;


Hep içimde bir merak,
Bakalım yarın neler yaşanacak,
Görüşmek üzere,
 

Ynt: "Türkiye'nin Yarısı: Kıyıları" 4500 Km Scooter ile Yol Hikayesi

Başlııyyoooooooooooooooooooooooooooooooorrrrrrrr....
Bu gezi yılan hikayesini de geçti, artık bende bitiremediğim için kendime kızıp duruyordum, bu sefer tam gaz İstanbul'a kadar yazacağım...

8. Gün; 4 Temmuz 2007
Bugün 235 km yapacağız..




Antalya/Serik'te bir benzin istasyonunda sadece uyku tulumuyla gecelemiştik. Erkenden bir çırpıda hazırlanıp yola koyuluyorum.. Aspendos, görmeyi istediğim yerlerden biriydi ama plansız bir tur olduğu için bahtıma ne çıkarsa o an orada karar vererek yol aldığımdan şanslıyım, yolumun üzerinde ve kısa bir mesafede..








Etrafında tavşanların dolaştığı Aspendos buram buram tarih kokuyor, o zamanlar öğrenciye ücretsiz geçişlere devam tabii, şimdiki gibi MüzeKart yok! Atam benim, aynen dediğin gibi temsiller veriliyor.. Ahtım olsun, bir gün burada bir temsil izleyeceğim!











Zeytintaşı Mağarası, Köprülü Kanyon ve Selge'ye bir daha ki sefere görecek malzeme kalsın diyerek gitmiyorum. Daha sonra Köprülü Kanyon ve Selge'yi 2008'de Hanniballar grubu ile beraber gezme şansımız oluyor. Doğru yerleri sonraya bırakmışım Alanya'ya doğru devam ederken Manavgat'ta Fenni Muayenenin bittiği aklıma geliyor ve şansımı denemek üzere Trafik Şube'ye gidip bilgi alıyorum ama sonuç olumsuz, belirli günler muayene yapıldığından yaptıramıyorum..





Manavgat şelalesine doğru yola devam ve herkesin aynı açıdan çektiği bir fotoğraf.. Ben farklı bir açı ararken zıp zıp sağa solu dolanıyorum... Bebekler çok tatlılar... Fotoğraf makinasının pilleri bitiyor, şarj için gözümü direklerde ki prizlere dikiyorum.. Herşey tamam artık yola düşebiliriz.. Bu arada sıcaklık güneşte elli derecelere varıyor... 2007 yazı enbunaltıcı sıcakları yaşadığımız bir yol olduğunu hatırlatırım..











Hafıza kartı dolmuş, Manavgat'tan çıkmadan internet salonu bulup fotoğrafları cd'ye aktarıyorum..



İncekum sahilini izlerken az kalsın kasktan oluyordum. Yerinde durmuyor zıpır, kızları görünce benden önce sahile dalmak istedi herhalde Düşseydi aşağı inmek bir yana dursun, o uzun çalıların arasından nasıl çıkartırdım kaskı bilemiyorum..






Kendi işlerinin patronları, emekçi, işçi abimiz motoruyla gelmiş ortalığı süpürüyor. Biraz sohbet ediyoruz, motoruyla geldiği için benzin parasını karşılayıp karşılamadıklarını soruyorum, tabii ki karşılamıyorlar. Bu çözümü kendisi bulmuş..

 

Ynt: "Türkiye'nin Yarısı: Kıyıları" 4500 Km Scooter ile Yol Hikayesi


Damlataş Mağarası, astım hastalarının uğrak yeri... İçeriye giriş ücretli, sahibi belediye olduğu için öğrenci falan fark etmiyor. Kültür Bakanlığına ait olsaydı ücretsiz girebilecektik. Mağaranın önü plaj...










Yaşasııınnn, alanya Kalesini para vermeden gezebileceğim... Burası benim içim ayrı bir önem arz etmekte. Çocukluğumdan beri İskenderun ve İstanbul'dan başka memleket görmemişken, 90'lı yıllarda ablam tek başına tatil hayallerine daldı. Tabii evde bir kıyamet koptu ancak araya ben girince tatlıya bağlandı. Küçük kardeş ablasıyla Alanya'ya ilk tatiline gidiyordu yani ben Peki ya masraflar? Ablam sağolsun ama onunda parası kıt kanaat anca kendine yeter bir durumda. Otelde sabah,akşam yemeği açık büfe tabii biz sabah kahvaltısından bir kaç poça, börek, çöreği peçeteye sarıp öğle yemeği yapıyoruz. Velhasılkelam biz Alanya Kalesine yürüyerek çıktııııık. Giriş ücretli, tamam kaç para? 10 veya 15 YTL gibi bir paraydı yanlış hatırlamıyorsam, dudağımız uçukladı tabii... Kale içini göremeden geri dönmüştük, o zaman çok fena sinirlenmiştim. Hırs yaptım ve işte yıllar sonra ücretsiz olarak kaleye girip gezeceğim. Keyfime diyecek yok yani...











Kale gezildi, aşağıya iniyorum ve karnım aç... Bu gezinin en temel öğünü neydi? Gözleme! Yol üzerinde bulunca motordan inmeden siparişi veriyor çardağa kuruluyorum. Gözleme ve Ayran enfesti...





Güneye özgü, çoğu kimsenin bilmediği, tadı enfes olan Dikenli İncir'i.. Köyde uzun bir kamışın ucuna çivi çakıp, onunla bu incirleri toplar, dikenler elimize bata bata soyar yerdik.. Tabii bunlar daha olmamış.. Sonrasında yoldayız.. Artık istikamet Gazipaşa üzerinden Bozyazı...





Benzini hep sona yakın doldurduğumdan depo dibe vurmadan benzini önemsemiyorum.. Bir müddet sonra, gidiş-geliş olan dar olan yolda gri renkli bir Ford Focus marka aracın, ona sağa bana sola virajda açıktan alıp bütün şeridimi kapatarak gelmesiyle gözlerim yuvalarından fırlıyor. Korna, selektör nafile beni uçuruma düşürmeye ant içmişcesine geliyor. Abartısız virajı sağ çizgiden uçurumun kenarından dönerek canımı kurtarıyorum. Biraz ilerde durup dinleniyor, hatta uyuyorum...




Eyvaaahh! Bir sorunum daha var, Bozyazı-Gazipaşa arası 65 km civarı ve hiç benzin istasyonu yok(muş). Benzin ise bitmek üzere.. Kara bulutlar üzerimde dolaşıyor ve ben bunları şu gördüğünüz muz satan yerde "-Benzin İstasyonu kaç km ileride?" sorusuyla öğreniyor, irkiliyorum. Bunun üstüne kilosu 0,75 kuruş olan muzlar iyi gider. Bundan sonrasını yokuş aşağı noktalarda kontak kapatarak gidiyorum, hava kararıyor ve bugüne kadar 200 km'ye gelmeden doldurduğum benzin deposu 200 km'de, ha bitti ha bitecek.. Kaç kilometre var? Altta ki tabelaya bakın kabus gibi...




Mutluu soooooooon. Benim minik bir depo ile 232 kilometre rekorunu kırdı ve beni benzin istasyonuna ulaştırdı.



Anamur'a giriş yaptım, burada sağlık grup başkanlığı yapan çok sevdiğim bir doktor amcam var. Aslında amca olacak yaşta değil ama o bana bilgisayar konusunda ona yardımcı olduğumdan "PC Dede" dediği için bende ona "Doktor Amca" diyorum.. Ayrıca şair Abdurrahim Karakoç'un da yiğenidir. Sağolsun beni evinde misafir etti, kendisi ve öğretmen eşi Ayşe abla ile beraber akşam sohbetimizi yaptık.

Yarın Taşucuna kadar yol alacağız...
Hatta fiyatlar uygunsa Kıbrıs'a bile geçebiliriz?
 

Bozyazı ~ Taşucu arası...

9. Gün; 5 Temmuz 2007
Bugün 115 km yapacağız..




Ayşe abla ve Doktor amcamın misafir perverliklerinden dolayı kendilerine bir kez daha buradan teşekkür ediyorum. Kedilerinin minik minnoşları doğmuştu ben gittiğimde, çok tatlılardı. Doktor amcamı da sonunda motora bindirip bir pozunu fotoğrafladım ve artık yollardayım...




Bir kaç yüz metre geri giderek gece es geçtiğim Mamure Kalesini görmeye gidiyorum. Kale iyi durumda, içerisinde Selçuklular zamanında yapılan ve halen açık olan bir Camii var. Ayrıca Mamure Kalesi, Jandarma'nın iki kişilik nöbet noktası, biri kısa dönem diğeri uzun dönem asker ve sohbet koyulaştıkça silahlara değil ama çay bardaklarına doldur/boşalt yaptık durduk... Burası yeşilçam sinemasında da kullanılmış bir sahne, Cüneyt Arkın'ın filmlerine de ev sahipliği yapmış.. Kaleye çok yakın küçük adacıkta ise Tatlı Su kaynağı varmış ve martıların orayı mesken tutmalarının birinci nedeni buymuş..
İkinci nedeni ise yine bir efsane; Kale komutanının kızı bir gence aşık olmuş ve martılar aracılığıyla mektuplaşıyorlarmış. Evlilik isteklerine komutan karşı çıkıyormuş ama sonunda yelkenleri suya indirmiş ve kabul etmiş. Ancak bu sevinçli haberi yazan kızın mektubunu taşıyan martılar ada yakınlarında mektubu suya düşürmüşler. İşte efsaneye göre kısmı da burası. Martıların hala o adanın etrafında kayıp mektubu aradıkları rivayeti dilldeeeen dile yayılır olmuş. Efsane işte
Aaa birde etrafında ki durgun su bir sürü su kaplumbağasına ev sahipliği yapıyor. Öyle çoklar ki neredeyse su yüzeyini kaplayacak derecede...














Telefon ile konuşmak için duduğum esnada Pullu-1 Mesire Yerini işleten çiftde sandalyelerini kapının önüne atmışlar oturuyorlardı. Telefonum bitince çaya davet ettiler, nazik davetlerini nazikçe geri çevirsem de fotoğraf makinamdan kaçamadılar.. Borşürünüz varsa verin, fotoğrafını da çekeyim dedim ve çektim..



 

Bozyazı ~ Taşucu arası...

Birazda fotoğraf çalışması yapayım dedim... Bulutlar yandan yandan geliyorlar...







Bu da Mersin usulü motor modifiyesi Amcamlar biraları almışlar kafalara cila atıyorlar. Muhabbetlerine diyecek yok!



Soğuksu dedikleri sahildeyim ve gençler sıcaklardan o soğuk suya nasıl balıklama, çivileme, tepeleme atlıyorlar inanamazsınız. İkinci resim ise soğuk suyun geldiği dere ve etrafı yemyeşil harikaydı...




Biri yaklaşıyor yanıma, masalarına davet ediyor. O da bir motosikletli ve MoTosiklet.net üyesiymiş. Bağışlasın yıllar geçti adını hatırlayamıyorum ama tanıyan varsa hatırlatsın.. Nazik davetlerini kabul ediyor ve sohbetlerine dahil oluyorum, sohbetin yanına soğuk bir şeyler içtikten sonra müsade istiyor yoluma devam ediyorum.




"Bulunuyordu, bulunmalıydı, olasılıkla" Gördüğüm en fena tarihi bilgi tabelası.. Herne kadar "İçel Sanat Kulübü" tabelayı yaptırmış olsada sanırım pek değer, önem verilmemiş.. Toprağın altında kimbilir neler kaldı..





Taşucuna doğru yol alırken, fazlaca kamyon trafiği var ve sollayana kadar göbeğim çatlıyor.. Bazen de kasmıyor arkasına takılıp etrafı izleyerek gidiyorum...





Yılan gibi süzülen virajlı yollar, ortalama hızım herhalde 30 km/h bile değildir. Malum gezerek gidiyoruz sonuçta saat mefhumunu kaybetmiş durumdayım, nerde akşam orada sabah lakin yinede bir haritaya bakalım akşamı nerede edebileceğimize dair.. En uygun Taşucu olduğundan hedefi orası belirledim, nerede kalacağım ise meçhul.. Bir yerlere çadır kurarım diye düşünüyorum...




Boğsak civarlarında bir kahve molası, tatil mekanı ve ortam akşam vakti cıvıl cıvıl olunca durup bir kahve içmek istedi canım.. Boğsak Motel yazan yer ise ayrıca bir Çadır Kamping ama hooop öyle elinizi kollunuzu sallayarak girebileceğinizi sanmayın. Çünkü orası bir aile yeri, çekirdek aile olun öyle gelin dediler ve içeri almadılar. Bende içimden çekirdekten başladım saydırmaya... Neyse hedef Taşucu az kaldı zaten...




veee Taşucuna bir kaç kilometre kala ufak bir lokantamsı(nasıl oluyorsa?) bir mekan.. Mersinli işletmeci ile biraz sohbet ediyoruz, burayı eşi ile birlikte işletiyorlar. Çadır kurabilecek yer soruyorum "gerek yok sana şuraya bi yatak yaparız" diyorlar. Allah razı olsun üstüne birde yemeklerini paylaşıyorlar, menüde makarna var ve misss gibi.. Geceyi deniz kıyısında ki ahşap şezlongta hayallere dalarak geçiriyor ve öyle uykuya dalıyorum...





yarın, evet yarın...
Macera ilk hedefine varacak; İskenderun'a ![/i]
 



Ynt: "Türkiye'nin Yarısı: Kıyıları" 4500 Km Scooter ile Yol Hikayesi

Boğsak kampingte 2005 yılında konaklamıştım. İlk karavanımla Akdenizin doğusuna yaptığımız gezi sırasında...
Uzun ve sıkıcı dik ve bol virajlı dağ yollarının arasında bir anda karşıma çöldeki vaha gibi çıkmıştı. Bir çay içimi girip dinlenelim derken canımız ayrılmak istememiş, gece de konaklamıştık.
Boğsak'ta Caretta'larla beraber yüzmüş ve bu olay hafızalarımıza yaşadığımız ilginç bir etkinlik olarak kaydetmiştik...
 

Ynt: "Türkiye'nin Yarısı: Kıyıları" 4500 Km Scooter ile Yol Hikayesi

çok tşkklr ))
 

Ynt: "Türkiye'nin Yarısı: Kıyıları" 4500 Km Scooter ile Yol Hikayesi

helal olsun çok güzel olmuş
 

Ynt: "Türkiye'nin Yarısı: Kıyıları" 4500 Km Scooter ile Yol Hikayesi

hakikaten cesaretine hayran kaldım.bu fotoğrafları hele de motorunu görünce helal dememek elde deil.
 

Ynt: "Türkiye'nin Yarısı: Kıyıları" 4500 Km Scooter ile Yol Hikayesi

vay be güzel gezi anamurumu görünce heyecanlandım,bu tip motorlar ile kaç km de bir mola vermek gerekiyor motor şişiyor diye duydum
 



Ynt: "Türkiye'nin Yarısı: Kıyıları" 4500 Km Scooter ile Yol Hikayesi

Harika gezi olmuş.Akdenizli olduğum için bildiğim yerleri senin fotoğrafların ve anlatımınla izlemek çok keyifli oldu.