serkan şen
* SAKARYA *
16 ocak 2010 cumartesi günü Hendek Aksu köyü üzerinden Çiğdem yaylasına geçerek tepelere yağan karın keyfini çıkarmak hem de biraz şehirden uzaklaşarak kafa dinlemeyi düşünmüştüm. Ben,arkadaşlarım Aydın ve Murat’la beraber saat 12:30 civarında yola koyulduk.Karadere sapağını geçtikten sonra her zaman Aksu köprüsünden sonra sağ tarafa dönüp devam etmek yerine köprüyü geçmeden Göksu üzerinden gidelim dedik.Sırasıyla Yeniyayla ,Dirimdirim yaylası; bu arada kar başlamış tüm güzelliğini bize sergiliyordu.Kındıra yaylasına geldiğimizde kar iyice artmıştı ama şimdilik bir engel teşkil etmiyoru.Turnalı yaylasına girmeden yanında ki yoldan devam ettik artık yol gözükmüyor kar epey çoğalıyordu.Gidemediğimiz yerden geri döneriz diye düşünüyorduk.Öyle bir yere geldik ki nornal kar ama altı balçık çamurmuş görme şansımız yoktu,araba çamura saplandı.Epey bir uğraştık, çıktı çıkacak derken iyice oturdu çamura,öylece kalakaldık.Yola çıkmadan haberdar ettiğim Kuzenim Yusuf’a haber veririz gelir bizi çeker diye düşünüyordum;Bu arada yaklaşık 40 km yol gelmiştik.Bulunduğumuz yerde cep telefonu çekmiyordu.Telefonun çektiği bir yer bulana kadar yürüyüp haber veririz diye düşünerek arabadan uzaklaştık.
Elimizde tüfek olmasına rağmen insan yinede ürküyor,tam anlamıyla dağ başındasın her taraf bembeyaz muhteşem bir manzara.Sürekli telefonu kontrol ediyorduk ama bir türlü çekmiyordu.Çiğdem yaylasının yakın olacağını düşünmüştük yürümeye başladığımızda ,en kötü ihtimal oraya gideriz orada haber veririz hem de kuru bir yer buluruz diye ümit ediyorduk.Yaklaşık ikibuçuk saat yürümüşüz,telefon çekmiyor ıslandık ve üşüyoruz…
Çiğdem yaylasındayız.Bizden başka bir Allahın kulu yok.Yada orada olan Allahın en deli kulları biziz.Telefon çekmiyor,ıslandık ve üşüyoruz.Hava kararmak üzere.Acaba bir yayla evine sığınsak ertesi günü mü beklesek diye düşünürken vazgeçip köye doğru yürümeye karar verdik.Saatlerdir yürüyoruz karnımız acıktı,ıslandık ve üşüyoruz ve telefon hala çekmiyor.Yaklaşık bir buçuk iki saat daha yürüdükten sonra telefon çekti,nasıl sevindik nasıl sevindik hemen Yusuf’a ulaştık durumu anlattık,içimiz biraz rahatlamıştı.
Hava iyice kararmış,yerlerde kar da kalmamıştı.Önümüzü göremez hale gelmiştik.Köye de yaklaşmış olacağız ki tarla dayamaları başlamıştı.Bir kulübenin altına sığınarak ateş yakmaya çalıştık.Cebimizdeki tüm işe yaramaz kağıtları topladık elimizdeki nacakla odun parçalarını küçülttük.Odunlar donmuştu tutuşmuyordu.Elimizden eldivenleri de kullanarak uzun uğraşlar sonucunda ateş yakmayı başardık.Artık ateşimiz vardı.Etrafımızdan odun bulup ateşi iyice canlandırdık ve beklemeye başladık.
Yusuf gecikmişti; inşallah başlarına bişey gelmemiştir,diye Murat’la konuşuyorken Aydın, donmak üzere olan ayak parmaklarını ısıtıyordu.Bu arada telefon çekiyor arayanlar oluyordu.Yusuf’a telefonla ulaşamıyorduk.Bir buçuk iki saat sonra Yusuf geldi.Yanında İlhan vardı.Yaylaya Köy içinden çıktıkları için bizi bulamamışlar yaylada bakındıktan sonra diğer yoldan aşağıya inmeye karar vermişler sonrada bizi buldular.Aslında bunu söylemeliydik,bizim hatamız oldu, boşu boşuna zaman kaybettiler.
Yaşasın Kurtulduk…
Yusuf ve İlhan neden gecikmiş di ? Sümbüllü rampasından inerken virajı alamamışlar ve araba şarampole yatmış.Yusuf ,’’çok uğraştım ama olmadı kurtaramadım araba kaydı arkası düştü ve yattık’’dedi.Allah korumuş.Hemen vinçlemişler arabayı kendi imkanlarıyla düzeltmişler.Gözünü sevdiğimin Land Rover Difender’i taş gibi araba...kendilerinde de bir şey yoktu …
Tekrar Çiğdem yaylasına çıktık oradan da arabanın battığı yere. Arabayı çıkarmamız iki dakika sürdü,çektiğimiz eziyet bir ömür.Resmen bir kaşık suda boğulmuşuz.Sadece arabanın battığı yer balçık başka hiçbir yerde bişey yokmuş.İşimiz bitti geldiğimiz yoldan devam ederek Dirimdirim yaylasında iyi bir ateş yaktık.Açlık tan guruldayan midemizi susturduk.
Bir zeytin bu kadar mı güzel olur,ya penir. Salatalığın biberin gözüme bonfile gibi geleceği aklıma gelmezdi.İçtiğim en güzel kırmızı şarabı içtim o akşam en güzel ekmeği yedim,en güzel dostluğu yaşadım ısıtırken ellerimi. Unutulmuştu bile kabus dolu saatler herkesin yüzü gülüyor,bir birimize bakıp katılıyorduk.Delilik değil de nedir bu….
Ve sonra şehre iniyoruz,savaştan çıkmış gibiyiz,Zafer bizimdir…
Şimdi buradan çıkarılacak ders:
1-Asla tek araç ,kalma ihtimalinin olabileceği yerlere gitme.
2-Gittiğin yeri mutlaka birilerine haber ver.
3-Bulunduğun yeri noksansız tarif et.
Çıkarmak istedikten sonra çıkarılacak sonuç çok. Şükürler olsun herkes iyi kimsede bir şey yok…
Elimizde tüfek olmasına rağmen insan yinede ürküyor,tam anlamıyla dağ başındasın her taraf bembeyaz muhteşem bir manzara.Sürekli telefonu kontrol ediyorduk ama bir türlü çekmiyordu.Çiğdem yaylasının yakın olacağını düşünmüştük yürümeye başladığımızda ,en kötü ihtimal oraya gideriz orada haber veririz hem de kuru bir yer buluruz diye ümit ediyorduk.Yaklaşık ikibuçuk saat yürümüşüz,telefon çekmiyor ıslandık ve üşüyoruz…
Çiğdem yaylasındayız.Bizden başka bir Allahın kulu yok.Yada orada olan Allahın en deli kulları biziz.Telefon çekmiyor,ıslandık ve üşüyoruz.Hava kararmak üzere.Acaba bir yayla evine sığınsak ertesi günü mü beklesek diye düşünürken vazgeçip köye doğru yürümeye karar verdik.Saatlerdir yürüyoruz karnımız acıktı,ıslandık ve üşüyoruz ve telefon hala çekmiyor.Yaklaşık bir buçuk iki saat daha yürüdükten sonra telefon çekti,nasıl sevindik nasıl sevindik hemen Yusuf’a ulaştık durumu anlattık,içimiz biraz rahatlamıştı.
Hava iyice kararmış,yerlerde kar da kalmamıştı.Önümüzü göremez hale gelmiştik.Köye de yaklaşmış olacağız ki tarla dayamaları başlamıştı.Bir kulübenin altına sığınarak ateş yakmaya çalıştık.Cebimizdeki tüm işe yaramaz kağıtları topladık elimizdeki nacakla odun parçalarını küçülttük.Odunlar donmuştu tutuşmuyordu.Elimizden eldivenleri de kullanarak uzun uğraşlar sonucunda ateş yakmayı başardık.Artık ateşimiz vardı.Etrafımızdan odun bulup ateşi iyice canlandırdık ve beklemeye başladık.
Yusuf gecikmişti; inşallah başlarına bişey gelmemiştir,diye Murat’la konuşuyorken Aydın, donmak üzere olan ayak parmaklarını ısıtıyordu.Bu arada telefon çekiyor arayanlar oluyordu.Yusuf’a telefonla ulaşamıyorduk.Bir buçuk iki saat sonra Yusuf geldi.Yanında İlhan vardı.Yaylaya Köy içinden çıktıkları için bizi bulamamışlar yaylada bakındıktan sonra diğer yoldan aşağıya inmeye karar vermişler sonrada bizi buldular.Aslında bunu söylemeliydik,bizim hatamız oldu, boşu boşuna zaman kaybettiler.
Yaşasın Kurtulduk…
Yusuf ve İlhan neden gecikmiş di ? Sümbüllü rampasından inerken virajı alamamışlar ve araba şarampole yatmış.Yusuf ,’’çok uğraştım ama olmadı kurtaramadım araba kaydı arkası düştü ve yattık’’dedi.Allah korumuş.Hemen vinçlemişler arabayı kendi imkanlarıyla düzeltmişler.Gözünü sevdiğimin Land Rover Difender’i taş gibi araba...kendilerinde de bir şey yoktu …
Tekrar Çiğdem yaylasına çıktık oradan da arabanın battığı yere. Arabayı çıkarmamız iki dakika sürdü,çektiğimiz eziyet bir ömür.Resmen bir kaşık suda boğulmuşuz.Sadece arabanın battığı yer balçık başka hiçbir yerde bişey yokmuş.İşimiz bitti geldiğimiz yoldan devam ederek Dirimdirim yaylasında iyi bir ateş yaktık.Açlık tan guruldayan midemizi susturduk.
Bir zeytin bu kadar mı güzel olur,ya penir. Salatalığın biberin gözüme bonfile gibi geleceği aklıma gelmezdi.İçtiğim en güzel kırmızı şarabı içtim o akşam en güzel ekmeği yedim,en güzel dostluğu yaşadım ısıtırken ellerimi. Unutulmuştu bile kabus dolu saatler herkesin yüzü gülüyor,bir birimize bakıp katılıyorduk.Delilik değil de nedir bu….
Ve sonra şehre iniyoruz,savaştan çıkmış gibiyiz,Zafer bizimdir…
Şimdi buradan çıkarılacak ders:
1-Asla tek araç ,kalma ihtimalinin olabileceği yerlere gitme.
2-Gittiğin yeri mutlaka birilerine haber ver.
3-Bulunduğun yeri noksansız tarif et.
Çıkarmak istedikten sonra çıkarılacak sonuç çok. Şükürler olsun herkes iyi kimsede bir şey yok…

