erkan_levent
Ana Kamp
Merhaba,
Haftasonu dahil olduğumuz gruplar hep biryerlere giderken biz motorlarımızla yol alma derdinde olan üç arkadaş Sinop, Abana Kastamonu civarına mı yoksa Kuzey Ege'ye mi derken Ayvalık'a gitmeye karar verdik. Cumartesi sabahı vakitlice yola koyulduk, vakit kazanmak için feribotla Bandırmaya geçmeyi planlamıştık ama feribotlar ağızına kadar dolmuştu. Ne gam, zaten amaç yol almak değil mi? Haydi doğru Yalova'ya oradan da malum Bursa üzerinden Ayvalık'a.. Bu güzergah ile sabah kahvaltımızı Darıca feribotunda yaptıktan sonra sabah serinliği ile yola devam ettik.
Bursa çevreyolundan giderken yolun sağında enfes bir yapı gördük. İlk bakışta bir olimpiyat stadyumunu andıran bu yapının yakınına geldiğimizde inşaat tabelalarından Sebze Meyve Hali olduğunu gördük. Çok güldük ama inanın İstanbuldaki olimpiyat stadına 5 basar..Tabi ülkenin en önemli meyve merkezlerinden biri Bursa ve civarı olunca böyle bir hal binası yakışır. Binayı seyretmekten fotoğrafını çekmeyi unuttuk. Tasarlayanları tebrik etmek gerek. Neyse Mudanya sapağını geçip yolumuza devam ettik. Uluabat gölünün kıyısından Karacabey üzerinden Susurluk'a vardık. Klasikleşmiş bir tost ayran atıştırmasını Yörsan tesislerinde yaptık. İstanbul'da çift kaşarlılarda bile rastlayamayacağınız tostu midemize indirirken hava da sıcaklığını hissettirmeye başlamıştı. Neyse bu kadar soluklanma yeter yola devam dedik.
Balıkesir Edremit arası malum dar ve kıvrımlı bir yol. Trafikte fazla olunca burayı aşmak biraz sıkıcı oldu. Dikkatimizi çeken bir diğer şey ise her daim suları akan hatta araba duşlarıyla ünlü bu yol üzerindeki derelerde su kalmamıştı. Ama meyve sebze satıcıları aynı yerlerindeydi.
Edremit sonrası yol daha kolay düz ve çift şerit. Hemen Ayvalıkta'yız. Yönümüzü de Cunda (Alibey) adasına çeviriyoruz.
Bizim Erkan'ın burada da bir asker arkadaşı var ve yeni bir restaurant açmış. Karnımız aç ve hemen masaya konuşlanıyoruz. İbrahim işletmenin iki sahibinden biri, ortağı da İbrahim gibi usta, tüm mezeler, ızgaralar, balıklar ikisinin elinden çıkıyor. Özenle hazırladıkları belli olan mezeler gerçekten çok ama çok lezzetli. Biz de aç olunca hepsini bir çırpıda temizliyoruz ve gelsin deniz mahsulü Çipura'lar..O ne lezzet efendim bir çırpıda hoooppp mideye..
Biraz sohbet hasret giderme sonrası Cunda içinde kalacak yer bulamayınca Sarmısaklı tarafına doğru yola koyuluyoruz. Sarmısaklı'ya doğru Ayvalık ve meşhur evlerini fotoğraflıyoruz. Sarmısaklı'da fazla aramadan hemen bir pansiyon buluyoruz ve kendimizi duşun altına atıyoruz. Biraz dinlendikten sonra kısa bir güneşlenme ve deniz sefası ardından Sarmısaklı plajında gezinip havanın kararmasını bekliyoruz. Vakit çabuk geçse de Cunda da rakı şişesinde balık olsak diyoruz ve doğruca Cunda'ya.
Yer aynı Cunda Yakamoz Restaurant. Kısa bir sahil gezisi yapıp çevreyi kolaçan ettikten sonra masamıza oturuyoruz. Öğlen sebze ağırlıklı mezelerimiz bu defa yerini enfes bir salata eşliğinde deniz mahsulleri mezelerine bırakıyor. Bir de kızarmış, acı biber kekik sarmısak ve zeytinyağıyla süslenmiş ekmek eşlik edince deymeyin keyfimize.Hele sadece Yakamoz'da bulacağınız bir ara sıcakları var ki bu Ahtapot böreği ve gerçekten mutlaka denenmeli. İbrahim'in hanımı ve yakışıklı oğlu Emre akşamları servise yardımcı oluyorlar. Tam bir aile işletmesi...Tüm samimiyet ve sıcaklıklarını yansıtıyorlar. Neyse bu kadar reklam yeter..
Keyifli bir gecenin ardından sabah 8 gibi yola koyuluyoruz. Kahvaltımızı Ören'de yaptıktan sonra hedefimiz Küçükkuyu istikameti. Malum Küçükkuyu da Adatepe köyüne çıkıp Zeus Altarına uğrayacağız. Zeus Altarında manzara inanılmazdır ve gidenler bilir solunuzda Edremit'e sağınızda Assos a kadar tüm körfez sahili ayaklarınızın altında. İnsan bir an kendini mitolojideki yarı tanrı sanıyor. Zeus Truva savaşını buradan izlermiş..
) Buraya bir daha gelmeye ve kamp kurmaya karar vererek ayrılıyoruz. Adatepe köyünü uzaktan fotoğraflayıp, köy gezisini kamp kuracağımız zamana bırakıp Kaz dağının eteklerine iniyoruz.
Panorama 2 fotoğraf..Burayı görmüş olanlar manzaranın muhteşemliğini iyi bilir..
Ayvacık'a doğru devam ederken bir de Yeşilyurt köyüne uğruyoruz. Köy meydanında bir çay molası veriyoruz. Meydanda karpuz yiyen köylüler bize ikram ediyorlar, sağolsunlar çok hora geçti. Afiyetle yiyor köy çeşmesinde serinliyor ve biraz dinleniyoruz.
Sonrası yine yoldayız..Hedef Ezine üzerinden Bayramiç, Çan, Biga ve oradan da Erdek. Sadece Bayramiçten geçerken bir suları olan bir dereye rastlıyoruz ve hemen fotoğraflıyoruz.
Durmadan yola devam akşam yemeği Erdek'te.. Uzun ve rüzgarlı bir yoldan sonra Erdek'e ulaşıyoruz. Karnımızı doyurup sahilinde çaylarımızı içtikten sonra malum güzergah Bursa Yalova üzerinden İstanbul'a ulaşıyoruz. Bu arada fotoğraf makinemizin şarjı bittiği için son birkaç saatimizi fotoğraflayamadık. Umarız siz de fotoğraflara baktıkça bizim aldığımız keyfi alırsınız.
Kalın Sağlıcakla..
Haftasonu dahil olduğumuz gruplar hep biryerlere giderken biz motorlarımızla yol alma derdinde olan üç arkadaş Sinop, Abana Kastamonu civarına mı yoksa Kuzey Ege'ye mi derken Ayvalık'a gitmeye karar verdik. Cumartesi sabahı vakitlice yola koyulduk, vakit kazanmak için feribotla Bandırmaya geçmeyi planlamıştık ama feribotlar ağızına kadar dolmuştu. Ne gam, zaten amaç yol almak değil mi? Haydi doğru Yalova'ya oradan da malum Bursa üzerinden Ayvalık'a.. Bu güzergah ile sabah kahvaltımızı Darıca feribotunda yaptıktan sonra sabah serinliği ile yola devam ettik.
Bursa çevreyolundan giderken yolun sağında enfes bir yapı gördük. İlk bakışta bir olimpiyat stadyumunu andıran bu yapının yakınına geldiğimizde inşaat tabelalarından Sebze Meyve Hali olduğunu gördük. Çok güldük ama inanın İstanbuldaki olimpiyat stadına 5 basar..Tabi ülkenin en önemli meyve merkezlerinden biri Bursa ve civarı olunca böyle bir hal binası yakışır. Binayı seyretmekten fotoğrafını çekmeyi unuttuk. Tasarlayanları tebrik etmek gerek. Neyse Mudanya sapağını geçip yolumuza devam ettik. Uluabat gölünün kıyısından Karacabey üzerinden Susurluk'a vardık. Klasikleşmiş bir tost ayran atıştırmasını Yörsan tesislerinde yaptık. İstanbul'da çift kaşarlılarda bile rastlayamayacağınız tostu midemize indirirken hava da sıcaklığını hissettirmeye başlamıştı. Neyse bu kadar soluklanma yeter yola devam dedik.
Balıkesir Edremit arası malum dar ve kıvrımlı bir yol. Trafikte fazla olunca burayı aşmak biraz sıkıcı oldu. Dikkatimizi çeken bir diğer şey ise her daim suları akan hatta araba duşlarıyla ünlü bu yol üzerindeki derelerde su kalmamıştı. Ama meyve sebze satıcıları aynı yerlerindeydi.
Edremit sonrası yol daha kolay düz ve çift şerit. Hemen Ayvalıkta'yız. Yönümüzü de Cunda (Alibey) adasına çeviriyoruz.
Bizim Erkan'ın burada da bir asker arkadaşı var ve yeni bir restaurant açmış. Karnımız aç ve hemen masaya konuşlanıyoruz. İbrahim işletmenin iki sahibinden biri, ortağı da İbrahim gibi usta, tüm mezeler, ızgaralar, balıklar ikisinin elinden çıkıyor. Özenle hazırladıkları belli olan mezeler gerçekten çok ama çok lezzetli. Biz de aç olunca hepsini bir çırpıda temizliyoruz ve gelsin deniz mahsulü Çipura'lar..O ne lezzet efendim bir çırpıda hoooppp mideye..
Biraz sohbet hasret giderme sonrası Cunda içinde kalacak yer bulamayınca Sarmısaklı tarafına doğru yola koyuluyoruz. Sarmısaklı'ya doğru Ayvalık ve meşhur evlerini fotoğraflıyoruz. Sarmısaklı'da fazla aramadan hemen bir pansiyon buluyoruz ve kendimizi duşun altına atıyoruz. Biraz dinlendikten sonra kısa bir güneşlenme ve deniz sefası ardından Sarmısaklı plajında gezinip havanın kararmasını bekliyoruz. Vakit çabuk geçse de Cunda da rakı şişesinde balık olsak diyoruz ve doğruca Cunda'ya.
Yer aynı Cunda Yakamoz Restaurant. Kısa bir sahil gezisi yapıp çevreyi kolaçan ettikten sonra masamıza oturuyoruz. Öğlen sebze ağırlıklı mezelerimiz bu defa yerini enfes bir salata eşliğinde deniz mahsulleri mezelerine bırakıyor. Bir de kızarmış, acı biber kekik sarmısak ve zeytinyağıyla süslenmiş ekmek eşlik edince deymeyin keyfimize.Hele sadece Yakamoz'da bulacağınız bir ara sıcakları var ki bu Ahtapot böreği ve gerçekten mutlaka denenmeli. İbrahim'in hanımı ve yakışıklı oğlu Emre akşamları servise yardımcı oluyorlar. Tam bir aile işletmesi...Tüm samimiyet ve sıcaklıklarını yansıtıyorlar. Neyse bu kadar reklam yeter..
Keyifli bir gecenin ardından sabah 8 gibi yola koyuluyoruz. Kahvaltımızı Ören'de yaptıktan sonra hedefimiz Küçükkuyu istikameti. Malum Küçükkuyu da Adatepe köyüne çıkıp Zeus Altarına uğrayacağız. Zeus Altarında manzara inanılmazdır ve gidenler bilir solunuzda Edremit'e sağınızda Assos a kadar tüm körfez sahili ayaklarınızın altında. İnsan bir an kendini mitolojideki yarı tanrı sanıyor. Zeus Truva savaşını buradan izlermiş..
Panorama 2 fotoğraf..Burayı görmüş olanlar manzaranın muhteşemliğini iyi bilir..
Ayvacık'a doğru devam ederken bir de Yeşilyurt köyüne uğruyoruz. Köy meydanında bir çay molası veriyoruz. Meydanda karpuz yiyen köylüler bize ikram ediyorlar, sağolsunlar çok hora geçti. Afiyetle yiyor köy çeşmesinde serinliyor ve biraz dinleniyoruz.
Sonrası yine yoldayız..Hedef Ezine üzerinden Bayramiç, Çan, Biga ve oradan da Erdek. Sadece Bayramiçten geçerken bir suları olan bir dereye rastlıyoruz ve hemen fotoğraflıyoruz.
Durmadan yola devam akşam yemeği Erdek'te.. Uzun ve rüzgarlı bir yoldan sonra Erdek'e ulaşıyoruz. Karnımızı doyurup sahilinde çaylarımızı içtikten sonra malum güzergah Bursa Yalova üzerinden İstanbul'a ulaşıyoruz. Bu arada fotoğraf makinemizin şarjı bittiği için son birkaç saatimizi fotoğraflayamadık. Umarız siz de fotoğraflara baktıkça bizim aldığımız keyfi alırsınız.
Kalın Sağlıcakla..

