Motosiklet Ile Krakow

  • Konuyu Başlatan: Konuyu başlatan toaxe Tarih:
  • Başlangıç tarihi Yazılan Cevaplar:
  • Cevaplar 11
  • Okunma Sayısı: Görüntüleme 364

toaxe

Ana Kamp
Mesajlar
48
Tepkime Puanı
18
Merhaba ;

27. Haziran - 8. Temmuz 2025 arasında gerçekleştirdiğim gezimi yazıları tamamlar tamamlamaz sizle paylaşacağım.

Saygılarımla.

Toaxe / Ercüment Oğuz
 

Etiketler

YENİ BİR YOL HİKAYESİ



Arkadaşım Alpaslan’ la, aradan geçen bir hayli süreden sonra tekrar birlikte yol yapmaya karar verdik. Bu kez rotamız 27 – 28 – 29 Haziran tarihlerinde yapılacak olan Moto Camp Bulgaria.



Alp uzun süredir düzenli olarak bu kamp’ a katılıyor, benim içinse ilk olacaktı. Günler yaklaşıyor ve her zaman yaptığımızın aksine biz hiç haritaları açıp program yapamıyoruz. Çünkü Alp Kuşadası’ nda yaşıyor benim de bazı hastane tetkiklerim var.



Daha önceki seyahatlerde kullandığımız Motosikletlerimiz Alp de BMW 1150 GS benimse Suzuki C800 İntruder.. Evet uyumsuz bir çift ama biz bu güne dek yolculuklarımızda eğlenmeyi başardık.. Bu kez Alp bir sürpriz yapıp bu seyahate Honda CB 125 F ile geliyor. Evet küçük ama çok sağlam bir yol arkadaşı.



Bazı problemlerden dolayı Alp yola benden önce çıktı. Önce Sofya’ya, oradan da İdilevo’ ya Moto Camp Bulgaria’ ya geçti.



Ben de Sıcağın zirve yaptığı günlerden olan, 27 Haziran’ da yola çıktım. Hedef Moto Camp Bulgaria. Sıcaktan ve İstanbul trafiğinden etkilenmemek için sabah saat 06,00 gibi yola çıktım. İlk durağım Lüleburgaz, orada okul yıllarımdan ev arkadaşım Gürel ve eşi İnci ile kahvaltı yapacağım. Tahmin ettiğim saaatten önce Lüleburgaz’ a vardım. Yılların biriktirdiği konular çok, kahvaltıyı ve sohbeti kesip yola tekrar çıkışım saat 11.00 oldu. Kapıkule gümrük çıkışı ve Bulgaristan gümrüğüne ulaştığımda saat yaklaşık 13.00 olmuştu. Araç geçişi için gerekli olan Yeşil Sigortayı Bulgaristan da yaptırdım. Böyle olunca pasaport gümrük geçişinde tutuluyor ve sizde gümrük alanının çıkışında olan acenteye kadar yürüyerek yada aracınızla giderek sigortayı yaptırıyorsunuz.. Ben yürüdüm siz yapmayın..:( Yeşil sigorta bedeli 15 gün için 26.-Euro. Sanıyorum Turing’ de bu rakam 38.- Euro.. Tekrar geri dönüp sigortayı gösterince pasaportu teslim alıp yola çıkabiliyorsunuz.

1754574766880.jpeg

İlk gün için yolum.. Yaklaşık 550 km.

Sınırı geçtikten az sonra navigasyonu ayarlarken yanımda kocaman bir BMW ile bir arkadaş duruyor. İsmi Can, o da aynı yere gidiyor ama motosikletlerimiz ve hızlarımız o kadar farklı ki ayrı gitmeye karar veriyoruz. Sıcak ve üzerimdeki motosiklet kıyafetleri ile yol bitmek bilmiyor.. O kadar sıcak ki içtiğim 3 büyük şişe suya rağmen hiç tuvalete gitmedim ter olarak attım.. Yol boyu onlarca her tipten Motosikletle karşılaştım, kesinlikle herkes birbirine selam vermeden geçmiyor. Bizde artık unutulan bir uygulama olsa da tüm Avrupa da uygulanıyor ve insana kendini daha iyi hissettiriyor. Birilerinin sizi önemsediği duygusu güzel bir şey. Nihayet Kamp’ a varıyorum ve Alp’ le buluşuyoruz. Burada ayrıca Türkiye den gelen Aksel ve Caner ile tanıştım. Biraz dinlenip Çadırımı kuruyorum. Artık dinlenme zamanı..



Ve sürpriz.. Gece bir fırtına çıktı, arkasından da sağlam bir yağmur. Başlangıçta o sıcaktan kurtulduğum için güzel olmasına rağmen yıllar sonra ilk kez kurduğum çadırımın su alması ve uyku tulumunun ıslanması ile gece kabusa döndü.. çadırı terk etmedim ama ıslak uyku tulumu ile yatmak açıkçası işkence gibiydi. Üstelik ertesi gece de aynı senaryo gerçekleşince çadırda olmaktansa, uyku tulumu ve matımı kaptığım gibi motosikletimin altında durduğu sundurmada taşın üzerinde yatmayı tercih ettim. Bilsem çadırı hiç taşımazdım….



Bu arada arkadaşlar Moto Camp’ da konaklama fiyatı; Çadır yeri, Sabah kahvaltısı, Akşam yemeği olarak 30.-Euro/gece. Ayrıca birkaç odası var ama fiyatlarını bilmiyorum. İçecekler ekstra. Kamp alanında iyi düzenlenmiş ayrıca tertemiz Duş ve Tuvalet alanı var. Akşamları katılımcılar Yolculuklar yada Motosikletler üzerine sunumlar yapıyorlar. Kamp alanı yemyeşil ve bize göre oldukça kuzeyde olduğu için bizde artık çiçeklerini çoktan dökmüş olan Ihlamurlar burada daha yeni açmış, ortalık misler gibi kokuyor.



Gittiğimin ertesi günü hiçbir şey yapmadan tembel tembel vakit geçirmeyi tercih ettik. Kamp katılımı çok güzel, neredeyse her marka ve model motosiklet var. Sepetli Ural da var, Mad max deki gibi süslenen motosiklet de.. En çok ilgi çeken motosikletlerden birisi Alp in küçük Honda sı, Herkes bu kadar küçük motosikletle ve cesaret edip geldiği için Alp’ i kutluyor. Herkes onu Alpi diye çağırıyor. Bu arada ertesi günü içinde yol programı yaptık.
1754574962628.jpeg

1754575093162.jpeg

1754575193188.jpeg

1754575216021.jpeg

29. Haziran Pazar sabahı Kahvaltı sonrası, Aksel’ in katılımı ile 3 motosiklet Romanya’ya doğru yola çıktık. Yaklaşık 120 km yol yaptıktan sonra Tuna nehrini geçeceğimiz Feribota ulaştık. Bulgaristan Romanya arasında Tuna’ yı geçmek için dört adet köprü ve dört tane feribot geçişi varmış (elbette yanılıyor olabilirim). Buradaki Feribot oldukça eski ama işlevsel. Tek bir yönde rampası var. Önce Tırlar yükleniyor, bunlar teknenin içinde dönüş yaparak sıralanıyor sonra bizleri alıyorlar. Son tırlar kafadan giriyor ama çıkarken geri geri çıkıyorlar..

Geçiş oldukça yavaş ve Tuna burada çok ama çok kirli. Feribot geçişi 10.- Euro ama 3.-Euro da sürücü bedeli alıyorlar.
1754575283432.jpeg

Tuna’ yı geçtikten sonrası Romanya. Artık gümrük yok Ülkenin güneyi bizim köylerimiz gibi, Tarım ağırlıklı kuzeye göre daha fakir bir bölge, bunu yol üzerinde karpuz yüklü at arabaları, karşılaştığımız köylüler ve evlerden gözlemek mümkün. Yol neredeyse biri bitmeden diğeri başlayan yerleşimlerle dolu. O nedenle yol boş olmasına rağmen hızımız 50 – 60 km civarında. Kuzeye yaklaştıkça trafik artıyor, insan yapısı da değişiyor, daha modern bir Romanya farkediliyor. Nihayet Ramnicu Valcea ya ulaşıyoruz. Burası yanından nehir geçen, nehir kanarı bir sürü otel ve lokantalarla dolu kalabalık bir şehir. Bundan sonrası dağlık arazi, dolayısıyla daha serin ama kalan yolumuz çok kalabalık. Gideceğimiz yer Romanya’ nın büyük kentlerinden birisi olan Sibiu. Nihayet saatler sonra, kalacağımız yer olan Moto Camp Sibiu’ ya vardığımızda hava kararmıştı. Bugünkü yol 410 km.

Sibiu’ daki bu alan; içerisinde 4-5 odası olan bir ev, bahçesinde 2 ayrı bungalov ve çadır alanları içeriyor. Tuvalet ve duşlar temiz, mutfak herkese açık, kullanışlı ayrıca çamaşır makinası var. Burada Aksel çadır kurmayı tercih etse de biz odaları tercih ettik. Oda fiyatı 18.-Euro, Çadır yeri ise 10.- Euro Kamp’ da bizden başka Polonya’lı motosikletliler var.
 


YENİ BİR YOL HİKAYESİ



Arkadaşım Alpaslan’ la, aradan geçen bir hayli süreden sonra tekrar birlikte yol yapmaya karar verdik. Bu kez rotamız 27 – 28 – 29 Haziran tarihlerinde yapılacak olan Moto Camp Bulgaria.



Alp uzun süredir düzenli olarak bu kamp’ a katılıyor, benim içinse ilk olacaktı. Günler yaklaşıyor ve her zaman yaptığımızın aksine biz hiç haritaları açıp program yapamıyoruz. Çünkü Alp Kuşadası’ nda yaşıyor benim de bazı hastane tetkiklerim var.



Daha önceki seyahatlerde kullandığımız Motosikletlerimiz Alp de BMW 1150 GS benimse Suzuki C800 İntruder.. Evet uyumsuz bir çift ama biz bu güne dek yolculuklarımızda eğlenmeyi başardık.. Bu kez Alp bir sürpriz yapıp bu seyahate Honda CB 125 F ile geliyor. Evet küçük ama çok sağlam bir yol arkadaşı.



Bazı problemlerden dolayı Alp yola benden önce çıktı. Önce Sofya’ya, oradan da İdilevo’ ya Moto Camp Bulgaria’ ya geçti.



Ben de Sıcağın zirve yaptığı günlerden olan, 27 Haziran’ da yola çıktım. Hedef Moto Camp Bulgaria. Sıcaktan ve İstanbul trafiğinden etkilenmemek için sabah saat 06,00 gibi yola çıktım. İlk durağım Lüleburgaz, orada okul yıllarımdan ev arkadaşım Gürel ve eşi İnci ile kahvaltı yapacağım. Tahmin ettiğim saaatten önce Lüleburgaz’ a vardım. Yılların biriktirdiği konular çok, kahvaltıyı ve sohbeti kesip yola tekrar çıkışım saat 11.00 oldu. Kapıkule gümrük çıkışı ve Bulgaristan gümrüğüne ulaştığımda saat yaklaşık 13.00 olmuştu. Araç geçişi için gerekli olan Yeşil Sigortayı Bulgaristan da yaptırdım. Böyle olunca pasaport gümrük geçişinde tutuluyor ve sizde gümrük alanının çıkışında olan acenteye kadar yürüyerek yada aracınızla giderek sigortayı yaptırıyorsunuz.. Ben yürüdüm siz yapmayın..:( Yeşil sigorta bedeli 15 gün için 26.-Euro. Sanıyorum Turing’ de bu rakam 38.- Euro.. Tekrar geri dönüp sigortayı gösterince pasaportu teslim alıp yola çıkabiliyorsunuz.

Ekli dosyayı görüntüle 648441
İlk gün için yolum.. Yaklaşık 550 km.

Sınırı geçtikten az sonra navigasyonu ayarlarken yanımda kocaman bir BMW ile bir arkadaş duruyor. İsmi Can, o da aynı yere gidiyor ama motosikletlerimiz ve hızlarımız o kadar farklı ki ayrı gitmeye karar veriyoruz. Sıcak ve üzerimdeki motosiklet kıyafetleri ile yol bitmek bilmiyor.. O kadar sıcak ki içtiğim 3 büyük şişe suya rağmen hiç tuvalete gitmedim ter olarak attım.. Yol boyu onlarca her tipten Motosikletle karşılaştım, kesinlikle herkes birbirine selam vermeden geçmiyor. Bizde artık unutulan bir uygulama olsa da tüm Avrupa da uygulanıyor ve insana kendini daha iyi hissettiriyor. Birilerinin sizi önemsediği duygusu güzel bir şey. Nihayet Kamp’ a varıyorum ve Alp’ le buluşuyoruz. Burada ayrıca Türkiye den gelen Aksel ve Caner ile tanıştım. Biraz dinlenip Çadırımı kuruyorum. Artık dinlenme zamanı..



Ve sürpriz.. Gece bir fırtına çıktı, arkasından da sağlam bir yağmur. Başlangıçta o sıcaktan kurtulduğum için güzel olmasına rağmen yıllar sonra ilk kez kurduğum çadırımın su alması ve uyku tulumunun ıslanması ile gece kabusa döndü.. çadırı terk etmedim ama ıslak uyku tulumu ile yatmak açıkçası işkence gibiydi. Üstelik ertesi gece de aynı senaryo gerçekleşince çadırda olmaktansa, uyku tulumu ve matımı kaptığım gibi motosikletimin altında durduğu sundurmada taşın üzerinde yatmayı tercih ettim. Bilsem çadırı hiç taşımazdım….



Bu arada arkadaşlar Moto Camp’ da konaklama fiyatı; Çadır yeri, Sabah kahvaltısı, Akşam yemeği olarak 30.-Euro/gece. Ayrıca birkaç odası var ama fiyatlarını bilmiyorum. İçecekler ekstra. Kamp alanında iyi düzenlenmiş ayrıca tertemiz Duş ve Tuvalet alanı var. Akşamları katılımcılar Yolculuklar yada Motosikletler üzerine sunumlar yapıyorlar. Kamp alanı yemyeşil ve bize göre oldukça kuzeyde olduğu için bizde artık çiçeklerini çoktan dökmüş olan Ihlamurlar burada daha yeni açmış, ortalık misler gibi kokuyor.



Gittiğimin ertesi günü hiçbir şey yapmadan tembel tembel vakit geçirmeyi tercih ettik. Kamp katılımı çok güzel, neredeyse her marka ve model motosiklet var. Sepetli Ural da var, Mad max deki gibi süslenen motosiklet de.. En çok ilgi çeken motosikletlerden birisi Alp in küçük Honda sı, Herkes bu kadar küçük motosikletle ve cesaret edip geldiği için Alp’ i kutluyor. Herkes onu Alpi diye çağırıyor. Bu arada ertesi günü içinde yol programı yaptık.
Ekli dosyayı görüntüle 648442
Ekli dosyayı görüntüle 648443
Ekli dosyayı görüntüle 648444
Ekli dosyayı görüntüle 648445
29. Haziran Pazar sabahı Kahvaltı sonrası, Aksel’ in katılımı ile 3 motosiklet Romanya’ya doğru yola çıktık. Yaklaşık 120 km yol yaptıktan sonra Tuna nehrini geçeceğimiz Feribota ulaştık. Bulgaristan Romanya arasında Tuna’ yı geçmek için dört adet köprü ve dört tane feribot geçişi varmış (elbette yanılıyor olabilirim). Buradaki Feribot oldukça eski ama işlevsel. Tek bir yönde rampası var. Önce Tırlar yükleniyor, bunlar teknenin içinde dönüş yaparak sıralanıyor sonra bizleri alıyorlar. Son tırlar kafadan giriyor ama çıkarken geri geri çıkıyorlar..

Geçiş oldukça yavaş ve Tuna burada çok ama çok kirli. Feribot geçişi 10.- Euro ama 3.-Euro da sürücü bedeli alıyorlar.
Ekli dosyayı görüntüle 648446
Tuna’ yı geçtikten sonrası Romanya. Artık gümrük yok Ülkenin güneyi bizim köylerimiz gibi, Tarım ağırlıklı kuzeye göre daha fakir bir bölge, bunu yol üzerinde karpuz yüklü at arabaları, karşılaştığımız köylüler ve evlerden gözlemek mümkün. Yol neredeyse biri bitmeden diğeri başlayan yerleşimlerle dolu. O nedenle yol boş olmasına rağmen hızımız 50 – 60 km civarında. Kuzeye yaklaştıkça trafik artıyor, insan yapısı da değişiyor, daha modern bir Romanya farkediliyor. Nihayet Ramnicu Valcea ya ulaşıyoruz. Burası yanından nehir geçen, nehir kanarı bir sürü otel ve lokantalarla dolu kalabalık bir şehir. Bundan sonrası dağlık arazi, dolayısıyla daha serin ama kalan yolumuz çok kalabalık. Gideceğimiz yer Romanya’ nın büyük kentlerinden birisi olan Sibiu. Nihayet saatler sonra, kalacağımız yer olan Moto Camp Sibiu’ ya vardığımızda hava kararmıştı. Bugünkü yol 410 km.

Sibiu’ daki bu alan; içerisinde 4-5 odası olan bir ev, bahçesinde 2 ayrı bungalov ve çadır alanları içeriyor. Tuvalet ve duşlar temiz, mutfak herkese açık, kullanışlı ayrıca çamaşır makinası var. Burada Aksel çadır kurmayı tercih etse de biz odaları tercih ettik. Oda fiyatı 18.-Euro, Çadır yeri ise 10.- Euro Kamp’ da bizden başka Polonya’lı motosikletliler var.
1754644662658.jpeg

Ertesi günü kahvaltı yaparken günle ilgili kararlar aldık. Aksel; TransAlpina yada Top Gear ekibinin dünyanın en iyi yolu dedikleri Transfagaraşan geçişlerini yapmak istiyor. Bunlar Motosikletcilerin Hacı olmaya geldikleri iki tane bol virajlı dağ geçişleri.. Açıkcası bana çok cazip gelmedi. Benimkisi gibi Chopper bir motoru o yolda düşünemediğim ve hacı olmayı istemediğim için ben bu yolu yapmayı reddettim. Alp’ de kalmaya karar verdi biz bugün tembellik yapacağız. Aksel TransAlpina’ ya tek başına gidecek.



Uzun bir süre tembellik yaptıktan sonra, Alp’le birlikte Sibiu merkezi dolaşmaya gidiyoruz. Burası 1940 lara kadar Alman nüfüsun çoğunlukta olması yüzünden mimari açıdan onlardan bayağı etkilenmiş Sibiuı için Romanya’ nın kültür ve sanat kalesi deniyormuş ayrıca burası Avrupa’ nın en huzurlu 8. Kenti seçilmiş. Bence burasının en ilginç özelliği ; Çatıları. Uzaktan bakınca bütün evler sizi seyrediyormuş gibi hissediyorsunuz.

1754644783546.jpeg


Bu güzel şehiri gezdikten sonra Motokampa dönüş yaptık, Bu arada Aksel TransAlpina geçişinden ağzı kulaklarında büyük bir keyifle döndü. Gece bahçede bir ateş yaktık ve etrafında güzel bir sohbet gerçekleştirdik.



Aksel ; Bükreş üzerinden Türkiye’ ye dönmeye karar verdi. Bizde Alp’ le Polonya’ya doğru gitmeye karar verdik.



Sabah vedalaşıp yollarımıza çıktık.



1754644849441.jpeg





Yolumuz uzun yaklaşık 430 km. Romanya dağlık bir bölge, Sibiu çıkışı otoyol olsa da bir süre sonra otoyoldan ayrılıp dağlara doğru yöneliyoruz. Yol boyu ciddi dağ geçişleri var. Alp o küçük motosikleti ile kıvrak bir şekilde önden gidiyor. Bazı yerlerde zorlansam da bende onu takip etmeyi bırakmadım. Varat yada Oradea denilen bölgeden sonra yol tekrar otoyola dönüşüyor ve Debrecen isimli Macaristan kentine ulaştık.



Öncelikle trafikle ilgili olarak şunu söylemeliyim. Avrupa’da daha düne kadar geri kalmış denilen ülkeler dahil trafik Türkiye’den kat kat daha iyi. Motosikletler bir araç olarak kabul ediliyor ve gereken saygıyı görüyor. Tabi motorlarda bizdeki gibi değil, trafikte ortalığı karıştırmıyorlar. Emniyet şeridi işgali yok, kimse oraları kullanmıyor. Yaya geçitlerinde istisnasız tüm araçlar duruyor. Çember ya da kavşaklarda geçiş üstünlüğüne önem veriliyor. Yol müsait olana kadar arkanızdaki araç sizi sollamaya ya da sıkıştırarak hızınızı arttırmaya zorlamıyor, bekliyor. Bazı otoyollarda onlara göre yavaş gittiğimiz için arkamızda sıralanan tırlar geçsin diye emniyet şeridine girip onlara yol verdiğimizde dörtlülerini yakıp söndürerek teşekkür etmeyi ihmal etmeyecek kadar da kibar sürücüler.



Debrecen güzel bir kent, Budapeşte’ den sonra Macaristan’ ın en büyük ikinci kenti. Burada BMW nin kocaman bir Elektrikli otomobil fabrikası var.

Burada hızlı bir aramayla küçük bir otel bulduk. Oda’ mızın geceliği 45.-Euro. İsmi ise Peterfia Panzio. Banyo ve dinlenme faslından sonra, akşam yemeği için etrafı teftişe çıktık.

Otelimize yakın yerde motosikletleri park edebildiğimiz bir yer var, biraz güvensiz gibi olsa da yol üzerinde olmasından daha iyi geldi bize. Akşam yemeği sonrası otel bahçesinde sohbet ve günün muhasebesini yaptık.

1754645008704.jpeg



1754645197962.jpeg




Ertesi sabah bir AVM bahçesinde bulduğumuz büfede kahvaltımızı yapıp yola çıkıyoruz. Ancak Debrecen’ den Otoyol a bağlanmayı beceremiyoruz. Çünkü Debrecen çıkışındaki tüm otoyol bağlantı noktaları asfaltlama çalışmaları nedeniyle kapalı.. Bunun üzerine Alp’ in navigasyonundaki daha lokal yolları takip etme kararı alıyoruz. Şehir içinde elbette hızımız çok daha düşük, trafik yoğun ve açıkçası bence ilginç hiçbir şey yok… sonunda 85 km. yolu 2 saat süren bir yolculukla alarak Tokaj şehrine vardık. Nihayet Bingo.. burası gerçekten çok güzel bir yer. Şarapları ve üzüm bağları ile ünlü bu bölge çöldeki vaha gibi..

1754646628087.jpeg
 



1754646843647.jpeg


Buradaki kısa mola’dan sonra yola devam ediyor, üzüm bağları, şaraphaneler ve güzel köylerden geçiyoruz. Biraz yol aldıktan sonra Alp beni kırmıyor ve otoyol’ a bağlanıp hızımızı arttırıyoruz. Nihayet saat 17.00 gibi Krakow a otelimize vardık. Otelimizin ismi Conrad Comfort, burada 3 gece kalacağız. Otelin kapalı bir otoparkı var. Fiyatı ise geceliği 70.-USD Hemen şehrin dışında ama ulaşım açısından kolay bir yerde.



Klasik banyo ve dinlenme faslımızdan sonra sehir merkezine taksi ile gitmeye karar verdik.



Krakow hakikaten çok güzel bir şehir. Polonya’nın en uzun nehri Vistula’nın yanına kurulmuş. 2000 yılında Avrupa Kültür Başkenti, 2013 yılında ise Unesco tarafından Edebiyat şehri kabul edilmiş. Yılda yaklaşık 7 milyon turist ağırladığı belirtiliyor.

1754646965493.jpeg

1754646996579.jpeg

Bizim buraya geliş amacımız ise; Auschwitz-Birkenau Nazi Kampını ve Wieliczka Tuz madenlerini görmek. Şehir turumuzdan sonra otelimize döndük. Sabah Alp yakındaki bir Honda servisine giderek motorunun bakımını yaptırdı. Öğleden sonra ise Tuz madenine gideceğiz.

1754647178683.jpeg


Yolumuz yaklaşık 38 km. Madene vardığımızda küçük çaplı bir şaşkınlık yaşıyoruz. Motosiklet park yerlerinin kirası bile 15.-Euro’dan başlıyor. Sokaklarda öyle her yere park etmek mümkün değil. Neyse ki Alp bir büfenin yanında küçük bir park yeri buluyor. Burada hem karnımızı doyurduk hem de motosikletlerimizi ücretsiz olarak park edebildik. Gişeden bilet alırken hangi dilde gezi istediğinizi soruyor ve ona göre gezi saati belirleyip bilet satıyorlar. Bizde İngilizce sunum isteyerek biletlerimizi aldık.



Gezi saatimiz geldiğinde, rehberimiz herkesi toplayarak kulaklıklarımızı dağıttı ve bizi madene inen merdivenlere getirdi. Ahşap merdivenlerden in in bitmeyen bir yolculukla ilk önce 64 mt derine indik ve gezi başladı. 3 saatlik ve 3 km süren gezi sonunda vardığımız derinlikse 135 mt civarındaydı.



Sonuçta bizimkisi iyi aydınlatılmış, havalandırması yapılan, gidilecek yönü belli lay lay lom havasında bir gezi elbette. Ancak ilk keşfedilişi orta çağlara uzanan bu madenlerdeki ilkel çalışma şartlarında 327 mt derinlikte 9 kat maden kazıldığını, tünellerin uzunluğunun toplam 245 km olduğunu düşününce burasının büyüklüğü daha iyi anlaşılıyor. Bu maden 700 yıl boyunca çalışmış. 1978 yılında Unesco Dünya Kültür listesine giren maden en sonunda 1996 yılında çalışmaya son vermiş. Ama bugün hem müze hem de sağlık tesisi olarak hizmet veriyor.



Tuz kayaları bir çoğumuzun (en azından benim) sandığı gibi bembeyaz değil, kristaller şeklinde olan kısımlarda var ama genel görüntü kurşuni renkte kayalık bir tüneller labirenti. Buradaki madenin görkemini ve büyüklüğünü anlatmak kolay ama madenciler tarafından yıllar içinde, madenin çeşitli yerlerinde yapılan heykelleri o görsel şöleni anlatmak inanın hiç kolay değil. Bizlerin cep telefonu ile çektiği resimler o ihtişamı anlatmaya yetmiyor. O madendeki tuzların nasıl çıkarıldığı, oradaki çalışma şartları, insanların ve hayvanların oradaki mücadeleleri çok zorluymuş. O zorluklar arasında yarattıkları sanat eserleri ise muhteşem.
1754647325140.jpeg
1754647376708.jpeg
 

1754647461197.jpeg

1754647505209.jpeg

Gezi sonrası otele dönüp ertesi gün planı yapmaya çalışıyoruz. Epey bir uğraş sonunda bir tur şirketi bulup, turu satın alabildik. Sabah saat 05.30 da bizi otelimizden alacaklar.

Tüm gece yağmur yağdı ve tur şirketi dedikleri saatte bizi otelimizden alarak toplanma noktasına götürdü. Orada daha büyük araca aktardı ve yola çıktık. Araç sürücümüz aynı zamanda Tur rehberimiz. Yaklaşık 1,5 saatlik bir yolculuktan sonra Auschwitz kampının olduğu Oswiecim e vardık. Park yeri Tur otobüsleri ile dolu ve şansımıza şakır şakır yağmur yağıyor. Tur biletlerimiz ve kimliklerimiz kontrol edildikten sonra bir yağmurluk almayı başardık.
1754647578377.jpeg



Kulaklıklarımızı da taktıktan sonra tur başlıyor… Bir tünelden geçerek başlayan yürüyüşümüzde ilk durak Kampın meşhur ironik kapısı. Üzerinde “Arbeit Macht Frei” Çalışmak Özgürleştirir yazıyor..

1754647707319.jpeg

Burası farklı bir yer. İnanın yaşananların hikayesini bilmek sizi buradaki hüzünlü havaya hazırlasa bile burada 1.300.000 insanın öldürüldüğü yerleri görmek şok edici. Şimdi boş olan bu binalar bir zamanlar insanların yok edildiği alanlar. İçimizden resim çekmek bile gelmiyor. Filmlerdeki gibi değil burada ahşap bina sayısı çok az, binalar betonarme. Her yerde elektrikli tellerden oluşan çitler var. Şimdi her yerde kocaman ağaçlar var. Yağmur altında yürüyerek binalara girip çıkıyor ve buradaki tur rehberinin anlattıklarını dinliyoruz. Genci yaşlısı kimse neredeyse hiç konuşmadan ilerliyoruz. Kimi yerde orada ölenlerden kalan kap kacak var, kimi yerde büyüklerin ayakkabıları, kimi yerde çocukların.. Bir alanda oradaki kadınlardan kesilen saçlar ve onlardan dokunan dokumalar var…



Bir taraftan da düşünüyorum. Nasıl bir zihniyet bunları hayal etmiş olabilir. Burada bu kadar acı çekmiş bir ulus, sanki yaşadıklarının intikamını alırcasına bugün; o gün yaşadıklarının sebebi olan ulusu adeta taklit eden yayılmacı bir politika izleyip binlerce insanı nasıl öldürebiliyor. İnsanlık yaşadıklarından ders almıyor. Tarih gerçekten tekrardan ibaret.

1754647805332.jpeg

1754647858043.jpeg
 

1754650625402.jpeg

1754650665183.jpeg

Yağmurla birlikte bu tur bitiyor. Çıkışta tur aracımız bizi alarak 3 – 4 km ilerdeki alana Birkenau’ ya götürdü. Burası Auchwitz ‘deki alanın yaklaşık 10 katı kadar büyüklükte. Filmlerde gördüğümüz o meşhur ahşap kulübeler, devasa gaz odaları ve yakma fırınları bu alanda. Burada bir demiryolu hattı var. İnsanlar bu hat aracılığı ile buraya taşınmışlar. Binaların bir kısmı şimdi yıkık olsa’da 1944 yılında günde 12,000 insanın öldürüldüğü söyleniyor.



Avrupa’ nın her yanından toplanan insanlar, penceresi, tuvaleti olmayan hayvan taşıma vagonları ile taşınmışlar. Buraya geldiklerinde çalışabilecek durumdakileri diğerlerinden ayırarak, geri kalan kısım insanları “bit temizliği” için duşa yani gaz odalarına sokmuşlar. Zyklon-B gaz tabletleri atılan bu odalarda insanlar 20 dakika boyunca çığlık çığlığa bağırarak ölmüşler. Daha sonra ölmemek için gardiyanlarla çalışan Yahudi tutsaklar ölenlerden geri kalan gözlük, diş, saç vs ne varsa toplayıp ölenleri yakma odalarına taşımış daha sonra çıkan küller ise gübre olarak kullanılmış.



1944 sonunda savaşın kötü gittiğini gören Alman yetkililer gazlamayı durdurup, gaz odaları ve fırınların yok edilmesine karar vermişler. Muhtemelen şimdi yıkık olan fırın ve gaz odaları o zaman yıkılmış. Toplanan ganimet Almanya içine taşınırken geride kalan 56.000 kişiye daha batıdaki diğer kamplara yürüyerek gitmesi emri verilmiş. Yürüyemeyecek durumda olduğu için geride bırakılan birkaç bin tutsak haricindeki kişiler daha sonra yürüyüş sırasında öldürülmüş..



Şimdi burada bu yıkıntıların arasında dolaşırken, olan biteni hazmetmeye çalışırken yıkıntılar içinde bir tilki yavrusu görüyoruz… O da merakla dolaşıyor.

1754650738216.jpeg

1754650772458.jpeg

1754650799414.jpeg

1754650831340.jpeg
 

1754650978123.jpeg

1754651005584.jpeg

Tur bitiyor, aracımız bizi otelimize bıraktı. Daha öğleden sonrası ama cidden yorulmuşuz. Bir kaç saatlik mola ikimize de iyi geliyor ve hava da hazır açmışken Alp’in küçük motoru ile tekrar şehri dolaşmaya çıktık. Bu kez nehir kenarına gidiyoruz. Genç, yaşlı, kadın, erkek genel olarak hepsi gülüyorlar ve mutlular… Güneşi batırıp otelimize döndük, çantaları toparladık. Yarın Krakow dan ayrılacağız. Alp bir arkadaşının Krakow yakınlarındaki evini ziyaret edip daha sonra ne yapacağına karar verecek. Ben de Türkiye ye döneceğim. Dönüş yollarını ağırlıklı olarak otoyolları kullanacağım şekilde planladım.
1754651090597.jpeg



1754651170022.jpeg


Sabah erken yola çıktık, Krakow dan çıktıktan bir süre sonra Alp’le ayrıldık. Ben Slovakya ve Macaristan üzerinden sürerek Romanya ya doğru gidiyorum. Hedefim Varat. Yol üzerinde çok güzel görüntülerle karşılaşıyorum. İnsanlar arabalarına yükledikleri bisikletleri ile dağlara gelmişler. Çoluk çocuk bisiklet sürüyor ve doğa yürüyüşü yapıyorlar. Bütün her yer ormanlar, dağlar, göllerle dolu ama etrafta hiç mangal yapan kimseye rastlamadım.



Durduğum bir benzincide internete bağlanarak Varat’ ta kalacak bir yer buldum. Podgoria Guesthouse geceliği 30.-Euro. Biraz şehir dışında ev pansiyon gibi bir yer ancak çok rahat. Motosikleti bahçeye, kapısından içerideki alana koydum. Akşam yemeği için etrafta ne bulabilirim dediğimde ev sahibesi kendisi için pişirdiği tavuklu pilavı ücretsiz olarak ikram etti.



Ertesi sabah yine erken yola çıktım. Sabahları uykudan fedakarlık yapıp yola çıkmanın çok önemli bir nedeni var. Sabah trafik çok daha az ama en önemlisi gün içinde 35’C üzerine çıkacak olan yolu 18 – 20’C iken geçiyorum..

1754651239810.jpeg




1754651289786.jpeg


Güzelce yol yaptıktan öğle saatlerinde Orşova’ ya varıyorum. Bundan sonra yol Tuna nehri kıyısı boyunca ilerliyor. Tuna burada hem Sırbistan ile Romanya arasında sınır vazifesi görüyor hemde çok güzel manzaralar yaratıyor. Nihayet Romanya’daki son yerleşim olan Calafat’ a varıyorum. Bundan sonrası bir köprü ve Bulgaristan’ ın Vidin şehri. Köprü araçlar için ücretli ama Motosikletler için ücretsiz. Tuna yı bu kez köprüden geçiyorum. Nehrin ortasında bir adacık ve yüzen insanlar var. Suyun rengi burada çok güzel.



Gene bir benzincide internete bağlanarak Vidin’ de kalacak bir yer aradım. EOS Hotel diye bir yer, geceliği 35.-Euro. Zamanında 3 yıldız olmasına bakmayın şimdi kötülemiş. Sadece geceleyeceğim için dert etmiyorum. Altında güzel bir restoran ve yakında büyük bir alışveriş merkezi var.
 

Ekli dosyayı görüntüle 648473
Ekli dosyayı görüntüle 648474
Tur bitiyor, aracımız bizi otelimize bıraktı. Daha öğleden sonrası ama cidden yorulmuşuz. Bir kaç saatlik mola ikimize de iyi geliyor ve hava da hazır açmışken Alp’in küçük motoru ile tekrar şehri dolaşmaya çıktık. Bu kez nehir kenarına gidiyoruz. Genç, yaşlı, kadın, erkek genel olarak hepsi gülüyorlar ve mutlular… Güneşi batırıp otelimize döndük, çantaları toparladık. Yarın Krakow dan ayrılacağız. Alp bir arkadaşının Krakow yakınlarındaki evini ziyaret edip daha sonra ne yapacağına karar verecek. Ben de Türkiye ye döneceğim. Dönüş yollarını ağırlıklı olarak otoyolları kullanacağım şekilde planladım.
Ekli dosyayı görüntüle 648475


Ekli dosyayı görüntüle 648476

Sabah erken yola çıktık, Krakow dan çıktıktan bir süre sonra Alp’le ayrıldık. Ben Slovakya ve Macaristan üzerinden sürerek Romanya ya doğru gidiyorum. Hedefim Varat. Yol üzerinde çok güzel görüntülerle karşılaşıyorum. İnsanlar arabalarına yükledikleri bisikletleri ile dağlara gelmişler. Çoluk çocuk bisiklet sürüyor ve doğa yürüyüşü yapıyorlar. Bütün her yer ormanlar, dağlar, göllerle dolu ama etrafta hiç mangal yapan kimseye rastlamadım.



Durduğum bir benzincide internete bağlanarak Varat’ ta kalacak bir yer buldum. Podgoria Guesthouse geceliği 30.-Euro. Biraz şehir dışında ev pansiyon gibi bir yer ancak çok rahat. Motosikleti bahçeye, kapısından içerideki alana koydum. Akşam yemeği için etrafta ne bulabilirim dediğimde ev sahibesi kendisi için pişirdiği tavuklu pilavı ücretsiz olarak ikram etti.



Ertesi sabah yine erken yola çıktım. Sabahları uykudan fedakarlık yapıp yola çıkmanın çok önemli bir nedeni var. Sabah trafik çok daha az ama en önemlisi gün içinde 35’C üzerine çıkacak olan yolu 18 – 20’C iken geçiyorum..

Ekli dosyayı görüntüle 648477



Ekli dosyayı görüntüle 648478

Güzelce yol yaptıktan öğle saatlerinde Orşova’ ya varıyorum. Bundan sonra yol Tuna nehri kıyısı boyunca ilerliyor. Tuna burada hem Sırbistan ile Romanya arasında sınır vazifesi görüyor hemde çok güzel manzaralar yaratıyor. Nihayet Romanya’daki son yerleşim olan Calafat’ a varıyorum. Bundan sonrası bir köprü ve Bulgaristan’ ın Vidin şehri. Köprü araçlar için ücretli ama Motosikletler için ücretsiz. Tuna yı bu kez köprüden geçiyorum. Nehrin ortasında bir adacık ve yüzen insanlar var. Suyun rengi burada çok güzel.



Gene bir benzincide internete bağlanarak Vidin’ de kalacak bir yer aradım. EOS Hotel diye bir yer, geceliği 35.-Euro. Zamanında 3 yıldız olmasına bakmayın şimdi kötülemiş. Sadece geceleyeceğim için dert etmiyorum. Altında güzel bir restoran ve yakında büyük bir alışveriş merkezi var.
1754651471080.jpeg


1754651523673.jpeg


Ertesi sabah yola çıktığımda Google maps Vidin Sofya arasında beni bir dağ yoluna soktu. Başlangıçta iyiydi ama sonrası Romanya da geçmekten kaçındığım Trans Alpinanın Bulgaristan versiyonu. Açıkcası çok zorlandım.



1754651634074.jpeg


Sofya sonrası çeşitli molalarla ve Gurbetçi araçlarla birlikte Bulgaristan sınır kapısına kadar geldim. Burada maalesef bizim açımızdan kötü bir gözlemim var. Bulgaristan a ilk girdiğimde ve sonrasında Sofya ya kadar olan kısımlarda girdiğim her tuvalet temizdi. Ancak dönüşte girdiğim her benzincide girdiğim her tuvalet de maalesef yerler ıslak, kağıtlar yerlere saçılmış bir şekildeydi. Sosyal medyada Sıla yolu gibi oluşumları takip ediyorum. Herkes Romanya ve Bulgaristan’ da karşılaştıkları kötü muameleleri anlatıyor ama kimse bu cins davranışları düzeltmekten bahsetmiyor.

1754651705331.jpeg




Bulgaristan çıkışında bekleyen arabadakilerin hoşgörüsüne sığınarak aralardan öne geçtim, hızlı bir pasaport kontrolü sonrası Kapıkule ve Türkiye’ deyim. Kısa bir sürüşle Edirne’ ye vardım.


1754651775710.jpeg
 



1754651865237.jpeg


Gece Edirne’ de konaklamaya karar verdim. Çünkü İstanbul’ a yaklaşmış olsam da yol çok kalabalık ve sıcak… Bu amaçla bir otel aramadan önce elbette Ciğer Tava molası… Karhal isimli bir otel buldum. Motosikleti kapının önüne kameralar altına park ettim. Edirne de anlatılamayacak kadar sıcaktı o nedenle duş sonrası birkaç saatlik uyku beni kendime getirdi. Akşam üzeri biraz Kapalıçarşı ve Selimiye Camii gezintisi yaptım ama sıcak azalmamış ve nem artmıştı. Saat 20,30 olduğunda sıcaklık 39 derece görünüyordu. O yüzden Edirne çok keyifli olmadı.



En iyisini yapıp otele döndüm ve klimalı odanın keyfini çıkartarak uyudum. Sabah 06,00 gibi kalkarak eve doğru yola çıktım. Böylece tüm seyahatimi Motosiklete taktığımız Air Tag’ ı izleyeceğim diye uykusuz kalan eşim de rahatlamış oldu.


1754655011727.jpeg


Sonuç olarak ;



Yaklaşık 12 gün süren bu yolculuk sırasında toplam 4.000 km civarında yol yaptım. Krakow harici diğer oteller 3 yıldız civarındaydı. Yemek konusunda lüks lokanta ve cafeleri seçmedik, daha tutumlu olmaya çalışarak sandviç ve fast food tercihi yaptık. Beraber ve yalnız sürüşüm sırasında da yol alırken 1.5 – 2 saat aralığında molalar almaya çalıştım. Bu saat aralığını aşmamak ve yoldaki her türlü olasılığı düşünerek maksimum 200 km de bir depoyu doldurdum. Hız yapmadığımda (max.80 km) yakıt tüketimi 100 km.de 3,5 lt. iken, hız arttığında ( 100 – 130 km aralığında) tüketim değeri 4,5 lt. oldu.



Şahsen yorulduğum ama çok keyif aldığım bu gezinin bana maliyeti ise her şey dahil olarak (yola çıkmadan yaptırdığım bakım, Telefon tutacağı elektrik işleri ve lastik tamir sıvısı Formula X dahil) 1.000.- Euro tuttu.



Sıkılmadan okuduğunuzu umuyorum.



Saygılarımla.



Ercüment Oğuz
 


Gezenbilir bilgi kaynağını daha iyi bir dizin haline getirebilmek için birkaç rica;
- Arandığında bilgiye kolay ulaşabilmek için farklı bir çok konuyu tek bir başlık altında tartışmak yerine veya konu başlığıyla alakalı olmayan sorularınızla ilgili yeni konu başlıkları açınız.
- Yeni bir konu açarken başlığın konu içeriğiyle ilgili açık ve net bilgi vermesine dikkat ediniz. "Acil Yardım", "Lütfen Bakar mısınız" gibi konu içeriğiyle ilgili bilgi vermeyen başlıklar geç cevap almanıza neden olacağı gibi bilgiye ulaşmayı da zorlaştıracaktır.
- Sorularınızı ve cevaplarınızı, kısaca bildiklerinizi özel mesajla değil tüm forumla paylaşınız. Bildiklerinizi özel mesajla paylaşmak forum genelinde paylaşımda bulunan diğer üyelere haksızlık olduğu gibi forum kültürünün kolektif yapısına da aykırıdır.
- Sadece video veya blog bağlantısı verilerek açılan konuların can sıkıcı olduğunu ve üyeler tarafından hoş karşılanmadığını belirtelim. Lütfen paylaştığınız video veya blogun bağlantısının altına kısa da olsa konu başlığıyla alakalı bilgiler veriniz.

Hep birlikte keyifli forumlar dileriz.


GEZENBİLİR TV

GEZENBİLİR'İ TAKİP EDİN

Forum istatistikleri

Konular
104,035
Mesajlar
1,527,618
Kayıtlı Üye Sayımız
166,783
Kaydolan Son Üyemiz
Sinan1313

Çevrimiçi üyeler

SON KONULAR



Geri
Üst