Ynt: Tek Başıma Arabayla 76 Günde 3 Kıta 14 Ülke Overland 24500 Km
Kıpti Kahire ve Kale.
İngilizce’de ‘Coptic’ Türkçe’de ‘Kıpti’ kelimesi Mısır’daki Hristiyan topluluğuna verilen ad. Mısır günümüzde en fazla gayrimüslim azınlığı barındıran Müslüman ülkelerden biri. Firavunlar döneminin kapanmasının ve bölgede Arap hakimiyetinin kurulmasının ardından, Hristiyanlık ilk yıllarından itibaren yaygın biçimde kabul görmeye başlamış. Bu durum İslamiyet’in ilk yıllarına kadar sürmüş, altıyüzlü yılların ortasından itibaren İslamiyet’e geçiş başlamış. Özetle, günümüz Mısır Hristiyan halkı modern çağ misyonerlik faaliyetleri sonucu din değiştirmiş değil, onların ataları zaten ilk Hristiyan topluluklardan. Genel anlamda ve dünyanın başka köşelerindeki koşullarla karşılaştırıldığında çok dinliliğin sosyal hayatta kayda değer sıkıntı yarattığı söylenemez, bunu karşılaştığım Müslüman ve Hristiyanlara özellikle sordum. Kahire’de az sayıda Yahudi de var, kiliseler bölgesinde faal sinagogları mevcut.
Kıpti Kahire’de duvarlarla çevrili bölgede muhtelif mezhep ve cemaatlerin kiliseleri var, çoğu kullanılıyor ve ziyarete açık.
Merkezden kiliseler bölgesine taksiyle ulaştım. Burada gördüğüm en basiretli taksi şoförü Cemal Türk olduğumu öğrenince yol boyunca geçtiğimiz yerleri anlattı. Kiliseleri dolaştıktan sonra yakındaki metro istasyonunu fark edip oraya yöneldim. Hat buradan Ramses Meydanı’na ulaşıyordu, binip kısa sürede oraya ulaştım. Metrodan çıkarken, girişte verilen küçük biletin turnikede tekrar okutulması gerekiyormuş, biletim cebimden uçup gittiğinden görevli ufak bir ceza makbuzu kesip takdim etti, bununla gün boyu metrodan ücretsiz yararlanabileceğimi söyledi, hiç yoktan iyidir dedim kendimi avuttum. Ramses meydanı büyük ama fazla özelliği yok bence, buradaki asıl ziyaret edilmesi gereken yeri, demiryolu müzesini buldum, ancak kapalıydı göremedim maalesef. Tekrar metroya binip Tahrir Durağı’nda aktarma yaparak Gezira’ya gittim, sahil kesiminde dolaştım ve aynı yoldan merkeze döndüm. Buradan taksiyle kale bölgesine gittim. Kale, içinde cami ve müzeler bulunan, yüksek konumu ve güzel Kahire manzarasıyla mutlaka ziyaret edilmesi gereken bir yer, giriş ücretli. Kapdan geçerken cebimdeki küçük çakı sorun yarattı, polis emanete bırakmamı istedi, emanetteki polis de bahşiş verirsem bırakmama gerek olmadığının söyledi, burada işler böyle yürüyor, fiyatı ödenirse hemen hemen bütün kurallar çiğnenebiliyor.
Muhammed Ali, Süleyman Paşa Camileri’ne ve Askeri Müze’ye gidilmeli. Askeri müzede doğal olarak Osmanlı döneminden hiç bahsedilmiyordu, ancak Muhammed Ali Paşa’ya geniş yer ayrılmıştı. Yolda taksici Cemal’in neden sürekli ondan bahsettiğini ancak anlayabilmiştim. Bizim Kavalalı Mehmet Ali Paşa diye bildiğimiz zat-ı muhtereme onlar Muhammed Ali diyor. Kavalalı, Osmanlı İmparatorluğu’nun sona yaklaştığı binsekizyüzlerin başlarında Mısır’da valilik yapan Paşa. Sıradan valiliğin ötesinde inisiyatif almış ve ülkeye modernleştirmek üzere bir dizi ekonomik ve sosyal reform gerçekleştirmiş. Bunların arasında, Avrupa’ya çok sayıda öğrenci yollayıp, döndüklerinde bilgi ve tecrübelerinden yararlanmak da var.
İmparatorlukta çıkan ayaklanmaları bastırmaya yardım etmek üzere Anadolu’ya kuvvet göndermiş kendisine vaadedilenler yerine getirilmeyince Osmanlıya baş kaldırdığı da olmuş..
Müzenin Arap-İsrail savaşları bölümünde, diğer Arap ülkelerindeki müzelerde de gördüğüm eziklik buram buram hissediliyor, 73 savaşında ele geçen İsrail askeri techizatı ‘gururla’ sergileniyor..
Yolculuğum boyunca en fazla süre kaldığım şehir Kahire idi. Dört gün süresince sabahtan akşama dek dolu geçti. Kahire gidilmeye değer mi? Eğer maddi imkan ve zaman, azıcık da maceracı ruh varsa, birbirinin benzeri Avrupa şehirlerinde ısrar etmek yerine, Kuzey Afrika’nın bu devasa ve renkli şehrine sizi mutlu etme fırsatı verilmeli..