Ynt: 2010 Yazı'da Böyle Geçti...
.............
Karadeniz'den Akdeniz'e 'haydi' deyince inilemiyor, tabii.. Hele bu sıcakta.. Ama, ne yapalım?.. Akdeniz'i seven, yoluna katlanır.
Tekrar Akçakoca'ya, oradan Düzce'ye geldik. Gece, hava serinlemişken biraz yol alalım, dedik ve Bolu Dağları'na ulaştık. Koru Tesislerinin otoparkı konaklamak için uygundu. Görevliler, bir ihtiyacımız olursa onlara başvurmamızı ve iyi geceler dileklerini ilettiler.. Biz de gönül rahatlığı ile derin bir uykuya daldık... Koru Motel Tesisleri, Ulusoy Dağ Tesisleri ile yanyana.. Orada da konaklanabilir.
Sabah, ekmek-gazete için girdiğimiz Koru Tesisleri Marketinde o kadar güzel şeylerle karşılaştık ki.. Güzellikleri hepsinin doğal oluşu.. Kaya tuzundan, domates reçeline kadar.. Reçel reyonundan ayrılamadım, tabii.. Eğer reçel seven biriyseniz, harika dağ çileği ve böğürtlen reçelleri var.. Meyveleri özel olarak yetiştirilmiş. Fiyatları da migros, kipa fiyatlarıyla eşdeğer..
Kahvaltı sonrası tesis bahçesinde yürüyüşe çıktık.
[attachment=1]
[attachment=2]
Yürüyüş sırasında bahçenin bitiminden geçen bir asfalt yolun nereye çıkabileceğini kendi aramızda konuşurken, yoldan geçen genç bir köylü hanıma sorduk;
''Merhaba, bu yol nereye gidiyor? Merak ettik de..'' Yanıt gayet netti;
'' Tee.. ilerlere filan gidiyo işte ööle...''
Öğrenmiş olduk, merakımızı giderdik.
Buraya kadar gelmişken bir Abant yapılmaz olur mu? Abant yol ayrımından biraz ilerdeki Marka Deresi, Yavuz'un asla geçip gidemiyeceği bir yerdir.
[attachment=3]
[attachment=4]
Ağaçlara tırmanan keçiler, ilgi odağımız oldu..
[attachment=5]