Ynt: 2010 Yazı'da Böyle Geçti...
[attachment=1]
Ilgazlarda, su ikmali için bir çeşme başında durduk.. Bizden başka kimseler yok.. Ben yemek yapmak için sebzelerimi ayıklarken Yavuz da karavanı yıkamaya başladı.. Çankırı'daki yağmur sonrası epey çamurlanmıştı, çünkü.. Bu arada üç araçlık bir düğün konvoyu geldi, çeşme başına.. Gelinin dışındaki herkes su içmeye koştu. Otomobillerden birinden inen gayet şık giyimli, orta yaşlı bey (sonradan damadın babası olduğunu öğrendik), nereden gelip, nereye gittiğimizi, nereli olduğumuzu falan sorguladıktan sonra Yavuz'a;
-Bu turist şeysi senin mi?
Yavuz, şöyle bir etrafına bakındı, yıkamaya devam ederek;
-Benim..
Bey, bu kez daha yaklaşarak, (alaturka tuvalette oturur şekilde) çömeldi ve sorularına devam etti..
-Naapıyorsun, bununla?
-Geziyorum..
Ne iş yaptığımızı, emekli olup olmadığımızı, çocuk durumumuzu falan da ankete dahil ettikten sonra;
-Ooohh.. İşin iş valla.. Devletten parayı alıyosun.. Bu turist şeysine de binmişsin.. Yaşıyosun valla..
dedi. Neyse ki konvoydan aceleci sesler yükselince, gitmek zorunda kaldı..
Bize de dakikalarca gülmek kaldı, ardından.. Ara sıra, 'Yaa.. şu turist şeysine binelim de biraz yaşayalım' diyoruz..
Neyse biz gezimize dönelim, gene..
[attachment=2]
[attachment=3]
[attachment=4]
Yol kenarında bir anıt.. Kitabeyi okuduğumuzda 'Halime Çavuş' olduğunu anlıyoruz. Kahraman kadınlarımızdan biri..
[attachment=5]