Ynt: 'egeli' 2012
Dilek pınarına gittik, tabii ki.. Bize yol kenarında, yönlendirici tabelalar olduğu söylendi. Biz de tabela göreceğiz diye çıktık.. çıktık.. taa tepelere çıktık.. Bir süre sonra yol bitti. Rastladığımız iki güvenlik görevlisinden burada rüzgar türbinleri yapıldığını, inşaat için yeni yol açılırken tabelaların kaldırılmış olduğunu öğrendik. Bu arada tepeden Mordoğan'ı ve Ardıç sahillerini fotoğraflama şansımız oldu.
Tekrar aşağı inip, 1 km. civarında toprak yolu yürüyerek, otlar arasındaki pınara ulaştık. Pınarın efsanesi de şöyle;
Irmak tanrıçası Nana, Mimas (Mordoğan) dağının eteklerinde, bir badem ağacının altında çıplak olarak uyuyakalır. Uyandığında hamile kaldığını anlar.. 9 ay on gün sonra, Narcisus'u dünyaya getirir. Narcisus delikanlı yaşlarına geldiğinde dağlarda dolaşırken, su içmek için eğildiği pınarın suyunda kendi yansımasını görür ve aşık olur. Yemeden içmeden kesilen Narcisus, ayrılamadığı bu pınarın başında ölür. Öldüğü yerde benzersiz nergis çiçekleri açar. Bu nedenledir ki, Mordoğan'ın nergisleri bir başka güzeldir.
Narsizm (kendini aşırı beğenmek) de böylece ortaya çıkmış olur.
O zamanlar nasıldı bilemem ama, şimdi değil yansımasını, suyu bile göremezdi, herhalde.. Yemyeşil yosun kaplı. Gene dallarda çaputlar, kağıt mendiller,poşet parçaları bağlanmış, salkım saçak..
Yolda karşılaştığımız bir aile, tepede yel değirmenleri olduğunu söyleyerek çıkmayı önerdi. Yolun karavanla çıkılamıyacak oluşu ile vazgeçer gibi olunca, kendi renault araçlarıyla götürmeyi teklif ettiler. Tepede manzara gerçekten müthişti. Buna rüzgarın uğultusu da eklenince, tahmin edersiniz. Bir yanda Ege'nin o eşsiz maviliği.. Diğer yanda dağlara yaslanmış Mordoğan Köyü..
Değirmenlerin ikisi de yıkıntı halinde.. Onarılsa, değerlendirilse.. Yöre turizmine 'dilek pınarı'ndan daha fazla katkısı olur, gibi..