Eşrefoğlu Camii, Beyşehir'in en önemli tarihi eseri, bizce.. 1296-1299 yapım tarihli cami sedir ağacından yapılmış 42 sütun üzerinde yükseliyor.. Tavanı ve minberi de tamamen ahşap ve kalem işçiliği ile süslenmiş. Kapısındaki oymalar ince bir zevkin ifadesi...
İlk yapıldığında toprak olan çatının orta kısmı çukur bırakılmış, buraya biriken karlar eridiğinde, suların aşağıdaki havuza akması sağlanmış.. Böylece oluşturulan nem, ahşap sütunların kuruyup çatlamasını önlermiş.. Ne var ki, şimdi bu kısım camla kapatılmış ve sütunlarda yer yer çatlamalar görülüyor.. Kısaca; 700 yıl önce ince hesaplar yapılarak uygulanan noktalar, günümüzdeki hesapsızlıklara yenik düşmüş...
1908-1914 tarihleri arasında yapımı tamamlanan Taşköprü, Beyşehir'in simgesi gibi... Aynı zamanda regülatör görevi de yapan köprü 15 gözlü.. Beyşehir Gölü'nün suyu, bir kanal aracılığıyla Beyşehirkanal Çayı olarak, Suğla Gölü'nü besler.. Suğla Gölü'nden sonra, Apa Barajını oluşturur ve Çarşamba Çayı'na ulaşır...
İster deniz, ister göl, isterse bir akarsu olsun, suyun olduğu yerde hareket var.. Bereket, güzellik var.. İşte Beyşehir de Türkiye'nin üçüncü büyük gölü, en büyük tatlı su gölü olan Beyşehir Gölü kıyısında olmanın avantajını yaşıyor.. Göl, deniz seviyesinden 1120 metre yüksekte ve en derin yeri 10 metre civarındaymış.. Harika turkuaz renkli..
Uzunada, İğdeli Ada, Orta Ada, Aygır Ada, Hacıakif Adaları gibi irili-ufaklı bir çok adası var, Beyşehir Gölü'nün...
Bir çoğumuzun, coğrafya derslerinden sadece 'Alüminyum İşletmeleri' ile adını hatırladığımız Seydişehir, aslında nüfus olarak Eğirdir'den de, Beyşehir'den de fazla nüfusa sahip bir ilçe.. Diğerleri gibi bir göl veya akarsu yakınında olmaması dezavantajı.. Belediye, Kuğulu Park adıyla kendi göletini oluşturmuş.. Çınar ağaçlarının koyu gölgesi altındaki kameriyelerde, yazın kavurucu sıcağını hissetmiyorsunuz...
Seydişehir, tarihi M.Ö. 5500 yıllarına kadar uzanan, çok eski bir yerleşim yeriymiş. Eski adının Trogitis olduğu biliniyor..
Uzun yıllar Eşrefoğlu Beyliği'nin elinde kalan Seydişehir'e, Seyyid Harun Veli'nin buraya gelip, bir cami yaptırmasıyla, Eşrefoğlu Mehmet Bey tarafından Seyyidin Şehri anlamında bu isim verilmiş..
Seyyid Harun Veli Cami'nin yapım tarihi kesin olarak bilinmemekle beraber, 1302-1322 tarihleri arasında yapıldığı tahmin edilmekte.. Seyyid Harun Veli türbesi de camiye bitişik...
Bize yol arkadaşlığı eden, bir sağımıza bir solumuza geçen kanalın bir pompa istasyonunda son bulduğu anda, uzaklardan bir mavilik ilişti, gözümüze.. Sonunda göle ulaştığımızı düşündük.. O yönde gördüğümüz her yola girip çıktık.. Yalıhüyük ilçesinin adındaki 'Yalı' sözcüğü göl kenarında olacağını çağrıştırdı. Sokaklarında dolandık, nafile.. Göle ulaşmak mümkün değil..
Denizden 1040 metre yüksekteki Suğla Gölü, yazın kuruyor, küçük bir su birikintisi halinde kalıyormuş.. Uzaktan görebildiğimiz kadar aktardık, karemize..
Bozkır ilçesinin tarihi de oldukça eskilere dayanıyormuş ve eski adı Serüstad'mış. Selçuklular zamanında harpteki başarılarından dolayı Bozkır Bey'e ödül olarak verilmiş.. Böylece adı Bozkır olmuş. Eskiden kurşun ve demir çıkarılırmış.. Şimdi ocaklar kapatılmış.
Bozkır ve çevresi adı gibi bozkır değil.. Yeşillik.. Her çeşit meyve ağaçlarıyla dolu.. 10 000 küsur nüfuslu ilçede Bim, A 101 vb. alışveriş yerleri, büyük marketler var...
Yolumuzun üzerindeki , Yalnızca, Elmaağaç, Yazdamı, Korualan gibi yaylalar da yeşillikler içinde.. Korualan'da 30 Haziranda kiraz festivali yapılmış...