Vee.. 2011 Yazı Da Böyle Geçti

  • Konuyu Başlatan: Konuyu başlatan egeli Tarih:
  • Başlangıç tarihi Yazılan Cevaplar:
  • Cevaplar 307
  • Okunma Sayısı: Görüntüleme 92,791
Ynt: Vee.. 2011 Yazı Da Böyle Geçti



Göl, Çamlıdere'ye 14 km. uzaklıktaki Doymuş Köyü göl kıyısında.. 60 haneli bu köyde şu an sadece 7 kişi yaşıyormuş.. Bu sayıya yazın 20-25 kişi daha ekleniyormuş..

[attachment=1]
[attachment=2]
[attachment=3]
[attachment=4]
[attachment=5]

Çamlıdere'de bizden eksi not alan tek şey, ilçenin tek lokantasının fiyatlarıydı.. Ayvalık, Burhaniye_Ören gibi turistik yörelerde ödediğimiz ücretin nerdeyse iki katıydı, istenilen.. Bizim esnafımızın vazgeçilmezidir, bu.. Yabancı birini gördüklerinde, bir günün tüm kazancını ondan çıkarma telaşına kapılırlar.. Ödedik mi?..Tabii ki hayır..









 

Etiketler
Ynt: Vee.. 2011 Yazı Da Böyle Geçti


Çamlıdere'den, bazen çaykaralar, bazen çağıl çağıl akan derelerin süslediği çam ormanlarının içinden geçen bir yolla Gerede'ye ulaştık.. Gerede'de bizi yoğun bir yağmur karşıladı.. Sanki derelerin ortasından, suları yara yara bir tekne gibi ilerledik.. Bir süre sonra, yağmur damlaları kar tanelerine dönüştü.. Gerede'nin 4 km. uzağındaki Arkut Dağı'nda karlar içinde kaldık..

Tarih 20 Nisan 2011.. Bir günde, sabah güneşli havayı, sonra yağmuru, daha sonra karı yaşadık..

[attachment=1]
[attachment=2]
[attachment=3]
[attachment=4]
[attachment=5]









 

Ynt: Vee.. 2011 Yazı Da Böyle Geçti


Kızılcahamam-Ankara yönünde ilerliyoruz. Güdül yol ayrımına yaklaştığımızda, Yavuz'un; 'Ankara mı, Güdül mü? Çabuk söyle..' sorusunu, 'Ben Güdül'ü görmedim.' diye yanıtladım. Yavuz,'Ben de..'derken, Güdül yoluna girmiştik, bile..
Yol ayırımından sonra 50 km. Güdül. 32. km.de Çeltikçi 42. km.de Yeşilöz Beldeleri yer alıyor. Yeşilöz, kenarından geçen Kirmir Çayı, Bizans döneminden kaldığı sanılan ve Kapadokyadakileri andıran İnönü Mağaraları, kayalıkları, şelalesi ve sıcak insanlarıyla çok sevimli bir yer..

[attachment=1]
[attachment=2]
[attachment=3]
[attachment=4]
[attachment=5]









 

Ynt: Vee.. 2011 Yazı Da Böyle Geçti



[attachment=1]
[attachment=2]

Nesibe Teyze de bu sıcak insanlardan biri..Onu, kayalıklara yöneldiğimizde; yağmur nedeniyle kayaların yerlerinden oynamış olabileceği, üzerimize düşebileceği yönünde bizi uyaran sesiyle tanıdık, ilk kez.. Sonra, koyulaşan sohbetimiz sırasında okuduğu manilerle şaşırttı, bizi..
'Mektup yazdım, kış idi.
Kalemim gümüş idi
Daha diyeceğim çoktu ama,
Ellerim donmuş idi..' ve benzer daha niceleri.

[attachment=3]

Veda edip ayrıldık, Nesibe Teyzeden. Dikiz aynasından arkamızdan dualar ettiğini gördük..

Ankara'nın ilçeleri denince; Beypazarı, Kızılcahamam, Gölbaşı gelir bir çoğumuzun aklına.. Belki Ayaş, Kalecik.. Güdül'ü hatırlamayız bile.. Oysa görülesi bir yermiş, Güdül.. Ünlü Beypazarı konaklarını, gölgede bırakacak kadar güzel ve bakımlı konakları.. Hepsi beyaz-kahverengi boyalı evlerin sıralandığı tertemiz, dar sokakları ile bambaşka bir dünya..

[attachment=4]
[attachment=5]









 

Ynt: Vee.. 2011 Yazı Da Böyle Geçti


[attachment=1]
[attachment=2]
[attachment=3]
[attachment=4]
[attachment=5]









 



Ynt: Vee.. 2011 Yazı Da Böyle Geçti


[attachment=1]
[attachment=2]
[attachment=3]





 

Ynt: Vee.. 2011 Yazı Da Böyle Geçti


14 Mayıs 2011.. Yaklaşık bir aydır bulunduğumuz Ankara'ya veda ediyoruz, artık..

İlk durağımız, Ankara'nın Akyurt ilçesi. 38 km. uzaklıkta.. Hiçbir özelliği olmayan sıradan bir yerleşim yeri, burası.. Gece kaldıktan sonra Kalecik'e devam ediyoruz. 30 km. sonra ulaştığımız Kalecik'te, girişte üzüm ezen kadın figürü çıkıyor, karşımıza.. Bilindiği üzere Kalecik karası şarabıyla ünlü, Kalecik..

[attachment=1]
[attachment=2]
Bu kez daha önce geçmediğimiz bir yoldan gitmeyi amaçladığımız için, Çankırı'nın Kızılırmak İlçesine düştü yolumuz akşamüzeri.. Girişinde, Kızılırmak Nehri geçtiği için bu adı almış ilçe.. Küçük, pek sevimli bulmadığımız bir yer.. Gece konaklamayı düşündüğümüz halde vazgeçip, Sungurlu yoluna devam ediyoruz.. Yolda harika görüntüler yakalıyoruz...

[attachment=3]
[attachment=4]
[attachment=5]









 

Ynt: Vee.. 2011 Yazı Da Böyle Geçti


[attachment=1]
[attachment=2]

Sungurlu, Çorum'un 34500 nüfuslu büyük bir ilçesi.. Ankara-Samsun yolu üzerinde yeralması nedeniyle, oldukça hareket kazanmış.. Görülesi bir yeri yok.. Gece yol üzerindeki Ocaklı tesislerinde konakladık. Otobüslerin uğrak yeri olduğundan sabaha kadar açık, güvenli.

[attachment=3]

Sungurlu'dan 7-8 km. kadar Çorum yönüne gidildiğinde, Hattuşa-Boğazkale yol ayrımına geliniyor. Boğazkale 25 km. sonra. 1500 nüfuslu, küçücük bir ilçe. Seçim heyecanına kapılmış, koşuşturan bir kaç kişiden başka, kimseler yok ortada.. Üstelik bugün pazar da kurulmuş olmasına karşın bu sakinlik şaşırtıcı.. Biz, özellikle pazarın kurulduğu günlerde kalabalıklar görmeye alışmışız...

[attachment=4]
[attachment=5]









 

Ynt: Vee.. 2011 Yazı Da Böyle Geçti


Boğazkaleden çıkışta, ayrılan Hattuşa yolundan 2 km. kadar gidince Hitit Krallığına 500 yıl gibi bir süre başkent olmuş Hatuşa Ören Yerine ulaşılıyor. Bize yıllarca Hattuşaş olarak öğrettiler, okulda. Şimdi Hattuşa olmuş. Girişte, bizi güleryüzle ve ilgiyle karşılayan görevli Çelebi Aşık Beyefendiden gerekli bilgi ve broşürleri aldıktan sonra gezmeye başladık, bu ilginç tarihi bölgeyi..

Büyük bir tepenin çevresine kurulmuş Hattuşa, 6 km.lik bir surla çevrilmiş. Kalıntılar, çok geniş bir alana yayılmış olduğundan, ancak araçla gezilebiliyor.Kente, Aslanlı Kapı, Yer Kapı, Kral Kapı gibi kapılardan girilebilir ve her gece bu kapılar mühürlenirmiş.

Çevreyi gezerken birden taşların arkasından çıkıp üzerimize doğru gelen üç-beş kişi beni telaşlandırdı. Hiç bir şey söylemeden yüzümüze bakıyorlardı. Yavuz, ne istediklerini sorduğunda; Türk olduğumuzu anladılar ve konuşmaya başladılar; taştan yapılmış hediyelik biblolar satıyorlarmış. Fiyatları da öyle üç on para değil.. En küçüğü 25.- Tl. Bize ısrarcı olamadılar. Ama gelen yabancılara, satış yapmak için adeta yapışıyorlardı. Boş arazide beliriveren, hırpani kılıklı bu kayıt dışı satıcılar, yabancı turistler açısından hoş olmayan, ürkütücü görüntüler oluşturuyorlar. Daha sonra yaklaştığımız her yerden böyle üç-beş kişi çıktı, karşımıza..
[attachment=1]
[attachment=2]
[attachment=3]
[attachment=4]
[attachment=5]









 

Ynt: Vee.. 2011 Yazı Da Böyle Geçti


[attachment=1]
[attachment=2]
[attachment=3]





 



Ynt: Vee.. 2011 Yazı Da Böyle Geçti

Yazılıkaya, Hattuşaş'ın 5 km. uzağında bir açıkhava tapınağı. Doğal kayalar oyularak yapılmış kral,kraliçe, tanrı rölyefleri görülüyor. Çok tanrılı bir dini inanışa sahip Hititlerin sayısız tapınakları var..

[attachment=1]
[attachment=2]
[attachment=3]
[attachment=4]
[attachment=5]









 

Ynt: Vee.. 2011 Yazı Da Böyle Geçti


Alacahöyük, Sungurlu-Çorum yolu üzerindeki ayrımdan 32 km. Tarihteki adı Arinna olan Alacahöyük, biraz ihmal edilmiş gibi geldi, bize.. Görüştüğümüz yöre halkı da, müzenin 5 yıldır kapalı olduğundan, sergilenen objelerin büyük bölümünün sonradan yapılmış (taklit) olduğundan, orijinallerinin yurtdışına kaçırılmış olduğundan sözettiler. Hattuşa ve Yazılıkaya'ya turist taşıyan firmaların burayı programlarına almadıklarını gözlemledik. Doğal olarak, turistin gelmemesi yerel ekonomiyi, dolayısıyla da yörenin gelişmesini engellemiş.Tarih ve turizm açısından önemli bir bölgenin böyle 'atıl' kalmasına inanamadık.

[attachment=1]
[attachment=2]
[attachment=3]
[attachment=4]
[attachment=5]









 

Ynt: Vee.. 2011 Yazı Da Böyle Geçti

GÜNEŞ KURSU. Hititlerin ölülerin mezarına koymak için hazırladıkları, üzerinde tanrıları simgeleyen 12 figürün olduğu tunç objeler.
[attachment=1]
[attachment=2]
[attachment=3]
[attachment=4]
[attachment=5]









 

Ynt: Vee.. 2011 Yazı Da Böyle Geçti


M.Ö. 1240 yıllarına tarihlenen Hitit Barajı, Anadolu'nun ilk barajı.. Görülmeye değer....





 

Ynt: Vee.. 2011 Yazı Da Böyle Geçti

Çorum'dayız...

Meydandaki 27,5 metre yüksekliğindeki saat kulesi, 81 basamaklı imiş. 1894 de yapılan kule, 1976 da onarım görmüş.
M.S. 1306 da yapılan cami ise, büyük bir depremle harap olmuş, daha sonra 4. Murat tarafından kullanılır hale getirilmiş. Bu yüzden Murad-ı Rabi Ulu Cami adını almış.
Bir de Çorum denince leblebi geliyor, akla.. Çarşı içinde leblebiciler olsa da, yol üzerinde çok sayıda leblebi satan dükkan var. Müşteri çekmek için de, dükkanlar, nerdeyse dinlenme tesisi halini almış. WC., mescit, çay ocağı hatta kafe olarak düzenlenmiş. Çay ve her yemişten tadımlık ikramları var..

[attachment=1]
[attachment=2]
[attachment=3]
[attachment=4]