Ynt: Vee.. 2011 Yazı Da Böyle Geçti
Boğazkaleden çıkışta, ayrılan Hattuşa yolundan 2 km. kadar gidince Hitit Krallığına 500 yıl gibi bir süre başkent olmuş Hatuşa Ören Yerine ulaşılıyor. Bize yıllarca Hattuşaş olarak öğrettiler, okulda. Şimdi Hattuşa olmuş. Girişte, bizi güleryüzle ve ilgiyle karşılayan görevli Çelebi Aşık Beyefendiden gerekli bilgi ve broşürleri aldıktan sonra gezmeye başladık, bu ilginç tarihi bölgeyi..
Büyük bir tepenin çevresine kurulmuş Hattuşa, 6 km.lik bir surla çevrilmiş. Kalıntılar, çok geniş bir alana yayılmış olduğundan, ancak araçla gezilebiliyor.Kente, Aslanlı Kapı, Yer Kapı, Kral Kapı gibi kapılardan girilebilir ve her gece bu kapılar mühürlenirmiş.
Çevreyi gezerken birden taşların arkasından çıkıp üzerimize doğru gelen üç-beş kişi beni telaşlandırdı. Hiç bir şey söylemeden yüzümüze bakıyorlardı. Yavuz, ne istediklerini sorduğunda; Türk olduğumuzu anladılar ve konuşmaya başladılar; taştan yapılmış hediyelik biblolar satıyorlarmış. Fiyatları da öyle üç on para değil.. En küçüğü 25.- Tl. Bize ısrarcı olamadılar. Ama gelen yabancılara, satış yapmak için adeta yapışıyorlardı. Boş arazide beliriveren, hırpani kılıklı bu kayıt dışı satıcılar, yabancı turistler açısından hoş olmayan, ürkütücü görüntüler oluşturuyorlar. Daha sonra yaklaştığımız her yerden böyle üç-beş kişi çıktı, karşımıza..
[attachment=1]
[attachment=2]
[attachment=3]
[attachment=4]
[attachment=5]